• Sonuç bulunamadı

4.3 Dünya Bankası’nın Türkiye İle İşbirliği

4.3.1 Dünya Bankası ve Türkiye İşbirliği: Ülke Programının Görünümü

Türkiye büyüme ve ekonomik yönetim konularında büyük tecrübeler sağlamıştır. Büyük bir mali kriz sonrası 2001 yılından bu yana GSYİH yükselmiştir. 2005 yılı AB müzakereleri için sıcak bir adım olmuştur. 2008 yılına kadar bu süreç bayağı ivme sağlamıştır. Türkiye’nin elde ettiği refah kazanımları nüfusun en alt kesimiyle paylaşılmıştır. Yoksulluk belirgin olarak azalmış ülke programları bu konuda itici kuvvet olmuştur. Küresel belirsizlikler artsada hedefler bir şaşma olmamış ve isteklilik yoksullukla mücadele konusunda devam etmiştir.

Şekil 17. Seçilen Orta Gelirli Ülkelerde Eşitsizlik Kaynak: (worldbank.org, Erişim Tarihi: 01.03.2016)

Şekil 17’de görüldüğü üzere; Türkiye orta gelirli ülkeler arasında bakıldığında 2005 yılından 2010 yılına geçildiğinde eşitsizliğin azaldığı görülmektedir.

Şekil 18. Türkiye 2001 Yılından Sonraki Büyüme Oranı Kaynak: (worldbank.org, Erişim Tarihi: 01.03.2016)

Şekil 18’de görüldüğü üzere; Türkiye’nin 2002 yılı ile bilirkte büyük bir ivme kazandığı ve göstergelerin olumlu seyrettiği görülebilmektedir.

Seçimlerin 2015 yılında belirsizlik göstermiştir Ancak buna rağmen ekonomi dirençli bir yapıdadır. Kamur giderleri ile düşen ithalat oranları özel sektöre katkı sağlanmasına neden olmuştur. Senenin ilk çeyreğinde hiç umulmadık bir şekilde yüksek bir büyüme yaşanmıştır. Haziran’da ki yerel seçimlerde Adalet ve Kalkınma Parti’nin iktidara gelmesini umması sebebiyle yatırımlar artmış ve buna baplı olarakta özel sektör gelişmiştir. İkinci çeyrektede performans sağlanmıştır.2015 senesinin ilk yarısında yıllık büyüme %3.4 olmuştur. 7 Haziran 2015 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi mutlak çoğunluğu kaybetmiştir. Bu oran 2002 seçimlerinden sonraki ilk belirsizlik olmuştur. Anayasaya göre 45 günllük süre koalisyon görüşmelerinde harcanmış ancak bunların olumszu sonuçlanmasının ardından 1 Kasım’da yeni bir süreç ve siyasi maraton

başlamıştır. Bu siyasi gerilim 2015 yılının ikinci yarısı büyüme oranlarını düşürmesi bekleniyordu. Tüketici güveninin azalması, kurda oluşan değer azalması bireyin satın alma gücünü düşürmüştür. Buna bağlı olarakta özel sektörde etkilenmiştir. 2015 yılının ikinci çeyreğinde birçok yatırımda yapılmıştı. Yeni yatırımlar için siyasi konjonktürün düzelmesi beklenmekteydi. Güçsüz küresel talep Türkiye’nin ihracat dengesinide bozmaya neden olabilmektedir. 2015 yılı büyüme tahminler %3.3 ile cari açık %5.5 şeklinde olması öngörülmekteydi. Türkiye’nin potansiyelini büyüme alanında açığa çıkarması için yapısal reformlar şarttır. Kurumların şeffaf ve güvenilir olması da başka bir etki arttırıcı meseledir. Dinamik bir genç nüfus, geniş bir iç piyasa, jeopolitik konum, sağlam altyapı, kamu hizmetlerinin gelişmişliği gibi konular Türkiye’nin artılarından sadece birkaçı olmaktadır. İş dünyasındaki muğlaklıklar ve önemli kurumlara karşı olan güven sorunları doğrudan yabancı yatırımcılarıda etkilemiştir. Üretkenlik geliştirilmeli bunun yoluda renove edilmiş iş yatırımlarından ve eğitim kalitesinin yükseltilmesinden geçmektedir. Yatırımcı güveni iddialı reform programlarıyla ve Dünya Bankası ortak programlarıyla kapatılacaktır.

Şekil 19. Türkiye’de ki Kredi Artışı

Şekil 19’da görüldüğü üzere; Türkiye’nin kredi artışında yıllar içerisindeki değişimi gösterilmektedir. Dünya Bankası projeleride buna katkı sağlamıştır. Türk finans sektöründeki bankaların sağlam ve sağlıklı yapıları kürsel muğlaklıktan çıkmalarına yönelik en önemli adımlardan bir tanesi olmuştur.

Yabancı yatırımcılar bürokratik ve hukuk konularında rahat bir ortam istemektedirler. Üretkenlik ve rekabet edebilme olmazsa olmazlardandır. Ticaret, patent kanunları ile gelir vergisi mezuatı gibi gelişmeler kararlılığı özel sektörün geliştirilmesi odağında göstermektedir. Türkiye’nin çoğunluğu KOBİ olduğu göz önünen alındığında bu gelişmelere yadsınamaz derecede önemli olmuştur. Vergi rakamları, kayıt dışılık, siyasi konjonktür ve finansman noktası iyileştirilirse özel sektörde emin adımlarla yürüyebilecektir. KOBİ’lerin yönetim yapılarının iyileştirilmesi, teknolojileri uyarlama istekleri ve becerileri gibi konular bağlamında ulusal ve uluslarası gelişmeler takip edilmesi gerekmektedir. AB’nin jeokod sistemi alt sektörlerin istatistiksel biçimde sınıflandırılması esasına dayanmaktadır ve kolaylaştırıcı bir yapısı vardır. Mesela bir yönetim kalitesi araştırmasında Türkiye Çin ve Arjantin’in arasında kaldığı görülmektedir. Ayrıca gelişmiş olan ülklerin ise çok daha altındadır. Özel Sektör bağlamında bölgesel yatırım değerlendirmeleri ve teşvikleri Dünya Bankası ve Türkiye’nin yoksullukla mücadele öncelikleri arasındadır. Ancak bu şekilde adımlar atılırsa yatırımlar oluşabilecek bölgesel bir kalkınma ile yoksulluk en aza indirilebilecektir. Ayrıca Kamu’nun yanında STK’ların, Kalkınma Ajansı tarzı kuruluşların analiz ve değerlendirme yapma kapasitlerinin artırılması önemlidir. IFC altı tane Türk Şirkeinin dışarıya açılmasını sağlamıştır. Bu konuda hassas davranmaktadır. Yapılan yatırım toplamda 250 milyon ABD dolarıdır. 2012-2015 yılını kapsayan bu atılım gelişmekte olan ülkelere Türk şirketleri’nin açılmasına yöneliktir.

Piyasa rekabet şartlarının zorlukları ve işgücü maliyetleri bazı sorunlara gebe olmaktadır. Özel sektör yatırımları bir yandan artarken bir yandan da bu tip sarmal sorunlarla uğraşmakta ve bu da hane halkını etkilemektedir.

*Kadınların işgücüne katılma oranı ve kayıtdışı itihdam oranı: Mayıs 2015’e (son mevcut veri noktası kadarki ayların ortalama sıdır. İŞKUR verileri Temmuz 2015 itibariyledir. Diğer satırlar Mayıs 2015 itibariyle mevsimsel olarak düzeltilmiş değerleri göstermektedir. **10. Kalkınma Planı hedefi

Şekil 20. Türkiye İçin Kilit İşgücü Piyasası Göstergeleri Kaynak: (tuik.gov.tr, Erişim Tarihi: 01.03.2016)

Şekil 20’da görüldüğü üzere; Türkiye’nin kilit işgücü piyasası göstergeleri yoksullukla mücadeleyi doğru anlamlandırmak açısından önemlidir.

İstihdam edilme sağlansa bile eğitim seviyesi düşük olan genç nüfusun olması bu konuda sorunlara yol açabilmektedir. Çalışan kesimin yarısından fazlası örgün eğitimden yani 8 yıldan daha az bir eğitime sahiptir. Eğitim kalitesi genç nüfus bağlamında rttırılsa dahi hala OECD ortalamalarına göre düşük kalabilmektedir. Bu bakımdan Türkiye’nin bu genç ve aktif potansiyelini yani insan gücünü iyi şekilde kanlize etmesi ve ülke programlarının Dünya Bankası ile bu doğrultuda yapması önem arz etmektedir. Çünkü rekabet büyük ve bu rekabette pay almak ancak beşeri sermayenin güçlendirilebileceği ile olacağı göz ardı edilmemelidir.

Şekil 21. Eğitim seviyelerine göre işsizlik oranı, 2000 ve 2015 Kaynak: (tuik.org.tr, Erişim Tarihi: 01.03.2016)

Şekil 21’de görüldüğü üzere; eğitim yoksulluğunun giderilmesi önemli bir konudur. Eğitim seviyesi ve kalitesi yükseldikçe işsizlik ve buna bağlı yoksulluk oranları da azalmaktadır. Eğitimle sağlanan nitelikler ile istihdam edilirken istenen nitelikler uyum sorunu yaşayabilmektedir. Mesleki yeterliliğe sahip olamayan ve sosyo duygusal açıdan yeterli olamayan bireyler üst yerdeki pozisyonlar için yeterlilik gösterememektedir. Kalkınma Politikası Kredi Programları istihdam süreçlerini Dünya Bankası tarafından Türkiye lehine destekler bir işbirliği çalışmasıdır. İşgücü süreçlerinin yönetilmesi ve güçlendirilmesi, piyasanın esnekliğinin sağlanması, çalışanların korunması, kamu istihdamının niteliğinin sağlanması, yeni iş fırsatlarının ortaya çıkarılması gbi amaçlar bu tarz programların odak noktası olduğu çalışmalar olarak görülmektedir. Gençler ve Kadınlar önemli noktalardır. Yoksul kesimdeki çocukların eğitim düzeylerinin yükselmesi toplam eğitim eğitim kalitesini’de Türkiye bağlamında yükseltmiştir. Gelecek noktasında Türkiye bugünkü Dünya Bankası ile yaptığı işbirliklerinin yanında başarılarını daha arttırması ve ilerletmesi gerekmektedir. Mesela 15 yaş okul öğrencileri OECD ortalamasının altındadır. Bu da aşağı yukarı bir okul yılı geride olmak demekteydi. 15 yaş grubu öğrencileri için analiz etme ve okuma yeteneği düşük olmaktadır. Bu durum okuma yazma bilmiyor şeklinde OECD cephesinden tanımlanmaktadır. 2003 senesinde bu rakam %36’ydı ancak yıllar

içerisinde düşmeye başlamıştır. En zengin ve yoksul arasındaki çocukların başarı ayrımları geliştirilmesine rağmen hala yukarı seviyededir. 2012 yılında bu fark iki eğitim yılının üstündedir. Yani 93 puandır. DB Türk Hükümeti ile çeşitli ortak analitik raporları bu konular bağlamında hazırlamaktadır. Okul tercihleri, yükseköğretim finansmanı, kalite güvencesi gibi konularda hedef temalar belirlenmiştir. Yükseköğretim noktasında yönetişimle ilgili farklı ve yenilikçi çalışmalar planlanmaktadır. IFC Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika bölgelerini içerecek şekilde yükseköğretim stratejisi eğitimin ileriki çalışma hayatı içinde temel bir basamak olduğunun açıkça belirtmektedir. IFC işe yönelik eğitimlerin olmasına katkı vermektedir. İstihdam için Eğitim Girişimi bu işbirliği çalışmalarından bir tanesidir. IFC Türkiye’de üç eğitim projesine öncülük etmiştir. Kampüs yatırımı Özyeğin Üniversitesi için yapılmıştır. Miktar 67.5 milyon ABD Dolardır. Afyon ilinde Astrat şirketine katkı sunulmuştur. Burada ildeki en geniş yurda sahip olan bu şirket desteklenmiştir. Burada aktarılan kaynak ise 10.3 milyon ABD Dolardır. Mesleki eğitim kurumlarına da katkı sağlanmaktadır. Bu kurumlardan bir tanesi Plato Şirketi’dir. Türkiye, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Orta Asya çerverelerindeki operasyonların genişletilmesine yönelik kaynak aktarılmıştır. Bu rakam ise 6 milyon ABD Dolardır.

Sigorta kapsamındaki Halkın Türkiye’de arttırılması hedeflenmiştir. Yoksullara yönelik Yeşil Kart uygulaması yapılmıştır. 2012 yılında bu program Sosyal Güvelik Sistemi’ne adapte edilmiştir. Aile hekimliği uygulaması meydana getirilmiştir. Erişim bu program ile hastalar bakımından arttırılmıştır. Tüketici memnuniyeti 2002 yıllarından 2010’lu yıllara gelindiğinde iki kat civarında artmıştır. Mesela 2003 yılında %39.5’dur. 2013 senesinde %74.8’dir. Çeşitli sağlık yatırımları yapılmakta bunların yanında sağlık alanlarının etkinliği noktasında KÖO işbirliği programları yapılmaktadır.

Enerji alanında elektrik piyasalarının genişletilmesi sağlanmıştır. 2001 ile 2014 seneleri içerisinde kapasite olarak 31.000 MW civarında özel sektör üretimi yapılmıştır. Özellikle 2008 ile 2013 dönemleri içerisinde yatırım yapanlar tüm elektrik sistemlerini devir almışlardır. 2011 ile 2014 arasında yenilenebilir enerjiye dönük ek üretim sağlanmıştır. Bu kapasite 16.000 MW civarrında bir değerin bileşiminden oluşmaktadır. Bu yapılan çalışmalar Yenilenenbilir Enerji Kaynakları bağlamında önemlidir. Bu kaynaklara bağlı olarak çalışan tesislerde 2002 senesinde 34.000 GWh’tı. 2014 senesinde ise 51.000 GWH olmuştur. Toplam kapasiede yenilenebilir enerji kaynaklarının oranlarının yukarıya

taşınması 2023 hedefleri de arasındadır. Buu noktada minimum hedef %30’a doğru ilerletmektir. Türk Hükümeti hidro potansiyelinden yararlanmayı istemektedir. Teknik ve ekonomik sürdürülebilirlik önemli bir konudur. Mesela 20.000 MW’lık Kurulu bir kapasite bulunmaktadır. Bunu rüzgar enerjisi olarak kullanmak amaçtır. 2010 yılı sonunda Yenilenebilir Enerji Kanunu kabul edilmiştir. Fiyatları garantiye almaya ve teşviklerin sağlanmasına yönelik olan bir programdır. Yerli yatırımcılara yönelik çeşitli lisasnlar sağlanmaktadır. Türkiye’nin bu alandaki stratejik yatırımları önemlidir. Dünya çapındaki bu sermayenin potansiyelinin Türkiye’ye çekilmesi önem arz etmektedir.

Çevresel Sürüdürlebilir ve Enerji Sektörü Kalkınma Politikası Kredisi enerji sektörünün desteklenmesi, teknoloji yatırımlarının geliştirilmesi, iklim değişikliği konularındaki yatırımların geliştirilmesi ve politikalara uyumlaştırılmasına yönelik olmuştur. DB yolu ile enerji alanlarında sera gazının izlenmesi sağlanmıştır. Piyasa Hazırlık Ortaklığına katılıms ağlanmıştır. Bu ortaklığın amacı iklim değişkliğinin etkilerinin azaltılması ana gündem maddelerinden bir tanesidir. Piyasa tabanlı aracın olası kullanımını ileriki safkalarda kullanmaya yöneliktir.

Avrupa Birliği Çevre Müktesebatı önemli bir konudur. Ancak bu kuralların uygulanması kamu maliyesi üzerinde çeşitli sorumluluklar ve ağır yükler oluşturabilecektir. Yaşayan vatandaşlar kentesel mekanlar ve planlamaları, toplu ulaşım gibi alanlarda bazı talepleri olmaktadır.

Gölcük, Van gibi önemli boyutlarda etki alanına sahip depremler acil müdahale anlamında olumlu şekilde çalışmaları olmuştur. Banka ile ortaklaşa sağlanan kurumsal kapasiteler sayesinde bu tip kriz anlarında önlemler alınabilmiştir. Yine de hala Türkiye’nin doğal afetlere karşı kırılmış bir yapısı bulunmaktadır. Doğal afetlere karşı acil yardım fonksiyonlarını sağlayacak yerlerin güçlendirilmesi önemli noktalar olarak gösterilmektedir.

AFAD’ın yeni ulusal stratejisinin oluşturulması amacıyla 1 milyon ABD $ miktarında bir kaynak aktarılmıştır. Bu miktar Küresel Afet Azaltma ve Yeniden Yapılandırma Fonu’ndan sağlanmıştır.