• Sonuç bulunamadı

2.4. Yeni Kamu Yönetimi (NPM)

2.4.1. Yeni Kamu Yönetimi Anlayışının Ortaya Çıkışı

Kamu sektörü 1980’lerden itibaren kendini kuşatan ekonomik ve siyasal-ideolojik çevrede oluşan değişimlerin bir sonucu olarak önemli bir ilgi ve tartışma alanı haline gelmiştir. Bir yandan, 1970’lerdeki “petrol krizleri”ni takip eden “ağır ekonomik bunalım” diğer yandan liberal-muhafazakâr siyasal hareketin etkisiyle, devletin ekonomik ve sosyal hayattaki rolü ve ağırlığı 1980’li ve 1990’lı yıllarda yeniden tartışma konusu haline gelmiş ve daha “sınırlı bir devlet” hem de daha “ekonomik, etkin ve etkili” kamu hizmeti sunumunu sağlayabilecek kurum ve mekanizmaları içeren bir yönetsel yapı arayışı içine girilmiştir328.

Başka bir ifade ile 1960 sonlarında ABD’de yaşanan Vietnam Savaşı, kampus hareketleri, azınlıklar ve eşitsiz gelişme sorunları gibi bazı sorunlar ile eğitim, konut, sağlık gibi alanlardaki olumsuz siyasal ve toplumsal oluşumlar, kamu yönetimi disiplininde kimlik arayışını harekete geçirmiş ve bugüne kadarki mevcut statükocu, rasyonalist ve pozitivist anlayıştan rahatsızlık duyan Amerikalı kamu yönetimi ve siyaset bilimi akademisyenleri çeşitli alternatif arayışlarına girmişlerdir ve bu arayış ve

meydan okumalardan birisi de “Yeni Kamu Yönetimi” hareketidir.329. 1960’larda

327 Veysel Bilgiç, “Yeni Kamu Yönetimi Anlayışı”, A Balcı; A Nohutçu; N. K. Öztürk ve B. Coşkun

(Ed.), Kamu Yönetiminde Çağdaş Yaklaşımlar: Sorunlar, Tartışmalar, Çözüm Önerileri, Modeller,

Dünya ve Türkiye Yansımaları, Seçkin Yayıncılık, 1. Baskı: Ankara, 2003, s. 25-26

328 Uğur Ömürgönülşen, “Kamu Sektörünün Yönetimi Sorununa Yeni Bir Yaklaşım: Yeni Kamu

İşletmeciliği”, Muhittin Acar, Hüseyin Özgür (Ed.), Çağdaş Kamu Yönetimi I: Konular, Kuramlar,

Kavramlar, Nobel Yayın Dağıtım, 1. Baskı: Ankara, 2003, s. 3

329 Hüseyin Özgür, “Yeni Kamu Yönetimi Hareketi”, Muhittin Acar, Hüseyin Özgür (Ed.), Çağdaş Kamu Yönetimi I: Konular, Kuramlar, Kavramlar, Nobel Yayın Dağıtım, 1. Baskı: Ankara, 2003, s.

ABD’de yaşanan güven bunalımı, toplumsal çalkantılar, siyasal cinayetler, uluslar arası arenadaki sorunları çözmeye yönelik aktivist ve normatif bir hareket olarak 1968 yılında ortaya atılan Yeni Kamu Yönetimi Hareketi (New Public Administration Movement), 1970’li ve 1980’li yıllar boyunca ABD’de ilgi, taraftar ve tepki toplayan akım ve hareketlerden birisidir330.

Bu bağlamda ifade etmek gerekirse literatürde adı sıklıkla Minnowbrook Konferansları ile birlikte anılan Yeni Kamu Yönetimi Hareketi, egemen kamu yönetimi anlayışından farklı düşündüğüne inanan genç kamu yönetimi akademisyen ve pratisyenlerin katılımıyla 1968 yılı Eylül ayında yapılan Minnowbrook Konferansı (I)

ile doğmuştur 331. Mensuplarınca Harekete yeni denmesi; daha çok etkililik, ekonomi ve

etkinlik üzerine odaklanan pozitivist kökenli geleneksel/klasik kamu yönetimi anlayışının değerlerinin eksik ve yetersiz olduğuna inanan hareketin savunucularının normatif bir anlayışı benimsemeleri ve sosyal adaleti/eşitliği de kamu yönetiminin temel

değerleri arasına dâhil etme çabaları nedeniyledir 332.

Diğer bir ifade ile kamu yönetimi alanını etkileyen birçok reform öneri ve çalışmaları, 1980’li yıllarda başlayan ve genelde yeni kamu yönetimi anlayışı kadar kendisini hissettirmemiştir. Vatandaşların kamu hizmetlerinden artan oranda hoşnutsuzluğu, kamu harcamalarındaki önemli oranlara varan kısıtlamalar, klasik bürokratik örgütlenmenin yerine önerilen yeni ve esnek örgütsel yapılara olan talepler kamu sektöründeki değişimlerin öncülleri olmuştur. Ayrıca küreselleşme, özelleştirme, devletin küçültülmesi ve bilişim teknolojilerindeki yenilikler bu akıma eşlik eden diğer yönetsel eğilimlerdir. Yeni kamu yönetimi anlayışının ortaya çıkmasını sağlayan birbirleriyle ilişkili çeşitli faktörler bulunmaktadır. Bu faktörlerin en önemlisi, kamu yönetiminin iç yetersizlikleri ve 1980’den sonra kamu sektörü üzerinde yoğunlaşan eleştiriler, ekonomik teorideki değişiklikler, özel sektörde yaşanan hızlı gelişmeler ve nihayet küreselleşmenin etkileridir 333.

330 Özgür, a.g.k., s. 184 331 Özgür, a.g.k., s. 184 332 Özgür, a.g.k., s. 185

1980’lerin başından beri kamu yönetimi birçok gelişmiş ülkede büyük bir değişim içine girmiştir. Kamu yönetimi alanında hâkim olan klasik, katı, hiyerarşik ve bürokratik yapı ve yönetim anlayışı değişmektedir ve daha esnek, piyasa-odaklı bir kamu yönetimi anlayışı ortaya çıkmaktadır. Bu durum ideolojik, ekonomik ve siyasal alanda ortaya çıkan değişimlerin bir yansıması olarak ortaya çıkmakta ve bu değişimlerin meydana getirdiği yeni ortamda vatandaş ve devletin rolleri yeniden tanımlanmaktadır. Bu yüzden yönetim işlevini gerçekleştirme yöntemlerinde de bir

değişiklik gerekli hale gelmektedir 334. Geleneksel kamu yönetimi düşüncesi, söz

konusu sorunların giderilmesi için yeterli yapısal, stratejik ve kültürel mekanizmaları içerisinde geliştirememektedir.

Kısaca 1980’li yıllar, bu yetersizliklerin giderilebilmesi amacıyla, özellikle özelleştirme tekniği yoluyla devletin faaliyet alanlarının küçültülmesi çabalarıyla geçmiştir ve 1990’lı yıllara gelindiğinde devlet faaliyet alanlarının tam olarak

küçültülemediği, ancak büyümesinin kontrol altına alındığı görülmüştür335. Aslında

varılan nokta, devletin hangi alanlarda faaliyet göstermekten vazgeçmeyeceği, kamu sektörü küçülse bile söz konusu sektörün geriye kalan bölümünün çok daha iyi bir şekilde yönetilmesi gerektiğidir. Böylelikle elde kalan bu yoğunlaştırılmış yapıyı nasıl daha etkin ve etkili hale getirilebilir sorusu 1990’lı yıllara egemen olmuştur. Devlet, sadece küçültülmemeli ayrıca farklı bir rol üstlenmelidir; girişimcilik ruhu ile harekete geçirilen devlet piyasa-odaklı olmalıdır 336.

Yeni kamu yönetimi akımın temel göstergesi daha çok siyaset bilimin sınırları içinde kalan kamu yönetiminin, işletmecilik biliminin sınırları içine çekilmesidir. Bu akım dört başka yönetsel mega eğilimle ilgilidir. Bunlar başlıca, kamu harcamaları ve personel yönünden devletin büyümesinin yavaşlatılması ya da durdurulması; her şeyin devlete dayandırıldığı bir yapıdan özelleştirmeye geçiş; kamu hizmetlerinin üretilmesinin ve dağıtılmasının geliştirilmesinde bilgi ve iletişim teknolojilerinden

334 K. Akın Gözel, “Yeni Kamu Yönetimi Nedir?”, Türk İdare Dergisi, Yıl: 75, Sayı: 438, 2003, s. 195 335 Leblebici vd. a.g.k., s. 128

yararlanılması; daha uluslaraşırı bir gündeme geçilerek, bir ölçüde de olsa geleneksel

tek ülke ve ulus devlet anlayışından uzaklaşılması olarak sayılabilir 337.

Devletin faaliyet alanının küçültülmesini/daraltılması savunan yeni yönetim anlayışı taraftarları, devlete şu rolleri yüklemektedirler338:

a) Yöneticilerden ne beklendiği açıkça ortaya konmalı ve yöneticiler bu sonuçlardan sorumlu tutulmalıdır. Kamu yöneticileri, kaynak tüketen kişiler değil, kaynak üreten girişimci ruha sahip insanlar olmalıdır.

b) Yöneticilere kendilerine verilen görevleri yerine getirebilmeleri için yönetsel yöntem ve kaynakların kullanılışında esneklik tanınmalıdır.

c) Yetkiler merkezi birimden doğrudan hizmet sunan birimlere aktarılmalıdır. Kamu kurumları, katılımcı yönetimi kapsayacak şekilde otoritelerini desantralize etmelidirler.

d) Girdilerden çok çıktılara, süreçlerden çok sonuçlara odaklanılmalıdır.

e) Politika oluşturma görevleri, doğrudan hizmet sunumu ve düzenleme görevleri birbirinden ayrılmalıdır.

f) Devlet, mal ve hizmet üreten firmalar arasındaki rekabeti geliştirmelidir. Devlet, bürokratik mekanizmalar yerine, piyasa mekanizmalarını tercih etmelidir.

g) Devlet, yönetimde bürokrasinin yaptığı kontrolü, topluma aktarmak suretiyle vatandaşları yetkilendirmelidir.

h) Devlet, kendi kurumlarının performansını, dikkatleri girdilerden çıktılara yönlendirmek suretiyle ölçmelidir.

337 Ergun, Kamu Yönetimi…, s. 366

338 Eryılmaz, Bürokrasi ve…, s. 235-236; Ömürgönülşen, “Kamu Sektörünün…”, s. 4; Hamza Ateş,

“İşletmeci, Girişimci ve Verimli: Yeni Bir Kamu Yönetimi ve Devlet Anlayışına Doğru”, İstanbul

Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Dergisi, Sayı: 25, 2001, s. 55; Bilgiç, a.g.k., s. 26; Osman

Yılmaz, Kamu Yönetimi Reformu: Genel Eğilimler ve Ülke Deneyimleri, DPT, İktisadi Sektörler ve Koordinasyon Genel Müdürlüğü, Hukuki Tedbirler ve Kurumsal Düzenlemeler Dairesi Başkanlığı, http://www.icisleri.gov.tr/strateji/kamu/reform.pdf, 2001, s. 6

i) Kamu kurumlarını, çevrelerini “müşteriler” olarak yeniden tanımlamalı ve onlara alternatifler sunmalıdır. Vatandaşlara hizmet sunucusunu seçme hakkı tanınmalıdır.

j) Kamu kurumları sorunları ortaya çıkmadan önlemelidir.

k) Kamu kurumları, enerjilerini, sadece para harcamak için değil, para kazanmak için de kullanmalıdır.

l) Devlet, dikkatini yalnız kamu hizmetlerinin hazırlanması-sunulmasına yoğunlaştırmamalı, fakat aynı zamanda toplumsal sorunları çözmek için kamu, özel ve gönüllü sektörler arasında katalizör görevi yapmalıdır.

m) Vergilerin düşürülebilmesi için kamu harcamaları ve kamu istihdamı düşürülmelidir.

n) Kamu hizmetlerinin sunulmasında israfı önleyici ve etkinliği arttırıcı çalışmalar yapılmalıdır.

o) Ekonomideki kaynakların tahsisinde planlama karşısında üstünlüğü kabul edilen piyasa mekanizmasının işlerliğini arttırmak amacıyla kamu iktisadi teşebbüsleri özelleştirilmeli (privatisation) ve özel sektör teşebbüsleri üzerindeki düzenlemeler azaltılmalı veya tamamen kaldırılmalıdır (deregulation).

p) Kamu kurumlarını, kamu kurumlarının hedefleri ve misyonları yönlendirmeli, kamu kurumlarının kuralları ve düzenlemeleri yönlendirmemeli.

Öte yandan yeni yönetim anlayışını ifade eden tek bir kavram yoktur. Bu yaklaşımı anlatmak için işletmecilik (Managerialism), yeni kamu yönetimi (New Public Management (NPM)), piyasa temelli kamu yönetimi (marked-based public administration) ya da girişimci idare (entrepreneurial government) gibi kavramlar kullanılmaktadır. Bu yaklaşımı savunanlar, “yönetim” (administration) ile “işletme” (management) arasındaki farkı vurgulamaktadırlar. Bu görüşü savunanlara göre “yönetim” kavramı, “işletme” kavramından daha dar bir anlama sahiptir. Onlara göre yönetim, süreçlere, yöntemlere ve kurallara uygun olarak işleri sevk ve idare etmek; işletme ise, yalnızca talimatlara ve yönergelere göre iş yapmak yerine, hedefleri ve öncelikleri belirleme, bunların başarılmasına yönelik uygulama planları yapma, insan

kaynaklarını etkin kullanma, performansı değerlendirme ve yapılan işlerden sorumluluk alma gibi birçok işlevi ifade eder339.

20. yüzyılın son çeyreğinden beri bürokratik kamu yönetimi yerine yeni kamu yönetimi anlayışı giderek daha fazla yaygınlaşmaktadır. Bu yeni anlayış, “teorik ve pratik olarak özel sektör işletme yönetiminden esinlenmekte ancak kar amacı gütmeyen bir kamu örgütlenmesine hitap etmesinden dolayı bağımsız bir disiplin (Public management, kamu işletmesi) oluşturmakta, kamu yönetiminin spesifik özelliklerini muhafaza eden ancak işletme yönetiminin kavram, teknik ve ilkelerinden yararlanarak onları kamu yönetimi kalıbı içinde eriten, kar değil kamu hizmeti merkezli ancak bunu

en etkin-verimli-ekonomik olarak sunmaya çalışan bir nitelik” arz etmektedir340.

Yeni kamu yönetimi anlayışının başlıca savı, verimsiz bürokrasilerden kaynaklanan sorunların, bunların yerine özel sektör politika ve uygulamalarının konmasıyla giderilmesidir. Yeni kamu yönetimi, gelecekteki değişiklikler için tam bir tanımlama getirmekten çok, koşullara bağlı değişebilen değerler ve ölçütler anlamında tutarlı yönetim uygulamalarına ve karşılıklı ilişkiler ağı ile örülmüş sosyal, siyasal ve ekonomik kötü yönetim/yönetişimin her türlü maliyetinin çok fazla olacağına dikkat çekmektedir. 1980 sonrasında İngiltere’de Thatcherizm’in özelliği olarak kent yönetimlerinde piyasa, özelleştirme, rekabet, yeniden düzenleme, özel kesim katılımı, hizmet sunumunda ve politika yapımında sorumluluk kavramları ön plana çıkmış, bu

gelişmeler yerel yönetimden yerel yönetişime geçiş olarak nitelendirilmiştir341.

Yeni kamu yönetimi anlayışı, her şeyden önce klasik kamu örgütlerinin hizmetlerin sunumundaki kusurlarını ve eksiklerini doğru bir şekilde tanımlamaya çalışmaktadır. Yeni yaklaşımda bürokratik paradigma temel sorundur ve klasik paradigmanın dayandığı katı bürokratik ve kuralcı kamu yönetimi modeli artık teorik ve pratik olarak geçerliliğini kaybetmektedir. Kamu yönetimi alanında yaşanan

339 Eryılmaz, Kamu Yönetimi, s. 25 340 Ateş “İşletmeci, Girişimci…”, s. 51

değişikliklerin, bürokratik anlayıştan post-bürokratik anlayışa doğru olduğu ve üzerinde

durulan değerlerin de daha çok (managerial) yönetime dair olduğu görülmektedir342.

Özetle yeni kamu yönetimi şemsiyesi altında ileri sürülen tüm bu görüşlerdeki ortak nokta, tümünün yönetimcilikten (managerializm) etkilenmeleri; bu bağlamda kamu yönetimini serbest piyasa ve pazar ekonomisine ilişkin temel değerler etrafında girişimci yönetim (managerial entrepreneurship) niteliğine sahip olacak şekilde yeniden oluşturma çabasını göstermeleridir.

Yeni kamu yönetimi anlayışı, 1980’den sonra ekonomik ve idari sistemin yapı ve faaliyetlerindeki değişimi yorumlayan, yönlendiren ve geleneksel yönetim düşüncesine alternatif olarak ortaya çıkan bir yaklaşımdır ve OECD, IMF ve Dünya Bankası gibi güçlü uluslar arası örgütler tarafından gelişmekte olan ülkelere sıçraması için teşvik edilmiştir. Başka bir deyişle bu uluslar arası örgütler, ulus-devletlerin yönetim sistemlerini etkileyecek bağlayıcı kararlar alarak yeni kamu yönetiminin uygulanmasını olanaklı kılmaktadırlar. Bu örgütlerin reform gündemlerinde liberalizasyon, deregülasyon, özelleştirme, bürokrasiden kaçınma, bütçe reformu, performans ölçümleri, saydamlık, rekabet, etkinlik ve etkililik gibi işletme yönetiminde daha sık kullanılan unsurlar yer almaktadır343.

Kamu yönetiminin yeniden yapılandırılmasında “girişimciliği” temel eksen olarak alan bu çerçevedeki görüşler; en iyi ve kapsamlı biçimde David Osborne ve Ted Gaebler’in (1992) ünlü “Devletin Yeniden Keşfi” (Reinventing Government) adlı

eserinde dile getirilmiştir344. Yine bu konuda Peters ve Waterman’ın (1982)

“Mükemmeli Aramak Yolunda” (In Search of Excellence) adlı eserleri de yeni kamu yönetimi anlayışı eğilimini destekler ve şekillendirir nitelikteydi. Bu iki eserde vurgulanan ortak nokta, esas olarak, özel sektörde uygulanan yönetim tekniklerinin

kamu sektörüne uyarlanabileceği düşüncesini öne çıkarmaktan ibarettir345

342 Recep Kızılcık, “Liberal Batı Demokrasileri ve Türk Kamu Yönetimi Sistemindeki Gelişmeler”, Türk İdare Dergisi, Yıl: 74, Sayı:434, 2002, s. 38

343 Parlak, Sobacı; a.g.k., s. 202 344 Kapucu, a.g.k., s. 285-286 345 Leblebici vd. a.g.k., s. 129

Eryılmaz346 geleneksel kamu yönetimi ile yeni kamu yönetimi anlayışını karşılaştırmalı olarak açıklamakta ve ortaya çıkan bu yeni kamu yönetimi paradigmasını dört grupta toplamaktadır:

İlk olarak yeni kamu yönetimi anlayışı, Weber’in bürokrasi modeline dayalı

örgütlenmeye karşı çıkar. Bu bürokrasi modeli, Batıda refahın ve demokrasinin gelişmesine çok önemli katkılar sağlamışsa da, artık değişen şartlar karşısında verimsizliğin, hantallığın ve kırtasiyeciliğin temel nedeni haline gelmiştir. Formal bürokrasi modeli, yöneticilerin risk almasını engellemekte, kıt kaynakları etkin bir biçimde kullanmak yerine onların israf edilmesi sonucunu doğurmaktadır. Yeni kamu yönetimi anlayışına göre ise, kamunun örgüt yapısı, esnek, yumuşak hiyerarşi, dar ve az elemanlı merkez, geniş yatay çevre ve adem-merkeziyetçi olmalıdır.

İkinci olarak, geleneksel kamu yönetimi, kamu mal ve hizmetlerinin üretilmesi ve

halka sunulmasında doğrudan rol alması esasına dayanırken, yeni kamu yönetimi yaklaşımı devletin faaliyet alanının küçültülmesini, kamu hizmetlerinin üretimi ve yönetimi sorumluluğunu birbirinden ayırarak piyasa mekanizmasından daha çok yararlanmayı ve devletin hakemlik rolünün geliştirilmesini savunmaktadır. Yeni kamu yönetimi anlayışı, kamu hizmetlerinin bürokrasi vasıtasıyla üretilip halka sunulmasının tek bir yöntem olmadığını vurgulamaktadır. Ayrıca yeni yönetim anlayışı, sunmakla yükümlü olduğu kamu hizmetleri konusunda devlete garantörlük rolü ile toplumsal sorunları çözme konusunda, kamu, özel sektör ve gönüllü kuruluşlar arasında katalizör görevi vermektedir.

Üçüncü olarak yeni yönetim anlayışı, performans hedeflerine, çıktılara,

hizmetlerde niteliğe, etkinliğe, verimliliğe, müşteri-odaklı hizmet anlayışına ve piyasa sisteminin önemine vurgu yapmaktadır. Kamuda, bürokratik ve çok kademeli merkezi kontrol sistemi yerine, piyasa sistemine dayalı bir sistemi savunmaktadır. Yeni yönetim anlayışı, kamu bürokrasisinin yalnızca bağlı olduğu siyasal liderliğe değil, aynı zamanda hizmet sunduğu çevreye karşı da sorumlu olması gerektiğini vurgular.klasik kamu yönetimi teorisinde karar alanlarla (siyasetçiler) bu kararları uygulayanlar (bürokratlar) arasında net bir ayrım söz konusudur. Yeni yönetim anlayışında, siyasal

liderlikle bürokratlar arasında bir fonksiyon ayrımı olmakla beraber karşılıklı etkileşim önem kazanmaktadır. Bürokratlar, yalnızca kurallara ve prosedürlere uygun davranmakla sorumluluklarının gereğini yerine getirmiş sayılmamakta, aynı zamanda müşteri memnuniyetini, kurumun misyonunu ve verimliliğini, performans hedeflerini gerçekleştirmek gibi çok yönlü bir sorumluluk sistemi içinde çalışmak durumundadırlar.

Son olarak yeni kamu yönetim anlayışı, özel sektörle daha çok işbirliği

yapılmasını, özel sektör kuruluşlarında uygulanan yönetim tekniklerinin belirli ölçüde kamu yönetiminde de uygulanabileceğini savunur. Geleneksel yönetim anlayışı, işletme yönetimi ile kamu yönetimi arasında kesin çizgilerin olduğunu belirtirken, yeni kamu yönetimi anlayışı, bu iki yönetim arasındaki farklılıkların giderek azaldığını, kamunun da hizmetlerde verimlilik ve kalite ile, girişimcilik ve işletmecilik ruhuna sahip yönetici, ekip, vizyon, misyon, müşteri ve piyasa kavramlarına vurgu yapmaktadır.

Yeni kamu yönetimi adı altında toplanan reform çabaları kamu yöneticilerini özel sektör yöneticileri gibi düşünüp onlar gibi hareket eden ve kendi yönetsel operasyonlarını özel sektör mantığı ile yapan yöneticilere dönüştürmeye çalışmaktadır. Amaç her bir yönetsel operasyonda daha fazla verimlilik, sonuçlara ulaşma, daha iyi performans ve harcanan kaynakların karşılığını alabilmektir. Bu yüzden geleneksel kamu yönetiminin birçok önemli unsurları terk edilmektedir. Politika yapma ve uygulama süreçleri arasındaki ayrım daha belirginleşmektedir. Yeni kamu yönetimi ile yeni düzenlemeler yapılmakta ve kamu hizmetlerinin alıcı olan vatandaşlara daha fazla öncelik verilmektedir 347.

Öte yandan kökenlerinin ne olduğu ve teorik açıdan tutarlı bir bütünlük oluşturup oluşturmadığı hakkında tartışmalar olmasına karşın, 1980 sonrası reformlarının büyük ölçüde Yeni Kamu Yönetiminden (NPM) etkilendiği konusunda yaygın bir görüş

vardır348. İşletmeci (Managerial) anlayışa dayalı reformların baskın/yaygın en fazla

kullanılan delilleri OECD’nin kamu yönetimi raporlarıdır. Bu raporlara göre, kamu

347 Gözel, a.g.k., s. 204

348 Selim Coşkun, “Kamu Reformları: Değişim ve Süreklilik”, Muhittin Acar, Hüseyin Özgür (Ed.), Çağdaş Kamu Yönetimi II: Konular, Kuramlar, Kavramlar, Nobel Yayın Dağıtım, 1. Basım:

reformlarında benzer eğilimler gözlemlenmektedir. OECD raporlarına göre reformlar sekiz ana özellik taşımaktadır 349:

• Yetki aktarımı, esnekliği sağlama,

• Performans, kontrol ve hesapverebilirliği sağlama, • Rekabet ve seçme özgürlüğü,

• Vatandaş isteklerine duyarlı (responsive) hizmet sağlama, • İnsan kaynakları yönetimini iyileştirme,

• Bilgi teknolojisini optimum şekilde kullanma, • Regülasyonların kalitesini arttırma,

• Yönetimin merkezde gözetleme (steering) kapasitesini arttırma.

Sonuç olarak yeni kamu yönetimi düşünceleri, dünya çapında idari reformun altın standardı olmuştur. Reformlar hakkındaki bu düşüncelerin çoğu, basit olarak hiyerarşik bir devlet yönetimi yerine, devletin piyasa tarafından yönetilen özel sektör kadar iyi yönetilmesi halinde, kamu kesiminin de daha iyi işlev göreceği varsayımı üzerine dayanır. Kamu sektöründe daha iyi bir sonucu elde etmek için hükümetin de özel işletme gibi çalışması gerekir. Yeni kamu yönetiminin etkisi, Batı demokratik rejimlerinde değişmesine karşın, her ülkede yasama, yürütme ve merkezi yönetim birimlerince sağlanan devletin mikro işlemlerinin azaltılması gerektiği kabul edilmektedir350.