• Sonuç bulunamadı

2.3. Ġltizam ve Malikâne

2.3.2. Ġltizam ve Malikâne Sistemi

Lüzûm kökünden türeyen Ġltizam, sözlükte “gerekli sayma, üzerine alma, bir tarafı tutma” gibi anlamlara gelir. Terim olarak “özel bir Ģahsın devlete ait herhangi bir vergi gelirini toplamayı belirli bir yyıl bedel karĢılığında üzerine alması” demektir. Bu iĢi yapan kiĢiye Mültezim denir. Ġltizamla eĢ anlamlı olarak deruhte, tevcih, füruht, ihâle ve taahhüd tabirleri de kullanılmıĢtır177. Osmanlı Devleti gelirlerinin (vergilerin) bir bölümünün belli bir bedel karĢılığında devlet tarafından kiĢilere devredilerek toplanması

174

Mustafa Öztürk, Osmanlı Ġktisat Tarihi Ders Notları, Elazığ 2011

175

Muhammed Adnan el-Bahit, Defteri Mufassali Liva‟i‟l-Kuds, Amman 2005, s. 16

176

Muhammed Adnan El-Bakhit, Liva Ajlun Defteri, Amman 1989, s. 35

yöntemidir. Ġdeal yöntem olmamıĢtır. Ancak, yüksek performans ve güvenilir nezih bir idari organın bulunmaması devleti, bu yöntemi cibayet yöntemine tercih etmeye sevketmiĢtir. Mültezimlerin gerek kendilerine gerekse Müslümanlara uyguladıkları cibayet yöntemi nedeniyle gayri müslümler ilitizam sisteminden memnun olmadıklarını her fırsatta ifade edererdi. Konsoloslar da bu sistemin iptalinden yanaydı. Ne gariptir ki daha iyisi bulunmadan Gülhane Hattı-ġerifi ile de bu yöntem fiilen iptal edilmiĢti. Devlet bunun üzerine emanet sistemine geçti. Bu sisteme göre vergi tahsildarları ücretlerini köylüler yerine devletten alırdı. Bu sistem de pek uzun sürmedi. Yeterince yetenekli memur bulunmayınca devlet gelirleri azalmaya baĢladı. Bunun üzerine devlet tekrar iltizam sistemine döndü. Ġltizam yönteminde vergi daha çok ürün olarak toplanırdı, nitekim Osmanlılarda da aĢar, iltizam yöntemiyle toplanırdı. Devlet aĢar vergisini tam beĢ yıl süreyle zenginler vasıtasıyla tahsil ettirilirdi. Ġltizam son üç yılın irat ortalamasına yüzde on ekleyerek tespit edilirdi 178

. Bu sistem fazla sürmedi, devlet 1270h/1854m senesinde emanet sistemine, iki yıl sonra da Hatt-ı Hümayün ile memur ve yerel yönetim azaları uzaklaĢtırılarak tekrar iltizam sistemi uygulamasına geçildi179

. ġam köylerinde aĢar vergisi mültezimlerine AĢĢar, yardımcısına RaĢĢam (malı taĢıyan) tarlada malı koruyana da Kolcu denirdi.

2.3.2.2. Malikâne Sistemi

Anadolu‟nun bazı bölgelerinde kaynağını Selçuklu döneminden almıĢ olduğu kabul edilen belirli bir vergilendirme sistemini tanımlar. Osmanlı belgelerinde “iki baĢlı” yahut “iki baĢtan” ve “tasarruf” olarak anılan mâlikâne-divanî sistemi içinde yer alan malî birimlerde vergi gelirleri iki farklı bölüme ayrılır. Bir bölümü mâlikâne hissesi adıyla özel Ģahıs veya vakıflara, diğer bölümü divanî hissesi olarak devlete aittir180

. Bu mâlikâne tarzı incelediğimiz dönemde kastedilen mâlikâne tarzı değildir. Osmanlı maliyesinde vergi iltizam sisteminin 1695 yılından Tanzimat‟ta kadar uygulanan özel bir türüdür. Mâlikâne sisteminde “mukataa” adı verilen vergi kalemleri iltizamda olduğu gibi müzayede ile ihale edilirdi. Ancak ikisi arasında bir fark vardı. Normal iltizamda müzayede, tahvil denilen bir-üç yıl arasında değiĢen bir dönem için hazineye ödenecek yıllık vergi (mal) miktarı üzerinde cereyan ederdi. Mâlikâne sisteminde ise bu

178

Abdulaziz Avad, El-Ġdaretu Osmaniye fî- Suriye, s. 184

179

Abdulaziz Avad, El-Ġdaretu Osmaniye fî- Suriye, s. 195

180

Mehmet Genç, “Mâlikâne-Divanî” maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi 27, Ġstanbul 2003 s. 516

yıllık vergi miktarı hazine tarafından belirlenmiĢti ve rekabetle arttırılması söz konusu değildi. Burada müzayede, yıllık vergi miktarı sabitlenmiĢ bulunan mukataanın bir tahvil için değil kaydı hayat Ģartıyla vergilendirme hakkını elde etmenin bedeli olarak ödenmesi gereken ve “muaccele” adı verilen peĢin meblağ üzerinde yapılırdı. Müzayedede en yüksek muacceleyi ödeyen mâlikâne sahibi olarak berat alırdı181

. Malikâne sistemi iltizam sisteminin değiĢtirilmiĢ kopyası, toprak gelirlerini hayat boyu iltizam sahiplerine verilmesi, serbest sistemini andırır, baĢka bir anlamda Osmanlı Devleti‟nde yaygın olan vazifeye hayat boyu tayin benzetmesidir. Her iki sistem de sahibine padiĢahın ikramı olarak hibe Ģeklinde değerlendirilir. Böylece sahibine hayat boyu gelir garantilenmiĢ oluyor. Nimete zeval ve azil kaygısı ortadan kalkıyor. Dolayısıyla, bu sistem iltizam sisteminin alternatifi sayılamaz. Çünkü devlete iltizam sisteminin sağladığı yüksek geliri temin edemiyordu. Mültezimler devletten ziyade kendilerini düĢünüyorlardı. Osmanlı Devleti‟nde Mâlikâne sistemine dönüĢün esaslarını tespit eden ferman, 24 Cemaziye‟l-Âhir 1106 tarihli meĢhur mahzardır182

. Bu fermanda özetle; mîrî mukataaların iki yılda bir defa iltizama verilmesinin sonucu olarak, gelecekte garantisi olmadığı için kimsenin rağbet etmediği, mukataa köylerin boĢaldığı, ekilip biçilemediği, dolayısıyla halkın periĢan ve parakende ve yevmiyeye muhtaç olduğu, bunun sonucu olarak mîrî gelirlerin düĢtüğü belirtilerek, bunu bir nizama bağlamak gereği ifade edilmiĢtir. Onun için Mısır‟da uygulana Halvan Köyler olarak adlandırılan köyler örnek alınmıĢ, mukataacının kaydı hayat ile bir mukataayı alması, onun mukataasının hayatı boyunca kimseye verilmeyeceğinden emin olmasının verimi arttıracağı, köylerin Ģen ve abâdân olmasına, mîrî gelirlerin yükseleceğine ve halkın da refaha kavuĢacağına sebep olacağı beyan edilmiĢtir. Mukataacını ölmesi durumunda mukataanın baĢkasına tevcih edilmesi yeni bir gelir kaynağı olarak düĢünülmüĢtür. Mahlûl mukataaların ve köylerin müzayede ile isteyenlere hayatı boyunca peĢin para ile satılması için gerekli duyuruları yapılması, mahallî idarecilerin mahlul mukataaları gizlememeleri, isteyenlere mâlikâne usulü üzere ellerine temessük ve hüccetlerinin verilmesi, toplanan bedellerini de hazineye göndermeleri hususunda emir talep edilmiĢtir. Bu doğrultuda emir verildiği açıktır. Mâlikâne sahibi, hayatta oldukça köyünü satmak isterse, mahkeme kanalıyla kendi rızasyla ferağat edebilirdi.

181

Mehmet Genç, “Mâlikâne” maddesi, Türkiye Diyanet Vakfı Ġslam Ansiklopedisi 27, Ġstanbul 2003

182

Zikredilen mahzarın altında Arapça ifadelerle bu nizamın uygun ve faydalı, halkın refahına ve ülkenin imarına sebep olacağı, ġeyhülislam Mehmed Sadık, Rumeli Kazaskeri Mehmed, Anadolu Kazaskeri Mehmed Fenarî, Nakibü‟l-EĢraf es-Seyyid Mehmed Fenarî, Rikâb-ı Âli Kaymakamı Vezir Ahmed ve Tevkiî Vezir Mehmed‟in isimleri bulunmaktadır. Mahzarın en baĢında “Suret-i Hatt-ı Hümâyun-ı ġevket- makrûn- Arz mûcebince makbûl-i hümâyunum olmuĢdur. Ġzin virdim” ifadeleriyle Hatt- ı Hümâyûn verilmiĢtir. Daha sonra yapılan düzenlemelerle bir adım daha ileri gidilerek, mâlikâne babadan oğla geçecek Ģekilde yeni bir düzene kavuĢturulmuĢ ve böylece ilk özelleĢtirme baĢlamıĢ oldu.

Malikâne genelde tam bir köyü veya belli bir kiratı183

kapsardı. Çoğu kez tek bir köyde malikâne sahibi, vakıf nazırı, zeamet ve tımar sahibini bir arada görmek mümkündü. Bu sistem 1662 (1072) senesinde ġam‟da uygulandı. Ġlk malikâne 1692 (1103) senesinde ġam‟a yakın olan Gezlaniye Köyü ġeyh Muhammed Muradî en- NakıĢbendî‟ye verilmiĢtir. Buna göre köyden gelen gelir malikâne sahibi ile devlet arasında hayat boyu yarı yarıya bölüĢülürdü. O dönemde ġam‟ın en verimli ve zengin toprakları Gezlaniye köyünde bulunuyordu. Torunu yazar Muhammed Halil el-Muradî, Sultan Mustafa Han‟ın, her yıl mîrî hazineye ödenecek bir miktar para karĢılığında ġam‟ın köylerinde tımara verdiğini yazmıĢtı.

Ayrıca söz konusu tımarlara 1793 (1207) senesinde malikâne denilmeye baĢlandı. Adı geçen yazara göre bu sistem, ilk kez dedesi tarafından telkin edilmesiyle uygulanmaya konulmuĢtur184. BaĢka bir belgeye göre de Gezlaniye köyü, 1691 (1103)

senesinde ġeyh Muhammed Murat el-Muradî‟ye tevcih edilmiĢ ve ölümüne kadar onda kalmıĢtı185

.

1692 (1104) senesinde malikânenin hayat boyunca sahibine temlik edildiğini öngören bir ferman çıkarıldı. Fermana göre malikâne sahibi, devletin muvafakatı kaydıyla malikâneyi dilediğine satar, dilediğine devredebilirdi. Ölümü halinde iltizam

183

Kirat, itibarî bir ölçü birimi olup 24 hissedir. 24 parçanın her birine 1 kirat denir. Daha çok hisseli mülklerde kullanılır. Kirat aynı zamanda altın, gümüĢ gibi kıymetli madenleri ölçmede kullanılan bir birimdir. Bir dirhem, olgun, çürük olmaya 16 buğday ağırlığındadır. Bi kırat da ¼ dirhem yanı 4 buğdaydır. Bir kıratın ¼‟ü denk, onun ¼‟ü fitildir. Fitilin ¼‟ü de zırnıktır. Buna göre bir kirat, dirhemin ¼‟ü olduğuna göre, 3,207:4=0,801 gramdır.

184

Muhammed Halil el-Muradî, Sekaka‟d-Durer fî-Ayani‟l-Karni‟s-Sâni AĢar, 4 cilt, (Tahkik Ekrem Hasan el Ulabî), Beyrut 2001, c. 4, s. 153

185

sahibine ne uygulanıyorsa aynen uygulanacaktır. Malikâne için yapılacak açık arttırmada, çocukları ve mirasçılarına öncelik tanınırdı186

.

Bazı araĢtırmacılara göre Osmanlı Devleti, geçici iltizam yerine hayat boyu iltizam anlamına gelen malikâne sistemini benimsemiĢtir. Böylece Biladü‟Ģ-ġam‟da tarım sektörünün çökmesinin önleneceğini, devlete ait toprakları özel mülkiyet Ģeklinde kullanıllarak ordu mensuplarını memnun etmek istemiĢti187. Ama öyle olmadı, 19. yüz

yılın ilk yarısında malikâne sistemi iltizam sistemi yerine geçmedi. ġam Vilayeti‟nde daha çok iltizam sistemi yaygındı. Sultan tarafından malikânelerin tevcihi oldukça sınırlı kalmıĢtı. Sultan bazı âlimleri ve mutasavvıflara iltizam vermeye devam etti. Ġltizam sistemi yerine geçen kapsamlı bir sistem aĢamasına hiç bir zaman geçilemedi. Örneğin Cudeyde köyünde malikâne sahibi Ali Ağa, köyün sadece sümnüne, yani 1/8‟ine sahipti, bu da üç kirata denk geliyordu, gerisi toprakları fiilen iĢleyenlerindi, karĢılığında yılda 105 guruĢ alıyordu188. Burada asıl mâlikâne sahibinin gelirlerin çok az

bir kısmını tasarruf ettiği görülmektedir. Gerçekte gerisini mâlikâneyi iĢleten ortaklar veya kiracılar alıyorlardı. Malikâne sahibi bazı hallarde köyün zeametini de tasarruf ederdi. Belgelerden birinde: Meselâ; Alaybeyi Nizami Muhammed Ağa, Cisrin yakınlarında Efteris köyünün malikânesi ve zeametinin üçte birine sahipti189

.

Mâlikâneler, müĢterek olarak da tasarruf edilebiliyordu. 1 Ocak 1810 (25 Zilkade 1224) tarihli bir arzuhalden190, ġam hazinesi kalemlerinden olan Zeytin Çekirdeği ĠĢtiracılığı Mukataasının yarısının devlet adamlarından Osman Efendi‟nin, diğer yarısının da eski Sadrazam Kethüdası müteveffa RaĢid Efendi‟nin müĢtereken mâlikâneleri olduğu anlaĢılmaktadır. 1807 yılından beri yıllığı 10.000‟er bir kuruĢtan olmak üzere toplam 30.000 kuruĢ borcu bulunduğu hususunda bir emir gönderildiği, bölgede bulunan ġıkk-ı Evvel Deftardarı Mehmed Ağa‟ya arz edildiği, mukataanın gelirlerinin az olmasından dolayı kimsenin rağbet etmediği ifade edilmiĢ ve mübaĢire teslim edilmiĢtir. Mukataa, imzası okunamayan arzuhal sahibine verilmiĢ, o da Ģimdiye kadar gelen emirler gereğinci mukataa gelirlerinden pek çok devlet görevlisine ödeme yapmıĢtı.

186

Jep ve Pon, Ġslam Toplumu ve Arab II, s. 88

187

Dr. Naser Eddin Al Seeduni, Nazre fi Arazi El-Miri fi Biladü‟Ģ-ġam, Uluslararası Biladü‟Ģ-ġam Tarihi Kongresi , ġam 1978, s. 381

188

MVTĢ ġam ġer. Sic. No. 32. Bel. 510

189

MVTĢ ġam ġer. Sic. No. 56, Bel.472

190

Malikâne sahibi, malikânesini ġûra Meclisi‟nin onayını alarak bir baĢkasına da devredebiliyordu. Ali KarapaĢa‟ya göre Muhammed er-Rumî, arkasına malikânenin 25 Haziran 1844 (12 Cemaziye‟l-Evvel 1260) senesinde ibra edildiği Ģerhini tanıyan Ģer„î ilmuhaber ile Busra‟da bulunan malikânenin yarısını devretmiĢtir. Malikâne sahibi ġûra Meclisi‟nden feragat iĢleminin tahrir ve duyurulmasını, devir iĢleminin kendi rızası ve iradesiyle yapıldığının da açıklanmasını istemiĢtir. Böylece Türkçe ifade ile bir zabıt tahrir edilmiĢ ve meclis tutanaklarına Ekim 1844 tarihinde geçirilmiĢtir. Malikâneler, evkaf, has ve tımar iltizam sözleĢmelerinden açık bir ifadeyle müstesna edilmiĢtir. SözleĢme sonunda iltizam tamamlanmıĢtır. Buna malikâneler veya vakıf arazi ve has mülkiyetler dâhil değildi191

.