• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1 : ULUSAL REKABET GÜCÜNE ĐLĐŞKĐN YAKLAŞIMLAR,

1.2. Modern Yaklaşımlar, Teoriler ve Modellerde Ulusal Rekabet Gücü

1.2.5. Cho’nun Ulusal Rekabet Gücü Yaklaşımı

Ulusal rekabet gücünü açıklamaya çalışan teorilerden bir diğeri de Güney Koreli

Đktisatçı Dong-Sung Cho tarafından geliştirilmiştir. Cho bu modeli Dokuz Faktör modeli olarak adlandırmıştır.

Bu model ulusal rekabet gücünü üç yönden harekete geçirmektedir ki bunların başında fiziksel faktörler gelmektedir. Fiziksel faktörlerin içerisine iş çevresi, ilgili ve destek endüstriler, iç taleple doğal kaynaklar dahil edilmiştir. Đkinci önemli faktör insan faktörü olarak yerini almaktadır. Đnsan faktörü içerisinde ise; çalışanlar politika üretenler yani politikacılar, riskin varlığına rağmen yatırım yapan girişimci kitle ve işadamları yer almaktadır. Ulusal rekabet gücünü etkileyen üçüncü faktör ise dış etmenler olarak karşımıza çıkmaktadır (Dong-Sung, 1998,13).

Cho tarafından geliştirilen model, elmas modeline büyük benzerlik göstermektedir ve Cho (1998) bunu elmas modelinde olan dört faktörün karşılıklı etkileşimi ile ülkelerin rekabet üstünlüğü kazanması, gelişmiş ülkeler için anlamlı olduğu halde gelişmekte olan ve gelişmemiş ülkeler için yeni faktörlerin göz önüne alınması gerektiğini vurguluyor. Bundan dolayı o, Porter’i eleştirmiş ve elmas modelinin sadece rekabet üstünlüğü elde etmiş ülkelerin bu üstünlüğü nasıl elde etiklerini açıklamaktadır amma rekabette zayıf ülkelerin rekabetçi üstünlüğü nasıl kazanacağını açıklamıyor. Buradan yola çıkarak Cho elmasın dört içsel ve iki dışsal değişkenine yeni değişkenler ilave ederek dokuz faktör modeliyle ulusal rekabet gücünü açıklamaya çalışmıştır. Đnsan ve verimliliğe önem veren bu model şekil 6’da gösterilmektedir.

Şekil 7: Dokuz Faktör Modeli

Cho’nun modelinde bulunan dört unsur Porter’in modelindeki dört unsurla örtüşmektedir ki bunlar, doğal kaynaklar, ilgili ve destek endüstri, talep koşulları ve

şans veya değişen koşullar olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat bu modelde insan faktörü bir alt faktör olmaktan çıkıp bir önemli faktör konumuna gelmiş ve modele yerleşmiştir. Bununla birlikte devlet faktörünün önemi kesinlikle gözardı edilmemiş ve

ULUSAL REKABET GUCU Doğal Kaynaklar Politikacı ve Bürokratlar Girişimciler Đlgili ve Destekleyici Endüstriler Değişen Koşullar Yönetici ve Mühendisler Talep Koşulları Çalışanlar Evrensel Koşullar

bürokratlar ve politikacılarda bu modelde kullanılmışlardır. Girişimciler ve politikacılarda sisteme farklı bir faktör olarak yerleşmiştir. Bu dokuz faktörün hepsi ulusal rekabet gücünün belirlenmesinde farklı rol ve görevlere sahip bulunmaktadır.

1.2.6. Diğer Modern Yaklaşımlar, Teoriler ve Modellerde Ulusal Rekabet Gücü Ulusal rekabet gücü yaklaşımlarının içinde yer alan diğer bir yaklaşımda Ortodoks

yaklaşımıdır. Bu yaklaşım ulusal rekabet gücünü analiz ederken, ulusal ekonomilerin

yurtiçi özelliklerinin, ulusal endüstrilerin performansı ve uluslararası rekabetçi denge üzerindeki etkilerini incelemektedir (Đşgüden ve Köne, 2002; Güneş, 2006). Ortodoks yaklaşım bir yöntem kullanarak iki endeksi, ihracat yapısına dayalı çeşitlilik ve yoğunlaşma endekslerini ulusal rekabet gücü göstergeleri olarak incelemektedir (Fitzgerald, 1991). Çeşitlilik endeksi, ulusal ihracatın çeşitliliğinin ve söz konusu çeşitliliğin dünya ihracat kalıbına yakınlığının rekabet gücü kazanımı için önemli kabul eder. Yoğunlaşma endeksi, sınırlı sayıdaki ürün çeşidine bağlı ihracat yapısının rekabet gücü kazanımı için yetersiz olduğunu vurgulamaktadır (Dulupçu 2001; 103–104).

Ulusal rekabet gücüne ilişkin bir diğer yaklaşım ise, Lundvall (2000) tarafından ortaya atılan yenilik sistemidir. Daha doğrusu, Christopher Freeman’a göre "Ulusal Yenilik

Sistemi" ifadesini ilk kullanan kişi Bongt-Ake Lundvall’dır. Fakat kavramın yazılı

olarak ilk kullanımı, ‘‘Christopher Freeman’ın Technology Policy and Economic Performance in Japan’’ isimli kitapla olmuştur (Edquist, 1997). Bu kavram, bir yanda teknolojik gelişme sürecine etkide bulunan tüm kurumları kapsarken, diğer yanda ülkenin ulusal rekabet gücünü ve uluslararası işbölümü içerisindeki konumunu da gündeme getirdiği için son derece etkili oldu (Erol, 2001). 1990’larda bu kavram OECD gibi bazı uluslararası kuruluşlar ve AB tarafından da teknoloji ve yenilik politikalarının geliştirilmesinde kullanılmıştır.

Lundvall ulusal yenilik sistemi yaklaşımı fikrini Friedrich List’e dayandırmaktadır. List, az gelişmiş ülkelerin iktisadi kalkınmalarını sadece bebek endüstrileri korumaya alarak gerçekleştirmekle kalmayıp bir dizi politika uygulamasını devreye sokması gerektiğini öne sürmektedir (Gregersen ve Johnson, 2000; Edquist, 1997). Bu politikalar yeni teknolojinin öğrenilmesi ve teknolojik yeniliklerin uygulamaya sokulmasını içermektedir (Güneş, 2006; Özdemir ve Öner, 1998). Çünkü ulusal yenilik sistemleri

ülkeden ülkeye değişir. Bu durum bölgesel veya sektörsel (teknolojik) yenilik sistemleri için de geçerlidir.

Lundvall’a göre bilgi ve inovasyon yeteneğinin yoğun olduğu ülkelerin ulusal rekabet güçleri avantajlı konumda olacak. Dolayısıyla ülkede yerel firmaların faaliyette bulunduğu ortam, ulusal yenilik sistemi, teknolojik yeteneklerinin ne düzeyde olabileceğini ve ne kadar kullanılabileceğini belirlemektedir. Bu nedenle teknoloji ve yenilik politikaları ekonomik ve teknolojik gelişme için çok daha önemli bir hale gelmektedir (Erol, 2001; Soyak, 2007).

Ulusal rekabet gücü modellerinden diğer biride 3-P modelidir ki bu model potansiyel, performans ve proses kavramları üzerinde durur. Bu doğrultuda 3-P modeli potansiyel, performans ve proses kategorileri arasında dengenin sağlanması ilkesinden hareket etmektedir (Dulupçu, 1999; Başkılıç, 2006). Đlk olarak potansiyel kategorisinde reel işgücü maliyeti, verimlilik, fiyat ve AR-GE faktörleri yer almaktadır. Bu faktörler potansiyeldir, çünkü firma içerisinde göreceli kontrol edebilme niteliğine sahiptirler. Ancak potansiyel ulusal ve bölgesel ortamla etkileşim sonucunda şekillenir (Boschma, 2004; Qrinsel ve Kostileva, 2003). Đkincisi performans kategorisinde ise ihracattaki pazar payı, ihracat artışı, bağımlılığı ve karlılığı yer alır. Potansiyele bağlı olarak ortaya çıkan performans, gözlemlenebilir bir kriter kategorisidir. Böylelikle ulusal rekabet gücü ölçülebilir bir kimliğe bu modelde kavuşturulmaktadır. Üçüncüsü ve son olarak ise, proses kategorisi uluslararası iş yapma isteği, alan ve ölçek ekonomisi ile pazarlama kabiliyetinden oluşmaktadır. Bu son kategorinin diğer kategorilere göre kalitatif nitelik arz etmesi rekabet gücündeki payının ölçümünü zorlaştırır. Ancak proses baslığı altında analiz edilen faktörler diğer kategorilerin alt yapısını oluşturduğundan modelin kilit kategorisidir.

Diğer modern bir yaklaşım ise Robert Reich tarafından geliştirilen bilgi temelli

yaklaşımdır. Bu yaklaşıma göre iktisadi kalkınma günümüzde yeni bir üretim faktörüne

dayanmaktadır. Bu yeni faktör bilgidir. Bilgi ülkelerin ulusal rekabet güçlerini geliştirmeleri için stratejik bir kaynak haline gelmiştir (Sarıca, 2001; Özkıvrak ve Dileyici, 2007). Reich, ulusların rekabet gücü elde etmesini ülke vatandaşlarının tasarruf ve yatırımlarından çok insanların nitelik yapısına bağlamaktadır. Bu yaklaşıma göre firmaların hangi ulus temelinden geldiğine bakmaksızın daha çok bilgi işçisine

sahip olan bölgeler rekabet gücünü yükseltmektedirler (Crew, Kleindorfer, 2002; Zanakis ve Becerra, 2004).

Bu çerçevede ulusal ekonomiler yüksek teknolojiyi bölgeye çekmek için gereken politikaları uygulamalı ve iç piyasayı korumacılık ile bilgiden uzaklaştırmaktan vazgeçmelidirler (Collis, 1991; Üreyen, 2001). Moss Kanter ülkenin dünya ölçeğinde rekabet edebilmek için temel yeteneklerin geliştirilmesi, firma işbirliklerinin desteklenmesi yatırımların bölgeye çekilmesi, işgücünün niteliğinin zenginleştirilmesi ve işletmelerde liderliğin geliştirilmesidir gibi temel yöntemi uygulamaları gerektiği belirtmektedir (Reiljan, Hinrikus ve Ivanov, 2000; Khemani, 1999).

Ülkelerin ulusal rekabet gücünün değerlendirilmesinde diğer bir yaklaşımı ise Finlandiyada kentlere yönelik rekabet gücü çalışması yapan Huvari’ye aittir. Huvari bu çalışmasında ulusal rekabet gücüne etki eden beşeri sermaye, teknolojik ilerleme, yığışma (agglomeration) erişilebilirlik değişkenlerini göz önüne almış ve rekabet gücünü ölçmek ve değerlendirmek için bir yöntem önermiştir (Huvari, 2001).

Beşeri sermaye yüksek eğitimli kişi sayısı, teknik eğitim alan öğrenci sayısı, işgücüne katılma oranı, çalışma yasındaki nüfus değişkenleri kullanılarak ölçümlenmeye çalışılmıştır. Teknolojik ilerlemeyi tespit edebilmek amacıyla patent ve araştırma geliştirme verileri, yenilikçi oluşumlar ve ileri teknoloji sektörlerinden elde edilen katma değer kullanılmıştır. Yığışma değişkeninin ölçümlenmesi için nüfus yoğunluğu, sektörlerde çalışan isçi oranı, servis sektöründe çalışan isçi oranı ve sektörler arası ilişkiler değişkenleri kullanılmıştır. Erişilebilirlik değişkeni ise karayolu ulaşımı, havayoluna uzaklık, dış ticaretle uğrasan firma sayısı değişkenleri kullanılarak hesaplanmıştır. Her bir ana değişken için alt değişkenlerin toplamından rekabetçilik endeksi oluşturulmuştur. Yapılan detaylı analizler sonucu, endeks değerleri ile uzun dönemli refah göstergeleri arasında yüksek bir korelasyon olduğu tespit edilmiştir (Aklin, Bulu ve Kaya, 2007).