• Sonuç bulunamadı

Doğrudan Yabancı Yatırımın Rekabet Gücüne Etkisi

BÖLÜM 2: REKABETÇĐ BĐR BAKIŞ ACISIYLA AZERBAYCAN

2.3. Ulusal Rekabet Gücüne Etki Eden Faktörler Boyutunda Uygulanan Ekonomik

2.3.4. Doğrudan Yabancı Yatırımın Rekabet Gücüne Etkisi

1914’ lü yıllardan itibaren firma içerisindeki kaynakları ve becerileri transfer edebilen doğrudan dış yatırımlar, ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin güçlenmesinde (özellikle metropolitan ülkeler ve koloniler arasında ve Kuzey Amerika ve Batı Avrupa arasında) rol oynamaya başlamıştır. Ancak doğrudan yabancı yatırımların Đkinci Dünya Savaşı sonrası döneme kadar, malların ve hizmetlerin dış pazarlara dağıtılmasında kayda değer bir rolü olmamıştır (Dunning, 1994, 1998). Dolayısıyla, yabancı sermayeli yatırımların 1950’li yıllarda, özellikle gelişmiş ülkelerler arasında, büyük miktarlara ulaşması iktisatçıların ilgisini çekmiş ve bu tür yatırımların neden yapıldığı konusunda günümüze kadar birçok teori ileri sürülmüştür (Öztürk, 2004).

Dolaysız yabancı sermaye yatırımları uluslararası sermaye akışı demektir: ya yabancı bir ülkede bir firma kurulur, ya da yabancı ülkedeki bir şirkete sermaye yatırılarak, ana firma büyür (Loginov, 2001; Mozias, 2002). Burada, yabancı ülkede edinilen şirkete "yavru şirket" (subsidiary), "yabancı sermaye şirketi", "tabi şirket" veya "şube" denmektedir. Yatırım; sermaye birikimini ve teknolojik gelişmeyi hızlandırarark ekonomik büyüme performansına katkı yapan en temel unsurlardan birisidir. Yatırımlarla teknolojik gelişme arasında iki yönlü ilişki vardır. Yatırımlar teknolojik gelişme için gerekli olan fiziki altyapıyı oluşturmaktadır ve yatırımlar teknolojik yeniliklerin firmalar arasında yayılamnın ana unsurudur. Yatırımlar yeniliklerin ortaya çıkması için ve ülkenin ulusal rekabet gücü için gereklidir (Saygılı, 2003; s:32). Dolayısıyla bağımsızlıklarını yeni kazanan ve serbest piyasa ekonomisine yeni geçiş yapmış ülkelerin ekonomik alanda en büyük sorunlarından biri yeterli düzeyde tasarrufların olmaması ve yerli müteşebbislerin yokluğudur. Gelir düzeyinin düşük olmasından dolayı tasarrufların istenilen düzeyde olmaması yatırımları olumsuz etkilemekte ve yeni yatırımlar yapılmamaktadır. Azerbaycan gibi gelişmekte olan ve bağımsızlıklarını yeni kazanan ülkeler hem çokuluslu şirketlerin tecrübelerinden, hem de dış borçlanma yerine çokuluslu şirketlerin sermayelerinden yararlanarak ekonomik kalkınmaya ve ulusal rekabet güçlerini artırmaya çalışırlar (Cefersoy, 2002; Đsmayılov, 2007). Çünkü kendi iç kaynaklarıyla ekonomik kalkındırmayı gerçekleştirmekte zorlanan ülkeler dış kaynakları kullanarak bunu gerçekleştirmeye çalışacaklardır. Gelişmekte olan ülkelerin yabancı sermaye yatırımlarına ihtiyacı olduğu kadar, yabancı

sermaye yatırımcılarının da yeni pazarlar elde etmek, hammaddeye daha yakın olmak, ucuz işgücünden yararlanmak ve rekabet üstünlüğünü elde etmek için bu ülkelere ihtiyacı vardır (Ruxlov, 1997; Bafina, 2002; Loginov, 2001 ve Mozias, 2002,).

Bağımsızlıktan sonra Azerbaycan’ın en önemli sorunları sermaye ve teknoloji yetersizliği, düşük satın alma gücü, iç tasarruflardaki eksiklikler ve döviz darboğazı yerli sanayinin gelişmesini ve rekabet gücünü kazanmasını zorlaştırırken, tüm bunları aşmada bir araç olarak kullanılabilecek olan doğrudan yabancı yatırımların çekiciliği ülkeni bu tür yatırımlar konusunda daha özendirici tedbirler almaya itmektedir (Fischer, 2000). Azerbaycan’ın doğrudan yabancı sermayede izlediği stratejide en büyük amacı, sağlıklı bir rekabet ortamı yaratılmasına, ülkeye yeni teknolojiler kazandırılmasına, know-how getirilmesine, gelişmiş ve sermaye ihraç eden ülkelerin politik ve ekonomik desteğini sağlaması, insan kaynaklarını geliştirmesi olmuştur (Terry, 1998; Cebrail ve Enes, 1997). Çünkü zaman içinde yabancı sermaye yatırımlarının yatırım yaptıkları ülke ekonomisi üzerindeki etkilerini, gelir, ödemeler dengesi, teknoloji etkisi, istihdam, bölgesel kalkınmaya, uluslararası ilişkiler, tasarruf ve yatırım etkisi olduğunu hedeflemişlerdir (Đlyasova ve Aliyev, 1998).

Bağımsızlığın kazanıldığı ilk yıllardaki belirsizliğin ardından yatırım politikasının temel belirleyicisi olan yasal düzenlemeler yapılmış, ‘Yatırım Faaliyetleri Hakkında ve ‘Yabancı Sermayeyi Koruma’ yasalarıyla ülkede yatırım ortamı oluşturma ve yabancı sermayeyi teşvik etme girişimleri olmuştur (Mamedov ve Aliyev, 1998). Söz konusu 1991–1993 yıllarında içte sermaye birikiminin olmaması ve belirsiz siyasal ve ekonomik ortamın devam etmesi ister yerli, isterse de yabancı yatırımlar konusunda bir başarının sağlanamamasına neden olmuştur. Azerbaycan ekonomisine yabancı sermayenin akımı 1994 yılından itibaren başlamıştır. Petrolle ilgili imzalanan ‘Asrın Anlaşması’ sonucu sonraki yıllarda, özellikle petrol sektörüne yönelik olmakla, yabancı yatırımların miktarı giderek artmıştır. Fakat Azerbaycan’da 1996–1997 yıllarında izlenen ve ekonomik istikrarı sağlayan uygulamaların reel ekonomiyi teşvik edici devlet politikalarıyla desteklenmemesi, 1997 yılı öncesi yabancı sermayenin ülkeye gelmesi için uygulanan vergi muafiyetinden vazgeçilmesi ve devlet kurumlarının gerekli hassasiyeti göstermekte yeterli olmayışı nedenleriyle petrol dışı sektörlerde üretime yönelik yatırımlar yetersiz kalmıştır. Azerbaycan’ın doğrudan yabancı yatırım

performansı çok yüksek olsa da, doğrudan yabancı yatırım potansiyelinin arttırılmasına ihtiyaç duyulmaktadır.

Cumhurbaşkanı tarafından Temmuz-2002’de alınan kararlarla, Azerbaycan’ın yabancı yatırımlara karşı açık kapı politikası yürüttüğü ve gerekli elverişli ortamın sağlanmaya çalışıldığı görülmektedir. Milli savunma gibi istisnalar dışında yeni düzenlemelere göre yabancı yatırımcılar ile yerli yatırımcılar aynı hukuka sahiptirler. Yabancı yatırımcılar tarafından kurulan işletmeler, kanunen Azerbaycan işletmesi olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla yerli ve yabancı müteşebbislere hemen hemen aynı kanuni prensipler uygulanmaktadır. Daha geniş açıklarsan 2002 senesinde alınan özel girişimciliğin geliştirilmesine devlet himayesi sağlanması kapsamında ek önlemlere ilişkin kararda, özel girişimciliğin belirli bölgelerde ve sektörlerde öncelikle geliştirilmesini teminin vergi organlarının yeniden düzenlenmesi; vergi tahsilatı ile ilgili kolaylıklar sağlanması, serbest bölgeler oluşturulması, iç pazarın korunmasını sağlamak üzere vergi oranlarının yükseltilmesi, özelleştirmenin hızlandırılması, vize rejiminin sadeleştirilmesi, haksız rekabetin önlenmesi gibi karar alınmıştır. Ancak şube ve temsilcilikler böyle bir uygulamanın dışındadır. Vergi Kanunu’nda ve prosedüründe yapılan düzenlemeler vergi mükelleflerinin vergi rejiminin şeffaflığı konusundaki kanaatlerini pekiştirmiştir. Ayrıca, 1995 yılında kabul edilerek uygulanan "Yatırım Faaliyetleri Hakkında" Kanun, nihayet 19 Nisan 2005’te bazı değişikliklerle yeniden Azerbaycan Milli Meclisince kabul edildi. Söz konusu Kanun, ülke ekonomisine yabancı sermayenin teşviki, uluslararası ekonomik ilişki ve işbirliklerinin geliştirilmesi ve bütün yabancı yatırımların güvence altına alınmasını kapsamaktadır.

Bölgesel sosyo-ekonomik kalkınma programı ile birlikte, hükümet 2005’den başlayarak Devlet Yatırım Programı çerçevesinde projeler hayata geçirmeyi planlamıştır. Yine ülkenin ulusal rekabet gücüne ivme kazandıracak şekilde "Yatırım Faaliyetleri Hakkında" kanun kabul edilmiştir. Kabul edilen yeni kanun 1992 ve 1995 yıllarında kabul edilen kanunların yerine yürürlüğe girmiştir. Bu kanun özellikle ülkede yatırımları arttırmak için yabancı iş adamları için daha şeffaf yatırım iklimi oluşturmayı hedeflemiştir. Azerbaycan’a 2005 yılı başı itibariyle yaklaşık 24 milyar dolar yatırım yapan yabancı iş adamlarını, turizm ve gıda sanayii gibi yeni alanlara yatırım yapmaya yöneltmeyi hedeflemektedir. Yeni kanun yabancı yatırımcılara gelir sınırlaması

getirmemektedir. "Yatırım Faaliyetleri Hakkında" kanunun üstün yönlerinden biri, ülkeye üretim veya hizmet amacıya araç gereç ve tarım teknolojisi getirecek iş adamlarının vergilerden muaf olmasıdır. Bu ise kompleks üretim ve hizmet alanlarının yaratılması için ciddi amildir ki, gelecekte serbest ekonomik bölgelerin teşkilinde bunun önemi kendini gösterecektir. Ayrıca sanayi şehirlerinin, serbest ekonomik bölgelerin kurulmasında yabancı iş adamlarına bazı ayrıcalıkları verilmesi söz konusudur. Dolayısıyla kanun yürürlüğe girmekle Azerbaycan’ın bölgelerine yabancı sermaye akınına hukuki ortam oluşturmuştur.

Tablo 4: Doğrudan Yabancı Yatırım, ABD Dolarlıyla

Yıllar 2000 2002 2003 2004 2005 2006 2007

Doğrudan Yabancı Yatırım

927,0 2234,9 3371,0 4575,5 4893,2 5052,8 6760,3

Petrol Sektörü 546,1 1693,0 2972,4 4088,1 3799,9 3422,3 4176,3

Kaynak: (2008) Azerbaycan Rakamlarla

Tablodan da görüldüğü gibi Azerbaycan’da yapılan yabancı yatırımların %80’inin petrol endüstrisine olduğu görülmektedir. Azerbaycan’da sektörel yatırımların daha çok petrol sektörüne yapılması ve bu doğrultuda GSMH’nın önemli bir bölümünün petrol gelirlerinden oluşması endişe vericidir. Petrol sektörünün tek taraflı gelişimi nedeniyle dünya piyasalarındaki fiyat değişmeleri GSMH üzerinde de dalgalanmalara neden olmaktadır. Ayrıca 2007 senesinde GSMH %60 doğrudan yabancı yatırımcı firmalar üretmiştir.

Ülkeye gelen yabancı sermayenin büyük bir kısmı Baku ve yakın çevresine yönelmiştir. 1992 yılında 2007 yılına kadar Azerbaycan Ekonomisine 37 milyar dolar sermaye yatırılmıştır. Hükümet yabancı sermayeyi özellikle tarım ve turizm sektörleri olmak üzere petrol-dışı sektörlere çekmeyi amaçlamaktadır. Bunun için de yatırım ortamı Azerbaycan’da iyileştirilmeye çalışılmaktadır (Hooper, 1999; Hasanov, 2003). Çünkü Azerbaycan ekonomik açıdan "Hollanda Hastalığı" diye ifade edilen ve en genel

anlamda; bir sektörün hızlı gelişimi karşısında diğer sektörlerin gelişmemesi sonucunu doğuracak bir tehlike ile karşı karşıyadır (Sabiroğlu, 2001). Hatta Azerbaycan’ın bir sektöre bağımlılığın ötesinde bir bölgeye bağımlılık tehlikesi ile de karşı karşıya olduğu görülmektedir. Dolayısıyla Azerbaycan ekonomisine yabancı yatırımların akımının güçlendirilmesi ve onların korunması için her türlü şartların yerine getirilmesini "Hollanda Sendromu"ndan kurtuluş ekonomi politikalarının temel amaçları arasında yer almalıdır: Özellikle sektörel bağımlılık açısından gelecekte tehlike doğurmaması için diğer sektörlerin desteklenmesini gereli kılmaktadır. Bunun için ise, petrol ile ilgili olmayan alanların üretim ve istihdam düzeyinin geliştirilmesi için gerekli yatırım ikliminin oluşturulması gerekmektedir.

Hollanda Hastalığı dışında Azerbaycan açısından yabancı sermayeden kaynaklanan problemler şunlardır: Ülkenin dış borcunun artması, yabancı sermayeli ve müşterek işletmelerin faaliyetlerinin daha çok erken gelir getiren hammadde yönlü ve hizmet sahalarına yönelmesi, ülkenin üretim sanayisi sahalarına yabancı sermaye yatırımının çok az olması, yatırımların hemen hepsinin Abşeron bölgesinde toplanması sonucu, diğer bölgelerde yabancı sermayenin yok denecek kadar az olması, uluslararası finans kuruluşlarından alınan krediler ve finans kuruluşlarının verdikleri tavsiyelerin ülkede makroekonomik istikrarın sağlanmasında büyük rol oynamasına karşın, reel sektörde üretim seviyesinin ve veriminin yükseltilmesi ve halkın sosyal güvenliğinin artması gibi sosyo-ekonomik problemlerin çözümünde fark edilir bir değişiklikler sağlamamasıdır. Görüldüğü gibi doğrudan yabancı yatırım Azerbaycan’ın ulusal rekabet gücünün geliştirilmesi için en büyük şans olduğu halde, eksine Azerbaycan ekonomisi tehdit altındadır.