• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II: SOĞUK SAVAŞ YANSIMALARIYLA BULGARİSTAN’IN DIŞ

3.4 Konsolosluk Meselesi ve Karşılıklı Casusluk Suçlamaları

Türkiye ve Bulgaristan arasındaki ilk resmi diplomatik hareketler, 2. Dünya Savaşı sonrasında, 1946 yılının Ocak ayında başlamıştı. 5 Şubat 1946’da Anadolu Ajansı’nın, Sofya’dan gelen haberlerden aktardığına göre; Bulgar Dışişleri Bakanlığı’nın yeni bütçesinde Ankara’da bir Ortaelçilikle, İstanbul’da ve Edirne’de birer başkonsolosluk ve İzmir’de bir konsolosluk için tahsisat konmuştu.320 Ancak bu diplomatik hareketlilik ve karşılıklı kurulan konsolosluklar da, hem ikili sorunların çeşitliliği hem de Türk diplomatik çevrelerinin yeterince huzurlu ve sistemli bir ortamla karşılaşmamaları sebebiyle, Türk-Bulgar ilişkilerindeki gerginlik noktalarından biri olmuştu. Konu, Türk basınına da yansımıştı. Örnek olarak bir 1948 Haziranı’nda Yeni Gazete’de “Trakya hududumuzda yapılan Bulgar tecavüzü”

başlıklı bir yazıda Bulgaristan’daki Türk resmi görevlilerinin rahatsızlıkları:

“Dışişleri Bakanımız Bulgaristan'da bulunan konsoloslarımızın Bulgar polisi tarafından göz hapsine alındıklarından ve çok sıkıntılı bir hayat geçirmekte olduklarından zaman zaman şikâyet etmektedir. Bu hal devam ederse

320 Ayın Tarihi, S.147, Şubat 1946.

107

daki konsolosluk teşkilâtımızın ilga edileceği de resmen bildirilmiştir”321 şeklindeki ifadelerle ortaya konulmuştu.

1950’lerde Türk-Bulgar gerginliği iyice tırmanmış ve “tehcir” meselesiyle yeni bir boyut kazanmıştı. Ortaya çıkan bu durum diğer meseleleri de tetiklemiş, konsolosluklarda ve diplomatların durumlarında yeni sorunlar belirmişti. 1950 Ekimi’nde Milliyet gazetesinden gelen habere göre, Bulgaristan Türk Konsolosluklarını kapatmak adına bazı çalışmalara girişmişti. Bulgar gazeteleri, Türk Konsolosluklarının çokluğunu ve bunların birer ‘casusluk şebekesi’ olduğunu içeren haberler yayınlamaktaydı.322

1951 Nisanında, Bulgar memurlarınca Sivilingrad'da bir Türk diplomata yapılan muamele sonrası konunun karşılıklı notalarla sürmesi ve diplomatik dokunulmazlığa karşı gelecek davranışlar ortaya çıkmıştı. İpler geriliyordu. Bunun üzerine Ankara’dan gelen açıklama şu şekilde olmuştu: “Bu hadiseye tatminkâr bir netice verilinceye kadar Türkiye için Bulgar diplomatik kuryelerine ne duhul ne de transit vizesi verilmeyeceği ve Bulgar hükümetinin resmi kurye, mazruf, çanta vesairesinin masuniyetini tanıyıp tanımamak hakkımızın da mahfuz tutulacağı tebliğ olunmuştur.”323

1951 yılında, 1950 Ağustosu’nda Bulgaristan tarafından bir notayla bildirilen Türklerin göçüyle ilgili mesele de casusluk sorunlarına yeni boyutlar getirmişti. Türk tarafı bu göçle birlikte Bulgarların Türkiye’ye casuslarını soktuklarını iddia etmekteydi. Örnek olarak 1951 Ağustosu’nda Ankara’da Hasan isimli bir kişi Bulgar casusu olarak yakalanmış ve tutuklanmıştı. Bu kişinin fakir göçmenlerin nüfus cüzdanlarını ucuza satın alarak Bulgar yetkililere verdiği iddia edilmişti. Bu yolla üzerinde oynanan nüfus cüzdanlarıyla Bulgar casuslarının Türkiye’ye sokulmaya çalışıldığı belirtilmişti. Bununla birlikte Türkiye tarafından, Bulgaristan’dan gelen göçmenler arasında sadece Bulgar değil aynı zamanda Sovyet casuslarının olduğu da ifade edilmekteydi.324 Bunun yanında Bulgaristan’da Türkiye lehine çalıştığını iddia ettiği bazı kişiler de tutuklanmaktaydı. Milliyet gazetesinin 9

321 “Trakya Hududumuzda Bulgar Tecavüzü”, Yeni Gazete, 22 Haziran 1948.

322 “Yeni Bir Bulgar Tabiyesi”, Milliyet, 24 Ekim 1950.

323 Ayın Tarihi, S.209, Nisan 1951.

324 Milliyet, 20 Ağustos 1951.

108

Haziran 1951 tarihli haberine göre bu şekilde tutuklanıp Bulgar hapishanelerinde zor şartlarda olan yirmi beş kişi vardı.325

1951 Kasımında yine Türk basınından gelen haberlere göre Bulgarlar sahte pasaportlarla Türkiye’ye yolladıkları Çingeneleri casus olarak kullanmayı planlamakta ve böylece bir casusluk örgütü kurmak amacındaydılar. 326 Buna karşılık Bulgaristan’da da casuslukla ilgili tutuklamalar devam etmekteydi. Yine Kasım ayı içerisinde Türk, Yunan, Fransız, İngiliz ve ABD yanlısı casusluk faaliyetleriyle ilgili otuz beş kişi tutuklanmıştı.327 Bunlardan biri olan İvan İvanof verdiği ifadede kendisinin ABD’li ajanlar tarafından İstanbul’da eğitildiği ve bu maksatla Bulgaristan’dan Türkiye’ye getirildiğini söylemişti.328 Bulgaristan ayrıca, Türkiye’nin NATO’ya girişiyle ilgili Türkiye’ye Şubat 1952’de verdiği bir notada yine bu konuya da değinerek Türkiye’de ABD tarafından yetiştirilen casusların Bulgaristan’a sokulduğunu iddia etmişti.329

Casusluk suçlamasıyla yapılan tutuklamalar Türkiye’de de meydana gelmekteydi. Türk-Bulgar gerginliğine yeni bir sorun ekleyen mesele 1952 Mayısında ortaya çıktı. Bulgaristan’dan Türkiye’ye girerek Edirne’de casusluk yaparken sivil memurlar tarafından suçüstü yakalanan 6 casus, Askeri Siyasi Mahkeme’de yargılanmak üzere Ankara’ya getirildi.330 Bununla birlikte Türkiye Bulgaristan’ı Ruslarla birlikte casus okulları açmak ve buralarda yetişen casusları Yugoslavya, Yunanistan ve Türkiye’ye sokmakla suçlamaktaydı.331 Bu suçlamalar Bulgaristan’ın, Türk-Yunan-Yugoslav yakınlaşması ve Balkan Birliği’ni kurmalarıyla ilgili rahatsızlığından ve tepkisinden dolayı gelmekteydi.

1952 yılının Mayıs, Haziran ve Temmuz ayları Türk basınında casusluk suçlamasıyla yakalanan Bulgarların haberleriyle dolmuştu. Edirne’den, İzmir’den ve çeşitli şehirlerden Bulgar casuslarının yakalandığı haberleri gelmekteydi. Bununla birlikte yakalanan Bulgar casuslarından bazılarının idam edildiğine dair de haberler gelmişti.332 Bu haberler Türk-Bulgar ilişkilerinde gerilimi tırmandırmaktaydı.

325 Milliyet, 9 Haziran 1951.

326 Milliyet, 12 Kasım 1951.

327 Milliyet, 14 Kasım 1951.

328 Milliyet, 27 Aralık 1951.

329 Milliyet, 24 Şubat 1952.

330 Dünya, 11 Mayıs 1952.

331 Milliyet, 12 Mart 1952.

332 Milliyet, 11 Mayıs 1952, 24 Mayıs 1952, 7 Temmuz 1952, 19 Temmuz 1952.

109

1952 sonbaharı da Türkiye ve Bulgaristan arasındaki casusluk haberleriyle devam etmekteydi. Casusluk meselesiyle ilgili olarak 15 Eylül 1952 tarihli Dünya gazetesi, iki Bulgar vatandaşının casusluk suçlamasıyla yakalandıklarına ve casusluğun amacına yönelik şöyle bir bilgilendirmede bulundu:

“NATO yüksek komutanlarının iştirakiyle Ankara’da yapılması planlanan mühim askeri toplantılara muvazi olarak demir perde gerisi mümessilliklerinde de nazari dikkati celp edecek kadar anormal bazı faaliyetler göze çarpmaya başlamıştır. Bu cümleden olmak üzere, Trakya manevraları sırasında Trakya sınırını aşarak İstanbul’a kadar gelen Mehmet oğlu Recep ve Hasan oğlu Osman emniyet mensupları tarafından casusluk suçuyla yakalanmışlar ve bu sabah Ankara’ya getirilmişlerdir. Bunlar bir müddet önce Bulgaristan’dan Edirne’ye sızmışlar ve İstanbul’a geçmişlerdir. İki Bulgar casusu İstanbul’un müdafaasına taalluk eden askeri meseleler hakkında malumat almak üzere manevra sahasını dolaşırken yakalanmışlardır.”333

Casusluk suçlamaları 1953 yılında da karşılıklı devam etti ancak iki ülke dışında Amerikan istihbaratının adı da sürekli zikredilmekteydi. Bulgaristan’da olduğu iddia edilen bir casusluk olayı, Dünya gazetesi satırlarına 19 Ocak’ta şöyle yansımıştı: “Londra’dan bildirildiğine göre Bulgar Radyosunun 18 Ocak tarihli neşriyatında, Bulgaristan’daki komünist rejimini devirmek üzere teşebbüse geçmiş olan bir komplonun meydana çıkarıldığı bildirilmiştir. Radyoya göre 50 kişi tevkif edilmiş ve mahkemelerine Sofya’da başlanacaktır. İlave edildiğine göre, bu komplo, merkezi Türkiye’de olan bir Amerikan casus teşkilatının yardımıyla yapılmak istenmiştir.”334

Ertesi gün, 20 Ocak’ta Bulgarların bir başka iddiası yazılıyordu:

“Yine Londra’dan bildirildiğine göre, casusluk suçu ile itham edilen 10 kişinin yargılanmasına Sofya askeri mahkemesinde başlanmıştır. Bulgar haberler ajansı, 10 casusun, Türkiye’de talim ve terbiye gördükten sonra Bulgaristan’da casusluk etmeye geldiklerini ve Amerika’dan para aldıklarını itiraf ettiklerini duyurmuştur.

333 “İki Bulgar Casusu Ankara’ya Götürüldü”, Dünya, 15 Eylül 1952.

334 “Bulgaristan’da Büyük Komplo”, Dünya, 19 Ocak 1953.

110

Casuslara “Türklerin yardımı ile Bulgar Hükümetini devirmek suçu” da istinat olunmuştur. Gelen haberlere göre Bulgarlar, memleket dâhilindeki karışıklıkları önlemek, Türkiye ve diğer Batı’lı devletler aleyhinde propaganda yapmak için bu mahkemeyi icat etmişlerdir.”335

Batı ittifakı konunun içine dâhil olmakla kalmıyor, iddialı öngörülerde de bulunuyordu. Örneğin, France Presse Ajansı şöyle yazmıştı: “Bu casusluk meselesi vesilesiyle, Bulgar halk demokrasisi düşmanlarının dostu addedilen ve Atlantik Paktının faal azası olan Türkiye aleyhinde tertipli bir propaganda kampanyasının açılacağına muhakkak nazariyle bakılması hatalı sayılamaz.”336

Bulgaristan’da olduğu gibi Türkiye’de de casusluk meseleleri ve tutuklamalar gündemdeydi. 31 Ocak 1953 tarihli Dünya gazetesi bu çerçevede suçu anlaşılanların ağır cezalara çarptırıldığını: “Ankara’dan bildirildiğine göre 31 Ocak’ta Ankara Askeri Siyasi Mahkemesinde bir vatan haininin duruşması yapıldı. Bulgarlara casusluk yaptığı sabit görülerek yargılanmasına başlanan kişinin elde edilen ipuçları neticesinde casus olduğu anlaşıldı. İdamı istendi”337 tarzındaki net bir olayla somutlaştırıyordu. 1953 yılı Bulgar ya da Türk aslından olan ve Bulgar casusluğuyla suçlanan kişilerin tutuklanıp mahkemelere çıkmasıyla geçmekteydi. Bununla birlikte mahkemelerden idam kararları da ardı ardına gelmekteydi.

1954 yılında da durum farklı değildi. Örnek olarak 1954 Mayısı’nda Paper Manan Gruef adında bir Bulgar, Türkiye’de casusluk yaptığı gerekçesiyle yakalanmış ve mahkemeye sevk edilmişti.338 Haziran ayında Edirne’de çok sayıda yakalanan Bulgar casusları Türk basınına çökertilen bir şebeke olarak yansımıştı.339

1955 yılı boyunca tansiyon düşmüyordu. Yıl yarılanırken İstanbul Emniyet Teşkilatı’nın ortaya çıkardığı ve Türkiye’nin bazı bölgelerinde Bulgarlar hesabına casusluk yapan ve takipte bulunan bir şebekenin haberi yayılıyordu.340 Haziran ayında Pavli Santrancef ve Yorgi İvoniyef adlarında iki Bulgar casusu daha

335 “Sofya’da Oynanan Komedi”, Dünya, 20 Ocak 1953.

336 Ayın Tarihi, S.228, Ocak 1953.

337 “Ankara’da Dün Bir Casusun İdamı İstendi”, Dünya, 31 Ocak 1953.

338 Milliyet, 28 Mayıs 1954.

339 Milliyet, 12 Haziran 1954.

340 Ayın Tarihi, S.258, Haziran 1955.

111

yakalanmıştı.341 Daha da önemlisi, bu yıl içinde Bulgar Konsolosluk görevlilerinden de tutuklananlar olmuştu. Temmuz ayı içerisinde Bulgaristan’ın İstanbul’daki Konsolos Yardımcısı Georgi Babanof Çolakof, İstanbul’da faaliyet gösteren bir casusluk şebekesinin başı olmak suçuyla tutuklanmıştı. Bu casusluk örgütü nedeniyle 50 kişi daha tutuklanmıştı ve konsolos yardımcısının intihara kalkıştığına dair de haberler çıkmıştı.342 Bu olay iki ülke ilişkilerini son derece germiş, Bulgaristan, Konsolos Yardımcılarının derhal serbest bırakılması için Türkiye’ye sert bir nota göndermişti. Bulgaristan, meseleyi BM’ye götüreceğini dahi belirtmişti. Cevabında Konsolos Yardımcısı’nın suçüstü yakalandığını belirten Türk tarafı serbest bırakmanın söz konusu olmayacağını bildirmişti.343

1956 yılına gelindiğinde casusluk meseleleri devam etmekte, Türk basını Bulgaristan’ı, özellikle Türk-Yunan-İngiliz ilişkilerini bozmak adına casuslarını kullanarak çalışmalar yapmakla suçlamaktaydı. 1955 Eylül ayında Selanik’teki Türk Konsolosluğu’nda patlayan bombanın bile suçlusu olarak itham edilenler yine Bulgar casuslarıydı.344 Ancak bu yıl içerisinde Bulgaristan komşularıyla olan meselelerini iyileştirme yolunda açıklamalarda bulunurken, elçilik ilişkilerinde de normalleşmeler olmuştu. 1956 Martında Bulgar Başvekili M. Çervenkof, Türkiye’nin yeni Sofya Elçisi Tevfik Kasım Kemahlıyı kabul ederek kendisiyle görüştü.345 Kemahlı’dan beklentiler yoğunken, çözülecek sorunlardaki ağırlık da kendisini hissettiriyordu.

Ancak bu yıl itibariyle hem konsolosluk görevlilerinin problemlerinde bir azalma gözükmüş hem de casusluk meseleleri ile ilgili haberler Türk basınına daha az yansır olmuştu. 1956’ya kadar olan süreçte çok sıkça karşılaşılan tutuklama haberleri 1956-1960 yılları arasında az rastlanır hale gelmişti.

341 Milliyet, 11 Haziran 1955.

342 Milliyet, 5-6 Temmuz 1955.

343 Milliyet, 8 Temmuz 1955, 10 Temmuz 1955. Nitekim Konsolos Yardımcısı Çolakof, 24 yıl ağır hapis cezası almıştı. Milliyet, 20 Mart 1956.

344 Milliyet, 19 Ocak 1956.

345 Ayın Tarihi, S.266, Mart 1956.

112

BÖLÜM IV: 2. DÜNYA SAVAŞI SONRASINDA YUNANİSTAN’DAKİ