• Sonuç bulunamadı

Anayasa Mahkemesi Kararlarında Yüksek Seçim Kurulu’nun Hukuk

3. Yüksek Seçim Kurulunun Hukuki Statüsüne İlişkin Tartışmalar

3.2. Türk Yargı Sisteminde Yüksek Seçim Kurulu’nun Hukuki Niteliği Üzerindek

3.2.1. Anayasa Mahkemesi Kararlarında Yüksek Seçim Kurulu’nun Hukuk

Anayasa Mahkemesi ilk kez 1961 Anayasası ile Türk hukuk tarihine girmiştir. Anayasa Mahkemesinin kuruluşu, görev ve yetkileri, yargılama ve çalışma usulü ile kararlarının hukuki niteliği 1961 Anayasası'nın 145 ile 152. maddelerinde düzenlenmiştir. Anayasada belirlenen bu esaslar çerçevesinde, 22.4.1962 tarihinde 44 sayılı “Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun” kabul edilmiştir. 1980 darbesinden sonra yapılan 1982 Anayasası’nda, Anayasa Mahkemesi’ne ilişkin hükümler Anayasanın 146 ile 153. maddelerinde düzenlemiştir. 1982 Anayasası döneminde Anayasa Mahkemesine ilişkin ilk kanuni düzenleme ise 10.11.1983 tarih ve 2949 sayılı “Anayasa Mahkemesinin Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun” ile gerçekleştirilmiştir. Daha sonra 30.03.2011 tarihinde 6216 sayılı “Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun” ile son halini almıştır222.

Anayasa Mahkemesi’nin, kurulduğu günden bu yana gerek verdiği kararlar gerekse hukuki statüsü ile birçok tartışmanın merkezinde yer alan Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki statüsüne ilişkin olarak verdiği farklı kararlarıyla, bu tartışmalara doğrudan katıldığını hatta bu tartışmalara yön verdiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Doktrinde birçok yazar Mahkemenin dönem dönem farklılık gösteren kararlarını kendi görüşlerine gerekçe olarak kullanmışlardır. Anayasa Mahkemesi’nin, Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki statüsü hakkında verdiği kararlarının değişkenlik göstermesi farklı anayasal dönemlere rastlamaktadır. Mahkeme’nin, 1961 Anayasası ve 1982 Anayasası dönemlerinde verdiği iki meşhur ve birbirinden farklı kararında, Yüksek Seçim Kurulu’nun mahkeme statüsünü ilişkin olarak yaptığı dar ve geniş yorumlamalarıyla kendisiyle çelişkiye düştüğünü kolaylıkla görebilmekteyiz223.

222

Resmi Gazete, 3.4.2011-27894. 223

95 Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu’nun mahkeme statüsü hakkındaki ilk kararını 1961 Anayasası döneminde 06.03.1973224 tarihinde vermiştir. Mahkemenin bu kararı aslında doğrudan doğruya Yüksek Seçim Kurulu ile ilgili açılmış bir iptal ya da somut norm davası neticesinde verilmiş bir karar değildir. Söz konusu karar, 21.2.1967 tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 1., 45. maddesinin son fıkrasında yer alan “Sayıştay’ca verilen ilamlar aleyhine Danıştay’a başvurulamaz” hükmü ile Geçici 1. maddesinin Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Danıştay Dava Daireleri Kurulu tarafından, bu konu ile ilgili olarak yaptığı beşinci başvurusunda225, Anayasa Mahkemesi’ne yapılan itiraz sonucunda Fazıl Uluocak, Sait Koçak, Şahap Arıç, İhsan Ecemiş, Muhittin Gürün ve Lûtfi Ömerbaş'ın karşı oyları ve oyçokluğuyla verilmiştir. Mahkeme, Sayıştay hakkında verdiği kararında Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki niteliğine de değinerek Kurulu, bir mahkeme olarak değerlendirmiştir226.

Anayasa Mahkemesi’nin 06.03.1973 tarihli kararında Yüksek Seçim Kurulu’nu mahkeme statüsünde kabul ettiğine dair şu ifadelere yer vermektedir. Öncelikle 1961 Anayasası’nın, Yüksek Seçim Kurulu’nun seçimlerin denetimi konusuna giren konularda yetkili olduğunu ifade ettikten sonraki değerlendirmesinde, Sayıştay’ın kararları ile “bu üç yüksek yargı merciinin kararları” olarak nitelendirdiği ve aralarında Yüksek Seçim Kurulu’nun da yer aldığı yüksek yargı mercilerinin kararlarının ayrımına dikkat çektiği değerlendirmesinde “Anayasa; Yüksek Seçim Kurulu için “…seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama…” (Madde 75/1), Uyuşmazlık Mahkemesi için “…adli, idarî ve askeri yargı mercileri

224

AMK., 06.03.1973 gün ve E.1972/56, K. 1973/11, Resmi Gazete: 9.11.1973-14707. ; Anayasa

Mahkemesi Kararlar Dergisi. İkinci Tıpkı Basım, Ankara Üniversitesi Basımevi Ankara, 1991,

Sayı: 11. Sayı: 11, s. 144. 225

Bu konu, Danıştay Dava Daireleri Kurulu tarafından Anayasa Mahkemesi’nin önüne daha önce dört kez getirilmesine rağmen Mahkeme, 832 sayılı Sayıştay Kanunu’nun 45. maddesinin son fıkrasında yer alan “Sayıştay’ca verilen ilamlar aleyhine Danıştay’a başvurulamaz” hükmünü Anayasaya aykırı bulmamıştır. Bu kararlar ve tarihleri; AMK., 5.10.1972 gün ve E.1972/19, K. 1972/47, Resmi Gazete: 12.1.1973-14419 ; AMK., 17.10.1972 gün ve E.1972/20, K. 1972/55, Resmi Gazete: 30.4.1972-14522. ; AMK., 22.3.1973 gün ve E.1973/11, K. 1973/13, Resmi Gazete: 30.4.1972-14522. ; AMK., 7.6.1973 gün ve E.1973/12, K. 1973/24, (Resmi Gazete: 9.11.1973-14707).

226

96 arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözümlemeye yetkilidir”. (Madde 142/1) ve Anayasa Mahkemesi için “Anayasa Mahkemesinin kararlan kesindir”. (1488 sayılı Kanunla değişik Madde 152/1) sözlerini kullandığı halde Sayıştay için başka, hem de yeni bir deyime gitmesi bu üç yüksek yargı merciinin kararları ile Sayıştay kararları arasında bir ayrım gözettiğini göstermesi bakımından dikkate değer”227 bulduğunu ifade etmiştir.

Kararın devamındaki değerlendirmesinde Anayasa Mahkemesi, Yüksek Seçim Kurulu’nun kararlarının kesinliğinin şüpheye yer bırakmayacak biçimde Anayasa tarafından hükme bağlandığını belirterek Anayasa’nın, Kurul’un kararlarına ilişkin ifadesinden hareketle Kurul’un mahkeme olduğunu “Yüksek Seçim Kurulunun, Uyuşmazlık Mahkemesinin ve Anayasa Mahkemesinin kararlarının kesinliği konusunda kuşkuya düşmenin elbette ki yeri yoktur. Çünkü Anayasa bu üç kuruluşun niteliğini açıkça belirtmiş ve kararlarının kesin olduğunu hükme bağlamıştır. Oysa Sayıştay'a, “kesin hükme bağlamak” gibi kendisi müphem bir deyimden yararlanarak, Anayasa'nın öngördüğünden büsbütün ayrı bir nitelik verilmek istenmektedir”şeklinde ifade etmiştir228.

Anayasa Mahkemesi’nin, Yüksek Seçim Kurulu’nun kesin kararlar veren yüksek bir yargı organı olmasına karşın Anayasa’nın Yasama bölümünde düzenlenmiş olmasının yargı organı olarak nitelendirilmesine engel olacak bir ölçüt olarak kullanılamayacağından hareketle, Sayıştay ile Yüksek Seçim Kurulu arasında benzerlik kurmaya çalıştığı değerlendirmesinin devamında şunları ifade etmiştir: “…Yüksek Seçim Kuruluna, kesin kararlar veren bir yüksek yargı organı olduğu halde, Yargı Bölümünde değil de Yasama Bölümünde yer verildiğinden söz edilerek bundan bir kuruluşun Anayasa'daki yerinin, niteliğini gösterecek bir ölçü gibi ele alınamayacağı sonucunun çıkarılmasına ve Sayıştay ile Yüksek Seçim Kurulu arasında bir benzerliğin oluşturulmasına çalışılabilir” 229.

Mahkeme 1961 Anayasası’nın düzenlemesinde benzer kurum ve kuruluşların aynı bölümlerde toplanması gayretine karşılık, nedenini açıklamadığı

227 AMKD., Sayı: 11, ss. 140-141. 228 AMKD., Sayı: 11, s. 141. 229 AMKD., Sayı: 11, s. 144.

97 çeşitli sebeplerle bunun gerçekleştirilemediğini ve bir kurum veya kuruluşun anayasadaki gösterildiği yerin onun görev ve yetkileri için kesin bir ölçü olarak alınamayacağını yani maddenin Anayasa'daki yerinin konunun çözümündeki değerini “Anayasa'nın bu derece açık olan ifadesi karşısında, maddenin bulunduğu bölüme dayanan yorum da, esasında kandırıcı değildir. Gerçekten Anayasamızın düzenlenmesinde, benzer kurum ve müesseselerin aynı bölümlerde toplanması için çaba harcandığı, ancak çeşitli sebeplerle bunun eksiksiz olarak yerine getirilemediği görülmektedir. Bu bakımdan bir kurum ve kuruluşun Anayasadaki yerinin, onun bünyesini gösteren kesin bir ölçü olarak alınması, doğru değildir. Anayasada bunun en açık örneği, Yüksek Seçim Kurulu ile Yüksek Hâkimler Kuruludur. Yüksek Seçim Kuruluna, yüksek bir yargı organı olduğu ve kararları da kesin nitelikte bulunduğu ve Danıştay’ca da böyle kabul edildiği halde, Anayasa'nın yargı bölümünde değil, görevinin konusu bakımından olan ilgisine göre yasama bölümünde (Madde 75),…” şeklinde ifade etmiştir230. Bu değerlendirmeden hareketle, Yüksek Seçim Kurulu üyelerinin hakimlik teminatıyla ve yargılama yetkisiyle donatılmış kimseler olması sebebiyle asıl düzenlenme yerlerinin Anayasa’nın yargı bölümü olduğunu “Yüksek Seçim Kurulu, altı üyesi Yargıtay, beş üyesi Danıştay Genel Kurullarınca kendi üyeleri arasından seçilmek yoluyla oluşur (Anayasa: Madde 75/3). Bu üyeler aslında Anayasa uyarınca bağımsız, hâkimlik teminatı ve yargılama yetkisiyle donatılmış kimselerdir; esas yerleri Anayasa'nın Yargı Bölümündedir. Öte yandan Yüksek Seçim Kuruluna seçimlerin yönetim ve denetimi yanında yine Anayasa ile (Madde 75/1) «seçim konularıyla ilgili bütün yolsuzlukları, şikâyet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama» yetkisi verilmiştir. Niteliği, görev ve yetkileri Anayasanın açık hükümleriyle böylesine belirlenen bir kuruluşun, Anayasa metnindeki yeri elbette ki yine Anayasa ile belirlenen niteliğini etkilemez” şeklinde açıklamıştır231.

Anayasa Mahkemesi’nin, Yüksek Seçim Kurulu’nun hukuki statüsünü belirleyen ve halen bu hükümlerin geçerli olduğu ikinci, güncel ve meşhur kararında, 1961 Anayasası döneminde 06.03.1973 tarihinde verdiği kararının aksine

230

AMKD., Sayı: 11, s. 172. 231

98 “mahkeme”232 kavramını dar yorumlamak233 suretiyle, Yüksek Seçim Kurulu’nun bir mahkeme olmadığına hükmetmiştir. Mahkeme bu kararını 18.02.1992 tarihinde, Tufanbeyli İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’nın234, 10.6.1983 tarihli, 2839 sayılı “Milletvekili Seçimi Kanunu”nun 3270235 ve 3757236 sayılı Yasalarla değişik 63. maddesinin Anayasa’nın 1, 2, 6, ve 67. maddelerine aykırı olduğu kanısına vararak somut norm denetimi yolunu işletmesi neticesinde, üyelerden Güven Dinçer, Servet Tüzün ve Yalçın Acargün'ün karşı oyları ve oy çokluğu ile karar vermiştir.

Anayasa Mahkemesi’nin 18.2.1992 tarihli kararının, 1961 Anayasası dönemindeki kararının tersi yönünde olmasının yanı sıra seçim mevzuatını ilgilendiren bir iptal istemi neticesinde verilmiş olması yönüyle de önceki kararından ayrılmaktadır. Şöyle ki, Anayasa Mahkemesi, 1961 Anayasası döneminde, Yüksek

232

Mahkeme kavramı, “Devletçe objektif hukuk kurallarına göre kaza tevzii görev ve yetkisi ile

vazifelendirilmiş olan mercilerdir”. (Başlar, s. 8).

233

Anayasa Mahkemesi’nin “mahkeme” kavramını dar yorumlamasını yazar şu şekilde ifade etmektedir: “Kurulduğu ilk yıllardan itibaren, mahkemeyi Fransızca “Cour”, İngilizce “Court”,

Almanca “Gericht”, İtalyanca, İspanyolca ve Portekizce’de ortak olan “Corte” olarak algılamıştır. Halbuki, bu yorum tarzı mahkeme kavramının dar yorumlanmasından ibarettir. Türk Anayasa Mahkemesi kendisini mahkeme olarak kabul etmemekle birlikte, Avrupa Anayasa Mahkemeleri kendilerini genelde “Cour-Court-Gericht… olarak tanımlamışlardır. Diğer bir deyişle, kendi kimliklerini, zayıf ve “court”tan daha genel olan, “tribunal” kavramı ile ortaya koymak yerine, ondan daha güçlü bir terimi seçerek “court” kavramı ile vurgulama yolunu seçmişlerdir.(Andora, İspanya, Polonya, Portekiz ve İsviçre). Buna karşın bazı ülkelerin Anayasa Mahkemeleri daha zayıf, genel ve özel bir mahkeme anlamına gelen “tribunal” terimini kullanmayı seçmişlerdir. Collins-Cobuild İngilizce-İngilizce sözlüğü “tribunal” sözcüğü şu

şekilde tanımlanmaktadır: “Özel amaçlarla kurulmuş özel mahkeme veya komite”, Concise Oxford Sözlüğü (9th. ed.) “tribunal”ı tanımlarken bir sorunu karara bağlamak için görevlendirilmiş bir kurul olarak tanımlamaktadır. Ancak maalesef Türkçe’de “tribunal” kavramını karşılayacak başka bir kavram olmadığı için, doktrin alternatif yokluğundan “mahkeme” tabirini kullanmaktadır.” (Başlar, ss. 9-10).

234

Anayasa Mahkemesine başvurmayı gerektiren olay Tufanbeyli ilçesi, Cumhuriyet Mahallesi 49 no'lu sandığın 18. sayfasında 874 sıra numarası ile kayıtlı bulunan Seçmen MK.'nın 20 Ekim 1991 tarihinde yapılan 19. Dönem Milletvekilliği genel seçimine katılmadığının ve yasal süresi içinde de herhangi bir mazeret bildirmediğinin anlaşılması üzerine 2839 sayılı Yasanın değişik 63. maddesi uyarınca elli bin lira para cezası ile cezalandırılmasının Tufanbeyli İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’nın yaptığı inceleme sonucunda 2839 sayılı Yasa'nın olaya uygulayacağı değişik 63. maddesinin Anayasa'nın 1., 2., 6., ve 67. maddelerine aykırı olduğu kanısına varması neticesinde kendiliğinden Anayasa Mahkemesine başvurmuştur.

235

Kanun metni için 28.3.1986 kabul tarihli “22. 4. 1983 Tarih ve 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunu, 26. 4. 1961 Tarih ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanun ile 10. 6. 1983 Tarih ve 2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanunlara Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun”, Resmi Gazete, 15 Nisan 1986-19079.

236

Kanun metni için 24 Ağustos 1991 kabul tarihli “2839 Sayılı Milletvekili Seçimi Kanununda Değişiklik Yapılması ve XIX Uncu Dönem Milletvekili Genel Seçiminde Uygulanacak Hükümler Hakkında Kanun”, Resmi Gazete, 26 Ağustos 1991-20972.

99 Seçim Kurulu’nun mahkeme statüsüne sahip olduğu yönündeki kanaatini, Sayıştay Kanunu’nun bazı hükümlerinin iptaline ilişkin kararında yaptığı değerlendirmelerin satır aralarında ifade etmiştir. 1982 Anayasası döneminde verdiği aksi yöndeki kararında ise mahkeme olmadığı yönündeki kanaate seçim mevzuatı kapsamında yer alan “Milletvekili Seçimi Kanunu”nun bir hükmünün Anayasaya aykırılık iddiasıyla iptalinin istenmesi karşısında vermiştir. Diğer bir ifadeyle, Mahkeme, Yüksek Seçim Kurulu’nun 1961 Anayasası dönemindeki mahkeme statüsüne ilişkin olarak vardığı sonuca, 1982 Anayasası döneminde seçimle ilgili bir mevzuat hükmünün iptali istemi için açılan somut norm denetimi sonucunda doğrudan doğruya varmıştır.

Anayasa Mahkemesi yaptığı incelemede öncelikle İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’nın yargıç tarafından yürütülmesinden hareketle ve 2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun değişik 63. maddesine göre para cezası verme yetkisi olup olmadığını tespitten önce İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı'nın "mahkeme" deyimi kapsamına girip girmediğinin saptanması gerektiğini ifade etmiştir. Mahkeme değerlendirmesinde şu noktaların altına çizmek suretiyle Yüksek Seçim Kurulu ve diğer seçim kurullarının mahkeme olmadığına hükmetmiştir: “Anayasa'nın Üçüncü Kısmının Üçüncü Bölümde yer alan 138-158. maddelerinde "Genel Hükümler" ve "Yüksek Mahkemeler" başlıkları altında yargı ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır. Bu maddelerde Yüksek Mahkemeler ile bunların başında bulundukları yargı düzenleri sayılmış ve ayrıca mahkemeler ile hakimlik ve savcılık mesleğinin temel kuralları belirlenmiştir.

Bir kuruluşun mahkeme sayılabilmesi için, karar organlarının hakimlerden teşekkül etmesi, yargılama tekniklerini uygulayarak ve genelde dava yolu ile uyuşmazlıktan ve anlaşmazlıkları çözümlemekle görevli olması ve Anayasa'da sayılan ve başında bir yüksek mahkemenin bulunduğu yargı düzenlerinden birinde yer alması gereklidir.

Anayasa'nın 79. maddesinde seçimlerin, yargı organlarının genel yönetim ve denetimi altında yapılması öngörülmüş ve seçimlerin başlamasından bitimine kadar seçimin düzen içinde yönetimi ve dürüstlüğü ile ilgili bütün işlemleri yapma ve yaptırma, seçim süresince ve seçimden sonra seçim konularıyla ilgili şikayet ve itirazları inceleme ve kesin karara bağlama ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Üyelerinin seçim tutanaklarını kabul etme görevi Yüksek Seçim Kuruluna verilmiştir.

100 Ayrıca Anayasa'ya göre Yüksek Seçim Kurulu'nun kararlarına karşı başka bir mercie başvurulamaz.

Başta Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere seçim kurulları Anayasa'nın yargı bölümünde yer almadıkları gibi yargı organlarının sahip olması gerekli olan ve yukarıda sayılan anayasal niteliklerin tümüne de sahip değildirler.

Anayasa ve seçimle ilgili yasalara göre, seçim kurulları genelde seçimin yönetim, denetim ve gözetimi ile görevli olan ve istisnai olarak da seçimle ilgili uyuşmazlıkları çözümleyen kuruluşlardır.

Seçimle ilgili uyuşmazlıkları kesin nitelikte olarak çözümlemiş olmaları, Yüksek Seçim Kurulu'nun tümünün yüksek yargıçlardan kurulu bulunması, il ve ilçe seçim kurulu başkanların yargıç olmaları bu kurulların mahkeme olarak nitelendirilmeleri için yeterli değildir. Aynı şekilde ilçe seçim kurulu başkanının bazı cezai yaptırımlar uygulamaya yetkili olması da, bu kurul başkanlığının mahkeme sayılmasını gerektirmez.

Seçim kurulları ve seçimlerle ilgili yasa hükümleri kendine özgü bir çözüm ve kurallar bütünüdür. Anayasa'nın 79. maddesinde dayanağını bulan seçim yasaları ile bu kurullara ve yargıçlara verilen görevler seçimin sınırlan içinde ve kendi bütünlüğü çerçevesinde değerlendirilmelidir”237.

Anayasa Mahkemesi, Tufanbeyli İlçe Seçim Kurulu Başkanlığı’nın başvurusunu, Kurul’un mahkeme deyimi içerisine girmediği, dolayısıyla, ileri sürdüğü Anayasa'ya aykırılık gerekçeleri üzerinde durmaya lüzum görmeksizin yukarıda ifade ettiği gerekçeler sebebiyle itirazın İlçe Seçim Kurulu’nun yetkisizliği yönünden reddine üç üyenin karşı oyu238 ile ve oy çokluğu ile karar vermiştir.

237

http://www.kararlaryeni.anayasa.gov.tr/Karar/Content/c909bb12-24b6-4ac7-8416 1d02a42042ef?excludeGerekce=False&wordsOnly=False (15.10.2013).

238

Güven Dinçer, Servet Tüzün ve Yalçın Acargün çoğunluk oyuna karşı değerlendirmelerinde;

“Anayasa'nın 152. maddesi ile 2949 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun'un 28. maddesine göre İtiraz yolu ile Anayasa Mahkemesine başvuru yetkisi yalnız "mahkeme"lere tanınmıştır.

Karar, "mahkeme" sözcüğünü dar anlamda yorumlamış ve mahkeme ismini taşımamasına rağmen olayda bütün nitelikleri ile "mahkeme" kavramına giren İl Seçim Kurulu Başkanlığı'nı mahkeme kabul etmeyerek başvurusunu yetkisizlik nedeniyle reddetmiştir.

1- Anayasa'nın değişik maddelerinde "mahkeme" kavramını ifade eden çeşitli sözcükler kullanılmaktadır.

101 Anayasa Mahkemesi kararında, Yüksek Seçim Kurulu’nun mahkeme olmadığına, diğer bir ifadeyle somut norm denetimi başvurusunda bulunamayacağına hükmederken, daha önce önüne gelen ve mahkeme statüsünün belirlenmesine ilişkin değişik kararlarında239 vardığı sonuçları kararına yansıtmıştır. Somut norm denetimi

Anayasa'nın 9, 15/3, 17/3, 33/2, 36 ve 37. maddelerinde "mahkeme", 19/3-4, 21, 26/3, 28/5, 6, 7, 33/6. maddelerinde hâkim, 19/5 maddesinde "yargı mercii" ve 79. maddesinde ise "yargı organı" terimleri benzer anlamlarda kullanılmıştır. Bu yüzden de kullanılan sözcüğe değil de içerdiği anlama bakarak "mahkeme" sözcüğünü değerlendirmek gerekir.

Mahkemeler, hâkimlik mesleğinde olan kamu görevlileri tarafından yargı gücünü ve yargılama tekniklerini kullanarak uyuşmazlıkları ve anlaşmazlıkları çözen kuruluşlardır. Uyuşmazlıklar ve anlaşmazlıklar mahkemelerde genel olarak taraf teşkiline dayanan "dava" biçiminde incelenir ve çözümlenirler, istisnai olarak da bazı uyuşmazlıklar, taraf teşkiline dayanmayan ve işleme yönelik "İtiraz" yolu şeklinde biçimlenirler.

Bu nedenlerle "yargı organı", "yargı mercii", "mahkeme", "hâkim" veya aynı anlamda kullanılan diğer bir sözcüğe bakılmaksızın bunların işlevleri üzerinde durarak sonuca varmak gerekir. Seçimlerin genel yönetimi ve denetimi, Anayasa'nın 79. maddesinde düzenlenmiştir. Madde, seçimlerin yargı organının yönetim ve denetimi altında yapılmasını öngörmüştür. Ayrıca seçimle ilgili İtiraz mercii de başta Yüksek Seçim Kurulu olmak üzere seçim kurullarıdır.

2839 sayılı Milletvekili Seçimi Kanunu'nun 3270 sayılı Kanunla değişik 63. maddesi, seçmen kütüğünde kaydı ve sandık listesinde oy kullanma yeterliği bulunduğu halde mazeretleri olmaksızın oy vermeye katılmayan seçmenlerin ilçe Seçim Kurulu Başkanı'nca cezalandırılacakları öngörülmüştür. Maddenin, ilçe Seçim Kurulu Başkanı'na bu şekilde bir görev vermesi Anayasa'nın 79. maddesine ve Anayasa'nın yargı ile ilgili hükümlerine uygundur. Burada ilçe Seçim Kurulu Başkanı, yargıç sıfatıyla bir tür ceza yargılaması yaparak ceza vermekte ve para cezasına hükmetmektedir.

2- Yüksek Seçim Kurulu ile seçimlerde görevli yargıçların seçimle ilgili uyuşmazlıkların çözümündeki görevleri yargısaldır.

Seçimle ilgili uyuşmazlıkların çözümünde görevli olan ve Yüksek Seçim Kurulu'nun başında olduğu yargı düzeni adli, idari ve askeri yargının yanında egemen bir yargı düzenidir. Yüksek Seçim Kurulu'nun ve il ve ilçe seçim kurulu başkanı yargıçların seçim yargısı ile görevli oldukları işlerde mahkeme sıfatı ile Anayasa Mahkemesi'ne İtiraz yoluyla başvurmaya yetkilidirler”.

239

1961 Anayasası döneminde, 3533 sayılı Kanuna göre 3533 sayılı kanun hükümlerine göre hakem sıfat ve yetkisini haiz İstanbul Yüksek Dereceli Hukuk Hâkimi’nin başvurusu. AMK., 28.2.1963 gün ve E.1963/46, K. 1963/43, Resmi Gazete: 6.4.1963-11375. ; Fethiye Sorgu Hâkimliği’nin, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 3006 sayılı Kanunla değişik 124. maddesinin ikinci fıkrasında yer alan ve sorgu hâkimliklerince verilecek bazı kararların mensup oldukları Asliye Mahkemesi reisi veya hâkiminin tasdikiyle tekemmül edeceğini gösteren hükmün Anayasa'nın 192. maddesi hükmüne aykırı olduğu kanısıyla yaptığı başvuru. AMK., 12.1.1965 gün ve E.1964/51, K. 1965/3, Resmi Gazete: 16.10.1965-12128. ; Vergiler Temyiz Komisyonu 6. Daire Başkanlığı’nın, 5237 sayılı Belediye Gelirleri Kanununun 21. maddesinin dördüncü fıkrasının Anayasamın 61. maddesine aykırılığı sebebiyle yaptığı başvuru. AMK., 27.6.1966 gün ve E.1966/16, K. 1967/28, Resmi Gazete: 2.1.1967-12493. ; Gülşehir İcra Tetkik Mercii’nin, Ziraat Odaları ve Ziraat Odaları Birliği hakkındaki 15 Mayıs 1957 günlü ve 6964 sayılı Kanunun 4. maddesinin 1 numaralı bendinde yer alan ziraat odalarının asıl üyelerine ilişkin hükmün, Anayasa'nın 10., 29., 46. ve 53. maddelerine aykırı bulunduğu kanısına varan İcra Tetkik Mercii’nin başvurusu. AMK., 10.5.1967 gün ve E.1967/15, K. 1967/15, Resmi Gazete: 4.11.1967-12742. ; Pülümür Asliye Ceza Hâkimi’nin, 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 3006 ve 3207 sayılı kanunlarla değiştirilen 124 maddesinde yer alan ve sorgu hâkimi

102 yolu işletilerek bir kanun hükmünün Anayasaya aykırılığı iddiasıyla Anayasa Mahkemesi’ne dava açabilmek, diğer bir ifadeyle mahkeme olarak nitelendirilebilmek için şu objektif kriterlere sahip olmak gerekmektedir. Başvuruyu yapacak karar organlarının hakim ya da hakimlerden oluşması gerekmektedir. Objektif kurallarla belirlenmiş bir yargılama usulü uygulanmalıdır. Söz konusu uyuşmazlığı nihai ve kesin biçimde çözecek bir mercii olmalıdır. Çözülmesi gerekli bir uyuşmazlığın varlığı gerekmektedir. Bu merciin üyelerinin hukuki statülerinin, atanmalarının ve özlük haklarının güvence altına alınması şarttır. Son olarak da, başında yüksek yargı merciinin bulunduğu bir yargı düzeni içerisinde yer almalıdır.

Anayasa Mahkemesi’nin, Yüksek Seçim Kurulu’nu bir mahkeme olarak