• Sonuç bulunamadı

3.3 İslam Kalkınma Bankası Perpektifi

3.3.4 İslam Kalkınma Bankası Küreselleşme, Kalkınma ve Dönüşüm

Kalkınma felsefesi tarihsel bağlamda birçok uluslararası kuruluş gibi İKB içinde değişimler göstermiştir. Sosyal ve politik değişkenler kalkınma kavramında göz önünde tutulmaya başlanmıştır. Küreselleşme ise Batılı çevreler tarafından pozitif etki taşıdığı düşünülsede bazı yanılsamaların ortaya çıkmasına sebep olmaktadır. Toplumsal anlamda götürülen hizmetlerin gelişimi büyük oranda gelişmektedir ancak yoksulluğun çepeçevre hertarafı sarması nedeniyle bu hizmetlerden ihtiyacı olan kişiler yeterince yararlanamamaktadır. Bu bir gelişme paradoksudur. Bu paradoksa aciliyetle çözüm bulunmalıdır. Maddi ve beşeri kaynakların oluşturulması bu paradoksun olumlu manada gelişmesine sebep olacaktır. Yokluk, yoksunluk ve durağan yapı beşeriyetin önündeki en büyük duran buzdağıdır. Ancak toplum ve ülkeler ise küreselleşme sürecinde de görüldüğü gibi sürekli değişime açık olması gereken bir faktördür. Değişimi yaklayamayan toplumlar elbette yok olmaya mahkumdur. İKB özellikle İslam Ülkeleri’nin ideolojilerini yansıtmaya çalışan bir kuruluştur. Bu ideolojik duruş kurumun küreselleşme ve kalkınma hamlelerinde de kendisini hissettirmektedir. Küreselleşme ve kalkınmanın maalesef genel ve geçerli bir tanımı bulunmamaktadır. Bu tanımın hem İslam Dünyası hem de Batı tarafından netleştirilmeye ihtiyacı bulunmaktadır.

İslam Kalkınma Bankası Küreselleşmenin yoksulluğu arttırıcı etki yaptığını ve bir dizi yapısal olumsuzluğu da beraberinde getirdiği düşüncesindedir. Tabi ki ülkeler arasındaki ticaret ve ikili işbirlikleri küreselleşme ve kalkınma doğrultusunda artacaktır ancak bu yapılırken ülkelerin ve orada yaşayan insanların temel hizmetlere erişimini sağlayacak olguların geliştirilmesini engellememelidir.

Küreselleşme sürecinde ekonomik alanda yaşanan ulusal düzeydeki iyileşmeler merkez ülkelerde karşılaştırıldığında dünya kaynaklarının adil bir biçimde paylaşılmadığı, dünya ölçeğinde yaşanan ekonomik büyümenin piyasa mekanizması işletilerek sağlanmadığı (Morisima, 1982:96; Mutioğlu,2003:302), zenginler lehine işleyen süreçte küresel firmaların önlerine çıkan hertürlü rakibi ortadan kaldırma eğiliminde olduğu ve sözde

bütünleşme sürecinde ortaya çıkan çatışmaların ardında piyasada tekel oluşturma mücadelesinin bulunduğu(Mutioğlu, 2003:302), Dünya piyasasında küresel güçlerin ortaya çıkması ve devletin ekonomiden elinin çekmesinin gerekli olduğu görüntüsüyle lanse edilen küreselleşmenin, zorunlu bir biçimde dâhil olunması gereken bir süreç olarak sunulduğu(Mutioğlu, 2003:302), Küreselleşmenin yoksulluk üzerindeki etkisine ilişkin göstergelerde saptırma olduğu, yoksulluk tüm boyutları ile aktarılmadığı ve gelir bazlı yoksulluk yaklaşımları kullanıldığı için marjinal bir sorun gibi yansıtıldığı, küreselleşmenin gelir yoksulluğunun da ötesinde bir göreli yoksulluk anlayışı ile ele alınması durumunda eşitsizliği körüklediği görülmektedir.

Küreselleşme ve Kalkınma yoksullukla mücadele eden İKB türü kuruluşlar için çok zorlu bir süreç olmuştur. Yoksul yanlısı, eşitlikçi ve toplumsal kalkınma odaklı anlayış kapsamlı olarak büyümeye sebep olacaktır. Toplumda sadece bir kesimde bile olan yoksulluk ve yoksunluk durumu ise tüm kalkınma planlarının yeniden gözden geçirilmesine sebep olacaktır.

Bu anlamda, küreselleşme ile birlikte aşağıdaki süreçlerin gerçekleşmesine vurgu yapılmaktadır.

• Finansal bütünleşme ulus devletlerin işsizliği engellemek için yayılmacı ekonomik politikaları izleme ihtimalini azaltmakta ve onları mali sertlik izlemeye zorlamaktadır.

• Küresel ekonomi, gelişmiş ülkelerdeki ekonomik büyüme ile tam istihdam arasındaki bağlantıyı şiddetlendirmiş, kârın ulusal ekonomi ve istihdamı dikkate almadığı görülmüştür. Küreselleşmenin ideolojisi olarak neo-liberalizm yayılmıştır. Bu nedenle, ulusal çapta uygulanan ekonomik ve sosyal politikalarda belirgin bir daralma meydana getirmiştir. Bundan dolayı ulus devletler mevcut işlev ve faaliyetleri konusunda kısıntıya gitme baskısını üzerlerinde hissetmekte; bu da uluslararası rekabetin kurallarına uyumu zorunlu kılmaktadır. (Stryker, 1998:2-4; Şenkal, 2005:314-315).

Şekil 13. İnsani Kalkınma İndeksi Hesaplama Kriterleri

Kaynak: (UNDP, http://hdr.undp.org/en/content/human-development-index-hdi, Erişim Tarihi: 01.03.2016)) Şekil1 13’de görüldüğü üzere, Az Gelişmiş ve Gelişmekte olan ülkelere yönelik Birleşmiş Milletlerin hazırladığı İnsani Kalkınma İndeksi hesaplama Kriterleri görülmektedir. Bu İslam Kalkınma Bankası açısından da ilgiyle takip edilen ve uygulanan bir sistem olmuştur. Bu endeks küreselleşme ve kalkınmada oluşan dezenformasyonununda sorgulanmasına neden olmuştur.

İslam Kalkınma Bankası Küresel bağlamda bazı mihenk taşlarını sistemde oturtmaya çalışmaktadır. Ülkenin iç politikaları, şeffaflık gibi temalar her zaman İKB’nin gündeminde olmuştur. Çünkü bu temalar eğer tam anlamıyla yerine oturtulursa yoksullukla mücadele noktasında daha sağlam adımlar atılmış olacaktır. Zimmerman çağdaş toplumu yönlendiren toplumsal aktörlerin aydınlardan oluştuğunu belirtir.(Zimmerman, 1964:77- 78). Gerçektende önemli bir aktör olan lider pozisyonda olan kişilerin uluslarararası alanda aydın rolünün olması, çeşitli riskleri yüklenmesi, bilinmeyenleri tahmin edebilmesi, yeniliğe açık olması, planlama, koordinasyon ve denetlemeyi açık ve net olarak yapması önemlidir. Ancak bu şekilde ülkelerde oluşan ve yoksulluğu etkileyen çok faktörlü bileşkenleri açık bir şekilde tanımlamış ve kalkınma transformasyonunu sağlamış olacaktır.

“Ülkelerin yönetim kademesindeki insanların liderliği önemli bir konu, az gelişmiş ülkelerin makroekonomik politikaları, siyasi istikrarı, ekonomik istikrarı bütün bunlar birbirini tamamlayan konular.(S.E.)”

İslam Kalkınma Bankası’nın Küreselleşme ve Kalkınma vizyonu doğrultusundaki bakış açısı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleriyle uyumlu olmuştur. İnsani Sermaye, Sosyal Sermaye gibi konular bu Kalkınma Hedefleri’nde İslam Kalkınma Bankası’nın en büyük odak noktalarından birisi olmuştur.

“2030 yılı Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri’nde 17 tane ana başlık vardır. Bunların 8 9 tanesi alt yapı ile ilgilidir ve yoksulluğun altyapı yatırımları ile azaltılabileceğini İslam Kalkınma Bankası gibi kuruluşlar düşünmektedir. İslam Kalkınma Bankası’nın altyapı yatırımları ise genellikle yol ve su ekseninde olmaktadır. Kırsal Kalkınmayı Destekleme projeleri de bulunmaktadır. Türkiye üzerinde bakılırsa çoğunlukla altyapı olmamaktadır.(Y.A.)”

Toplumlar ve ülkeler çeşitli sanayileşme aşamaları geçirmektedirler. Bu aşamlarda toplumsal sorumluluğu yöneticilerin hissetmesi gerekmektedir. Mesela Afrika’da uzun yıllardır süren iç çatışma ve istikrarsızlık dış kaynakların gelmediği ile ilgili değildir. Aslında İKB gibi kuruluşlar birçok kaynak Afrika’ya sağlamaktadır. Ancak asıl sorun bu kaynakların ne kadar efektif kullanıldığıdır. Efektif kullanılmayan kaynaklar toplumda olumsuz bir etki oluşturacak ve ülkenin daha büyük maliyetlerle karşı karşıya kalmasına sebep olabilecektir. Toplumsal sorumluluğun ve iş ahlakının olmadığı bir yerde altyapı yatırımlarıda maalesef yetersiz kalacaktır. Bütün bunlar kalkınma hedeflerinide etkileyecektir.

“İslam Afrika Kalkınma Bankası, Asya Altyapı Yatırım Bankası gibi kuruluşların hepsi

altyapı finansmanı yapmaktadırlar. Afrika’da da yol, temiz su kaynaklarına erişim noktasında büyük sıkıntılar var.(Y.A.)”

İslam Kalkınma Bankası, özellikle yoksullukla mücadele alanında çeşitli kuruluşlar/programlar ile çalışmalar yürüten, önemli roller üstlenebilen bir çerçeve kuruluştur. Hatta Dünya Bankası gibi Bretton Woods kuruluşlarının çalışmalarıyla da benzeşen ve ayrılan özellikleri bulunmaktadır. İslam Kalkınma Bankası Birleşmiş Milletler Kalkınma Örgütü’nün bakış açısını kabul eden bir yapı içerisinde olmuştur. İKB’nin gündeminin üst sıralarında tuttuğu İnsani Gelişme Endeksi çok boyutlu yoksulluğu ele alan bir yaklaşımı bünyesinde barındırmaktadır. İslam Kalkınma Bankası’da bunu kullanmaktadır. Yoksulluk gelir göstergelerinin yanı sıra okuma yazma oranı, anne ve çocuk ölümleri, temel hizmetlere erişememe, sosyal içerme ve dışlanma gibi konularıda kapsamaktadır. Bu manada İslami Medeniyet Tasavvuru ön plandadır. İslami Tasavvur insanın ön planda olduğu düşünce yapısını savunmakta ve kalkınma için sadece gelir göstergelerinin yetmeyeceğini söylemektedir. Aynı zamanda yoksulların da gelir adaletsizliği konusuyla mücadele de daha aktif bir rol üstlenmeleri gerekmektedir. Yani tükenmişilik ve kabul edilmişlik insanın doğasına aykırıdır.

İslam Kalkınma Bankası küreselleşme ve kalkınma alanlarında politika tavsiye ve kapasite geliştirme hizmetleride vermektedir. İslam Kalkınma Bankası bulunduğu uluslar arası konum itibariyle Küreselleşme konusuna dışarıdan bir gözle ve tarafsız olarak bakabilmektedir. İslam Kalkınma Bankası, kendi cephesini sadece küreselleşme gibi bir misyonun sahibi olarak görmemektedir. Küreselleşmenin de olumlu ve olumsuz yansımaları olduğunu düşünmekte ve insani gelişimin sağlandığı takdirde olumsuz taraflarının gideileceği söylenmektedir.