• Sonuç bulunamadı

II. KURAMSAL ÇERÇEVE VE İLGİLİ ARAŞTIRMALAR 14 

2.5. İlgili Araştırmalar 89 

2.5.3. Yabancı Dil Öğretimi ile İlgili Araştırmalar 102 

 

Alanda yapılmış çalışmalardan bir kısmı yukarıda özetlenmiştir. Bu bölümde, söz konusu çalışmalara ilişkin genel değerlendirmeye yer verilmiştir. Üstbiliş uygulamalarına ilişkin olarak gerek yurt içinde gerekse yurt dışında yapılmış çalışmaların mevcut olduğu görülmüştür. Yurt içinde yapılan çalışmalardan özellikle yüksek doktora tezleri ve makaleler incelenmiş ve dil öğretimi noktasında da popüler bir şekilde çalışılmış olan bu konunun çalışılmayan noktaları tespit edilmeye çalışılmıştır. Yurt dışındaki yayınlardan da araştırmacının ulaşabildiği sempozyum bildirileri ve malaleler ve tezler incelenmiştir. yapılan incelemeler ışığında çalışmaların bir kısmının deneysel desende yürütüldüğü ancak literatür taramalarının ve tarama modellerinin anket ve görüşmeler yoluyla da yürütülen çalışmaların sayısının daha fazla olduğu belirlenmiş yani konunun birçok türde çalışıldığı tespit edilmiştir. Yapılan araştırmaların sonuçları incelendiğinde ise deneysel araştırmaların büyük çoğunluğunda deney gruplarında olumlu sonuçlar tespit edilmiş nitel çalışmalarda da konunu boyutlarıyla ilgili olumlu tespitlerin yapıldığı görülmüştür.

2.5.3.Yabancı Dil Öğretimi ile İlgili Araştırmalar  

Bu kısımda yabancı dil öğretimi alanında yapılmış yurt içi araştırmalara daha sonra ise yurt dışında yapılan araştırmalara genel hatlarıyla kronolojik bir düzen takip edilerek yer verilmiştir.

2.5.3.1. Yurt İçinde Yapılan Çalışmalar  

Örneklemini İstanbul ilinde bir vakıf üniversitesinin hazırlık sınıfında okuyan 54 öğrencinin oluşturduğu araştırmanın amacı, güdülenme türleri ve yabancı dil dersine karşı geliştirilmiş tutumların öğrencilerin yaş, cinsiyet, öğrenme biçemleri, İngilizce öğrenme süresi, üniversitedeki bölümler, sınıf içinde yapılan etkinlikler, ders türleri, aile, öğretmen, işlenen metinler, ders araç gereç ve eğitim programı gibi değişkenler ile arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. Öğrencilere uygulanan likert tipi ölçme aracından elde edilen veriler değerlendirildiğinde öğrencilerin yabancı dile karşı geliştirdikleri olumlu tutumlarının ve güdülenme türlerinin yüksek olduğu görüldü. Tutumlar ve güdülenme türleri ile, metin konuları, etkinliklerle tutumlar, içsel ve birleştirmeci güdülenme arasında anlamlı bir ilişkinin olduğu ortaya çıkarken; ders türleri, okuma-yazma, konuşma ve sözcük bilgisi dersleriyle

kısmen ilişki tespit edilmiş ve de aile ve öğretmeni sevme değişkenleri ile hiçbir ilişkinin olmadığı görülmüştür (Dağlıoğlu, 2004).

Bu araştırmanın amacı, öğretmen ve yöneticilerin, üniversitede yabancı dil hazırlık okullarındaki öğrencilerin kullandıkları öğrenme stratejilerinin, çoklu zeka özelliklerinin, yaş, cinsiyet, güdülenme, tutum, endişe, öğrenme biçimleri ve özelliklerinin farkında olabilmeleri için değişkenler arasındaki ilişkiyi ortaya çıkarmaktır. Araştırmanın örneklemini 83 öğrenci oluşturmaktadır. Çeşitli hazır ölçekler ve araştırmacı tarafından geliştirilen bir anket yardımıyla öğrencilerin görüşleri alınmış ve elde edilen bulgular değerlendirildiğinde üniversite yabancı dil hazırlık sınıfı öğrencilerinin sözel/dilsel zekalarıyla tüm zihinsel işlemleri kullanma, eksik bilgiyi giderme, duygularını kontrol etme ve başkalarıyla öğrenme stratejileriyle; doğa zekalarıyla da tüm zihinsel işlemleri kullanma ve duygularını kontrol etme stratejileri arasında anlamlı bir ilişki olduğu anlaşılmıştır. Kız öğrencilerin erkeklere oranla daha yüksek düzeyde matematik/mantık zekasına sahip oldukları anlaşılmıştır (Can, 2004).

Literatür taraması şeklinde yürütülen çalışmanın amacı yeni yönelimlerin yabancı dil alanına sunduğu katkıları tartışmaktır. Çalışmada ilk olarak Eski Çağ’dan başlayarak günümüze kadar ulaşan dil öğretimi konusu işlenmiş daha sonra ise Türkiye’deki yabancı dil öğretimi sürecine değinilmiştir. Çalışmanın ikinci bölümünde yabancı dil öğretiminde kullanılan yöntem ve teknikler ele alınmıştır. Son bölümde ise yabancı dil alanında yeni arayışların olduğu fikrinden yola çıkılarak yeni yönelimler ve bu yönelimlerde öğrencinin yeri tartışılmıştır. Avrupa dil gelişim dosyası anlatılmış bu sürecin önemi ve yeni yönelimlerin öğrencilere sağladığı yararlar açıklanmıştır (Özdemir, 2006).

Yabancı dil öğretiminde yeni bir yöntem ortaya koymayı amaçlayan bu çalışmada araştırmacı kümeleme yazma tekniğinin üniversite öğrencilerinin akademik başarısına ve yazmaya karsı tutumuna olan etkilerini ortaya çıkarmaya çalışmıştır. Bunun için örgencilerin tutumları ve kümeleme stratejisinin başarıya olan etkileri belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmada, deney grubuna kümeleme tekniği öğretim programı, kontrol grubuna ise geleneksel öğretim programı uygulanmıştır. Araştırmada, Dokuz Eylül Üniversitesi Buca Eğitim Fakültesi Yabancı Diller Eğitimi Bölümü İngilizce Öğretmenliği birinci sınıfında okuyan 47 öğrenci yer almıştır. Veriler, her iki gruba yöneltilen açık uçlu sorulardan, tutum ölçeğinden ve anlatısal metin konusunda bilgilendirilen üç araştırmacı tarafından değerlendirilen kompozisyon kağıtlarından elde edilmiştir. Her iki gruptaki öğrencilerin kompozisyon dersine ve uygulama sonrasında deney grubunun öğretim tekniğine yönelik

görüşlerini almak için açık uçlu sorular sorulmuş ve öğrencilerin yanıtları analiz edilmiştir.

Elde edilen bulgularda, deney ve kontrol grupları arasında bilişsel düzeyde deney gurubunun lehine anlamlı farklar ortaya çıkmıştır (İnal, 2006).

Bu araştırmada üniversite hazırlık sınıfı öğrencilerinin, yabancı dil akademik başarısı ile öğrenme stili tercihleri ve kullandıkları yabancı dil öğrenme stratejileri arasındaki açıklayıcı ve yordayıcı ilişkiler örüntüsü incelenmiştir. Araştırmaya İstanbul ilinde dört devlet ve dört vakıf olmak üzere toplam sekiz üniversiteden 376 üniversite hazırlık sınıfı öğrencisi katılmıştır. Yapısal eşitlik modellemesi (Structural equation modeling) türünde olan araştırmada, öğrencilerin öğrenme stillerini belirlenmeye çalışılmıştır. Araştırmanın sonunda öğrencilerin öğrenme stilleri tercihlerinin işitsel, içedönük, rastgele, birleştirici, tümdengelen ve yansıtıcı öğrenme stilleri olduğu tespit edilmiştir. Araştırmada dil öğrenme stratejileri değişkenin tüm alt boyutlarında kızlar lehinde anlamlı bir fark gözlenmiştir. Diğer yandan öğrenme stillerinin cinsiyete göre sadece ilk boyutta farklılaştığı bulunmuş ve kız öğrencilerin görsel öğrenme stiline daha yatkın, erkeklerin ise işitsel öğrenme stilini tercih ettikleri sonucuna ulaşılmıştır. Araştırmada sosyal alan öğrencilerinin görsel öğrenme stilini tercih ederken, fen alanı öğrencilerinin işitsel öğrenme stiline yatkın oldukları belirlenmiştir. Model analizi çalışmasına göre dil öğrenme stratejileri ve öğrenme stilleri değişkenlerinden sadece bellek stratejileri, bilişsel stratejiler, telafi stratejileri ve işitsel öğrenme stilinin yabancı dil akademik başarısının anlamlı yordayıcıları olduğu bulunmuştur. Bununla birlikte işitsel öğrenme stilinin yabancı dil akademik başarısını olumsuz yönde yordadığı sonucuna varılmıştır. Geçerli modelde yabancı dil akademik başarısını yordamada en etkili değişkenin bilişsel stratejiler olduğu belirlenmiştir. Bunu sırasıyla telafi ve bellek stratejileri takip etmiştir. Sonuç olarak araştırmada geliştirilen modelin yabancı dil akademik başarısındaki varyansın yüzde 23’ünü açıkladıgı belirlenmiştir (Cesur, 2008).

Bir literatür taraması ve kendi içinde tartışma niteliğinde olan bu çalışmanın amacı, Türkiye’de yabancı dil eğitiminde, sarf edilen bunca kaynak ve emeğe rağmen, istenilen seviyede verim alınamadığı değerlendirmektir. Bunun nedeni olarak, öteden beri devam eden geleneksel dil öğretme alışkanlıkları, yabancı dil eğitimi planlamasındaki eksiklikler ve bunların doğurduğu yöntem, etkinlik, malzeme ve ölçme-değerlendirmedeki yetersizlikler ya da yanlışlar gösterilebilir. Bu çalışmada, yöntem ve planlama ile ilgili sorunlar ve öneriler daha ağırlıklı olarak ele alınmaktadır. Araştırmada yapılan tartışmanın ışığında dil planlaması çalışmaları yapılarak gerçekçi özel ve genel amaçlar ortaya konmasının ve bu amaçları gerçekleştirmek için nasıl bir yabancı dil öğretim yöntemi ya da yöntemleri izlenebileceği de belirlenmesinin gerekliliği ortaya çıkmıştır. Dikkate alınması gereken diğer bir konu da,

yabancı dil eğitiminde kullanılacak uygun malzemelerdir. Belirlenen amaçlara ve yöntemlere uygun malzeme üretim çalışmalarının yapılmasına ihtiyaç olduğu belirlenmiş ve bu çalışmalar gerçekleştirilemiyorsa en azından, uluslararası yayınevleri tarafından üretilen malzemeler, ülkemizin bünyesine uydurulmasının sağlanması tartışılmıştır. Bütün bunları gerçekleştirmek için de en önemli boyut olarak yabancı dil öğretmenlerinin yetiştirilmesi ortaya çıkmaktadır. Yabancı dil eğitiminin kendi öz kaynaklarından beslenen kuram, yöntem ve malzemelerden oluşması, genel anlamda yabancı dil eğitiminin gelişmesi ve yabancı dil eğitimde başarının artırılması için, en önemli unsur olarak değerlendirilmesi de araştırmanın nihayi sonucu niteliğindedir (Işık, 2008).

Bu araştırmanın amacı, yabancı dil olarak İngilizce öğretimi bağlamında Türkçeden İngilizceye çeviride İnternet kullanımının öğrencilerin hedef dil başarı düzeyleri üzerinde etkililiğini saptamaktır. Öğrencilerin, bilgiye değişik yollardan ulaşmalarını sağlayarak bağımsız birer öğrenici haline gelmelerini sağlamak ise araştırmanın dolaylı amaçları arasındadır. Araştırma, kontrol gruplu öntest-sontest modeline dayalı yarı deneysel bir çalışmadır. İzmir Ekonomi Üniversitesi Yabancı Diller Yüksek Okulu’nda öğrenim gören, Düzey tespit sınavından başarılı oldukları belirlenen 120 öğrenciden oluşturulan altı sınıf içerisinden rastgele yöntemle seçilen ikisi deney ve ikisi kontrol) grubu olmak üzere dört sınıf çalışma grubunu oluşturmuştur. Araştırmada veri toplama aracı olarak araştırmacı tarafından geliştirilen ölçek kullanılmıştır. Deney grubuna, haftada 7 hafta boyunca 21 saat “Bilgisayar Destekli İngilizce Öğretimi (BDİÖ) yaklaşımı temel alınarak hazırlanan yazma öğretimi programı” uygulanmıştır. Kontrol grubu öğrencilerine ise geleneksel öğretim yöntemi uygulanmıştır. Araştırma sonucunda, Bilgisayar Destekli İngilizce Öğretimi (BDİÖ) yaklaşımı temel alınarak hazırlanan yazma öğretimi programına katılan deney grubu öğrencilerinin içerik aktarımı, yapısal ve anlamsal bütünlük, sözcük ve dilbilgisi düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir gelişmenin (farklılaşmanın) olduğu saptanmıştır (Erkır, 2010).

Yabancı dil öğretiminin tarihi boyunca nasıl öğretileceği tartışma konusu olmuştur. Bu nedenle süreç boyunca çeşitli yöntemler geliştirilmeye çalışılmış ve öğrencilerin ve öğretimin ihtiyaçlarını tam anlamıyla karşılayabilmeleri adına çeşitli çalışmalar yapılmıştır. Bu çalışmalardan yola çıkan bu araştırma var olan yöntemleri, olumlu ve olumsuz yönleriyle incelemiş, yabancı kaynaklarla Türkçe kaynaklar arasındaki uyuşmazlıkları ortaya çıkarmaya çalışmış, bu eksiklerin nasıl giderilmesi gerektiği ve bu yöntemlerin bir çatı altında nasıl toplanabileceği hususları gözler önüne serilmiştir (Memiş ve Erdem, 2013).

2.5.3.2. Yurt Dışında Yapılan Çalışmalar  

Öğrencilerin dil öğreniminde özerkliklerini geliştirme gerekliliği görüşünden yola çıkan bu çalışma öncelikle üstbilişin genel öğrenimde ve yabancı dil öğrenimindeki yerini ortaya koymuştur. Araştırmacılar öğrencilerin üstbilişsel becerilerini artırarak onları kendi öğrenmelerinde özerkliğe kavuşturacaklarına inanmışlardır. Bu iş için uygulanacak olan Periyodik tanılama programı, öğrencilerin dil öğrenmeye yönelik inançları, tercih ettikleri öğrenme stilleri, uygun stratejiyi belirlemek için ihtiyaçları ve amaçları, kaynakları ve yapacakları aktiviteleri kapsamaktadır. Buradan yola çıkan araştırmacılar üstbilişin birleştirici rolünü öğrenci eğitiminin her düzeyinde ortaya koymayı amaçlamaktadırlar. Danışmanların bu prensibi yoğun olarak uyguladıkları iki örneği anlatan bu çalışmanın sonunda 41 olaydan 40’ında bir dereceye kadar özerkliğe ulaşıldığı gözlemlenmiştir. Yani öğrenci ve öğretmen kendi öğrenmelerinde oldukça fazla oranda gelişme kaydetmişlerdir. Öğrenmedeki özerklik dilde gelişimi de hızlandırmıştır. Bu esnada öğrencilerin endişe düzeylerinin azaldığı ve dil öğrenmeye karşı motivasyonlarının da yükseldiği gözlemlenmiştir (Victori ve Lockhart, 1995).

İngilizcenin global dil olmasıyla birlikte teknolojik gelişmeler ve öğrencinin özerk olma ihtiyacı dil bağlamının da hızlı ve derinden değişmesi gerekliliğini beraberinde getirmiştir. Bu değişim ve gelişimler de var olan yöntemlerin ötesine geçme gerekliliğini doğurmuştur. Bu amaçla yürütülen bu çalışmada öncelikle en yararlı olduğu düşünülen iletişimci dil öğretimi yaklaşımı tarihi süreciyle incelenmiş, bu konuda akademik çalışmalar ve sınıf uygulamaları karşılaştırılmıştır. İngilizcenin global dil olmasının getirdikleri gözler önüne serilirken bu durumun sosyo-kültürel bağlamının da üzerinde durulmuştur. İletişimsel öğretimin tam olarak ne olduğu ve ne olmadığı tartışılmış ve bu öğretim şeklinin öğretmen eğitimindeki yeri anlatılmıştır. İngilizce öğretiminde yapılan reformlar bağlamında Japonya, Hong Kong, Kostarika, Tayvan ve Amerika Birleşik Devletleri incelenmiş ve sonuç olarak da İngilizce öğretmenlerinin uygulayıcı ve kuram oluşturucu olarak süreçte aktif bir biçimde yer almalarının gerekli olduğu kanısına varılmıştır. Araştırmada elde edilen bir diğer sonuç da bölgesel ihtiyaçları ve gerçek yaşam koşullarını da göz önünde bulundurarak iletişimci yaklaşımın uygulanması ve dil bilimciler, konu üzerinde karar verme yetkisine sahip olanlar ve de öğretmenlerin birlikte eleştirel bir çalışma yaparak gelecek kuşaklara yeni öğretim şekilleri sunmalarıdır (Savignon, S. J. (2007).

2004 ile 2007 yılları arasında yürütülen bu tezin amacı İngilizce öğretiminde çift dilliliğin (Arapça-İngilizce) tek dilliliğe (İngilizce) karşı olduğu bir uygulamada sınıf içinde

anadil olan Arapçanın kullanılmasının etkilerini araştırmaktır. Omanda 6 farklı okulda yürütülen çalışmada 10 sınıfta gözlem yapılmış, 11 öğretmenle görüşülmüş (tek dilli ve çift dilli) ve 15 öğrenciyle de görüşülmüş ve katılımcıların yansıtma yapmaları sağlanmıştır.. Yazar öz yansıtma yaparak süreç içinde kendisini ve öğretimini değerlendirmiş ve pedagojik becerilerini geliştirmeye çalışmıştır. Yapılan gözlemler sonunda çift dilli öğretmenlerin daha çok öğretmen merkezci oldukları, ders kitaplarına daha çok bağlı kaldıkları, dilbilgisi öğretimi üzerinde daha çok durdukları ve daha az yöntem ve teknik kullandıkları görülmüştür. Tek dilli öğretmenler ise; öğrenci merkezli, iletişimci, etkileşimli derslerden yana sınıf yönetiminde daha başarılı ve dilbilgisi ve doğruluğa daha az önem veren bir tutum içerisinde bulunmuşlardır. Öğrencilerle yapılan görüşmeler sonucunda ise dil öğretiminin başlangıcında çift dilli öğretmenleri tercih ettikleri ancak dilde gelişim kaydettikçe sınıftaki tüm sürecin İngilizce yönetilmesi gerektiği tespit edilmiştir. Böylece hem yazarın kendisi hem de araştırmaya katılan öğrenci ve öğretmenler Arapçanın sınıflarda sınırlı bir şekilde kullanılması konusunda hemfikirdirler (Al-Jadidi, 2009).

Yaş, sosyo-ekonomik durum, stratejiler, yöntem ve teknikler, öğretme-öğrenme ortamı, kültürel boyut ve dil öğrenimine karşı geliştirilen tutumlar İngilizce öğrenimini etkileyen unsurlardan bazılarıdır. Bu unsurları göz önüne alan bu çalışmanın amacı cinsiyet, sınıf düzeyi ve bölüm değişkenlerini baz alarak öğrencilerin İngilizceye karşı geliştirdikleri tutumları ortaya çıkarmaktır. Elazığ ili Fırat Üniversitesinde okuyan 1275 öğrenciye uygulanan çalışmada likert tipi ölçme aracı kullanılmış ve verilerin değerlendirilmesiyle cinsiyet, sınıf düzeyi ve bölüm değişkenleri bazında anlamlı farklılıklar tespit edilmiştir. Kız öğrencilerin ilgi, yararlılık ve öğretmen alt ölçeklerinde daha olumlu bir tutum içinde oldukları tespit edilirken öz güven ölçeğinde cinsiyet bazında anlamlı bir farka rastlanmamıştır. Bölüm değişkeni incelendiğinde farklı bölümlerdeki öğrencilerin dil öğrenimine karşı farklı tutumlar geliştirdikleri tespit edilmiştir. Öğretmen faktörü de öğrencilerin dil öğrenimine karşı geliştirdikleri tavrı oldukça fazla etkilemektedir (Gömleksiz, 2010).

Avrupa Konseyi Ortak Dil Kriterleri Çerçevesinin belirlediği amaçlar doğrultusunda Avrupa’da yaşayan vatandaşların birbirleriyle olan iletişiminin niteliğinin artması için dil öğretiminde yeni trendler takip edilmektedir. Yine Avrupalı vatandaşların iletişim kalitelerini artırmak için çok çeşitli yöntemsel öneriler yapılmaktadır. İncelenen bu çalışmanın amacı da mevcut trendleri bir taraftan öğrenciyi bağımsız-özerk öğrenen yapmak için motive etme odaklı diğer taraftan da diğerleriyle işbirliği içinde olması için teşvik ederek tartışmaktır. Araştırma kapsamında tartışılan yeni trendlerden bazıları, öğretimin öğrenci odaklı olması,

özerk öğrenme, işbirlikli öğrenme, birbiriyle entegre edilmiş program konuları, çeşitlilik, son bilimsel çalışmalardan yararlanma, çok kültürlülük, çok dillilik, yabancı dil öğrenmenin yaşam boyu öğrenme kapsamında düşünülmesidir (Klimova, 2012).

Bu çalışma kişinin mental sürecinin farkında olması anlamında gelen üstbiliş tanımlarından yola çıkarak üstbiliş kavramını ve yabancı bir dil öğrenirken üstbiliş stratejilerinin ne boyutta kullanılabileceğini, yabancı dil öğrenme stratejileri ile üstbiliş stratejilerinin hangi noktalarda örtüştüğünü ortaya koymak için yurt dışında ve İran’da üstbiliş ve yabancı dil öğretiminde yapılmış akademik çalışmaları inceleyerek bu iki kavramın uyuştuğu bazı sonuçlara varmıştır. Akademik çalışmalar değerlendirildiğinde öğrencilerin ne yaptıklarının bilincinde olarak strateji belirlediklerinde ve çok çeşitli stratejileri dil öğreniminin her aşamasında kullandıklarında daha başarılı oldukları görülmüştür. Üstbilişsel stratejiler de öğrencilere kendi öğrenmelerini planlamayı, kontrol etmeyi ve değerlendirmeyi öğrettiğinden hem yüz yüze hem de uzaktan eğitim programlarında daha başarılı olmalarını sağlamaktadır (Rahimi ve Katal, 2012).

2005 yılında Libya’da İngilizcenin resmi ikinci dil olarak kabulüyle ve sonrasında bir çok zorluk yaşanmıştır. Globalleşen dünyada İngilizce bilmenin önemi ve bu çelişkili durumun tartışıldığı bu çalışmada Libya’daki eğitim reformlarından bahsedilmiş ve Libya’daki yönetim değişiminin ardından çift dilliliğin desteklenmesi gerekliliği örneklerle açıklanmış ve Arapça ve İngilizcenin eşdeğerde görülmesi gerekliliğinin üzerinde durulmuştur (Najeeb, 2013).

Bu çalışma, öğretmen inançlarının ve temellerini ve bu inançların öğretim uygulamalarındaki politeknik bağlamını nasıl etkilediğini ortaya çıkarmak için yürütülmüştür. Görüşme kayıtları, yansıtıcı günlükler, gözlemlerde tutulan notlarla durum çalışmasındaki katılımcılar sınıf uygulamalarını ortaya koymuşlar ve bu uygulamaların öğretmenlik inançlarının temelleri ile olan ilişkisini aydınlatmaya çalışmışlardır. Bu bağlamda dört potansiyel kaynak ortaya tanımlanmıştır. Bunlar: öğrenenin deneyimleri, öğrenciye karşı oluşturulan algı, kurumsal çevre ya da uygulama ve mevcut uygulama ile ilgili kişisel görüşlerdir. Gruptan elde edilen veriler değerlendirildiğinde katılımcıların uygulamalarını şekillendiren temel unsurun öğrencilere karşı geliştirilen algılar olduğu anlaşılmıştır. Öğrencilerden alınan dönütlerle şekillenen aktif öğrenme ortamı tercih edilmektedir. Bu araştırmadan elde edilen bulgular İngilizce öğretmenlerinin Malezya bağlamında inançlarıyla ilgili sonuçları ortaya çıkarmıştır (Abdullah ve Majid, 2013).

Bu çalışma dil öğretmenlerinin özelliklerini ve mesleki gelişimlerini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda yürütülen çalışmada; eğitim modeli, danışmanlık

modeli, akran koçluğu modeli ve öz yönetimli model olmak üzere dört mesleki gelişim modeli sunulmuştur. Öğretmenlerin mesleki gelişimleri hakkındaki düşüncelerini ve öğretmenlik yaşamlarında hangi modeli tercih ettiklerini öğrenmek için bir anket kullanılmıştır. Uygulanan anketlerden elde edilen sonuçlar ışığında eğitim modelinin en az tercih edilen model olduğu, danışmanlık modelinin ise eğitim modeli ile karşılaştırıldığında daha fazla tercih edildiği görülmüştür. Akran koçluğu modeli katılımcıların çoğu tarafından onay görürken, öz yönetimli model en çok tercih edilen model olmuştur (Yurtsever, 2013).

Bu araştırma üstbilişin ve zekanın yabancı dil edinimindeki rollerini incelemektir. 143 İranlı İngilizce öğrencisi üzerinde yürütülen çalışmada zekayı ölçmek için ileri düzey matrisler ve üstbiliş düzeyini ölçmek için de üstbiliş envanterleri kullanılmış ve dönemin sonunda öğrencilerin skorları değerlendirilmiştir. Elde edilen sonuçlar değerlendirildiğinde başarıyı, zeka değişkeni %12.2, üstbiliş değişkeni ise %17.6 oranında etkilemektedir. Bu sonuçlardan yola çıkarak üstbiliş becerilerinin yabancı dil öğreniminde zekadan daha ön planda olduğu sonucu çıkmıştır (Pishghadam ve Khajavy, 2013).

Elazığ ilinde 798 öğrenci üzerinde uygulanan bu araştırmanın amacı, öğrencilerin lise düzeyindeki İngilizce öğretiminde kullanılan yöntem ve teknikler hakkında görüşlerini almaktır. Likert tipi ölçme aracıyla toplanan veriler ışığında cinsiyet, okul tipi ve öğrencilerin sınıf seviyeleri arasında anlamlı farklılıklar ortaya çıkmıştır. Erkek öğrenciler yöntem ve tekniklerin daha etkili olduğunu ve İngilizce derslerindeki iletişimin de etkili veyeterli boyutta olduğunu belirtmişlerdir. Kız öğrenciler ise İngilizce dersinde kullanılan yöntem ve tekniklerden memnuniyetsizliklerini ortaya koymuşlardır. Anadolu Liseleri ve genel liselerde okuyan öğrenciler öğretmenlerinin yöntem ve teknikleri etkili bir biçimde kullandıklarını