• Sonuç bulunamadı

3.2 Dünya Bankası Perspektifi

3.2.7 Yoksulluk Bağlamında Dünya Bankası’nın Sosyal Politika

Dünya’da yaşanan gelişim ve değişim süreçleri ile birlikte Sosyal Politika’nın hem tanım hem de uygulamalar açısından önemli değişiklikler yaşadığı görülebilmektedir. Sosyal Politika insanla iç içe olan bir yapıya haiz olması nedeniyle toplumsal alanda yaşanan değişmelere duyarsız kalması olanaksızdır ve bu nedenle toplumun ve insanın çıkarlarını gözetmesi gerekmektedir. Piyasanın küreselleşmesinden dolayı oluşan sorunlar ve etkiler Dünya Bankası’nın oluşturduğu yoksullukla mücadele politikalarına da yansımıştır. Çünkü Dünya Bankası’nın yoksulluk hedefiyle yaptığı strateji ve uygulamalar dünya’da ki diğer çevreler tarafından hassasiyetle takip edilmiş ve kamuoyu tarafından Dünya Bankası’nın yaptığı herhangi bir yanlışlık hissedildiği anda bu süreç sorgulanmaya başlanmıştır.

Dünya Bankası yoksullara yardım eden bir kuruluş hüviyetinde görünmektedir. Ancak ülkelerin kalkınması sadece Dünya Bankası’nın yaptığı yardımların etkisiyle başarıya ulaşamayacaktır. Aynı zamanda ülkelerin refah söylemleriyle özgür iradelerini kullanarak ülkelerine kar getirecek aktivitelerin içerisinde olmaları ve stratejilerini bu yönde oluşturmaları gerekmektedir. Aynı zamanda ülkelerin sermayeyi elde ettikten sonraki etkili kullanım şekilleri de önemlidir. Sermaye’nin ne şekilde kullanılacağı yoksul ülkeler için önemli bir sorundur. Bu ülkeler Dünya Bankası tarzı kuruluşlardan milyarlarca dolarlık sermayeyi alsalar dahi yapıcı bir ilerleme sürecinin içerisinde olamamaktadırlar. İşte burada ülkelerin istek ve iradeleri devreye girmektedir. Güçlü sosyal politika stratejilerinin uygulanması birçok ülkede yaşanan fakirlik sarmalına da bir çözüm olabilecektir. Dünya Bankası yoksul ülkelere kaynak aktarımı sağlarken aynı zamanda sürdürülebilir kalkınmaya yönelik stratejik politikalar oluşturmakta ve bu bakış açısını yardım yapılan ülkeye aşılamaktadır. Bu know-how aşılaması önemlidir çünkü bilgi aktarımı doğru kullanıldığı takdirde sürdürülebilir gelişmenin önünü açacaktır. Bu süreç iyi niyetli olarak yapılmasına rağmen bazı çevreler tarafından yoksullukla mücadelede etkisiz bir yöntem

olarak görülmektedir. Yapılan politikaların yardım alan ülkelerin arzularından çok Dünya Bankası’nın kendi planladığı politikaların uygulanmaya çalışıldığı söylenmektedir. Dünya Bankası’nın verdiği bu yardımlar dünya kalkınma politikalarında bir etki sağlayabiliyor mu işte bu büyük bir tartışma konusudur. Dünya Bankası ise ekonomik kalkınma ve yoksullukla mücadele için hükümet politikalarının öneminden sürekli bahsetmekte ve bu doğrultuda politikalar oluşturmaya gayret göstermektedir. Dünya Bankası’nın ilgili ülkenin kamu yararını ve devletin çıkarlarını ön planda tutarak adımlar atması Banka’ya gelen eleştirileri de azaltacaktır.

2030 yılı stratejileri Dünya Bankası ve ülkeler açısından önemlidir. Banka’nın ilk hedefi aşırı yoksulluğu bu jenerasyonla beraber bitirmek, 2030 yılı ile birlikte ise küresel yoksulluk oranını yüzde %3 veya altına çekmek olmuştur. Çünkü küçük bir orandaki geçici yoksulluk oranı hala ısrarlı olarak devam etmektedir. Bu hedef mümkün ancak zorludur ve bu hedefe ulaşmak için sadece ticaret hacmi yeterli olmayacaktır. Kapsayıcı ve sürdürülebilir büyüme teşvik edilmeli, daha fazla ve daha iyi iş olanakları sağlanmalı, etkili sosyal güvenlik programları şoklara karşı dayanıksız olanlar için geliştirilmelidir. Ekonomik büyüme önemli olmakla birlikte büyümenin kalitesi de çok önemlidir. İkinci hedef ise, paylaşılan refah her bir ülkede teşvik edilmeli, her bir ülkedeki en alt kesimdeki gelir dağılımının %40’lık kısmın gelir dağılımı ölçümlendirilmeli, geniş olarak her bir ülkenin en düşük varlıklı kesimine spesifik olarak odaklanılmalıdır. İnsanları nesilden nesile eşitsizlik durumunda bırakan nedenlerin üzerine vurgu yapılmalı ve bu yönde mücadele edilmelidir.

Yoksulluğu bitirmek için herhangi bir sihirli değnek bulunmamaktadır. Stratejiler yoksul kesimlere çözüm olabilecek şekilde ülkesel olarak uygun hale getirilmelidir. Güncel veri ve analizler kullanılarak insanların ihtiyaçları doğrultusunda stratetejiler belirlenmelidir. Fakirliği azaltmak için ülkeler aşağıdaki üç konuya önem vermeleri gerekmektedir.

*Emek yoğun kapsayıcı büyüme

*Özellikle kendi kontrolleri dışında nedenlerden dolayı temel hizmetlere ulaşamayan insanlara yatırım yapılmalı

*Fakirler ile iklim felaketlerinden, gıda fiyatlarından ve ekonomik krizlerden etkilenen savunmasız insanlar garanti altına alınmalıdır.

1947 Türkiye’nin Bankaya katıldığı tarihtir. O günden bu yana Dünya Bankası Türkiye ile olan ilişkilerinde sonuç odaklı bir yapının oluşmasına yönelik adımlar atmaya gayret göstermiştir. Krediler ve teknik destekler gibi alanlarda Türkiye’ye destek vermeye devam etmektedir. Türkiye’nin Kalkınma hedefleriye ilişkili adımlar atmaktadır. Stratjik İşbirliği sosyal politika odaklı olarak sürdürülmektedir. Yoksullukla Mücadele bağlamında Yenilenebilir Enerji Kaynakları, iklim değişklikleri, yerel yönetimler, özel sektörün güçlendirilmesi, kamu finansla sistemlerinin ilerletilmesi, beşeri sermaye gibi alanlar öncelikli hale gelmiştir. Dünya Bankası stratejik adımlarda WB Kuruluş antlaşmasının 1. Maddesi konusunda hassastır. Türkiye’de bu Banka’nın bu hassaiyetine olumlu olarak karşılık vermiş ve bu yönde adımlar atmıştır. Bunlar; serbestlik, çoğulculuk, çok partili politik sistem gibi temalardır. Türkiye kurumsal sistem balansını sağlayarak, asker – sivil ilişkisini demokratik bir düzleme getirerek ve azınlıklar meselesine çözümler getirerek iç reformlarda büyük adımlar atmıştır. Bu adımlar AB müzakere süreciyle de eşdeğer gitmektedir. Banka ile Türkiye’nin yaptığı stratejik projeler 2002 süreci ile birlikte artarak devam etmiştir. Mesela 2009 senesinde IBRD Türkiye’de açılmıştır. Yatırım değeri milyonlarca Euro’yu içeren farklı projeler yapılmıştır. Bu projeler çoğunlukla özel sektör yatırımlarını kapsamıştır. KOBİ’lere ve bu bağlamda yoksulluğa dayalı projeler gerçekleştirilmiştir. Bu projelerin Türkiye ekonomisine ve büyüme katkıları da büyük olmaktadır. Reformların stratejik yönde ilerlemesi gerekmektedir. Global krizlerdeki belirsizliğe karşı Türkiye yoksulluğa karşı stratejik bir bakış açısı geliştirmiştir. Özel sektörün güçlendirilmesi, enerji ticaretinin ve verimliliğinin arttırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarına ulaşımın sağlanması gibi konular öne çıkarılmış, kalkınma ile büyüme bu çerçevede geliştirilmiştir. Ancak Türkiye’nin bu noktada Küreselleşme’nin dayatmalarına karşı stratejik çerçeveler belirlemesi önemlidir. Dünya’da ki çeşitli çevreler tarafından Dünya Bankası’na yöneltilen Banka’nın Sosyal Politika çizgisini kaybettiği algısını dikkatli bir şekilde okumalı ve net açılımlar yapmalıdır. Hakeza Dünya Bankası’nın da attığı adımların net olması yoksullukla mücadele sürecini hızlandıracaktır.

Türkiye’de ki stratejik reformlar ilerlese de hala atılması gereken çok adım vardır. EBRD finansmanının alınması noktasında bazı stratejik zorluklar bulunmaktadır. Bu zorluklar;

Özel sektörün teşvik edilmesindeki zorluklar, etkililiğin arttırılmasındaki zorluklar, talep baskısındaki zorluklar, az gelişmiş bölgelerdeki KOBİ’lere ulaşmadaki zorluklar, kurumsal standartlardaki zorluklar, az gelişmiş bölgelerdeki altyapıya erişimdeki zorluklar, bazı yerel yönetimlerim verimsiz olmaları, Kamu ve Özel Sektör işbirliklerinin az olması, mali piyaslardaki dalgalanmalardan kaynaklanan sorunlar, uzun vadeli sistemlerdeki istikrarın azalmasına bağlı olan sorunlar üzerinde çalışmalar yapılması yaşanan zorlukların giderilmesi açısından önemlidir.

2002 yılından itibaren Dünya Bankası’nın ısrarla yapılmasını istediği Nakit Para Transferi ve Sosyal Yardımların Kalıcılaştırılması meselesi önemli bir adımdır. Sağlıkta Dönüşüm bir başka atılan adım olmuştur. Tam istihdam hedeflenmiş ve bunun koşullarının oluşturulması için çaba sarfedilmiştir. Sosyal Politika bir şemsiyedir. Beşer odaklı birçok yaklaşımı ve stratejiyi içermesi gerekmektedir.

Türkiye’de genel olarak aşırı yoksul sayısı azdır. Özellikle doğu bölgelerinde ve metropol tarzı şehirlerdeki göçmenler arasında fakirlik önemli bir sorundur. Banka genelde tıp hizmetlerinin kalitesinin arttırılmasına, eğitim olanaklarının genişletilmesine ve yoksul ailelerin maddi olarak ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik alanlarda planlar yapmaktadır. Türkiye deprem gibi birçok doğal afete açık bir ülkedir. Bu noktada yaşanan afetlere yönelik uyarı sistemleri ile yönetim kapasitelerinin arttırılmasına yönelik destek stratejileri Banka tarafından oluşturulmuştur. Dünya Bankası küreselleşme, devlet ve toplum odağını sağlam bir düzleme oturtabilirse uzun dönemli stratejileri oluşturabilecek ve Türkiye bağlamında yoksulluğun azalmasına katkı sunmuş olacaktır.

Dünya’da yaşanan olumsuz gelişmeler neticesinde özellikle gelişmekte olan ülkeler açık vermeye başlamışlardır. Dünya Bankası’da bu noktada yapısal uyum programlarını gündeme getirmiş ve ülke stratejilerinin ve reformlarının bu doğrultuda oluşturulması için çaba göstermiştir. Ancak Yapısal Uyum Programlarının az gelire sahip olan kesimde yapabileceği tahribatlar engellenmelidir. Yapılan reformlar mantıklı bir şekilde gerekçelendirilmeli ve sağlam adımlar atılmalıdır.

Dünya Bankası, yapısal uyum programı çerçevesinde ekonomik reform ve makroekonomik denge politikalarından taviz vermezken, bu politikaların yoksullar üzerindeki olumsuz

etkilerini azaltmak için zarar görmesi muhtemel kesimlere güvenlik ağları ile koruma oluşturulması, kamu harcamalarından temel sosyal hizmetlere daha çok kaynak aktarılması ve yoksullara yönelik sosyal hizmetlerin etkinliğinin artırılması gibi önlemler alınarak yoksulluğun şiddetinin ve görünürlüğünün azaltılabileceğini öngörmektedir. Bu program çerçevesinde özellikle eğitim, sağlık ve aile planlamasına ağırlık verildiği görülmektedir. Özellikle burada, kadınların eğitimine ağırlık verildiği açıktır(Uzun, 2003:160). Dünya Bankası gibi uluslar arası finans çevrelerine bağlı olan kuruluşlar verdikleri borçlar ve bu borçların faizlerini tahsil etmek amacıyla arzın kendi talebini yaratmaya odaklı bir strateji içerisinde olmaya çalışmıştır. Banka Türkiye gibi ülkelerden reform yapmalarını istemiş ve bu reformlara destekler vermeye çalışmıştır. Bu doğrultuda Türkiye ve onun gibi diğer gelişmekte olan ülkeler yapısal reform süreçlerinin içerisinde olmuş ve sosyal ilerlemeler önemli ölçüde sağlanmıştır. Yapısal uyum programları yoksulluğu azaltacak ve refahı arttıracaktır. İşte bu düşünce Dünya bankası için temel bir görüş olmuştur. Bu programların olumsuz sonuçlara yol açma ihtimali farklı destek programlarıyla giderilmesi amaçlanmaktadır. Dünya Bankası yoksullukla mücadeledeki iddiali tavrını sürdürdüğü

görülebilmektedir.

Dünya Bankası örgütlenmiş iş gücüne ve Avrupa korporatist sosyal güvenlik yapısına karşı, en yoksula sosyal politika yaklaşımını benimsemiştir(Deacon, Hulse, Stubbs, 1997:69). Banka tarafından yoksulluğu en çok yaşayanlar için kullanılmak üzere borç verilmesine karar verilmiştir. Artık yoksullukla mücadele konusunda ciddi mücadele vermeyen ülkelere borç verilmemesi kararlaştırılmıştı. Bununla birlikte, kamu kuruluşlarının kapatılması, devalüasyonlar gibi yoksulluğu çoğaltan durumlardan vazgeçilmemiştir. Dünya Bankası yetkilileri, makroekonomik tercihler sayesinde yoksulluğun azalacağı görüşünde ısrar ettiler. Yoksulluğa karşı önlemler, uyum programlarından sapmaya neden olmadığı gibi, yoksulların da meta ekonomisine katılmasına olanak vererek bu politikaları güçlendirmiştir(şahin, 2005:24).

Dünya Bankası, yoksulların ve diğer dezavantajlı grupların(özürlüler, yaşlılar vb.) toplumsal hayata katılımını, risk yönetimi çerçevesinde düşünmektedir. Bu risk yönetiminde özellikle sivil toplum kuruluşu fonlarına vurgu yapılmaktadır. Böylece devletlerin riskleri kapama, sosyal politika uygulamalarını evrenselleştirme ve ekonomiyi düzenleme sorumluluklarından çok, bireyin küreselleşmenin derinleştirdiği risklere ve

belirsizliklere karşı kendisini güvence altına almasına vurgu yapılmaktadır(Deacon, 2006:114). Bu strateji, sosyal devletin rolünü ve etkinliğini büyük oranda azaltmaya hizmet eden bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Türkiye’nin 2000’li yıllardaki Seçim Beyannamelerinde ve Yeni Anayasa çalışmalarında sosyal politikanın içeriği açık bir şekilde belirtilmiştir. Bu yapılan adımlar, Dünya Bankası tarafından oluşturulan politika önerileriyle de uyumluydu: Küreselleşme ile birlikte eğitim ve sağlıkta özel kesimin güçlendirilmesi ve ihtiyacı olan kişilere sosyal yardımlar karşılıklı adımlar çerçvesinde devam ettirilmiştir. Küresel düzenle bütünleşme hedefi, sürdürülmektedir. 2002’li yıllar ile birlikte Türkiye’de ki Sosyal Poltika atılımları küresel bağlamla girift bir yapı içerisinde olmuştur. Yoksulluğu Azaltma Strateji Belgesi gibi Dünya Bankası raporları ülkeler üzerinde uygulanan bir baskı unsuru olmamalıdır. Uyumun sağlanması Dünya Bankası ve Türkiye’nin çalışmalarındaki karşılık istek ve verimlilik ile doğru orantılı olarak devam edecektir.