• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 1 : ULUSAL REKABET GÜCÜNE ĐLĐŞKĐN YAKLAŞIMLAR,

1.1. Klasik Yaklaşımlar ve Teorilerde Ulusal Rekabet Gücü

1.1.1. Klasik Đktisat Okulunun Ulusal Rekabet Gücüne Yaklaşımı

1.1.1.3. Faktör Donatımı Teorisi

Zamanla karşılaştırmalı üstünlükler teorisinin bazı eksikleri olduğu görülmüş ve bunları gidermek üzere Ricardo’dan yaklaşık bir asır sonra Eli F. Heckscher 1919 yılında yayınlanan Gelir Dağılımı Üzerine Dış Ticareti Etkisi (The Effect of Foreign Trade On The Distribution of Income) adlı makalesinde ve Bertil Ohlin 1933 yılında yayınlanan Bölgesel ve Uluslararası Ticaret (Interregional and International Trade) adlı kitabında dış ticareti, malların üretim fonksiyonlarının ülkeler arasında farklı olması ile

açıklamışlardır. Karşılaştırmalı üstünlükler yaklaşımın eksikliklerini ortadan kaldırmayı amaçlayan teori (Kojima, 2005), Heckscher-Ohlin, Faktör Oranları veya Faktör Yoğunluğu (Factor Endowment Theory) teorileri adlarıyla anılmaktadır. Faktör donatımı, faktör fiyatlarının eşitlenmesi, gelir dağılımı ve büyüme arasında bir takım etkileşimler ön göre bir konsepti (Çoban, 2004).

Bu teoriye ikinci katkı, ikinci Dünya Savaşı yıllarında Amerikalı Đktisatçı Paul Samuelson’dan gelmiştir. Bu nedenle teori Heckscher-Ohlin-Samuelson teorisi olarak da bilinmektedir. (Miral, 2006). Teoriye göre, her ülke nispi olarak daha fazla sahip olduğu üretim faktörünü daha yoğun olarak gerektiren malları üretir ve ihraç eder, nispi olarak daha az sahip olduğu faktörü daha yoğun olarak gerektiren malları ithal ederse, ticaretten bir rekabet gücü oluşmaktadır. Faktör donatımı teorisi klasik karşılaştırmalı üstünlük yaklaşımlarından farklı olarak iki üretim faktörü olduğunu ve teknolojiyi veri kabul etmekle birlikte dış ticaretin ülkelerin sahip oldukları nispi faktör zenginliklerinden kaynaklandığını belirtmektedir. Çünkü Faktör donatımı, ülkenin sahip olduğu üretim faktörleri miktarını esas alırken (Bilgin, 2008) emek ve sermayeyi dikkate alma geleneği sürdürülmektedir. Bu çerçevede, ülkeler emek-zengini ve sermaye-zengini, mallar ise emek-yoğun ve sermaye yoğun biçiminde ayrıştırılırken ülkelerin, faktör donatımları ve malların, faktör yoğunlukları bakımından farklılaştığı düşünülmektedir. Ayrıca, bir malın üretim fonksiyonunun, dolayısıyla üretim teknolojisinin bütün ülkelerde aynı olduğu ve teknolojik gelişmeyle mümkün olan artan verim ihtimalini dışlayacak şekilde üretimde sabit verim koşullarının geçerli bulunduğu varsayılmaktadır (Heckscher, 1919: 278-280 ve Ohlin, 1933: 7-8).

Heckscher ve Ohlin teorisine göre ülkelerin karşılıklı teknolojileri Ricardo teorisinin aksine aynıdır. Onun yerine bu teoride karşılaştırmalı avantaj ülkelerin karşılıklı faktör fiyatlarındaki farklılığın sonucu oluşan maliyet farklılıklarına yüklenir (Samuelson, ve Nordhaus,1992:732). Yani ulusal rekabet gücünün temel nedeni Ricardo Modeli’nde olduğu gibi ülkeler arasındaki teknoloji farklılıkları değil ülkeler arasındaki faktör donanımları farklılıklarından kaynaklanan karşılaştırmalı üstünlüklerdir. Ayrıca Ricardo’dan farklı olarak, Heckscher ve Ohlin’e göre ülkeler arasındaki karşılaştırmalı üstünlükler, ülkelerin sahip olduğu üretim araçlarına dayanmaktadır. Bu şekilde ülkeler yoğun olarak sahip oldukları üretim aracının fazla kullanıldığı malları daha ucuza

üretirler ve bu malda karşılaştırmalı üstünlüğe ve ulusal rekabet gücüne sahip olmaktadırlar (Li ve Bender, 2002).

Faktör Donatımı Teorisi’nde savunulan ana düşünce şu şekilde ifade edilebilir: Bir ülke hangi üretim faktörüne (emek ya da sermaye) zengin olarak sahipse, üretimi o faktörü yoğun biçimde gerektiren mallarda karşılaştırmalı üstünlük elde eder, yani onları daha ucuza üretir ve o alanlarda uzmanlaşır. Faktör Donatımı Teorisi’nin dayandığı iki temel varsayım ülkelerin faktör donatımlarının birbirinden farklı olduğu ve ayrıca malların faktör yoğunluklarının da birbirinden farklı olduğudur (Seyidoğlu1998, Bayraktutan, 2003). Çünkü Heckscher-Ohlin teorisi birden fazla üretim faktörünü içermektedir. Bu model faktör yoğunluğuna dayanmakta ve emek verimliliği üzerindeki teknolojik gelişmelerden etkilenmemektedir (Deviren, 2004; Kösekahyaoğlu, 2003). Çünkü ulusal rekabet gücünün en önemli unsurlarından biri teknolojik gelişmedir ve teknoloji gelişmeler sanayi yapısını ve rekabetçi üstünlüğü etkileyecekse önem taşıyacaktır (Aydoğan ve Altuğ, 2007). Kısacası bu teoriye göre, ülkede bol olan üretim faktörüne ve miktarına bağlıdır. Yani ülkeler bol olan üretim faktörünün, fazla kullanıldığı malları daha ucuza ürettikleri için karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olur. Bu teoride üretim araçlarının varlığı ve oransal olarak bolluğu üzerinde durulmuştur (Zhu, 1991; Kojima, 2005). Özetle, teoriye göre ulusal rekabet gücü ülkelerdeki bol bulunan üretim aracının fazla kullanıldığı malları ürettikleri için bu mallarda karşılaştırmalı üstünlüğe sahip olmaktadır. Üretim araçlarının varlığı veya oransal bolluğu ülkelerin ve rekabet güçlerini belirleyen önemli unsurlardır.

Daha sonra bu teori Fransman (1986) tespitiyle de doğrulanmıştır. Fransmana göre, ülkelerin faktör donanımlarını ve yurt dışına ihraç edilecek ürünlerin faktör yoğunluluklarının doğru şekilde tespit edilmesi ülkeye rekabet gücü sağlalar. Fransman 1960’larda yeni sanayileşen ülkelerde yaptığı araştırmalarda, bu ülkedeki hükümet politikaları faktör fiyatlarının doğru bir şekilde belirlenmesini sağlamış ve ilgili faktörlerin sosyal fırsat maliyetleri çok iyi tespit edildiği için bu ülkelerdeki faktör fiyatları ve kar maksimizasyonu, emek yoğun üretim teknolojilerini seçilmesini sağladığı politikalarla ihracat pazarlarında rekabet gücü elde edilmesini kolaylaştırmışlar.

Leontief (1951) bu teorilerin yani faktör donanımı teorisinin gelişmekte olan ülkelerin rekabet güçleri için başarılı olduğunu ve gelişmiş ülkelerin rekabet güçlerinde her zaman başarılı olmadığını ileri sürerek Leontief paradoksu teorisini ileri sürmüştür. Leontief, bir milyon değerindeki ihraç ve ithalata rakip üretim için ne kadar sermayeye ihtiyaç duyulduğunu hesaplamıştır. Đthalata rakip üretim sektörünün seçilmesinin nedeni, ithal ürünlerin faktör bileşimi hakkında fikir vermesidir (Aktan ve Vural, 2004, a). Leontief bu araştırmanı Amerika’da yapmış ve Amerika’nın ihracat ürünleri için ihtiyaç duyduğu emek miktarının ithalata rakip endüstrilerindeki emek miktarından fazla olduğunu göstermiştir. Bunu Leontief Amerikanın sermaye bakımından yoğun bir ülke olduğundan dolayı Hecksher-Ohlin teorisiyle uyuşmazlığının bundan dolayı olduğunu söylemiş. Ayrıca Leontief de kendi çalışmasının sorunlarını faktör oranları ile uyumlu hale getirmeye çalışmış ve bu paradoksun ortaya çıkması nedenini Amerika’da işgücü verimliliği ile açıklamış ve Amerika’nın emek yoğun bir ülke olduğunu ileri sürerek diğer ülkelerdeki işçilere oranla amerikan işçisi üç kat daha verimli olduğunu ileri sürmüştür.