• Sonuç bulunamadı

Avusturya, Chicago ve Harvard Okulunun Ulusal Rekabet

BÖLÜM 1 : ULUSAL REKABET GÜCÜNE ĐLĐŞKĐN YAKLAŞIMLAR,

1.1. Klasik Yaklaşımlar ve Teorilerde Ulusal Rekabet Gücü

1.1.4. Avusturya, Chicago ve Harvard Okulunun Ulusal Rekabet

Klasik teoriler içinde ulusal rekabet gücüne dolayı ve dolaysız değinen birçok oklular vardır. Bu okullar içinde en önemlileri Avusturya, Chicago ve Harvard okullarıdır. Đlk olarak ulusal rekabet gücü boyutunda incelediğimizde Avusturya Okulunun rekabet gücü açısından çok farklı görüşleri bünyesinde barındırmaktadır. Avusturya Okulu,

ulusal rekabet gücünü bir piyasa yapısı olarak gören ve statik olarak analiz eden modern neo-klasik teoriyi en çok eleştiren yaklaşımlardan biridir. Avusturya Okulu özellikle 1980’li yıllarda serbest piyasa ekonomisinin yeniden gündeme gelmesiyle tekrar gözde olmuştur (Đmge, 2006).

Avusturya Okulu mensupları temelde bireyciliği, insanların bilgilerinin tam olmayacağını, ekonomik süreçlerin karmaşıklığını vurgulayarak devlet müdahalesine karşı serbest piyasanın üstünlüğünü savunmaktadırlar (Mises, 1949; Dulbecco ve Garrouste, 1999). Herkesin her konuda tam bilgili olmasının mümkün olmayacağını ve bilginin ancak rekabet sürecinde elde edilebileceğini belirterek böyle bir varsayımda bulunmanın da zaten rekabet kavramını anlamsızlaştıracağını ileri sürmektedirler (Barney, 1991; Çetintas, 2000, 26). Burada rekabet gücü ürün farklılaştırmasına dayalı olarak yapılmaktadır. Yenilik ve icatlar yoluyla ürünlerini farklılaştırabilen firmalar, rekabet güçlerini arttırabilirler ve ülkeler bu yolla ulusal rekabet güçlerini güçlendirir. Bu okula göre yenilik ve icatlar ürün farklılaştırmasını sağladığı sürece piyasa gücü yüksek tekelci yapılanmaların varlığı tehdit oluşturmaz, zira yenilik ve icatlara sahip girişimcilerin varlığı mevcut üreticilerin ve tekellerin varlığını sürekli olarak tehdit altında tutar (Yay, 2004). Öte yandan yenilik ve icatların finansmanını sağlamak suretiyle teknik yenilikleri hızlandıran büyük firmalar yaralıdır. Kolektif faaliyetlere ve devletin her şeyi özel kesimden daha iyi bildiği fikrine karşı derin bir güvensizlik söz konusudur. Bu güvensizlik diğer nedenlerle birleşince kamu kesiminin piyasa müdahalesi arzu edilmez (Aktan ve Vural, 2004: 25, d). Bu okul, neo-klasiklerin aksine girişimcileri ön plana çıkarmaktadırlar. Bu bakımdan, girişimcinin mümkün olduğu kadar devlet müdahalesinden uzak olması Avusturya okulunun rekabete bakış açısının temelini oluşturmaktadır (Krizner, 1997, 2000). Kısaca belirtmek gerekirse Avusturya Okulunda, ulusal rekabet gücünün varlığı için rekabet özgürlüğünün yeterli bir ön koşul oluşturduğu, piyasada rekabetin aksadığı durumların geçici olduğu dolayısıyla sistematik müdahaleye gerek olmadığı savunulmaktadır. Bir başka deyişle, ulusal rekabet gücünün dinamik bir süreç olmasına yol açan temel etken, girişimcinin varlığıdır ve bu okul girişimcinin oynadığı dinamik rolü öne çıkarmaktadır (Hayek, 1937, 1997).

Chicago Okulunda ulusal rekabet gücü yaklaşımları, Demsetz, Brozen, Stigler, Bork, Posner gibi iktisatçıların görüşlerine dayanmaktadır. Bu yaklaşım kaynağını klasik iktisattan almaktadır ve kökleri özellikle A. Smith’in çalışmasına kadar uzanmaktadır. Bu okula göre ancak devlet müdahalesi olmaksızın piyasa kendi dinamikleri çerçevesinde en uygun çözümü üretir, devletin piyasa mekanizmasına etki edecek yasal düzenlemeleri mümkün olduğunca alt düzeyde kalmalıdır ve büyük firmaların ortaya çıkmasına neden olacak girişimciliğe hoşgörülü, liberal bir yaklaşım sergilemesiyle ülkeler ulusal rekabet gücü kazana bilirler (Ardıç, 2004). Chicago Okulu’nun önerdiği

şeklinde serveti maksimize eden bir toplumun ulusal rekabet gücü, bu politikayı uygulamayan bir toplumdan daha iyi durumda olduğu da ileri sürülmektedir. Toplumsal servet, yoksulluğu azaltma, toplumun ulusal rekabet gücünü yükseltmede kullanılabilecek tek bir amaç olmamaktadır. Okula göre genel olarak ulusal rekabet gücüne ulaşmada bir aracın ne ölçüde kullanılacağı belli bir toplumda iktidarın paylaşımı ve o toplumun toplumsal değerler yapısına bağlıdır. Chicago okuluna göre, yoğunlaşma ile kârlılık arasındaki pozitif ilişki, sektörlerdeki büyük firmaların daha etkin olduklarının bir göstergesidir. Bu görüşe göre, devlet piyasaya girişleri engelleyici uygulamalar içinde olmadıkça, şirketlerin yüksek kârlılığı sürdürmeleri ancak daha etkin çalışmakla mümkün olabilir. Dolayısıyla bu görüşe göre ülkelerin sürdürüle bilir ulusal rekabet gücü için etkinlik hem yoğunlaşmaya (daha etkin firmaların pazar payının da daha büyük olması beklenir) hem de yüksek kârlılığa neden olmaktadır (Egemen, 2007; Ayak, 2003).

Klasik iktisat okluları içinde ulusal rekabet gücüne değinen diğer bir okul ise Clark’ın çalışmasıyla öne sürülen endüstriyel organizasyon teorisiyle Harvard okuludur. Ülkelerin ulusal rekabet gücü gelişiminde önemli bir aşama olarak ortaya çıkan endüstri iktisadı üzerine çalışan iktisatçılar, 19. yüzyılda geliştirilen tekniklerle ortaya çıkarılan değişimlerdeki artışlara bağlı olarak marjinallik açısından birçok problemin analitik yaklaşımlarla çözümlenebileceğine inanmışlardır. Dolayısıyla, eksik ve aksak piyasa dengelerine ilişkin analizler tam rekabet yaklaşımına olan güveni sarsınca, John Maurice Clark tam rekabet kavramının getirdiği sınırlamaları aşmak amacıyla, hiç var olmadığı gibi belki de hiç var olmayacak olan tam rekabet yerine işleyebilir rekabet (workable competition) kavramını ikame etmiştir. Bu ikame sürecinde özellikle kamu politikası amaçları güdülmüştür. Clark işleyebilir rekabeti, rekabetin gerçekleşebilir,

aynı zamanda istenilir olan şekilleri olarak tanımlamıştır. Bu kavram birçok iktisatçı tarafından geliştirilmeye çalışılmış, yenilikçi ve dinamik bir süreç olarak ele alınan işleyebilir rekabet kavramı daha sonra etkin rekabet (effective competition) olarak adlandırılmıştır (Çoban, 2002). Daha sonra bu okula istinaden Kaufer, endüstriyel organizasyon kavramının rekabet teorisine göre rekabet gücünün daha geniş bir açılımını ortaya koyduğunu savunmuş (Jacquemin, 2000). Endüstriyel organizasyon teorisi özellikle piyasa yapılarının rekabete uygunluğunu test eden piyasa yapısı testi, davranışların rekabete uygunluğunu test eden piyasa davranışları testi, sonuçların rekabete uygunluğunu test eden piyasa sonuçları testi ile üç değişken üzerinde yoğunlaşmakta ve rekabeti ve rekabet gücünün geliştirilmesi bu üç değişken yardımıyla araştırma konusu yapmaktadır.

Özetle, bu teoriye göre ulusal rekabet gücünün başarısı, firmanın pazardaki başarısı, firmanın rekabet ettiği yapıyı, davranışı ve performansı ihtiva eden endüstri çevresinin özelliğine dayanmaktadır (Aktaş, 2003).