• Sonuç bulunamadı

2.2. Özel Mülk Arazi

2.2.2. Vakıflar Arazi

Osmanlı öncesi devletlerde olduğu gibi vakıf arazinin, Osmanlı Devlet sistemi içinde önemli bir yeri vardır. Devletin menfaati, geniĢ vakıf araziden sağladığı öĢürde

156

Yazarlar Grubu, E‟t-Tarihu‟l-Ġktisadî ve‟l-Ġctimaî li‟d-Devleti‟l-Osmaniye I, s. 185-186

157

değil, vakıf arazisinin on binlerce mütevelli, nazır, müderris, imam, hatip, memur, odacı, muhasip ve yoksul on binlerce kiĢinin gelirini karĢıladığında tecelli etmektedir. Devletin âlimler, din adamları ve talebelere ödediği maaĢlar vakıf arazisinden karĢılanıyordu. Bunlar büyük giderlerdir. Yeri geldiğinde örneklerle anlatılacaktır158

. Ayrıca vakıf araziden fakir ve yoksul kiĢilere hububat ve diğer maddeler gibi maddî destek sağlanırdı. Darayya köyünde fakirlere bedelsiz buğday veren ġehit Sultan Nurettin Mahmut Vakfı gibi. Bu vakıf, 1949 senesinde Hüsni Zaim döneminde fesh edilmiĢtir.

ġam‟da ve diğer vilayetlerde bulunan Osmanlı kadıları devletin resmî mezhebi olan Hanefîlik mezhebine göre karar verirlerdi. Bilineceği üzere Hanefî mezhebi, Türklerin 12. yüzyılda ġehit Nurettin zamanından beri bağlı oldukları bir mezheptir, yani Osmanlı Devleti‟nden de önce, Ebu Hanife‟ye körü körüne bağlı olmak demek değildi, aksine bu mezhebin ayrıntılarını gayet iyi anlayan büyük Osmanlı âlimlerinin var olmasından kaynaklanıyordu. Âlimler, padiĢah ve sultanlara bu mezhebin özellikle devletin önemli idarî iĢlerindeki iyiliklerini, bu bağlamda her ne pahasına olursa olsun evkaf konuları, her ne sebep ile olursa olsun vakıfların, Ġslamın en eski fıkhî mezheplerinden olan Hanefî ve Malikî mezheplerinde de olduğu gibi her türlü tuzak ve oyunlardan uzak kalması gerektiği görüĢünü savunurdu. Gerek istimlak gerekse kira konularında, vakıf arazisinin korunması gerektiği konusunda en sıkı mezheplerden sayılan Hanefîliğe göre, tarımsal evkaf arazi kira sözleĢmeleri üç yılı geçmemesi gerekirken, vakıf olmayan arazi kiralarında süre sınırlaması yoktu. Emlak kira sözleĢmelerinde ise bu süre her ne sebepten olursa olsun iki yılı geçmemeliydi. Bilahare tarafların rızası ile yeni bir sözleĢme düzenlenebilirdi159

.

Evkaf ve yetimlere ait arazinin kira sözleĢmesinde yeralan diğer Ģartlardan, kaba kuvvet yoluyla el koymaması için üstünlük taslayan kiĢilere kiralanmamasıdır. Ama bu Ģart çoğu zaman pek iĢlemezdi, ilerleyen sayfalarda göreceğimiz gibi, kadılar, müftüler ve din görevlileri vali veya askerlerin karĢısında zayıf kalıyorlardı. Onları Ġstanbul‟da bulunan padiĢaha Ģikâyet etmek de kolay değildi. Dolayısıyla adalet ve Ģeriata aykırı olduğu halde boyun eğmek zorunda kalıyorlardı. Bunun örneklerini ilerleyen sayfalarda göreceğiz.

158

Kamilya Ebu Cebel - Samar Behlevan, El-Merce fî-Havâdisi DimaĢka‟l-Yevmiyye fî‟l-Karneyni‟s- Sâmin AĢar, ġam Üniversitesi 2012, s. 351-390

159

Örnek olarak ġam‟ın ileri gelen askerlerden biri sayılan Abdulah oğlu Kivan, özendirerek, gözdağı vererek, çeĢitli hileler kullanarak Rabve ve Mazze‟de bugüne kadar adını taĢıyan ġam‟ın en güzide bahçelerini ele geçirmiĢti. Zamanındaki yazarlardan El Muhibbi, Rabve ve Mazzeh bahçelerini ele geçirecek kadar ileri gitti demektedir. Ona bu meselede, abartılı ikramda bulunduğu hileli yollar gösteren Bâb Mahkemesi kâtipleri ve sahte Ģahitler de yardım etmiĢti160

.

Osmanlı PadiĢahları istisnasız vakıfların kutsalığına büyük önem verirlerdi. Bu bağlamda ardı ardına fermanlar çıkarırlardı. Ancak sağda solda bulunan yetkililerin açgözlülüğü padiĢahın arzularından daha güçlüydü. Ayrıca Hanbelî ve ġafiîlerde kadıların varlığı, devletin de dört mezhebe göre karar verilmesine müsaade etmesi, bu çerçevede alınan kararların meĢruiyetini kabul etmesiyle, idareciler ve yardımcıları âlimlerle anlaĢarak, ġafiî veya Hanbelî mezhebe bağlı kadı kararıyla Hanefi kadının da onayı ile bir çok vakıf araziye el koyabilmiĢlerdi. Bu bağlamda da çeĢitli yöntemler izlenmiĢti. Bunlar;

a. Hanefi mezhebine ters düĢtüğü halde uzun süreli kiralama, b. Vakıfları borçlandırma,

c. Faydasız olduğu gerekçesiyle vakıfın satıĢa çıkarılmasıdır. Bu üç vakıf yönetim tarzına daha yakından örneklerle biraz açalım.

1. Uzun Süreli Kiralama Usulü: ġam Müftüsü ve Nakibü‟l-EĢraf Hamza el- Aclanî, Sidi Amud (Harika) bölgesinde Abide Hatun vakfında bulunan bir evi 100 seneliğine kiralar. SözleĢmeye göre, her 3 yılda bir defa sözleĢme yapılacak, her yıl için 20 kuruĢ alınacaktır. Ayrıca onarım için 5 guruĢ düĢülece ve kiracı, evi onarmak için de yaklaĢık 200 guruĢ harcıyacak. Dikkat edilirse onarım maliyeti kiranın 10 katıdır. BaĢka bir ifadeyle sözkonusu ev kiraya verilmeseydi vakıf için kiraya verilmesinden daha faydalı olacaktı161.

2. Vakıfları Borçlandırma Usulü: Sadiye el-Atkî ġam‟da Emevi Camii Vakıf

Mütevellisi ġeyh Mustafa el-Muradî‟den cami çevresinde vâkıfa ait bir evi 3 Ekim 1804 (27 Cemaziye‟l-Âhir) 1219) tarihinde yılda 10 guruĢa 21 yıllığına kiralar. Evin kiracıya olan 3.690 guruĢ borcu karĢılığında kiracı, vakıf hesabına istediği sayıda ev inĢa edebilecektir162. Bu ev borcunu ödemek için haliyle satılacaktı. Bu vakfın satıĢ

160

Muhammed El-Muhibbî, Hulasatu‟l-Asr fî-A„yâni‟l-Karni‟s-Sâlis AĢar III, Beyrut, s. 299

161

MVTĢ ġam ġer. Sic. No. 255, Bel. 338

162

iĢleminden, Kadı el-Muradî‟nin, Ģahitler ve kiracı birlikte Emevi Cami Vâkıfı‟na ait evi mülklerine geçirmek için bu yola baĢvurdukları tahmin edilmektedir.

Bir baĢka örnekte Fatma en-Nuri adlı bir kadın ġam‟da Cevze Camii vakfına ait araziyi mütevellisinden yıllık 4 guruĢ karĢılığında 18 yıllığına kiralar. SözleĢmeye göre kiracı kadın, arazi üzerinde istediğini inĢa edebilecek ve hayatı boyunca kendisine temlik edilecekti. Vakıf da buna itiraz edemeyecekti163. Böylece kiracı mülk sahibi oluyor, arsa üzerinde inĢaat durdukça da vakıf itirazda bulunamıyordu.

Görüldüğü gibi, vakıf ev, dükkân veya arsalar çok düĢük fiyatlarla kiralanmaktadır. Bir arazinin yıllık kirası 4 kuruĢ, bir evin yıllık kirası 10 kuruĢ gibi sembolik fiyatlarla kiralanıyor, kiracılara her türlü tasarruf hakkı tanınıyordu. Bu durum açıkça zaman içinde o vakıf mülkünün kiracılara temlik edilmesi demektir.

3. Hükmî SatıĢ Usulü: Azm-zâdelerden Vali Esat PaĢa, 1753 (1166) tarihinde

Ali Muradı Efendi aracılığı ile el-Aclanî‟den Tanama‟l-Hasanî vakfı ve Emevi Cami Vakıf Mütevellisi ġeyh Ġbrahim es- Saadi‟den her iki vakfa ait ne varsa satın alır. Vakıf açısından satılsa daha yararlı olacağı, tanık olan Ģahitler tarafından da teyid edilmesi üzerine Kadı Efendi, mevkuf olan Kaysariye‟yi 5500 guruĢ karĢılığında Esat Azm PaĢaya satılmasını kabul eder. Onarılan Kaysariye bugün ġam‟da Esad Azm PaĢa Hanı olarak bilinmektedir164.

Uzun belgenin özeti, bu satıĢ, ġam Valisi Memluk Emîrî Tanam tarafında inĢa edilen bir vakfın, vakıf mütevellisi, Hanbelî mezhebinden Kadı, el-Muradî Efendi ve ġam valisinin katkılarıyla gerçekleĢtirilmiĢ hükmî Ģeri„î ve kati„î bir satıĢ belgesidir.

Bu örneklerden de anlaĢılacağı gibi, ülkenin kalkınmasında, geliĢmesinde, öĢür, vergi ve harç temin eden evkaf, Haremi ġerif ve Emevi Camii için kurulan hayır vakfının hangi yollarla özel mülkiyete geçirildiği görülmektedir. Nihayet Osmanlı Devleti, 1826 yılında vakıfları buna benzer özelleĢtirmelerden korumak amacıyla Evkaf Nezaretini kurmuĢtur.

Mehmet Ali PaĢa‟nın oğlu Ġbrahim PaĢa, ġam‟a girdiği vakit paraya ihtiyacı vardı. Bunun için önce vakıflara el koydu, elde ettiği geliri projeleri ve askerî seferlerine harcamaya baĢladı165. Ayrıldıktan sonra devlet, Kudüs, Nablus ve Akka‟da bulunaan

Filistin vakıflarının tamamını merkezi Akka‟da bulunan tek bir merkeze bağladı. Bundan sonra vakıflar bu merkezden denetlenmeye baĢlandı. Daha sonra 1843 (1259)

163

MVTĢ ġam ġer. Sic. No. 255, Bel. 105

164

MVTĢ ġam ġer. Sic. No. 39, Bel. 148

165

tarihinde senesinde Kudüs Umum Evkaf Müdürlüğü adıyla Kudüs‟e taĢındı166. Devlet diğer arazilerde olduğu gibi Kudüs evkafına ait arazi gelirinden öĢür alıyordu. Ancak Sultan Selim, oğlu Sultan Süleyman, Harameyn-i ġerifeyn, Emevi Cami ve Mescid-i Aksa vakıfları vergiden muaftı.

1845 (1261) senesinde mahkemeler aracılığıyla vakıfarla ilgili olarak bir takım yeni tedbirler alındı. Ağustos sonları 1845‟te (Evâ‟il-i ġaban 1261) Kadı tarafından ġam ve bağlı kazalardaki mahkemelere aĢağıdaki tedbirleri bir mürasele ile bildirdi. Bu mürasele 4 bendden oluĢmaktaydı:

Birinci Bend: Bütün satıĢ ve kira iĢlemleri, daha önce de olduğu gibi el-Bâb Mahkemesinin gözteminde yapılacak,

Ġkinci Bend: Diğer bütün mübayalar ise el-Bâb Mahkemesine Evkaf Nazırı tarafından mühürlenerek sevk edilecek,

Üçüncü Bend: Vakıflarla ilgili iĢlemler özel bir deftere kaydedilerek Vakıf Nazırlığı tarafından hazırlanan defter kayıtlarıyla karĢılaĢtırılmak üzere Bâb Mahkemesine gönderilecek, Nazırlar tarafından mühürlenip mühürlenmedikleri kontrol edilecek,

Dördüncü Bend: Resmi iĢlemler tamamlanınca, gerekli vergiler tahsil edilecek, iĢlemlere ait zabıt tutulacak ve sahibinden teslim almak üzere belli bir günde gelmesi istenecektir. ĠĢlem sahibi geldiğinde belgeler kendisine teslim edilecek ve Vakıf Nazırından mühürletmesi talep edilecektir. ĠĢlemlere Hanbelî veya ġafiî mezhebinde bir Kadı bakıyorsa, belgeleri önce Kadı imzalayacak, sonra sahibi ile birlikte Vakıf Nazırına gönderilecekti167. Alınan bütün tedbirlerin amacı, vakıflara ait mülklerin özel

mülkiyete geçirilmesinin önlenmesi, gelirlerinin gerçek anlamda tahsil edilmesi ve vakıfların aslî amaçlarına hizmet etmelerinin sağlanmasıydı.