• Sonuç bulunamadı

3.3 İslam Kalkınma Bankası Perpektifi

3.3.2 İslam Kalkınma Bankası’nın Ortaya Çıkışı ve Gelişimi

İslam Kalkınma Bankası’nın kurumsal temelleri bir dizi silsile ve olay etrafında oluşan önemli hadiselerin ışığında atılmıştır. İslam ülkelerinin ve Batı dünyası’nın ekonomik kültürünün birbirlerinden farklı olduğu aşikardır. Ancak ahlak, etik, sosyal sorumluluk, sosyal adalet gibi kavramlar bütün inanç ve medeniyet tasavvurlarında yer alması gerekmektedir. İşte bu nedenle İslam Kalkınma Bankası büyük ideallerle ve beşeriyete ilaç olma umuduyla kurulmuştur.

İslam Kalkınma Bankası’nın(IDB) kuruluş çalışmaları 16 Aralık 1973’de yapılan İslam Ülkeleri Maliye Bakanları toplantısında açıklanan “Niyet Beyannamesi” ile başladı. Daha sonra Temmuz 1975’de Guvernörler Kurulu toplanarak bankanın statüsünü belirledi ve Asya ve Afrika kalkınma bankalarının kuruluşuna koşut olarak 20 Ekim 1975’te Türkiye’nin de içinde bulunduğu 29 İslam ülkesi ile birlikte uluslararası düzeyde ilk İslam bankası olma hüviyetiyle kurulmuştur(IDB, a.g.e, s.3).

İKB’nin bağlı olduğu İslam Konferansı Örgütü ise Birleşmiş Milletler ‘den sonra en büyük ikinci örgüt olarak dünya’da ki yerini almıştır. Arap – İsrail Savaşı sonrasında Michael Rohan adlı Avustralyalı Protestan turistin Mescid-i Aksa’yı kundaklaması birçok önemli hadisenin yaşanmasına sebep olmuştur. Bu hadise ile birlikte Tarih 21 Ağustos 1969 yılını gösterdiğinde İslam İşbirliği Teşkilatı’nın kuruluş çalışmaları ivedilikle başlamıştır. İslam Konferansı Teşkilatına üye bütün ülkeler İslam Kalkınma Bankası’na üye olabilmektedirler. Üye olunabilmesi için sermaye paylarının yatırılması gerekmektedir. Bunun yanı sıra alınan kararlara uyulmuş olması gerekmektedir. Banka uluslararası bir kalkınma bankası olma hüvyeti ile birlikte bugün Afrika, Asya, Avrupa ve Güney Amerika olmak üzere dört kıtaya yayılmış üye ülkelere sahiptir. Bu ülkelerin çoğunluğu ise gelişmekte olan ülkeler statüsündedir. Banka uygun gördüğü yerlerde ajans ve bürolar açabilmektedir. İslam Kalkınma Bankası’nın üç adet ülke ofisi vardır. Bunlar Fas, Malezya ve Türkiye’dir. Dünya’da çoğunluğun kullandığı takvim sisteminden farklı olarak Hicri Takvim mali sistemi kullanılmaktadır. Resmi kullanılan dil Arapça’dır. İngilizce ile Fransızca ise çalışma dillerindendir. İKB toplumsal adaletsizliğin hüküm sürdüğü dünya’da bir karşıt duruş sergileme amacıyla faaliyetlerini sürdürmektedir. İslam Dünyası’nın Kalkınması Batı ile aynı olmayacaktır. Çünkü Batı’da ki Kapitalizm sömürüsü acı deneyimlerin yaşanmasına sebep olmuş ve yoksulların ezilme tehlikesiyle karşı karşıya kalmasına neden olmuştur. İslam öğretisinin olacağı bir kalkınma modeli ise sosyal adaleti içermekte ve Materyalist Felsefelerin yanılgısına düşmemektedir. İslam Kalkınma Bankası kurumsal gelişimini birçok altkuruluş oluşturarak devam ettirmiştir. Bu kuruluşlar Yoksullukla Mücadele noktasında İKB’nin en büyük destekçileri olmuştur.

İslami Araştırmalar ve Eğitim Enstitüsü(IRTI); Özellikle İslami banka ve finans alanlarında çalışmalar yapmaktadır. Eğitim, yayın, konferans gibi çeşitli faaliyetleri bulunmaktadır. Her yıl başarılı kişilere İslam Kalkınma Bankası ödülünü vermektedir. Üye

ülkeler ve İİT ile arasındaki işbirliğinin geliştirilmesi bu enstitünün ana amaçları arasındadır. İslam ülkeleri arasında bilgi birikimi ve tecrübe paylaşımının oluştutulmasıyla İslam ülkelerindeki ve dünyada yaşayan birçok insan teknolojik gelişmelerin olumlu taraflarından faydalanmış olacaktır.

Yatırım ve İhracat Kredileri Sigortası A.Ş (ICIEC); İİT’nin üye ülkeleri ile kendi arasındaki yatırım ve ticaret süreçlerini geliştirmek hedefiyle faaliyete geçmiştir. Asıl hedefi İslam düşüncesinin hassas olduğu şekilde ihtiyacı olanlara kredi kaynakları sağlamaktadır. Yatırım sigortası ve politika risklerini düşürmeye yönelik kolaylaştırıcı araçların oluşmasını da teşvik edip destek vermektedir. Kayıtlı olan sermayesi 150 milyon ABD dolarıdır. Sermaye İKB ve üye ülkelerinin %50’lik kaynaklarıyla meydana getirilmiştir. İslam ortak pazarının oluşturulması ve herhangi bir engel olmadan serbest dolaşım içerisinde kaynakların ve ticaretin oluşturulması çok önemlidir. Dünya çapında birçok ülke sorunlarla karşı karşıya kalmaktadır. Krizlerin çözümlenmesi ve çözüm yollarının bulunması İslam Kalkınma Bankası ve altkuruluşları tarafından atılan adımlara bağlıdır.

Özel Sektörü Geliştirme A.Ş(ICD); üye ülkeler arasındaki özel sektör ilişkilerinin geliştiirlmesini amaçlayan bir altkuruluştur. Özellikle İslam odaklı finansal ürünlerin ve hizmetlerin teşvik edilmesi, sermaye piyasalarının genişletilmesi, girişimciliği desteklemek gibi sektör odaklı hedefler bu kuruluşun odakları arasındadır. Bağımsız bir kuruluş hüviyetindedir. Sermaye İKB ve üye ülkelerinin %50’lik kaynaklarıyla meydana getirilmiştir. 2016 yılındaki göstergelere göre bugüne kadar 52 üye ülke ve 5 adet kamu finansmanıyla iştigal olan kamu kurumu ile sözleşmeye imza atmıştır. Özel sektör zamanın değişmesi ile yeni koşullarla karşı karşıya kalmıştır. Bu değişim hem niteliksel hem de niceliksel olmuştur. İşte bu noktada İslam Ülkeleri arasında bir özel sektör yaklaşımı benimsenmeli ve o vizyon doğrultusunda hareket edilmelidir. Yani liberalliğin özü korunmalı ve serbest piyasa savunulmalıdır.

Dünya Vakıf Kurumu(WWF); 2001 yılında resmi vakıf kuruluşları ile özel sektörden hayırseverlerin katkıları ile kurulmuştur. İslam toplumlarının kalkınmasını ve yoksulluktan sıkıntı çeken toplulukların acılarının sona erdirilmesini amaçlayan sürdürülebilir kalkınma plan ve programlarına katkı sağlamaya yönelik çalışmalar yapmaktadır. Vakıf

Kurumlarında kurumsallık önemli bir meseledir. Planlama, bütçeleme gibi olguların sağlamlığı vakıf kurumlarının sürekliliğini attıracaktır. Bu manada vakıf sisteminin işleyişi sağlam bir zemine oturtulmalıdır.

Uluslar Arası Biyosalin Tarım Merkezi(ICBA); herhangi bir kar güdüsü içermemektedir. Uygulamalı bir ar-ge merkezidir. Çevreye ve iktisada faydalı olmak, bununla ilgili bitkiler üretmek, su kaynaklarının tuz değerini arttırmak gibi faaliyetleri bulunmaktadır. 2005 yılında çeşitli kuruluşlar bu merkeze önemli kaynaklar aktarmışlardır. Bu da konuya verilen önemin arttığını göstermektedir. Atom Enerji Ajansı gibi kuruluşların danışmanlık projeleri de bu merkez tarafından yapılabilmektedir. Çevre sorunları sanayileşme ve kentleşme süreçleri ile birlikte yoğun olarak artmıştır. Bu çevre sorunlarının en büyüklerinden biri de yoksulluk olgusudur. İKB’nin bu doğrultudaki atacağı adımlar kaynak sıkıntısı bulunan dünya’nın geleceğini etkileyecektir.

Networks(OICIS-NET); 2000 yılında İKB ve Malezya’nın destkleriyle kurulmuştur. Bilgi ve veri sağlama noktasında hizmet vermektedir. Bu bilgi paylaşımı ise üye ülkelerin içeirisinde yapılmaktadır. %51’lik büyük pay İKB’nindir. Kayıtlı sermaye 2.6 milyon ABD dolarıdır. Teknolojik gelişme kavramı bütün ülkeler için önemli bir aşamadır. Teknolojiyi üreten veya etkili bir şekilde transfer eden ülkeler yoksulluğun bu kısır döngüsünden kurtulabileceklerdir. Bilgi temelli faaliyetler artık büyüme ve kalkınmanın itici gücü olmaktadır.

İslam Kalkınma Bankası Türkiye’de yoksullukla mücadele noktasında doğrudan veya dolaylı manada çeşitli hedefleri ve fonksiyonları bulunmaktadır. Bunlar arasında eğitimin geliştirilmesi, ulaştırma olanaklarının arttırılması, doğal afet müdahaleleri, özel sektörün geliştirilmesi, sağlık imkânlarının ilerletilmesi, enerji kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi konular vardır. İslam Kalkınma Bankası’nın yoksullukla mücadele bağlamında işlevselliğini anlamak için arka planındaki kaynak gücününde iyi anlaşılması gerekmektedir. İİT ve İKB’ye üye olan ülkeler yoksullukla mücadele noktasında yapıcı politikalar oluşturmak istiyorlarsa sorumluluklarını yerine getirmeleri gerekmektedir. Kurumlardaki bütçesel yönetim kuralları ve kontrol mekanizmaları açık ve net olmalıdır. Bu sayede kurumsal işleyiş tam manasıyla oluşturulabilecektir. Temel ihtiyaçlar ve

kaynaklar arasındaki denge sürekli sağlanmalıdır. Dengesiz bir gelir yapısı beşeri ve teknoloji yoksulluğunada yol açacaktır.

Kurumlar bölgesel kaldığı ve kendi kaynaklarını oluşturamadığı sürece birbirine muhtaç durumdadır ve işlevsel olamaz. Bugün mesela medyaya da yansıdı. Cumhurbaşkanımız İslam İşbirliği Teşkilatı; üyelerinin bile aidatlarını ödemediği bir ortam. Böyle bir ortamda İİT fon oluşturamadan üyelerine yardım edemez. Ama işte bunların sistemli ve programlı olması lazım. Benzer bir yapı veya kopya bir yapı oluşturuluyor mütemadiyen ve bunların bazıları çalışıyor bazıları çalışmıyor. Bir ara mesela Ekonomik İşbirliği Teşkilatı(ECO) vardı şu an mesela o da çalışmıyor böyle şeyler kurulup kurulup dağılıyor.(K.Ö.)

Hem kamunun, hem özel sektörün hem de STK’ların aynı oranda yoksullukla mücadeleye önem vermesi gerekmektedir. Kurumsal sosyal sorumlulukta bunu gerektirmektedir. Yoksulluk kar amacı güderek mücadele edilebilecek bir olgu değildir. Bu manada özel sektöründe her attığı adımı kar odaklı olarak görmemeye ihtiyacı vardır. Bütün kurumların birbirlerinin sorumluluklarını hafifletmeye ve piyasada oluşan yetersizlikleri kaldırmaya ihtiyaçları bulunmaktadır. İslam ülkeleri de bu düzenin doğal dengesinin ayarlanmasını hesaplamaları ve harekete geçmeleri gerekmektedir.

Baktığımız zaman yoksullukla mücadele konusuna kamunun sahip çıkması gerekmektedir. Özel sektörün sahiplenmesi bu işi zordur hiçbir şirket kendi kar etmeyeceği bir işe girmez. Daha çok maddi getirisi olan yerlerde olurlar. Dolayısıyla bunların kamu bazında hatta devlet bazında gitmesi lazımdır.(K.Ö.)

Uluslararası kuruluşlar ve ilgili üye ülkelerin arasındaki ilişkiler şeffaf ve uzun dönemli olması gerekmektedir. Ancak bu şekilde politikalar sağlamlaştırılmış olabilecektir. Yoksulluk her ekonomik ve sisyasi konjonktürde farklı bir evrim süreci geçirmiş ve İKB’nin global dengeleri göz ardı etmeden bu süreci olumlu manada yönetmesi gerekmektedir. Kaynaktan faydalanan ülkelerin ve uluslar arası ekonomik kuruluşların birbirlerine yardımcı olmaları ancak birbirleri üzerinde baskıcı kontrol işlevi görmemeleri gerekmektedir. Sivil toplum odaklı bir üçüncü sektörün Refah Devletine alternatif olup olmadığıda başka bir tartışma konusudur. Yani Devletler mi ülkeyi yönetiyor yoksa uluslarararası örgütler mi ülkeyi yönetiyor konusu sürüncemede kalan bir durum olmuştur.

Uluslararası organizasyonların çoğunun amacı yoksullukla ilgili ülkelerin içyapılarını etkileyecek bir sistem yapmak istemeleridir. Dünya Ticaret Örgütü kuruluyor ve ülkeler bu yapıların dışına çıkamıyorlar ve bunları kabul etmek zorunda oluyorlar. Aynısı Avrupa Birliği’nde de var. Ortak konulan kuralların pek dışına çıkmıyorlar. Şimdi böyle bir ortamda ülke kendi yoksulluğunla uğraşmaktan ziyade bununla mücadele edemeyecek

konuma gelebiliyor. Artık bazı noktalarda özel sektörünü yönetemeyen devletler bu uluslararası organizasyonlara içyapılarını açacak hale gelmektedirler.(K.Ö.)

İslam Kalkınma Bankasına elbetteki birçok çevreden eleştiriler gelmektedir. Banka’nın imajının bu noktada yapıcı hedeflerle öne çıkarılması gerekmektedir. Bu noktada İKB ve onun gibi dünya’da yoksullukla mücadele eden kuruluşların teorik ve yönetsel sıkıntıları bertaraf etmesi ve sosyal sorumluluk nosyonunu ortaya çıkarıcı faaliyetlerde bulunması elzemdir. Devlet yoksullukla mücadelede tek çare olamayacaktır. Dünya’nın yeni bir yoksullukla mücadele literatürüne ihtiyacı vardır ve bu alternatifi de ancak ve ancak İKB gibi uluslararası kuruluşların tatminkar uygulamaları sağlayabilecektir.

“İslam Kalkınma Bankası olsun Ekonomik İşbirliği Teşkilatı olsun ilk önce uluslararası bir kurum hüviyetinde oluşumuna başlayıp daha sonra bu amaçtan uzaklaşan yerler olmuştur.(K.Ö)”

İslam Kalkınma Bankası yoksullukla mücadele aşamasında bazı temel fonksiyonlar belirlemiştir. Temelde proje finansmanı, ticaret finansmanı ve özel yardım operasyonları(Başar, 1994:21) olarak özetlenebilecek faaliyetleri olan bankanın kuruluş amacı doğrultusundaki fonksiyonları şu şekildedir.

•Üye ülkelerdeki kuruluşlara veya verimli projelere sermaye iştirakinde bulunmak,

•Üye ülkelerdeki kamu ve özel sektör projelerine kredi sağlamak,

•Üye ülkeler arasındaki ticaretin geliştirilmesine yardımcı olmak ve bu amaçla gerekli çalışmaları yapmak,

•Üye ülkeler arası teknik işbirliğine yardımcı olmak ve teknik yardım sağlamak,

•Üye ülkelerde kalkınma faaliyetlerine katkıda bulunan personele eğitim imkânları sağlamak,

•Müslüman ülkelerdeki ekonomik, mali ve bankacılık faaliyetlerinin İslami kurallara uygun şekilde yürütülmesi yönünde araştırmalar yapmak.

İslam Kalkınma Bankası’nın müdahaleci mi yoksa düzenleyici mi olması gerektiği tartışılan bir husustur. Aslında İKB dünya’da ki neoliberal politikalar karşısında kendi kartlarını masaya koyması gerekmektedir. Ancak bu şekilde çevresini yapılandırmış ve kriz ekonomisinden çıkış için bir merhem olmuş olabilecektir. Oyunun kurallarını belirlemeli ancak bunu diğer aktörlerle çatışmadan yapmalıdır. Hem teorik hem de pratik anlamda yoksullukla mücadele gündemi ortaya çıkarılmalıdır. Düzenleyici bir alanda neoliberal ve İslami çizgiyi bir arada kullanmaya özen gösteren İKB sermayenin doğru birşekilde tahsisi için çalışmalarını sürdürmelidir. Kaynak tahsisinde yaşanabilecek en küçük bir verimsizlik yoksullukla mücadele savaşına gölge düşürecektir. İKB; ülkelerin çatışma ve kriz dönemlerinde sistemlerinde oluşan sıkıntılara karşı bağımsız bir düzenleyici ve denetleyici mekanizmanın kurulmasını sağlamalıdır. Ancak bu şekilde yoksullukla mücadele kendisine bir alan bulabilecek ve ekonomi politik manevranın doğru bir şekilde yapılması sağlanacaktır.

3.3.3 İslam Kalkınma Bankası’nın Yoksullukla Mücadeledeye Olan Bakış Açısı ve