• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM VI: YUNANİSTAN – TÜRKİYE SİYASİ İLİŞKİLERİ

6.1 CHP Dönemi Türk-Yunan Siyasi İlişkileri (1945-1950)

2.Dünya Savaşı sonrası Yunanistan Batılı güçlerle ilişkileri kuvvetlendirmeye çalışırken Türkiye ile de dostane ve işbirliği içinde ilişkiler planlıyordu. Aynı bölgede, tehdit algılamaları ve çıkarları benzer olan iki devletin birbirine yakın olması, savaş sonrası dönemde neredeyse kaçınılmaz gibiydi. Özellikle Sovyet baskısı ve tehlikesi bunu gerektiriyordu. 2. Dünya Savaşı sırasında, CHP hükümetinin tutumu, Yunanistan’ı Türkiye’ye yakınlaştırmaktaydı ancak tabii ki geçmişlerine bakıldığında, iki ülkenin birbirlerine bir anda tam bir güven ve dostluk duyması beklenemezdi. Yakınlaşma esasen 1947’de ilan edilen Truman doktriniyle başladı ve Yunanistan’da iç savaşın bitmesiyle de daha bir kesinlik kazandı. İki ülkenin ortak güvenlik politikaları, 12 Ada meselesinde Türkiye’nin tutumu, Truman Doktrini ve Marshall Yardımları’ndan iki ülkenin de faydalanması ve ABD’nin desteğini alma çalışmaları, askeri, ekonomik ve kültürel ilişkilerin temellerinin nasıl atıldığını göstermekte ve özellikle bölge güvenliğinin önemi ilişkileri geliştirmekteydi.

Yunanistan ile ilişkiler hem Balkanların kritik konumu açısından hem de Doğu Trakya güvenliği açısından son derece önemliydi. Bu konuda Türk basınında çıkan yazılarda şunlar söylenmekteydi: “Yunanistan askerinin toplanması ve Yunan Trakya’sını da kontrol etmesi bir Türk-Yunan buluşmasının Trakya’da meydana gelmesidir. Bu durum bir güvenlik başarısı ve Türk-Yunan haklarının birlikte müdafaasıdır. Ayrıca Türk ve Yunan vatanlarının birleşmesi ve araya bir yabancının girememesidir.”543 Yazılarda aynı zamanda Balkanlarda bir Slav bloğuna karşı bir Türk-Yunan bloğundan bahsedilmekteydi.544

1945 yılının başlarında, hem iki ülke yöneticilerinden hem de iki ülkenin basın ve kamuoyundan dostluk ve işbirliği yönünde açıklamalar ve mesajlar geliyordu. Şubat ayında Yunan Naibi Damaskinos, Türk dostluğunu ve Türk dış

543 Hüseyin C. Yalçın, “Yunanistan’ın Durumu”, Haber, İstanbul, 3 Mart 1945.

544 Hüseyin C. Yalçın, “Yunan Arnavut Birliği”, Tan, 5 Mart 1945.

164

politikası hakkında İnönü’yü öven açıklamalar yapmıştı.545 2. Dünya Savaşı’nda Yunanistan zorda, işgal altındayken Türkiye tarafından yapılan yardımlar ve gösterilen dostane ilgi, çeşitli Yunan devlet adamları tarafından dile getirilmişti.546 Bahsi geçen yardımlar genel olarak yiyecek ve giyecek kapsamında yapılmıştı.547 Aynı yılın Şubat’ında Atina’dan gelen bir diğer habere göre Başbakan Sofoklis Venizelos da Türk–Yunan dostluğunun Yunanistan’ın adeta temel dış politikası olduğunu söylemişti.548

Türk yöneticiler, basın ve kamuoyu da aynı hisleri paylaşıyordu. Türk basın ve kamuoyu Yunanistan’ı dost görmekteydi ve savaş sonrası gelişmelerden, İngiliz yardımıyla işgalden kurtulmuş, ilerleyen bir Yunanistan görmekten son derece memnundular. Bunun yanında Ege güvenliğinin sağlanmış olması da Türkiye açısından memnuniyet vericiydi. Türk basınında çıkan yazılarda, Türk–Yunan ortaklığının, bulunulan bölgenin kritik konumu ile kaçınılmaz olmasına değinilmiş ve her konuda işbirliği desteklenmişti.549

1945 Martında, Yunan Dışişleri Müsteşarı George Millos, Şubat ayı başında Türkiye’den Konya Vapuru ile Pire’ye gelen gıda maddeleri yardımları hakkında Türk milletinin beslediği dostluk hislerine karşı minnetlerini sunmuştu.550 Bu durum Yunan basınında da yer aldı ve Türkiye hakkında övgü dolu sözler söylendi. Yunan basını ayrıca, Türkiye’nin 23 Şubat 1945’de Almanya’ya savaş ilan etmesini de son derece memnuniyetle karşıladı. Türkiye’nin savaş sonrası ortamda söz sahibi bir ülke olmasının bölgede Yunanistan’a da fayda sağlayacağı görüşünde yazılar çıktı.551

545 “Yunanistan’da Türkiye’ye Karşı Beslenen Minnettarlık”, Cumhuriyet, 10 Şubat 1945. “Türk-Yunan dostluğu, “Türk-Yunan milletinin şuuruna yerleşmiştir. “Türk-Yunan milleti, karanlık ihtimaller devrinde, Türk milletinin Yunanistan’a yaptığı iyilikleri derin bir şükranla anacaktır. Yunan milleti Kurtuluş vapurunun içindeki kıymetli yüküyle, bahtsız Yunanistan’ın yanında dost Türkiye’nin, bu sadık komşusunun bulunduğunu gösteren efsanevi gelişini gözleri yaşla dolarak hatırlamaktadır”.

546 1944 yılında İngiltere Yunanistan’a yardım ederken burada Türkiye’nin de rolü vardı. 1944 Kasımı’nda Türk Genelkurmay Başkanlığı’ndan Dışişleri Bakanlığına giden yazıda İngiltere tarafından İzmir’de stoklanan ve buradan Yunanistan’a gidecek askeri mühimmattan bahsedilmekteydi. Bu sevki Türk yetkililer temin edecekti. Bkz. ATASE Arşivi, 3207-3-97-5-042.

547 31 Ekim 1944’te yapılacak yardımların Yunan Adalarına 500 ton taze meyve ve sebze sevkiyatı şeklinde hazırlandığıyla ilgili olarak Bkz. EK-6. ATASE Arşivi, 3207-3-97-5-043. Bu yardımlar doğrudan Başbakan Şükrü Saraçoğlu emriyle ve İngilizlerin sevkiyatıyla yapılmıştır.

548 Ayın Tarihi, S.135, Şubat 1945.

549 F.Rıfkı Atay, “Yunanistan Buhranı bitmiştir”, Ulus, 17 Şubat 1945.

550 “Yunanistan’da Türk Milletine Beslenen Sevgi”, Ulus, 13 Mart 1945.

551 Ayın Tarihi, S.136, Mart 1945.

165

Türkiye için Yunanistan ile ilişkiler, Ege güvenliği dışında, hem Balkanların hem de Doğu Trakya’nın güvenliği açısından da son derece önemliydi.

Bu konuya Türk basını da önem veriyordu ve yayınlarında özellikle Yunan silahlı kuvvetlerinin bir an önce toparlanıp Trakya bölgesine sahip çıkmasına vurgu yapıyorlardı. Buna örnek olarak Hüseyin Cahit Yalçın, 3 Mart 1945’de Haber gazetesinde çıkan yazısında bu temennileri şöyle kaleme alıyordu: “Yunanistan askerinin toplanması ve Yunan Trakya’sını da kontrol etmesi bir Türk-Yunan buluşmasının Trakya’da meydana gelmesidir. Bu durum bir güvenlik başarısı ve Türk-Yunan haklarının birlikte müdafaasıdır. Ayrıca Türk ve Yunan vatanlarının birleşmesi ve araya bir yabancının girememesidir.”552 Türk basınında çıkan yazılarda ayrıca Balkanlarda bir Slav bloğuna karşı bir Türk-Yunan bloğundan bahsedilmekteydi.553

Doğu Trakya Türkiye için önemliydi çünkü Türkiye’nin doğrudan bir güvenlik meselesiydi ve buradan gelecek tehlikeler ve sorunlar dikkatle takip ediliyordu. Özellikle Yunanistan’daki iç savaş ve çete hareketlerinin bu bölgeye yaklaşması Türkiye adına tedirgin ediciydi. Yunanistan Hükümeti de Komünist Partiyi, Doğu Trakya’yı ön plana çıkararak Türkiye ile Yunanistan arasında husumet yaratmaya çalışmakla suçluyordu.554 Yunan yetkililer aynı zamanda mübadele sonrası Türkiye ile bir Doğu Trakya sorununun ortadan kalktığını da açıklıyorlardı.555 Ancak çete hareketlerinin özellikle Türk-Yunan hududundaki etkisiyle, Müslüman halk artan bir sayıyla hududu geçerek Türkiye’ye iltica etmekteydi. Bu durum ve genel olarak iç çatışmalar Türk basınında üzüntü ve tedirginlikle karşılanıyordu. Bu durumun Türk hudutlarına sıçramasından ve Türkiye üzerinde Slav destekli bu eylemlerin etki göstermesinden de endişe edilmekteydi.556

Bu endişeler içerisinde Türkiye Yunanistan’ın bir an önce toparlanmasını bekliyor ve hem yardımlarla hem de uluslararası görüşmelerde Yunanistan’ı destekliyordu. 1945 Nisanında Birleşmiş Milletler Örgütü'nün kurulması ile

552 Hüseyin C. Yalçın, “Yunanistan’ın durumu”, Haber, İstanbul 3 Mart 1945.

553 Hüseyin C.Yalçın, “Yunan Arnavut Birliği”, Tan, 5 Mart 1945.

554 Ayın Tarihi, S.139, Haziran 1945.

555 Ayın Tarihi, S.141, Ağustos 1945.

556 Ayın Tarihi, S.156, Kasım 1946.

166

sonuçlanan San Francisco Konferansı557 toplandı. Çıkan kararlar Yunanistan’ı memnun etmişti ve bu konuda Türkiye ile ilgili olumlu haberler Yunan basınına yansımıştı. Örnek olarak, Mayıs ayının başında Katimerini gazetesi şunları yazmıştı:

“Yaraların kapanması ve iktisadi kalkınmayı temin için yapılacak müttefik yardımında Yunanistan’a öncelik tanınmasına San Francisco konferansında Türk heyetinin karşı gelmemesi bize heyecan vermiştir. Acı günlerde Türkiye ve Türk milleti bize muhabbetle yardım etmiştir. Yunan milleti bu yardımdan dolayı Türkiye’ye minnettardır.”558 Türkiye’nin Yunanistan’a öncelik tanınmasıyla ilgili desteği kendi çıkarları adına da uygundu çünkü özellikle Türk-Yunan sınırının güvenliği ve yaşanan çatışmaların Türkiye’ye yansımaması Yunanistan’ın bu meseleyi bir an önce halletmesine bağlıydı.

Balkanlar da Türkiye’nin Yunanistan’ı desteklediği başka bir alandı.

Yunanistan özellikle Bulgaristan, Yugoslavya, Makedonya ve Arnavutluk meseleleri yüzünden bölgede zor durumda kalıyordu ve özellikle Bulgarlara karşı Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyuyordu. Yunan kamuoyu ve gazetelerinin Türkleri Bulgarlar aleyhine çevirmek konusunda çabaları vardı.559 Türk-Bulgar ilişkilerine ve Türkiye’nin Bulgaristan’a bakış açısına bakıldığında bu çok da zor olmuyordu ve Türkiye Bulgaristan karşısında Yunanistan’ı desteklediğini, hem Hükümeti’nin hem de basın ve kamuoyunun açıklamalarında ve Bulgaristan’a yansıtılan sert eleştirilerinde gösteriyordu.

Bu sıralarda tartışılan bir konu da 12 ada meselesiydi. Yunanistan iç sorunlarıyla mücadele ederken dışarıda da gerçekleştirmeye çalıştığı bazı hedefleri vardı. Türk–Yunan ilişkilerinde 1945 yılının ilk ama çok fazla sürünceme de kalmayan sorunu bu oldu. Dünyada savaş sonrası düzen kurulmaya başlamıştı, mağlup devletlerden İtalya hakkında verilecek kararlar içinde 12 ada konusu da vardı ve Yunanistan’ın adaların kendisine verilmesi yönündeki beklentileri ortadaydı.560 Oysa Türk basınına göre 400 yıl Türk egemenliği altında kalmış 12 ada’nın

557 San Francisco Konferansı, 26 Nisan 1945’de toplanan ve aralarında Türkiye’nin de olduğu 46 ülkenin temsilcisinin katıldığı konferans, BM Örgütü’nün kurulmasında atılan son adım olmuştur.

Bkz. http://www.britannica.com/EBchecked/topic/521161/San-Francisco-Conference

558 Ayın Tarihi, S.138, Mayıs 1945.

559 Ayın Tarihi, S.141, Ağustos 1945.

560 Ayın Tarihi, S.141, Ağustos 1945.

167

hâkimiyetinin Türklere verilmesi gerekliliği söz konusuydu.561 Ancak Türkiye’nin bu konunun fazla üstüne düştüğü ve 12 Ada için mücadele ettiği de söylenemezdi.

Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nun Daily Telegraph muhabirine demecinden dış siyaset ve Yunanistan ilgili sözlerinde Başbakan; “Türkiye’nin hiçbir komşusundan hiçbir toprak talebi olmadığını, on iki adaya dair iddialar ileri sürmediğini, bunların Yunanistan’a verilmesine de hiç bir suretle muhalefet etmeyeceğini” söyledi.562 Yunanistan ise İtalya ile 12 ada üzerine pazarlıklar içerisindeydi. Sonuç olarak 12 Ada meselesi, Türkiye ve Yunanistan arasında büyük bir sorun yaratmadan 10 Şubat 1947 Paris Barış Konferansı kararlarına istinaden, İtalya’nın 12 Ada’yı Yunanistan’a terk etmesiyle çözüldü. Yunanistan bu suretle savaş sonrası toprak taleplerinden sadece birinde başarılı olabilmişti.563

Takip eden süreçte Türk-Yunan dostluğu ve ilişkileri gelişerek devam etmekteydi. Yunanistan Türkiye’nin devrim ve gelişim hareketlerini bir örnek olarak görüyordu. Yunan basınında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun yıldönümü ile ilgili haberler çıkarken, esas olarak Türkiye’de yapılan yeniliklere, inkılâplara, bunların hızına, modernleşmeye giden yolda atılan süratli adımlara duyulan hayranlıklar göze çarpmaktaydı. Özellikle Yunan Basın Birliği Başkanı Zafiris, Türkiye seyahati ile ilgili yazdığı makalede Türkiye’nin “sistem, disiplin ve gayretle, ne mucizeler yarattığını” belirtmişti.564

Yunanistan’da bir istikrar sağlanması Türkiye için de çok önemliydi çünkü Türkiye Doğu Akdeniz ve Balkanlar’ın güvenliği için bunun gerekliliğinin farkındaydı. Türkiye Yunanistan’a verdiği önemi 1945 Kasımı’nda Ruşen Eşref Ünaydın’ı Atina Büyükelçisi olarak tayin etmesiyle de gösterdi. Ruşen Ünaydın’ın Atina Büyükelçiliğine tayin olması Yunan basını ve kamuoyunda da memnuniyetle karşılandı. Eski Londra büyükelçisinin tayini “Yunanistan’a Türkiye tarafından verilen önemi gösteriyor” şeklinde yorumlandı. Ünaydın, Yunanistan’da büyük bir

561 “Yunanlı Dostlarda Fazla Heyecan”, Yeni Sabah, 13 Ağustos 1945. Lozan Antlaşmasının 15 ve 16.

maddeleri gereğince bu adalar Türkiye tarafından İtalya’ya terk edilmiştir. Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-214.

562 Ayın Tarihi, S.149, Nisan 1946.

563 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4, 6286-121

564 Ayın Tarihi, S.143, Ekim 1945.

168

Yunan dostu olarak görülmekteydi ve Yunan kamuoyunda iki ülke arasındaki dostluğu ilerleteceği görüşü hâkimdi.565

Türkiye’nin Yunanistan’daki istikrar ile ilgili olarak 1946 Martında olaysız biçimde yapılan seçimlerden duyduğu memnuniyet, Yunanistan’da istikrara verdiği önemin bir başka göstergesiydi. Bu hususta Türk basınında çıkan haberlerin ortak noktası, seçimin olaysızca yapılmasından ve seçim sonuçlarından doğan memnuniyetti. Türk basını sol ve komünist görüşün Yunanistan’da güç kazanamamasına değinirken, Sovyetlerin de istediği etkiyi gösterememesine değinilmişti. Bu durumun Türkiye’nin güvenliği adına ne kadar mühim ve Türk-Yunan dostluğu için ne kadar sevindirici olduğu yapılan yayınlarda vurgulanmıştı.566

Türkiye’nin Yunanistan’daki gelişmelerden ve Yunanistan’ın gittiği yoldan memnuniyet duyması ve Yunanistan’a gösterdiği yakınlık tek taraflı değildi. Aynı yılın Temmuz ayında Yunan Başbakan Çaldaris Türkiye ile ilişkileri ve bu ilişkilerin gitmesi gereken yol hakkındaki temennilerini şu sözlerle açıklıyordu:

“Türkiye ve Yunanistan arasındaki münasebetler şimdiye kadar fevkalade iyi olmuştur ve böyle olmaya devam edecektir. Hatta bu münasebetlerin ileride çok daha gelişeceğine de inancım vardır. Ege denizi memleketlerimizi birbirinden ayıran bir mani değil aksine iki kardeş milleti birbirine bağlayan bir vasıtadır.

Menfaatlerimiz müşterektir. Sadece siyasi manada değil, kültürel ve sosyal alanlarda da ortak menfaatlerimiz vardır. İktisaden de memleketlerimiz birbirine bağlıdır. İki ülke arasındaki ticari faaliyetlerin gelişmesini tüm kalbimle arzu ediyorum.”567

Yunanistan’ın istikrarı ile ilgili Türkiye’yi memnun eden bir başka durum da 1946 Eylül’ündeki Cumhuriyet veya Krallık seçimi için yapılan plebisit oylamasıydı.

Türk basınına göre bu oylama Cumhuriyet mi, Krallık mı sorusundan daha çok komünizm mi, değil mi oylaması idi ve bu bakımdan %68 ile Krallık lehine çıkan sonuçlar Türkiye açısından memnuniyet verici oldu.568 Türk kamuoyunun görüşüne göre, böylece Yunanistan bir Rus oyuncağı olmaktan kurtulmuştu.

565 Cavid Oral, “Yunanistan’ın Vaziyeti”, Bugün, 25 Kasım 1945.

566 Ayın Tarihi, S.149, Mart 1946.

567 “M. Çaldaris Aradaki Dostluğu Öven Bir Demeçte Bulundu” Ulus, 12 Temmuz 1946.

568 Ayın Tarihi, S.154, Eylül 1946.

169

1947 yılı başlarında, General Zervas Yunanistan’daki çete hareketleri konusunda sert tedbirler almak ve içerideki güvenliği ve istikrarı sağlamak amacıyla asayiş bakanlığına getirildi.569 Bu durum Türkiye’de de memnuniyetle karşılandı.

Türk basınında çıkan yazılar General Zervas’ın büyük bir Türk dostu olduğunu, bunun yanında büyük bir komünist düşmanı olduğunu işaret ediyordu.570 Bu konunun Türkiye açısından önemi, Zervas’ın bu göreve atanmasının Yunanistan iç savaşının ve komünist hareketlerin bitmesi adına atılan sert bir adım olmasıydı.

Yunanistan’daki komünist hareketlerin son bulması ve Sovyet etkisinin tamamen yok olması Türkiye’yi de rahatlatacaktı.

Yunan İç Savaşı’nda Türkiye için hayati denilebilecek başka bir konu da Batı Trakya’da yaşayan Türklerin bu çatışmalardan dolayı güç durumda kalmalarıydı.

Türk Dışişleri Bakanı Necmeddin Sadak, konuyla ilgili yerli ve yabancı basın temsilcilerine verdiği demeçte “Yunanistan'daki hadiselerden dolayı, bu hadiselerin cereyan ettiği yerlerdeki kesif Türk halkı canlarını kurtarmak için memleketimize sığınıyorlar. Vatanımıza gelip barınanların sonra tekrar memleketlerine dönmelerinde bir mahzur görmüyoruz. Bu suretle memleketimize gelmek isteyenlere vize verilmektedir”571 demişti. Konuşmada zorluk çıkarmadan bu Türklerin sığınmalarına göz yumulduğu söyleniyordu ancak bunun Türk yönetimine getirdiği ciddi zorluklar vardı. İşte bundan dolayı General Zervas’ın çetelere karşı almaya başladığı sert önlemler ve aynı zamanda ABD’nin Yunan hükümetine yaptığı yardımlar Türkiye adına da olumluydu.

Türkiye Hükümeti bu gelişmelerden duyduğu memnuniyeti göstermek ve yeni kurulan Yunan Hükümeti’ne desteğini iletmek adına 1947’de bir Türk Heyeti’nin Başbakan Maksimos’u ziyaret etmesi kararı aldı. Anadolu Ajansı özel muhabirinin bildirdiğine göre Türkiye Büyükelçisi Ruşen Eşref Ünaydın ile General Nuri Yamut ve Amiral Necati Özdeniz yeni kurulan birlik hükümetinin Başbakanı Maksimos’u ziyaret ettiler. General Yamut ve Amiral Özdeniz ayrıca Yunan Genelkurmay Başkanı Ventiris’i de ziyaret etti.572

569 Ayın Tarihi, S.159, Şubat 1947.

570 Cihad Saban, “General Zervas İş Başında”, Tasvir, 25 Şubat 1947.

571 Ayın Tarihi, S.171, Şubat 1947.

572 “Türk Heyeti Maksimos’u Ziyaret Etti”, Tasvir, 9 Nisan 1947.

170

Aynı yılın Mayıs ayında ilişkilerde hareketlenmeler görüldü. Atina’da dönemin Yunan Başbakan Yardımcısı Sofoklis Venizelos öncülüğünde bir “Türk-Yunan İşbirliği Komitesi” kuruldu. Bunu Türkiye Cumhurbaşkanı İsmet İnönü’nün iki ülke arasında oluşturulması gerekliliğini vurgulayan sıkı işbirliği ve beraberlik yönünde verdiği demeçler takip etti. İki ülke yöneticileri de bir ‘işbirliği köprüsü’

kurulması fikrine sıcak bakmaktaydı.573

1948 yılına gelindiğinde iki ülke arasındaki ziyaretler ilişkileri geliştirmek adına önem arz ediyordu. Mart ayında gündemde Türk Dışişleri Bakanı Necmettin Sadak’ın Yunanistan ziyareti vardı. Yunanistan’ın yeni Başbakan Yardımcısı Çaldaris, bu görüşmelerin Paris'te Necmettin Sadak ile başlamış olduğu müzakerelerin devamı mahiyetinde olacağını söylüyor ve sözlerine şunları ekliyordu:

“Milletlerarası durumun çok nazik bir mahiyet arz ettiği bu sırada Türk Dışişleri Bakanı’nın ziyareti harp sırasında inkıtaa uğramış olan şahsi temasların yeniden başlamasına yol açacak ve genel olarak menfaatleri birbirine son derece yakın olan her iki memleketi alâkadar eden bütün sahalarda mesut akisler uyandırarak Türk - Yunan dostluğunun güzel bir tezahürünü teşkil edecektir.”574

Yunan tarafı ikili ilişkilerin ve siyasi bağların yeniden kurulmasıyla ilgili memnuniyetini belirtiyordu.

Ziyaret 2 Nisan’da gerçekleşti ve Yunan basınında büyük yankı buldu.

Yunan gazeteleri görüşmelerle ilgili olarak çok sayıda olumlu yazılar yazdılar. Atina haber ajansları da, Necmettin Sadak’ın 2 Nisan’daki resmi ziyaretlerine geniş yer vererek, ‘dostluk içinde geçen olumlu görüşmeler’ olarak yansıttılar. Yapılan haberlerde, “Türk-Yunan münasebetlerinin muhtelif veçhelerini inceleyen Dışişleri Bakanları, her iki memleket arasında imzalanmış bulunan antlaşmalarda ifadesini bulmuş olan kardeşçe dostluğun daima devam etmekte bulunduğunu ve bunun geçmişte uzun seneler nasıl bir dayanışma esası teşkil etmişse ileride de aynı şekilde

573 M. Murat Hatipoğlu, Yakın Tarihte Türkiye ve Yunanistan: 1923-1954, Siyasal Kitabevi, Ankara 1997, s. 275-276.

574 Ayın Tarihi, S.172, Mart 1948.

171

devam edeceğini müşahede etmişlerdir”575 şeklinde memnuniyet belirten yorumlar bulunuyordu.

İki ülke dışişleri bakanları da ortak bir bildiri yayınlayarak iki ülkenin dış siyasetlerinin temelini şöyle açıkladılar: “BM Teşkilâtına sarsılmaz bağlılık, milli ba-ğımsızlık ve toprak bütünlüğünün muhafazası ve her iki milletin kuvvetle bağlı bulundukları hürriyet ve demokrasi çerçevesi içinde dünya yüzünde itimadın tekrar hüküm sürmesi ve barışın bütün milletlerarasında sıkı işbirliği temeline kati olarak dayanması esası.”576 Bu açıklamayla iki bakan dış politikalarında ortak bir görüşün var olduğunu vurgulamış oldular.

Sonuç olarak görüşmeler olumlu bir biçimde tamamlandı ve görüşmelerden sonra Necmettin Sadak Yunan gazetecilere bir basın toplantısı düzenledi. Sadak bu toplantıda Çaldaris’le olan görüşmelerin ne kadar memnun edici ve mutluluk verici olduğundan bahsederken, Yunan milletini ve devletini de öven açıklamalarda bulundu.577 Sadak ayrıca iki ülke münasebetlerini daha da sıkılaştırmak ve dostluk bağlarını kuvvetlendirmek amacında olduğunu söylerken, Yunan Dışişleri Bakanı Çaldaris’in bu ziyareti iade için yakın zamanda Ankara’ya geleceğini belirtti. Ancak görüşmelerde henüz askeri bir işbirliği ya da Akdeniz Bloku gibi fiili adımlar atılmamıştı ve görüşmeler karşılıklı taahhütlerle geçmişti.578

Sonraki ay iki ülkeyi de yakından ilgilendiren çok önemli bir gelişme kendisini gösterdi. 1947 Mayısında ABD Başkanı Truman, Türkiye ve Yunanistan'a 400 milyon dolarlık kredi açılması hakkındaki kanunu imzaladı ve bu kredilerin kullanılması konusunda iki ülke hükümetleriyle derhal görüşmelerin başlaması için Türkiye ve Yunanistan'daki ABD elçilerine talimat verilmiş olduğunu bildirdi.

Başkan Truman: “Türkiye ve Yunanistan'a yardım İçin Birleşik Amerika Devletlerine yetki veren bu kanun, barışın kurulmasında önemli bir terakkidir”579 şeklindeki açıklamasıyla ABD’nin konuyla ilgili amacını beyan etmiş oldu. Yunanistan’da komünizm faaliyetine ve bu alanda oluşabilecek tehlikelerin ortaya çıkmasına engel

575 Ayın Tarihi, S.173, Nisan 1948.

576 “Türk-Yunan Dostluğu ve İşbirliği”, Yeni Sabah, 6 Nisan 1948.

577 Ayın Tarihi, S.173, Nisan 1948.

578 “Türk-Yunan Dostluk ve Saldırmazlık Paktı”, Yeni Sabah, 7 Nisan 1948.

579 Ayın Tarihi, S.162, Mayıs 1947.

172

olabilmek için hazırlanan bu plan Türkiye'yi de kapsıyordu. Truman Doktrini, Türkiye ve Yunanistan bakımından müşterek bir nokta ve yakınlaşma sebebi oldu.580

1947 yazında Türkiye ile Amerika arasında bir askeri ittifakın imzalanması da konuşulanlar arasındaydı. Bununla ilgili olarak Türkiye ile Yunanistan arasında da böyle bir ittifakın yapılması ihtimali de gündemdeydi.581 Bu dönemde Yunanistan-Türkiye ilişkilerinin neredeyse bir askeri ittifak kurabilecek kadar iyi düzeyde ve yakın olduğu görülmekteydi. 1948 yılında yapılan ziyaretler de bunu gösteriyordu.

Ağustos ayında Türkiye Genelkurmay Başkanlığı istihbarat Dairesi Başkanı Albay Türkmen, Avrupa'da ve Amerika'da yaptığı seyahatten sonra Atina'yı ziyaret etti.

Yine bu yıl içinde Türk Genelkurmay Başkanı Salih Omortak’ın Yunanistan’a ziyareti gerçekleşti.582 Bu ziyaretler, Yunanistan’ın iç savaşta olduğu ve aynı zamanda Slav komşularının verdiği sınır rahatsızlıkları arasında Türkiye ile askeri anlamda da görüşmeler içerisinde olduğunu ve Türkiye’nin Yunanistan’a bu noktada da yardımlar yapmaya çalıştığının bir göstergesiydi.

ABD yönetiminin, Türk-Yunan ilişkilerinin girdiği yola ve iki ülkenin de güvenliğine verdiği önemi açıklamalarında da kendini gösteriyordu. ABD Dışişleri Bakanı Marshall ile Milli Savunma Bakanı Forrestal’ın 1948’in Mart ayında kongreye verdikleri mesajlarda “Yunanistan totaliter bir azınlığın kontrolü altına girdiği takdirde bunun Türkiye'ye yansımaları son derece vahim olacaktır”

söylemiyle beraber “Türkiye ve Yunanistan'ın birer serbest ve bağımsız ülke olarak ortadan kalkmaları, en kötü şartlar dâhilinde hürriyetlerini korumaya çalışan diğer ülkelerin de maneviyatını mahvetmekten geri kalmayacaktır”583 vurgusu yapılıyordu.

Bu açıklamayla Türkiye ve Yunanistan’ın ABD’nin ortak planları ve ortak tehdit algılamaları içerisinde olduğu görülüyordu. Aynı zamanda iki ülkeden birinde meydana gelecek istenmeyen değişimlerin diğerini de ne denli etkileyebileceği sonucu ortaya çıkıyordu.

1948 yılının Nisan ayında Türkiye ve Yunanistan’ın uluslar arası ortamdaki ortak hareketleri kendisini ekonomik anlamda gösteriyordu. Türkiye ve Yunanistan yeni bir oluşum olan Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatı’na (OEEC) dâhil oluyorlardı.

580 Cumhurbaşkanlığı Celal Bayar Arşivi, 3/10-4 6286-152.

581 Ayın Tarihi, S.163, Haziran 1947.

582 Ayın Tarihi, S.177, Ağustos 1948.

583 Ayın Tarihi, S.172, Mart 1948.

173

ABD, Marshall Planı ile Avrupa ülkelerini Sovyetler karşısında ekonomik olarak güçlendirmek istiyordu. Ancak yardım yapmak için öncelikle yardım alacak ülkelerin kendi aralarında ekonomik işbirliğine gitmelerini, karşılıklı yardımlaşmada yetersiz kalındığında kendisinin devreye gireceğini bildirdi. Bu amaçla 16 Avrupa devleti aralarında ekonomik işbirliği için anlaştılar. Bunun üzerine ABD, “Dış Yardım Kanunu”nu çıkardı. Bu kanun kapsamında yardıma başlayınca, Avrupa Devletleri, aralarında 16 Nisan 1948’de ‘Avrupa İktisadi İşbirliği Teşkilatını’

kurarak işbirliğini kurumsallaştırdılar.

Avrupa Ekonomik İşbirliği Komitesi tarafından 22 Eylül 1947 tarihinde kabul edilen genel raporda tasarlanan Avrupa Ekonomik işbirliğinin şekillerini belirlemek ve özellikle bahis konusu raporun 113. maddesinde belirlenen Teşkilâtı kurmak üzere Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Yunanistan, İrlanda, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Norveç, Hollanda, Portekiz, Birleşik Krallık, İsveç, İsviçre ve Türkiye Hükümetleri, Almanya'daki Fransa, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri İşgal Bölgeleri Başkomutanlarını da bu antlaşmalara katılmaya çağırarak bazı kararlar alındı. Bahsi geçen ülkeler BM’nin amaçlarına ulaşmak, özgürlükleri korumak, Avrupa milletlerinin refahını arttırmak için kuvvetli bir Avrupa ekonomisinin esas olduğu ve böyle bir ekonominin barışın korunmasıyla mümkün olacağını belirterek bir antlaşma zemini hazırladılar.584

TBMM bu anlaşmayı 8 Temmuz 1948 tarihinde aşağıdaki maddelere istinaden onayladı ve 5252 sayılı kanunu çıkardı. Bu maddeler şöyle idi:

Birinci Madde: Türkiye, Avusturya, Belçika, Danimarka, Fransa, Yunanistan, İrlanda, İzlanda, Lüksemburg, Norveç, Hollanda, İtalya, Portekiz, Birleşik Krallık, İsveç, İsviçre Hükümetleri ve Almanya’nın Fransa, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri işgali altındaki mıntıkalar Başkomutanları arasında 16 Nisan 1948 tarihinde Paris’te imzalanan Avrupa Ekonomik İşbirliği Sözleşmesi ve ekleri kabul edilmiş ve onanmıştır.

İkinci Madde: Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

Üçüncü Madde: Bu kanunu Bakanlar Kurulu yürütür.585

584 Cumhurbaşkanlığı İsmet İnönü Arşivi, 2/4-17, 2505-4.

585 Cumhurbaşkanlığı İsmet İnönü Arşivi, 2/4-17, 2505