• Sonuç bulunamadı

3.1. Örfî Vergiler veya Tekâlif-i Örfîye

3.1.11. Gümrükler

Gümrük, içerde ve dıĢarda ithal ve ihraç edilen mallara uygulanan bir vergidir. Emlak vergisi uygulamasında Lübnan‟dan 3.500 kese alınması kararlaĢtırılmıĢtı. Bu arada gümrük vergisi, ipek ve dut ağacı vergisiyle ilgili çok sayıda kanun ve ferman yayınlanmıĢtı. Lübnan‟da ileri gelenlerinin kıĢkırtmasıyla muhtelif cemaatlere bağlı gruplar Sultan Abdülmecit nezdinde 22 Mayıs 1842 tarihinde yazdıkları bir ariza ile istirhamda bulunarak, bizi aĢağılayacak kadar vergiler uygulandı, bunların en ağırı da memleket ve sınır bölgelerinde bulunan halka ağır bir yük teĢkil eden gümrük vergisi olduğunu ifade etmiĢlerdir. Lübnan ileri gelenleri devamla Ģunları dile getirmiĢlerdir: Dut ve zeytin tarımı bizim tek geçim kaynağımızdır, oldukça da ucuza satılmasına rağmen; ipek için %12, ayrıca %10 vergi ödemekteyiz. Böylece 120 kuruĢa satılan ipeğin okkasına 16 kuruĢ, ipeğin her okkasına da 40 kuruĢ, ipekböceği yetiĢtirme bedeli karĢılığında da 36 kuruĢ ödemekteyiz. Bu, arazide yetiĢtirilen ürünün üçte birini oluĢturmaktadır. 13 kuruĢ ve 23 para düĢüldükten sonra elimizde ipeğin okka değeri olan 120 kuruĢ kalmaktadır. Beyrut hükümeti, aĢar ve cizye yerine aramızda eĢit olarak

267

Abdulaziz Avad, El-Ġdaretü'l-Osmaniye fi Suriye, s. 170

268

bölüĢülen bir de hazine vergisi getirdi. Memleketimiz dağlıktır, tarıma elveriĢli olmadığı için de aĢar vergisi uygulanmamıĢtır. Biz yalnızca mîrî vergisini ödüyoruz.

Cizye "baĢ vergisi" vergisi, Osmanlı Devleti‟nde bulunan Hıristiyanlara koruma amacıyla uygulanmıĢtır. Biz ise Cebel-i Lübnan‟da devletten bizi korumasını istemedik. Dolayısıyla önceki padiĢahlar bize cizye uygulamıĢlardı. Tahrir defterlerinde de bundan emin olabilirsiniz. Bâb-ı Âli‟den bize Ģefkatle davranmasını istirham ediyoruz. Hayatî ihtiyacımızı karĢılamak üzere ġam‟dan getirdiğimiz yağ, ipek ve hububat gibi ürünlerin ithal ve ihraç vergisinden muaf edilmemizi, biz padiĢaha ödediğimiz mîrî vergisi dıĢındaki vergiler bizim için ağır bir yük teĢkil etmekte olduğundan kaldırılmasını talep ediyoruz. Konsoloslar, beĢ yıl süreyle mîrî dıĢında bütün vergilerden muaf edileceğimizi teyit ettiler. Uğradığımız zararların karĢılanması için tazminat olarak verilmesi vaat edilen 40.000 Mecidiyeyi de kaybettik269.

Ġmzalar: Mukataa sahipleri Dürziler

Mukataa sahipleri Hıristiyanlar ve Cebel Ahalisinin ileri gelenleri.

Bu maruzatı iyi okumak gerekiyor, imzalar Dürziler ve Hıristiyanlara ait, tek dilden padiĢahı alttan altta tehdit edercesine istirham formülü ile yazıldığını anlamak gerekir. Hıristiyanlar cizyeyi ödemek istemiyor, Dürziler ise önceden de ödemiyordu. Öne sürdükleri bahane iĢledikleri suçtan daha çirkin, kendi kendilerini koruyabilecek güçte olduklarından PadiĢahın himayesine ihtiyaçları olmadıklarını açıkça belirtirken padiĢahın saltanatına da gerek olmadığını ifade etmek istemiĢlerdir. Kendilerine bağımsız bir devlet kurmayı kararlaĢtıran Ermeniler de bu görüĢe katılmıĢlardı. Ayrıca, kendilerine zamanla tüm örfî vergileri kaldırmayı vaat eden konsolosluklarla temas halinde olduklarını bile gizlemeye gerek görmemiĢlerdi.

Ġpeğin okkasından 13 kuruĢ ve 23 para kaldığını belirtmiĢ olmaları gerçekten oldukça gariptir. Ġpek için uygulanan yüksek vergiler, Ġbrahim PaĢa döneminde Lübnanlıları dut ağaçlarının bir kısmını sökmeye itmiĢtir. Bu belge, dut ağacının dikildiği andan alıcıların eline geçtiği ana kadar ipekle ilgili örfî vergilerinin bazı yönlerine açıklık getirmiĢtir. Söz konusu belgeden de anlaĢılacağı üzere dut ekicileri ve ipek böceği yetiĢtiricilere yüksek vergiler uygulanıyordu.

ġam Kadısı ve Gümrük Müdürüne gönderilen kararnamede, dıĢardan ithal edilen mallara uygulanacak gümrük tarifesi uluslararası anlaĢmalara göre %3‟ü geçmemesi ve bu vergiler, menĢe ülkede verilen faturaya göre hesaplanacağı bildirilmiĢtir. Vergi oranı,

269

Ģüpheli hallerde yükseltilirdi. Sultan II. Mahmud, Gümrük vergi listelerinin her yedi yılda bir gözden geçirilmesini emretmiĢti. 1827 senesinden itibaren uygulanacağı da belirtilmiĢti270

.

Belgelerden anlaĢılacağı üzere belirli bir malın gümrük vergisi ancak bir kez alınır ve bu vergi, malın geçtiği ülkelerde değil satılacağı ülkede tahsil edilmelidir. Mesela, 1845 yılında Antakya‟dan ġam‟a sahtiyan götüren bir tüccar, Hama'da gümrükçüler tarafından yolu kesilerek kendisinden gümrük vergisi aldıklarını, karĢılığında makbuz verdiklerini, mal ġam‟a gelince ġam gümrükçüsü, Hama gümrükçülerinin aldıkları vergiyi tanımadığını ifade ederek yeniden vergi talebinde bulunmuĢtur. Mesele, ġûra Meclisi'ne intikal etti ve meseleyi görüĢen ġam Meclisi, itirazı kabul ederek, transit geçen mallardan gümrük vergisinin alınmamasını kararlaĢtırmıĢtır271

.

ġam hazinesine örfî vergilerden önemli bir gelir kaynağı teĢkil eden diğer önemli maddelerden biri de tütündür. ġam, tütün ve kahve ile ilk kez hicri onuncu çağda miladi on altıncı yüzyılda tanıĢmıĢtı. O dönemde bunlar helal mi günah mı insanlar arasında görüĢ ayrılığı yaĢanmıĢtı. Helal olduğu anlaĢılınca ġam onlarca kahveden geçilmez oldu. Bazılarında kahve diye içki servisinin yapıldığını söylemiĢtik.

Tütün Mukataa Zabıtası, tütün ve kahvehane vergisinin toplanmasından sorumluydu. Tütün tüccarları, Bazuriye ÇarĢısı‟na yakın olan Tütün Hanı ve Silah Pazarında uygulanan tütün vergisini ödemekten kaçınırlardı. Bu yöndeki iddialar yargıya kadar giderdi. Hâkim de Ġslam ġeriat kurallarına göre karar verirdi.

Tütünle ilgili belgelere göre, Mehmet oğlu Osman Ağa ġam Mukataa Zabıtası, ġam‟a tütün getirenlerden Bereket oğlu Ahmed‟i Ģikâyet ederek; her tütün çekisi için kendisine altı kuruĢ ödediğini, vergisini ödememek için de tütün yükünün tamamını hana taĢımadığını, 150 çekiye kadar varan miktarı evinde sakladığını, 900 kuruĢluk vergisini böylece ödemekten kaçındığını belirtmiĢ, davalı ise suçu reddetmiĢti. Mukataa zabıtası Ģahit ve delil gösteremeyince Kadı davayı reddettiğini ve davalıya bundan böyle hiç bir surette dokunulmamasını emrettiğini bildirmiĢti272. Davada dikkati çeken nokta,

Kadı gerçeği bilmek için davalıya ait evinin aranmasını emretmemiĢtir. Çünkü o dönemde evlerin dokunulmazlığı vardı.

270

MTVĢ Evâmîr-i Sultaniye No. 2, Bel. 226

271

MTVĢ Evâmîr-i Sultaniye 5, Bel. 473

272

BaĢka bir davada ġam mukataa zabıtası Ģikâyet ettiği Süleyman Ali‟ye, yirmi yük tütün getirdiğini, her yükün vergisi 50 kuruĢ olup kendisinden 1000 kuruĢ ödemesini istediğini, ancak Ģikâyet edilen kiĢiyi ödemekten imtina etmekle suçlamıĢtır. Kadı, iddianın doğruluğunu teyit etmek üzere davacıdan Ģahit ve delil istemiĢtir. ġahitler davanın doğru olduğunu ve tütünü gözleriyle gördüklerini beyan etmeleri üzerine, Kadı, davalıyı ödemeye mecbur etmiĢtir273

.

Belgelerde ve evamir-i sultaniye de belirtildiği üzere tütün, ala, evsat ve edna (yüksek, orta, taban) olarak üç çeĢit idi. Tütünün vergisi de kalitesine göre okkası 60, 40 ve 20 arasında değiĢirdi. Yukarıdaki hususlardan anlaĢılacağı üzere tütün ticareti o dönemde de oldukça geçer akçeydi, öyle ki ġam‟da tütün için özel bir han bile kurulmuĢtur.