• Sonuç bulunamadı

Geleneksel Laik Seçkinlerin Politik Đfadesi: CHP

3. TÜRKĐYE’DE SEÇKĐN SINIFLAR VE SĐYASAL YAPI

3.2. GELENEKSEL LAĐK SEÇKĐNCĐ SINIFLAR

3.2.4. Geleneksel Laik Seçkinlerin Politik Đfadesi: CHP

CHP, cumhuriyet tarihinin en eski ve köklü partisidir. Cumhuriyetle yaşıt olan bu parti, politikalarıyla, yaptıklarıyla, yapmadıklarıyla, temsil ettiği kesimlerle, ideolojik duruşuyla en çok tartışılan partidir. CHP’nin hem cumhuriyetin ilk partisi olması ve cumhuriyet reformlarını gerçekleştirmesi hem de Mustafa kemal tarafından kurulması CHP için bugünde dahi prim yapan bir ayrıcalık sağlamıştır. CHP hep bu ayrıcalığından dolayı kendisini diğer partilerden ayrı tutmuş ve bunu sürekli dile getirmiştir. Başta Halk Fırkası olarak nitelendiriliyordu. Ancak Zürcher’in (2007: 246) aktardığına göre Hüseyin Rauf Bey’in çevresinde toplanan 32 Milletvekili Halk Fırkası’ndan ayrılarak Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurulacağını ve “Cumhuriyet” ismini kullanacağı söylentisi üzerine Halk Fırkası’nın ismi Cumhuriyet Halk Fırkası olarak değiştirildi.

Tek parti döneminde CHP devlet ille bütünleşmişti. CHP’nin tüzükleri, programları, politikaları anayasanın üstünde tutularak adeta mutlak bir yetkiyle donatılmıştı. CHP, yürütme gibi birçok işlevi üstlenerek devletin asli organı haline gelmişti. Milletvekilleri CHP memurları gibiydi; kısa bir sürede olsa bir dönem parti genel sekreteri içişleri bakanı, parti il başkanları da valilerden oluşuyordu. Öyle ki 1927’de köy muhtarlarının seçiminin bile partinin kontrolüne verilmesine karar verildi. Ayrıca 1937’de CHP’nin altı oku anayasanın ikinci maddesinde devletin temel nitelikleri olarak geçirilmiştir. Diğer taraftan CHP’nin genel başkanı aynı zamanda cumhurbaşkanı olması, parti ve devlet arasında ne derece yapısal bir bütünleşmenin olduğunu da göstermektedir.

1934 yılında Kadro dergisini çıkaran bir grup Kemalist, CHP’yi Kemalist devrimin öncüsü olacak bir seçkinler zümresine dönüştürmeyi düşünüyorlardı. Ayrıca bu kadro, toplumsal ekonomik ve kültürel yaşamın her alanında devletin etkin müdahalesini destekliyor, devletçiliği komünizm ve kapitalizme alternatif bir ideoloji olarak savunuyorlardı (Zürcher, 2007: 287). Türkiye’deki solun CHP ile ve

dolaysıyla Kemalizm ile olan organik bağını oluşturan ideolojik dayanak buradan gelmektedir. Solun devletçiliğe olan yatkınlığı dolayısıyla CHP sol bir parti olarak konumlandı ve sol kesimin önde gelenleri bugüne kadar ağırlıklı olarak hep CHP’yi desteklediler. CHP’nin laik seçkinlerin partisi olmasının en önemli nedenlerinden biri ideolojik olarak devletin resmi organı gibi politik bir tutum içinde olmasıdır. Devletin kurumsal ideolojisiyle olan kopmaz bağı dolayısıyla devlete egemen olan laik sınıfların vazgeçilmez partisi olmuştur.

CHP burjuvazi, yerel eşraf ve bürokratların ittifakının siyasal ifadesi iken 1950’de bu ittifak dağıldı ve burjuvazi ile yerel eşraflar desteklerini çektiler. CHP, daha sonra DP’ye karşı bir kanat oluşturan devletin içindeki asker-sivil güçle birleşerek 27 Mayıs darbesiyle tekrar iktidara gelmeyi planlamıştı. Dolayısıyla özellikle burjuvazi özerkleştiği ve güçlendiği oranda CHP ile ve tabiî ki devletle bağını koparmaya çalışıyordu. Burjuvazinin bu tutumu Ecevit döneminde daha bir belirginleşmeye başladı.

CHP’nin kültleşmiş genel başkanı Đsmet Đnönü sonrasında partinin başına geçecek olan parti genel sekreteri Bülent Ecevit 1960’ların ortasında CHP’yi “ortanın solu” olarak tanımlıyor ve gecekondulardan ve işçilerden oy alacağını hesaplıyordu. Ancak 1965 genel seçimlerinde CHP beklediği desteği alamadı. CHP hala geniş halk kesimleri için inandırıcı bir parti olmamıştı. Bunun yanında Ecevit’in genel başkan olduğu dönemde 1974 Kıbrıs savaşı sonrası rüzgârı da arkasına alan CHP, çok partili dönemde ilk defa iktidara gelme imkânını buldu. Ecevit, sosyal demokrat eğilimli politikaları uygulamaya çalışıyordu. Ancak hükümet özellikle ülke ekonomisini beklenildiği şekilde düze çıkartamıyordu. Diğer taraftan burjuvazi Ecevit’in politikalarından memnun değildi.

Burjuvazi 1979’da Ecevit hükümetine karşı ortak bir tutum takındı. Bu dönemde TÜSĐAD hükümet aleyhtarı basın bildirileriyle hükümeti eleştiriyor, TÜSĐAD’ın bu eleştirilerine sermayenin diğer kolları olan TĐSK, TOBB, Ege Bölgesi Sanayi Odası ve Hür Teşebbüs Konseyi gibi çevreler destek veriyordu. Đş

çevreleri etkili muhalefetleriyle Ecevit hükümeti aleyhinde iç ve dış kamuoyunda bir kampanya oluşturdular (Boratav, 1991: 72). Bu durum CHP ile yakın zamanlara kadar organik bir bağ içerisinde olan sermayedarların kendi çıkarları hilafına yönelik politik bir değişim içerisine giren CHP ile olan ilişkilerinin sarsıldığının ilk ciddi göstergesidir. Đnönü geleneksel devlet politikalarını savunan bir çizgide iken Ecevit ise CHP’ye bir halk tabanı oluşturmak iddiasındaydı. Bunun içinde CHP gençlik kollarını aktifleştirmesi, köykentler, kooperatifler, belediyecilik, sendikalarla kurulan ilişkiler bu çabanın ürünleridir (Đnsel, 1990: 129). Ancak bundan sonra, bu kısa Ecevit dönemi sonrasında CHP eski kimliğini, devletçiliğinden bir türlü kurtulamamıştır. Tamda CHP’nin bu devletçi tutumu CHP’yi laik seçkinci kesimin partisi haline getirmektedir. Mevcut statükoyu kurumak laikçi seçkinlerin sosyal ve ekonomik konumlarının korunması için gerekli bir politikadır. Bu politikayı da en iyi devam ettiren CHP olduğundan laik seçkinler için CHP önemli bir parti olmaktadır.

Diğer taraftan CHP laik seçkinler için çağdaşlığı temsil eden bir partidir. Türkiye’yi çağdaşlaştırmaya çalışan, Mustafa Kemal’in gösterdiği “çağdaş medeniyet” düzeyine taşıyan bir partidir. Kendi yaşam tarzlarını tehdit eden “gerici” kesimlere karşı CHP bir kalkandır. CHP’nin varlığı ile kendilerinin yaşam tarzlarını, ayrıcalıklarını, ideolojik haklılıklarını özdeşleştirmektedirler. Laik kesim ile CHP arasındaki bu duygusal bağ Türkiye’deki son genel seçimler (2007) de ve yerel seçimlerde (2009) net bir şekilde görülmektedir. Partiye oy verenlerin profillerine bakıldığında bu kesimin CHP’in projelerine ve vaatlerine değil de laik hassasiyetten dolayı oy verdikleri görülmektedir. Nitekim son senlerde, AKP’nin iktidarı döneminde oluşan kutuplaşmadan dolayı siyasi anlamda herhangi bir proje üretmediği halde CHP %20 üzerinde oy alabilmektedir.