• Sonuç bulunamadı

Ulusal Burjuvazinin Politik Tasarısı

3. TÜRKĐYE’DE SEÇKĐN SINIFLAR VE SĐYASAL YAPI

3.2. GELENEKSEL LAĐK SEÇKĐNCĐ SINIFLAR

3.2.3. Büyük Sermayedar Seçkinler

3.2.3.1. Ulusal Burjuvazinin Politik Tasarısı

Tanzimat döneminden itibaren özellikle basın yayın organlarının Osmanlı coğrafyasında hissedilir bir seviyeye ulaşmasıyla birlikte, kamusal alanda entelektüel olarak nitelendirilebilecek bir zümre ortaya çıkmaya başlamıştır. Bu zümre her ne kadar salt kalemiyle geçinen bir zümreden ziyade bir kısım bürokratik işleri de yürütecek bir siyasal konumda olsa da mevcut düzene ve ilişkilere karşı sürgünü göze alarak eleştirel bir şekilde yaklaşmıştır. Bu kuşağın önemli temsilcileri Namık Kemal, Ziya Paşa gibi Yeni Osmanlılar olarak nitelendirilen kişilerdir. Bu dönemin aydınları için en önemli mesele bozuluşun ve yıkılışın eşiğine gelmiş “Devlet-i Aliye-i Osmaniye”yi kurtarmaktır. Hem bürokratik kesimin hem de mezkûr entelektüel kesim için bu durumdan kurtulup devletin tekrar eski gücüne kavuşabilmesinin yolu çağdaş medeniyetin ve kültürün gerekli olan taraflarını alarak devleti restore etmektir. Bu restorasyonun nasıl yapılacağı veya hangi ivmelerin takip edileceği konusunda bir kısım nüanslar olsa da temel yaklaşım bu idi. Bu dönemde Osmanlı Đmparatorluğu kapitalist dünya sisteminin periferisi haline gelerek ekonomik olarak bütünüyle Avrupa’ya bağımlı bir devlet haline gelmiştir. Bu bağımlılığı arttıran siyasal değişimler bir bir yapılmaktaydı.

iktisadi bağımlılığı azaltmakla veya bitirmekle mümkün olacağına ilişkin reaksiyoner bir fikrin yeşermesine zemin hazırlamıştır.

Modern Avrupa’nın ortaya çıkmasında ve bir dünya düzeni kurmasında ki başat sınıf kuşkusuz burjuva sınıfıdır. Burjuva sınıfı her şeyden önce iktisadi çıkarlarının peşinde koşan, bu çıkarları doğrultusunda sosyal ve siyasal hayatı organize eden bir sınıf olarak Modern Batı Medeniyetinin kurucu sınıfıydı. Osmanlı aydını da bunun farkındaydı. Dolayısıyla Osmanlı’nın da modernleşmesi ve güçlenmesi için gerekli iktisadi kalkınma hamlesini gerçekleştirecek ve böylece sanayileşmeyi oluşturacak, Osmanlı’yı çağdaş bir devlet haline getirecek olan bir burjuva sınıfına ihtiyaç olduğu kanaatindeydiler.

Önceleri sanayileşmeyi devlet üstlendi ve Abdülmecit döneminde fabrikalar kurulmaya başlandı. Ancak devletin kurduğu fabrikalar çok ta verimli olmadı (Lewis, 1988: 451). Osmanlı toplumun da tarihsel ve toplumsal şartların ve tecrübelerin farklılığından dolayı Avrupai tarzda bir burjuva sınıfının o dönem için ortaya çıkması mümkün değildi. Diğer taraftan varolan sanayici ve tüccar sınıfı da gayri Müslim tebaadan oluştuğundan kendi çıkarları ile Osmanlı toplumunu ve devletinin çıkarlarını özdeşleştireceklerine inanılmıyordu. Bürokratik-aydın için yapılacak tek şey kalıyordu, o da yerli bir burjuva sınıfını oluşturmaktı.

Tanzimat döneminden itibaren Osmanlı’nın ekonomik olarak çöküşünün nedeni yerli bir burjuva sınıfının yokluğundan kaynaklandığı düşüncesi artık iyice yeşermeye başlamıştı. “Tanzimat mal güvenliği gerekçesiyle böyle bir sosyal zümrenin doğuşunu” (Tabakoğlu, 2000: 13) destekledi. Dolayısıyla bürokratlar tarafından kaleme alınan Tanzimat Fermanı, liberal bir iktisadi anlayışın ve buna bağlı olarak yeni bir yönetim modelinin gerçekleştirilmesi istemine dayanmaktaydı (Ortaylı, 1999: 99). Ayrıca bu yeni yönetim modeli daha önceki dinsel ayrıcalıkları mümkün mertebe ortadan kaldıran, laik bir devlet oluşumunu hazırlayan bir nitelik de taşıyordu.

Tanzimat fermanı sonrası dönemde çıkarılan muhtelif kanunlarla özel mülkiyete ilişkin düzenlemeler yapıldı. 1858 tarihli arazi kanunun da miri toprakların durumu özel mülkiyete yaklaştırılarak, toprak mülkiyetinin kayda geçirilmesi ve böylece mülkiyetin hukuksal güvence kazanması sağlandı. Daha sonra 1861, 1862 ve 1870 yıllarında yapılan düzenlemelerle miri (kamuya ait) toprağın satışı kolalaştırıldı. 1880’de hazine ye kamu topraklarını özel çiftliklere dönüştürdükten sonra satma yetkisi verildi (Đnsel, 1996: 67-68). Görüldüğü gibi yerli bir burjuvanın oluşturulması için devlet radikal değişikliklerde bulunmuş ancak bu değişiklikler daha çok yerli sanayiciye değil de, Avrupalı sanayici ve tüccarlara yaramıştır. Ancak bu düşünce her zaman canlılığını kurudu. Yerli bir burjuvazi veya Milli Đktisat oluşturma düşüncesi en çok ideolojik anlamda Osmanlıcılıktan milliyetçiliğe doğru bir evrim geçiren Đttihat ve Terakki kadrosu tarafından desteklendi. Öyle ki Đttihat ve Terakki döneminin sınıfsal analiz açısından en önemli özelliği öteden beri Osmanlı bürokratları tarafından dile getirilen ve arzulanan yerli bir burjuvazi düşüncesini kurumsal düzeyde oluşturma noktasında ürettikleri politikalardır. Nitekim daha sonraki cumhuriyet dönemine de miras kalacak olan bu politikalar, kendi başına burjuvazi çıkartma istidadı taşımayan toplumun, devlet müdahalesiyle ve yardımıyla burjuva sınıfını oluşturma çabası şeklinde politik hamlelere dönüşecektir.

Đttihat ve Terakki’nin iktidara gelmesinden sonra Genç Türkler iktisadi kurtuluşun yolunun Milli Đktisat oluşturmaktan geçtiği fikrinde olduklarından yerli teşebbüsü harekete geçirmek için politikalar geliştirmeye başladılar. Böylece ithal mal yerine yerli malı tüketimi için kampanyalar başlatıldı. 1917 yılında yerli bir banka olan Đtibar-ı Milli Bankası kuruldu. Yerli müteşebbisler tarafından iki sigorta

şirketi kuruldu. Ancak bu tip Milli Đktisadi hamleler Đttihat ve Terakki kadrosunun I. Dünya savaşı sonrasında dağılmasıyla sona erdi (Lewis, 1988: 453-454).

Balkan savaşları ve Birinci Dünya savaşı Osmanlı’da yeni bir toplumsal katmanın ve farklı bir zihniyetin oluşmasına ortam hazırladı. Osmanlı

düştü ve fakirleşti. Buna karşılık pazara dönük üretim de bulunan taşra tüccarı ve

Đttihat ve Terakki ile yakın ilişkileri bulunan esnaf, servet biriktirme imkânını bularak savaştan zengin bir şekilde çıktı (Toprak, 1995: 160). Zaten milli bir burjuvazi oluşturma düşüncesi taşıyan Đttihat ve Terakki iktidarı, böylece savaş zenginlerinin durumlarını meşrulaştırmak için kullanacakları milliyetçilik ideolojisini de –“Milli Đktisat”- önceden oluşturmuştu. Bu savaş zenginlerinden bir kısmı Đttihat ve Terakki üyesi bürokratlardan oluşuyordu. Öyle ki 1908 ve 1918 yılları arasında kurulan bankaların kurucularının çoğu Đttihat ve Terakki partisi üyelerinden oluşmaktaydı. Hükümetin teşvikiyle kurulan ticari dernekler etrafında örgütlenen tüccar, esnaf, toprak sahipleri Đttihatçıların oluşturmaya çalıştığı ulusal girişimci sınıfın toplumsal dokusunu oluşturmaktaydı. Bunlar arasında zengin bürokratlarda özellikle bu dönemde ekonomi ve politikanın iç içe olduğu dönemde bu sınıf arasına katıldılar. Ticari etkinliğe doğrudan katılan Đttihatçılar, savaş yılarında temel ihtiyaç maddelerinin dağıtımı, tedariki yolarının denetimini aldılar hatta etkinlikleri vurgunculuğa kadar vardı (Buğra, 2007: 71-73). Böylece oluşturulmak istenen milli burjuvazinin temelleri atılıyordu.