• Sonuç bulunamadı

Yüksek Mahkeme Kararlarında Yüksek Seçim Kurulu’nun Hukuk

3. Yüksek Seçim Kurulunun Hukuki Statüsüne İlişkin Tartışmalar

3.2. Türk Yargı Sisteminde Yüksek Seçim Kurulu’nun Hukuki Niteliği Üzerindek

3.2.2. Yüksek Mahkeme Kararlarında Yüksek Seçim Kurulu’nun Hukuk

Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki statüsüne ilişkin tartışmalı durumun yüksek yargı organları nezdinde de devam ettiğini görmekteyiz. Söz konusu durum, yüksek yargı organlarının çözmeleri için önlerine gelen seçim mevzuatına ilişkin uyuşmazlıkların çözümünde ortaya konulmaktadır. Yüksek yargı sistemi içerisinde yer alan mahkemelerin, Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki statüsüne ilişkin değerlendirmelerinde bir yeknesaklığın olmadığını görmekteyiz.

Yüksek Seçim Kurulu’nun, seçimlerin tamamından hem yönetim hem de denetim yönüyle sorumlu en üst kurul olması sebebiyle, özellikle de denetim görevleri kapsamındaki kararları ve diğer seçim kurulları kararlarının idari yargının denetimine tabi tutulduğunu Danıştay’ın değişik kararlarından246 görmekteyiz247. Yüksek Seçim Kurulu’nun seçimlerin yönetimine ilişkin karar ve işlemlerine karşı Danıştay’a yapılacak bir başvurunun nasıl sonuçlanacağı halen merak konusu olma özelliğini taşımaktadır248. Bu merak, Anayasa’nın 79. maddesinin Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarına karşı herhangi bir mercie başvurulamayacağı, seçimlerin

244

Gönenç (c), s. 287. 245

Başlar, ss. v-vı. (eserin önsözünden). 246

Bu konuda Danıştay’ın diğer kararları, 12. D., E: 1968/1611, K: 1968/1684, Karar Tarihi: 25.9.1968. ; 8. D., E: 1969/481, K: 1969/942, Karar Tarihi: 27.3.1969. ; 11. D., E: 1974/2636, K: 1974/1151, Karar Tarihi: 9.5.1974. (Yılmaz, s. 305, dipnot, 709,710,711).

247

Yılmaz, s. 305. 248

105 yönetim ve denetimi kapsamında verdiği kararların kesinliği de göz önüne alındığında, Danıştay önüne gelen bu konudaki başvuruyu, yine görevsizlik kararı vermek suretiyle geri çevirerek giderilmiş olacaktır.

Danıştay’ın seçimlerdeki etkinliği, dolaylı da olsa, seçimlerin yönetim ve denetiminden sorumlu kurullardan önceki döneme uzanmaktadır. Bilhassa mahalli seçimlerde, seçilmiş organların, organlık sıfatlarının denetimine ilişkin çekişmeler, bu kararları veren mercilerin idari merciler olmasından dolayı, itirazla Danıştay’ın önüne gelmekteydi. Seçim kurullarının, mevcudiyetinden sonraki dönemde ise Danıştay, önüne gelen benzeri başvuruları, görevsizlik kararı vermek suretiyle geri çevirmiştir249.

Danıştay, Yüksek Seçim Kurulu’nu “mahkeme” olarak nitelendirdiği 1979250 yılında verdiği bir kararında Kurul için, “en yüksek bir seçim mahkemesi” nitelendirmesinde bulunmuştur. Aynı kararında Danıştay, “…çeşitli anlaşmazlıkların denetim ve çözümü için adli, idari ve askeri yargı yerleri ile Anayasa ve Uyuşmazlık Mahkemesi dışında ayrı bir yargı organı olarak kurduğunu” ifadesiyle, Yüksek Seçim Kurulu’nun diğer yargı organları gibi bir yargı organı olduğunu ifade etmiştir.

Seçim Kurullarının, seçimlerin yönetim ve denetimi kapsamındaki faaliyetleri, sadece genel ve yerel seçimler ile halkoylamasına ilişkin değildir. Bu seçimlerin dışında, Anayasa’nın 52. ve 135. maddelerinden kaynaklanan yönetim ve denetim görevleri de mevcuttur. Anayasanın 51. maddesinin son fıkrası, “Sendika ve üst kuruluşlarının tüzükleri, yönetim ve işleyişleri, Cumhuriyetin temel niteliklerine ve demokrasi esaslarına aykırı olamaz” demek suretiyle, sendika ve üst kuruluşlarının demokratik esaslar çerçevesinde oluşmasını öngörmüştür. Sendikaların üst kuruluşlarının demokratik oluşum yolu ise demokratik seçimlerden geçmektedir. Demokratik seçimlerin teminatı ise yargı organlarının yönetim ve denetiminde yapılıyor olmalarıdır251. Bu anlamda, sendika üst kuruluşları olan yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kuruluna üye seçimi ile delege

249 Yılmaz, ss. 304-305. 250 11. D., E: 1979/879, K: 1979/1488, Karar Tarihi: 8.5.1979. 251

YSKK. No: 2004/2709, Karar Tarihi: 07.12.2004.

http://www.ysk.gov.tr/ysk/content/conn/YSKUCM/path/Contribution%20Folders/Kararlar/Ilke% 20Kararlari/2004-2709-karar.htm (15.09.2004).

106 seçimlerinin de yargı organlarının gözetimi altında yapılması, siyasi iktidar ile sendikaların yakın dirsek temasında bulunabilecekleri gerçeğini göz önünde bulundurduğumuzda, sendikalar açısından hukuksal güvence oluşturacaktır. Bu hukuksal güvence, 6356 sayılı “Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu”nun 14. maddesinde, “Genel kurulda yönetim kurulu, denetleme kurulu ve disiplin kuruluna üye seçimi ile delege seçimi, yargı gözetimi altında serbest, eşit, gizli oy, açık sayım ve döküm esasına ve tüzük hükümlerine göre yapılır” biçiminde kendine yer bulmuştur.

Anayasanın 135. maddesi kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarına ilişkin temel esasları düzenlemektedir. Her bir meslek kuruluşu Anayasada ve kendi kanunlarında belirtilen esaslar çerçevesinde faaliyetlerini yürütürler. Organlarının seçimlerine ilişkin esas ve usuller, kanunlarında gösterilen şekilde yargı organlarının gözetimi altında gerçekleştirilir. Seçimlerde görev alacak hakimler ya da seçim kurulları ilgili yasal düzenlemelerde gösterilmektedir. Görevli ya da yetkili hakimin açık olarak belirlenemediği durumlarda bu belirleme Yüksek Seçim Kurulu tarafından yapılmaktadır252. Bu husus Anayasa’nın 135. maddesinde, “Kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ve üst kuruluşları; belli bir mesleğe mensup olanların müşterek ihtiyaçlarını karşılamak, meslekî faaliyetlerini kolaylaştırmak, mesleğin genel menfaatlere uygun olarak gelişmesini sağlamak, meslek mensuplarının birbirleri ile ve halk ile olan ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplini ve ahlâkını korumak maksadı ile kanunla kurulan ve organları kendi üyeleri tarafından kanunda gösterilen usullere göre yargı gözetimi altında, gizli oyla seçilen kamu tüzel kişilikleridir” biçiminde yer bulmuştur.

Sendikaların üst kuruluşları ile kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarının organlarının seçimi usulünü düzenleyen kanunlarda, ilçe seçim kurulu başkanı hakime görev ve sorumluluk verilmiştir. Özellikle, sendikaların organlarının seçimlerine ilişkin ihtilafların çözümünde hangi hakimin görevli olduğuna ilişkin taleplerle 1991 yılına kadar Yargıtay’a açılan davalarda, Yargıtay, eski Kanunun 10.

252

T.C. Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu “Kamu Kurumu Niteliğindeki Meslek Kuruluşlarının Teşkilat ve Mali Yapıları, Denetimleri, Organlarının Seçimlerine Dair Esasların Değerlendirilmesi ile Bunların Etkin ve Verimli Şekilde Hizmet Yürütmelerinin ve Geliştirilmesinin Sağlanması Amacıyla Alınması Gereken Tedbirler” Araştırma ve İnceleme

107 ve 14. maddelerinin ilk metinlerinde kuşkuya yer vermeyecek biçimde seçimlerin hakimin denetiminde yapılacağına hükmetmiştir. Söz konusu bu hükümlerde değişiklik öngören düzenlemelerin söz konusu seçimleri yargı denetimi dışına çıkartmayacağını belirtmiştir. 52. maddede253 yer alan hüküm, yargısal denetimin korunduğunun ispatı mahiyetindedir. Yargıtay’ın bu yöndeki kararları, ilçe seçim kurulu başkanı hakimin, sendikaların üst kurullarıyla ilgili faaliyetlerinin yargısal bir faaliyet, söz konusu kararlarının ise yargısal karar olmaları ve dolayısıyla ilçe seçim kurulunun bir mahkeme olduğunun kabulü anlamında önemlidir254.

Yargıtay, ilçe seçim kurulu başkanı hakimin faaliyetlerinin yargısal faaliyetler, kararlarının ise yargı kararları olduğu yönündeki yerleşik içtihadını 1987 yılına kadar sürdürmüştür. 1987 yılında, 4. Hukuk Dairesi’nin önüne gelen bir davada verdiği kararında255, yerleşik içtihadından ayrılarak, İlçe seçim kurulu başkanı hakime verilen görevin yargılama faaliyeti olmadığını, söz konusu faaliyetlerin “sui-generist” nitelikte işlemler olduğunu belirterek, ilçe seçim kurulu başkanı hakimin verdiği kararın yargı kararı olmadığına hükmetmiştir256.

Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki statüsüne ilişkin tartışmalara, ilçe seçim kurulu ile adli yargı (iş mahkemesi) arasında cereyan eden olumsuz görev uyuşmazlığının257 çözümü istemiyle iş mahkemesi tarafından, Uyuşmazlık

253

“Hakim, 14 üncü madde hükmüne aykırı olarak seçim yapılması veya seçim sonuçlarını

etkileyecek ölçüde bir usulsüzlük veya kanuna aykırı uygulama nedeniyle seçimlerin iptaline karar verdiği takdirde…”

254

Yılmaz, ss. 309-311. 255

“Olayımızda iş mahkemesinden verilen görevsizlik kararının Yargıtay'ın bozması üzerine

kesinleştiği tartışmasızdır. Seçim Kurulu Başkanı sıfatını taşıyan hâkimin bu yargı kararına uyması ve gerekli incelemeyi yapması gerekirdi; bu yolda görevsizlik kararı vermesi yok hükmündedir. İlçe seçim kurulu başkanı olan hâkimin verdiği karar bir yargı kararı da olmadığına göre" bu açıdan "kesinleşmesi de söz konusu olamaz; hâkim, yargı kararına uymak zorunda olduğundan itirazı "görevsizlik kararına rağmen" yeniden ele alıp inceleyebilir. O halde ortada Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 25. maddesinin koşulları gerçekleşmediğinden davacıların mercii tayini hususundaki isteklerinin reddine karar verilmesi gerekir. Sonuç: Davacıların merci tayini hususundaki isteklerinin yukarıda gösterilen gerekçelerle (REDDİNE) ve peşin alınan harcın istek halinde geri verilmesine, 3.12.1987 gününde oybirliğiyle karar verildi.” 4. HD., E: 1987/4833, K: 1987/8890, Karar Tarihi: 3.12.1987.

256

Yılmaz, s. 311. 257

Uyuşmazlık Mahkemesi önüne gelen davada, Petrol İş Sendikası olağan genel kurul toplantısına katılacak delegelerin tespiti için yapılan seçimdeki usulsüzlüklerin belirlenmesi ve anılan seçimin iptali istenmiştir. Petrol İş Sendikası Samsun Şubesi Yönetim Kurulu üyeleri olan davacılar, bu seçimde yasa ve yönteme aykırı olarak bir takım usulsüzlükler yapıldığı iddiasıyla bu usulsüzlüklerin tespiti ve anılan seçimin iptali istemi ile 21.3.1986 günlü dilekçe ile Samsun İş

108

Mahkemesi'ne dava açmışlardır. Bunun üzerine, “Samsun İş Mahkemesi, 24.3.1986 tarihinde

1986/259-180 sayı ile; 2821 Sayılı Kanun'un 14/2-3. maddelerine göre sendika seçimlerinin yargı denetimi altında yapılacağı, davanın sendika genel kurutunu oluşturacak delege seçimine ilişkin bulunduğu, bu nedenle davada iş mahkemesinin değil, ilçe seçim kurulunun görevli olduğu gerekçesi ile mahkemelerinin görevsizliğine karar vermiş ve bu işe ait dosya Samsun Merkez İlçe Seçim Kurulu'na intikal etmiştir. İlçe Seçim Kurulu ise Samsun 1 Nolu Merkez İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı: 25.3.1986 gün ve 33 sayı ile; 2821 Sayılı Kanun'un 10/2. fıkrasının 2882 Sayılı Kanun'un 1. maddesi ile değiştirildiği ve delege seçimlerinin yargı gözetiminden çıkarıldığı, görevsizlik kararına mesnet 14.maddenin ise sendika genel kurulu seçimlerine ilişkin olduğu ve yüksek seçim kurulunun 15.10.1984 günlü 2375 sayılı ilke kararının bu görüşü teyit ettiği, delege seçimlerine ilişkin davanın genel yargının görevine girdiği gerekçesi ile görevsizlik kararı verip, aynı istemle ve 8.4.1986 günlü dilekçe ile yapılan itirazı da aynı gerekçelerle ve 9.4.1986 günlü, 47 sayılı kararla bu tür itirazı incelemekle, genel yargı görevli olduğundan, ilçe seçim kurulunun görevsizliğine, itirazın görev yönünden reddine karar vermiştir. Bu kez davacılar; 26.3.1986 tarihli dilekçe ile ve aynı istem ile Asliye Hukuk Mahkemesine ihtiyarı tedbir de talep ederek dava açmışlardır. Samsun 2. Asliye Hukuk Mahkemesi; 26.3.1986 gününde, 1986/42-28 D. İş. sayı ile; İş mahkemesinin 2821 Sayılı Yasa'da 2882 Sayılı Yasa ile yapılan değişikliği fark etmediği, tedbir talebinin iş mahkemesinin görevine girdiği gerekçesi ile talebi görev yönünden reddetmiştir. Bunun üzerine davacılar aynı istemle, 26.3.1986 günü Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başka bir başvuruda bulunmuşlardır. Samsun 1. Asliye Hukuk Mahkemesi: 4.4.1986 gününde, 1986/57-41 D. İş sayı ile; önce tedbir talebini görev yönünden reddetmiş, daha sonra aynı gün ve 1986/297 264 sayı ile; 2821 Sayılı Kanun'un 63/2.maddesi gereğince davaya bakmak iş mahkemesinin görevine girmekle davayı görev yönünden reddetmiştir. Bu kararı alan davacılar; Samsun İş ve Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevsizlik kararlan nedeni ile mercii tayini istemi ile Yargıtay'a başvurmuşlardır. 17/4/1986 gününde, 1986/2849-3385 sayı ile; "2821 Sayılı Kanun'un 10.maddesinde yer alan (aynı kanunun 14.maddesine olan yollama) 2882 Sayılı Kanun'la kaldırıldığına ve sonuçta, asliye hukuk ve iş mahkemesi arasında aynı konuda görevsizlik kararı verildiğine göre, sözü geçen iptal davasında 2821 Sayılı Kanun'un 63. maddesindeki genel kural uyarınca iş mahkemesinin görevli olması gerekir. O halde Samsun İş Mahkemesi yargı yeri olarak belirlenmelidir." gerekçesi ile Samsun İş Mahkemesi'ni davaya bakacak mercii olarak tayin etmiştir. Bu karar üzerine davacılar; 9.5.1986 günlü dilekçe ile iş mahkemesine dava açmışlar, mahkemenin 1986/325 esasına kayıtlı bu dava, konusu aynı olup, mahkemenin 1986/286 esasına kayıtlı dava dosyası ile birleştirilmiştir. Samsun İş Mahkemesi: 25.6.1986 gününde, 1986/286-364 sayı ile; işin esasına girerek, delege seçiminde usulsüzlük bulunmamakla, davanın reddine karar vermiştir. Anılan kararın davacılar tarafından temyizi üzerine; Yargıtay 9. Hukuk Dairesi; 8/7/1986 gününde, 1986/6388-7178 sayı ile; isteğin 2821 Sayılı Kanun'un 14. maddelerine ilişkin bulunduğu, anılan maddenin 2.fıkrasında seçimin devamı sırasında yapılan işlemler ile tutanakların düzenlenmesinden itibaren 2 gün içinde seçim sonuçlarına yapılan itirazların hakim tarafından aynı gün incelenip, kesin olarak karara bağlanacağının belirlendiği, buradaki hakimin seçim kurulu başkanı olan hakim olduğu, şube genel kurulu delege seçiminde de seçim kurulu başkanı hakimin denetim ve görevli olacağının 9. Hukuk Dairesi ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulu tarafından da benimsendiği, bu itibarla isteğin ancak itiraz şeklinde İlçe Seçim Kurulu Başkanı hakime yapılabileceği, iş mahkemesinde bu konuda dava açılamayacağı, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, esasın incelenerek hüküm tesis edilmiş olmasının bozmayı gerektirdiği görüşü ile hükmü görev yönünden bozmuştur. 15/9/1986 gününde, 1986/511-523 sayı ile; Yargıtay’ın bozma ilamına uyarak, aynı gerekçelerle görevsizlik karan vermiş ve dosya İlçe Seçim Kuruluna gönderilmiştir. Aynı konu hakkında İş Mahkemesi ve İlçe Seçim Kurulu'nca iki ayrı görevsizlik kararı verildiğinden bahisle, tarafların müracaatı üzerine son görevsizlik kararı veren mercie dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmek üzere dosyayı merciine iade etmiştir. Davacı vekilinin; 25.9.1986 günlü dilekçesi üzerine, dosya Samsun İş Mahkemesinin 30.9.1986 günlü, 1986/511 sayılı yazısı ekinde Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmiştir”. (Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk

Bölümü, E: 1986/48, K: 1986/47, Karar Tarihi: 13.10.1986, Resmi Gazete, 21.12.1986-19318, ss. 12-16).

109 Mahkemesi’ne göndermesiyle birlikte, bu yüksek yargı mercii de katılmış oldu258. Uyuşmazlık Mahkemesi, önüne gelen olaya ilişkin olarak oy çokluğuyla verdiği kararında, “Olumsuz görev uyuşmazlığının adli yargı mercii ile ilçe Seçim Kurulu Başkanlığı kararları arasında doğduğu, bu duruma göre 2247 Sayılı Kanun'un 14. maddesinde olumsuz görev uyuşmazlığı için öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden, Uyuşmazlık Mahkemesi'nin görev alanı dışında kalan başvurunun aynı kanunun 1. ve 27. maddeleri gereğince reddine” bunları ifade ederek kendine yapılan olumsuz görev uyuşmazlığına ilişkin ihtilafın giderilmesi talebini reddetmiştir.

Uyuşmazlık Mahkemesi önüne gelen bir başka olayda259 ise Beykoz İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı ile İstanbul 2. İş Mahkemesi'nin görevsizlik kararları nedeniyle oluştuğunu ileri sürdükleri olumsuz görev uyuşmazlığının giderilmesine ilişkin başvuruyu, ilk başvurudaki gerekçelerle reddederek kendi görev alanı dışında olduğunu belirtmiştir.

Yukarıda ifade edilen her iki başvuruya ilişkin Uyuşmazlık Mahkemesi’nin aldığı kararlar oy çokluğuyla260 alınmışlardır. Mahkeme, farklı başvurular karşısında aynı karara hükmederken, söz konusu karara muhalif olan üyelerin değerlendirmeleri, Yüksek Seçim Kurulu ile diğer seçim kurullarının hukuki statüsünü “idari yargı alanı içinde özel görev ve yetkili olarak seçim işlemleri ile ilgili yönetim ve denetimi sağlamak” olarak tanımlamaktadır.

Bu değerlendirmeden hareketle, Uyuşmazlık Mahkemesi, önüne gelen olumsuz görev uyuşmazlığını adli yargı mercii ile idari yargı mercileri arasında çıkmış bir uyuşmazlık şeklinde değerlendirmesi gerekeceği ve buna göre görevli yargı yerini belirlemesi gerektiği ifade edilmiştir. Görüleceği üzere, Mahkeme üyeleri karşı oy yazısında, Yüksek Seçim Kurulu ile diğer seçim kurullarını idari yargı alanı içerisinde özel görev ve yetkili birer mahkeme olarak değerlendirmişlerdir. Birer mahkeme olarak gördükleri seçim kurullarının görev ve

258

Yılmaz, s. 313. 259

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü, E: 1987/13, K: 1987/16, Karar Tarihi: 22.6.1987, Resmi Gazete, 26.10.1987-19616, ss. 17-20.

260

Uyuşmazlık Mahkemesi yukarıdaki ilk kararında, Başkan Servet Tüzün, üyeler Güven Dinçer ve Taner Candemir karşı oy kullanmışlardır. İkinci kararda da, bir kişi eksik, ilk kararda olduğu gibi Başkan Servet Tüzün ve Taner Candemir karşı oy kullanmışlardır.

110 sorumlulukları seçimlerin yönetim ve denetimidir. Karşı oy yazısında, seçim kurullarının hukuki statüsünü “mahkeme” olarak değerlendiren bazı yazarların ifade ettiği gibi, Seçim kurullarının seçimlerin yönetim ve denetimi için görevlendirilmiş birer yargı yerleri olarak değerlendirildiğini görmekteyiz.

3.2.3. Yüksek Seçim Kurulunun Kendi Kararlarında Yüksek Seçim