• Sonuç bulunamadı

Yargının Yavaş İşlemesi ve İş Yükü Sorunu

AİHS’nin 6. maddesinde düzenlenen “adil yargılanma hakkı” ilkesinin en önemli alt ilkelerinden birisi makul sürede yargılanma hakkıdır. Dolayısıyla uyuşmazlıkların makul sürede çözülerek yagılamanın bitirilmesi devletler için bir görevdir. Oysa Türkiye de dâhil olmak üzere hemen hemen her ülkede mahkemeler ağır iş yükü altında bulunmaktadırlar. Geleneksel ceza adaleti sisteminin doğal bir sonucu olarak her türlü uyuşmazlık yargıya götürülmekte, bu durumda yargının iş yükü anormal derecede artmakta ve davaların bitirilmesi süreci kabul edilebilir düzeyin üzerine çıkmaktadır. Ayrıca ekonomide yaşanan gelişmeler, nüfus artışları ve bunlara bağlı olmak üzere sosyal yaşamın karmaşıklaşması birçok yeni suç tiplerinin ortaya çıkmasına yol açmış, bu durum davaların çözüm süresinin uzaması sonucunu doğurmuştur. Artan iş yüküne karşılık adliyelerin personel ve donanım eksikliklerinin aynı oranda arttırılamayışı davaların çözüm sürecinin daha da uzamasına yol açmış, bunun sonucunda mahkemelerin iş yükleri iyice artmıştır. Tüm bunların sonucunda devletler tarafından ceza mahkemelerindeki artan iş yüküne çözüm bulmak ve adaletin tüm taraflar açısından tatmin edici bir surette tesisini sağlamak amacıyla çare aranmaya başlanmış ve sonucunda uyuşmazlığın mahkeme yoluyla çözülmesine bir alternatif oluşturması nedeniyle uzlaştırmanın, uyuşmazlıkların daha kısa sürede, daha pratik bir şekilde çözülmesine imkân vereceği düşünülmüştür. Dolayısıyla uzlaştırmaya yönelinmesinde en başta gelen sebep olarak, mahkemelerin ağır iş yükü gösterilmektedir110.

Nitekim ülkemizde de yapılan istatistikî çalışmalara göre Cumhuriyet başsavcılıklarına gelen soruşturma evraklarının, 1986 yılında % 84,1’i

uzlaşma kapsamındaki suçlarla ilgili uyuşmazlık sonuçlandırılacaktır. Uzlaşma girişiminin başarısız olması halinde ise, 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesine göre, lehe yasa belirlenerek hükümlünün hukuki durumu hükme bağlanacaktır…”, YCGK., 30.10.2007, 2007/4-200 E., 219 K. Kararın tam metni için bkz: İPEK, Ali İhsan/PARLAR, Engin, İçtihatlarla Türk Ceza Hukukunda Uzlaşma, Adalet Yayınevi, Ankara 2009, s. 50-53.

110 ŞAHİN, Ceza Muhakemesinde Uzlaşma, s. 223. “Buna karşılık 13. Milletlerarası Ceza Hukuku Kongresinde (Kahire-1984) uygulayıcıların ileri sürdükleri hakim ve savcıların iş yüklerinin azaltılması hususu ancak ikinci derece bir sonuç olarak kabul edilmiştir” KUNTER, Nurullah/YENİSEY, Feridun, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, 10. bası, İstanbul, 1998, s. 13.

sonuçlandırılırken, bu oran 2007 yılında % 49,9’a düşmüştür. Yine Cumhuriyet başsavcılıklarında 1986 yılında soruşturma evrakları ortalama 68 günde sonuçlandırılırken, 2007 yılında bir soruşturma evrakı ortalama 338 günde sonuçlandırılmıştır. 2007 yılında mahkemelerde bulunan ceza davası dosyalarının % 56,1’i sonuçlandırılabilmiş ve bir ceza dosyasının ortalama sonuçlandırılma süresi 246 gün olmuştur. Yargıtay CGK ve ceza dairelerinde de durum farksızdır. 1986 yılında CGK ve ceza dairelerinde bir dosyanın ortalama sonuçlandırılma süresi 49 gün iken, 2007 yılında bu süre 390 gündür. 2007 yılında Yargıtay CGK ve ceza dairelerine gelen 323738 dosyadan yalnızca 129420 dosya sonuçlandırılabilmiş, 194318 dosya 2008 yılına devretmiştir. Oysa 2006 yılından 2007 yılına devredilen ceza dosyası sayısı 141005’tir111. 1998 yılında bir hâkime düşen dosya sayısı 734 iken, 2007 yılında bu sayı 948 olmuştur112. 2007 yılı istatistiklerine bakıldığında; soruşturma konusu bir olayın Cumhuriyet başsavcılığına intikalinden itibaren ortalama 338 gün sonra bu evrak sonuçlanmakta, soruşturma sonucunda kamu davası açılması halinde ceza mahkemesi davayı ortalama 246 günde sonuçlandırabilmektedir. Öte yandan ceza mahkemesi kararı temyiz edildiği takdirde Yargıtay CGK ve ceza dairelerinde bu dosya ortalama 390 günde sonuçlanmaktadır. Sonuç olarak Yargıtay dosyayı ilk incelemesinde onasa bile, bir cezai uyuşmazlığın kesin olarak çözüme ulaşmasının ortalama olarak 2,5 yıldan fazla bir zaman gerektirdiği görülmektedir.

Belirtilen istatistiklerden de anlaşılacağı üzere günümüzde mahkemeler yoluyla uyuşmazlıkların çözümünde oldukça gecikmeler yaşanmakta, bu durum zaman zaman yargıda tıkanma yaşanmasına yol açmaktadır. Suç mağduru gecikmeler dolayısıyla ümitsizliğe düşmekte, bu ise yargıdan vazgeçmesine, yargıya olan güveninin yok olmasına yol açmaktadır. Aradan geçen uzun süre nedeniyle mağdurun maddi ve manevi zararı da katlanarak artmakta, failin yaptığı da adeta yanına kar kalmaktadır. Dolayısıyla uzlaştırma usulünün uygulanarak mağdurun zararının giderilmesi halinde, mağdur ayrıca bir de medeni yargıya başvurma ihtiyacı hissetmeyecek, bunun yanında uzlaştırma ceza muhakemesini kısaltarak bir an önce mağdurun zararlarının giderilmesini sağlayacaktır113. Böylelikle mahkemelerde ceza davalarının sayısı da

111 İstatistikler hakkında ayrıntılı bilgi için bkz: http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistik_2007/ist_tab.htm 112 http://www.adli-sicil.gov.tr/istatistikler/bulten2007.doc, 15.01.2009.

azalmış olacak, mahkemelerin ağır iş yükü azaltılmış olabileceği gibi uyuşmazlığın çözüm süreci de kısaltılmış olacaktır. Ancak ülkemizde yapılan istatistikî çalışmalara göre; 2007 yılında Cumhuriyet başsavcılıklarında bulunan toplam 5443037 adet soruşturma dosyasından yalnızca 48993 adedinin uzlaştırma uygulanması suretiyle kovuşturmaya yer olmadığına dair karar ile sonuçlandırıldığı görülmektedir. Yine ceza mahkemelerinde uyuşmazlığı çözmek üzere verilen 2189082 adet karardan yalnızca 69258 adedinin uzlaşma nedeniyle düşme kararı olduğu anlaşılmaktadır114. Toplam dosyalar içersinde uzlaştırma ile sonuçlanan dosya sayılarının azlığı göz önüne alındığında şu an için uzlaştırmanın ükemizde kendisinden beklenen faydaları gerçekleştirdiği, özellikle de iş yükünün azaltılmasna katkıda bulunduğu söylenemez. Hatta tam aksine Adalet Bakanlığı’nın hâkim ve Cumhuriyet savcılarına yönelik yaptığı bir anket, hâkim ve savcıların % 95’inin uzlaştırmanın ülkemizde iş yükünün azaltılmasına katkıda bulunmak bir tarafa iş yükünü arttırdığı kanaatinde olduklarını göstermektedir115. Dolayısıyla ülkemizde uzlaştırma usulünün başta mahkemelerin iş yükünün azaltılması olmak üzere kendisinden beklenen temel amaçları gerçekleştirebilmesi için, çeşitli tedbirler alınarak gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve idari kararların alınması zorunlu gözükmektedir.