• Sonuç bulunamadı

4. BÜYÜNÜN ARAÇLARI

4.2. Dört Unsurun Kullanıldığı Büyüler

4.2.2. Toprak

Dört unsurun en verimlisi, topraktır. Hemen tüm mitlerde yaratılış toprakla gerçekleşir. Yaratılışın öncülü olan sudan sonra karşılaştığımız toprak ile yeryüzü oluşur. Altay mitolojisinde Kara Han’ın emriyle insan, yıldızlardan aldığı bir avuç toprağı suların üzerine serper ve karalar oluşur (Uraz, 1994: 16; Erdoğan, 2007: 79). Bir başka Altay yaratılış efsanesinde ise Tanrı, beyaz kuğu kuşuna sudan bir ağız dolusu toprak getirmesini emreder. Kuğu kuşunun üflediği toprak suya düşüp yayılır ve topraklar meydana gelir (Uraz, 1994: 17). Verbitsky’in derlediği Altay yaratılış destanında Ülgen, göklerden gelen sesin emriyle denizden çıkan taşı tutar ve üzerine

113

biner (Ögel, 2003: 433). Yaratılışın önemli bir unsuru olması sebebiyle pek çok kültürde toprak, kutsal kabul edilir.

Doğurganlık kaynağı olan toprağın büyülü bir gücü vardır. Yatırılmak ya da gömülmek suretiyle toprağın kullanıldığı uygulamalarda amaç toprağın bu büyülü gücünden yararlanmaktır. Antik çağda, toprağın kullanıldığı üç uygulama dikkat çekicidir: Yeni doğan bebeğin toprağa konulması, çocukların gömülmesi ve hastaların toprağa yatırılması. Bu adetlerin amacı “her şeyin anası Yeryüzü” figürünün yeniden oluşturulması olarak algılanmıştır. Yeniden doğumu simgeleyen bu uygulamalarda (özellikle gömme), suya batırma uygulamalarında olduğu gibi toprağın büyüsel bir değeri vardır. Bu nedenle suç işleyenlerin ve hastaların toprağa gömülerek sıkıntılarından arınmaları sağlanır. İskandinavyalılar cadıları ve ağır hasta çocukları toprağa gömüp üzerine tohum ekerler. Tohumlar ürün verdiğinde cadıların sonsuz lanetten kurtulabileceğine, çocukların da iyileşeceğine inanılır. Çünkü yer canlıdır ve ona dönen her şey yeniden yaşam bulur (Eliade 2003: 249-255):

Yeryüzü Ana’ya bırakılan çocuk kurtulur ve Yeryüzü Ana tarafından yetiştirilir; artık sıradan insanlar gibi olamaz, çünkü yaşamı kozmik bir başlangıca tekabül eder ve bir aile ortamında değil, kozmik öğelerin arasında büyür. Bu nedenle kahramanlar ve azizler genelde terk edilmiş çocuklardır: Kanatları altına aldığı ve ölüme karşı koruduğu için Yeryüzü Ana (ya da Su Ana), terkedilen çocuğa sıradan insanların yaşayamayacağı olağanüstü bir kader bahşeder (Eliade 2003: 252).

Toprağın büyüsel uygulamalarda yeniden doğumu ve arınmayı simgelemesi toprak ana düşüncesiyle bağlantılıdır. Bitkilerin topraktan doğuşu, analojik

düşünüşlü neolitik insana “toprak ana”dan doğuşu gibi görünmüştür. Çünkü kadın hem insanları, hem bitkileri ürettiği için bir başka deyişle doğurduğu, yarattığı için, her yanıyla yaratıcı gibi görünmektedir (Şenel 1982: 166). Toprağın bu arındırıcı

niteliğinden dinlik uygulamalarda da yararlanılmaktadır. Schimmel bununla ilgili olarak “Toprağın arındırıcı bir özelliği vardır: su yoksa toprakla abdest alınabilir,

yani teyemmüm yapılabilir” (Schimmel, 2002: 24) demektedir. Bu nedenle

hastalıkların tedavisi ve karşı büyü uygulamaları başta olmak üzere pek çok uygulamada toprağın arındırıcı niteliğinden yararlanılır.

114

Türbe ve ziyaret yerlerinden edinilen toprağın yaşamın hemen her aşamasında özellikle sağaltma uygulamalarında kullanıldığı bilinmektedir. Yeryüzü ile toprak,

kudret sahibi ve sevilen insanlarla teması sayesinde kutsallaşır ve mütevazı yeni bir bereket kazanır… Bu nedenle kutsal yerlerin ve türbelerin toprağı bereket verebilir: Hüseyin’in Kerbela’daki türbesinin toprağından sofu Şiîler için tespihler ve küçük levhalar yapılır (Schimmel 2002: 24). Her türlü dilek için başvurulan türbe ve ziyaret

yerlerinden alınan toprak, büyü uygulamalarında kullanılmaktadır.

Toprağın, doğum döneminde gerçekleştirilen uygulamalarda kullanıldığı görülmektedir. Bursa’da çocuk sahibi olamayan kadınların, bazı türbelerin toprağından çıkan solucanı yedikleri takdirde çocuk sahibi olacaklarına inanılır (Kalafat 1996:5). Doğumdan sonra gerçekleştirilen uygulamalar genellikle anne ve bebeği korumaya, sağlıklı olmalarını sağlamaya yöneliktir. Bu dönemde bebeğin sağlığını korumak, yaşamasını sağlamak için taşın kullanıldığı uygulamalardan biri bebeğin emmesiyle ilgilidir. Anne ve bebeğin cinlerinin arasındaki geçimsizliğinden kaynaklandığına inanılan bu durumu ortadan kaldırmak için bir kaba, bebeğin anne ve babasının adlarındaki harf sayısı kadar taş konur. Annenin adını simgeleyen taşlar iyilik, babanın adını simgeleyen taşlar ise kötülük cinlerini temsil eder. Cinci bu taşların her biri için bir Nas suresi okur ve kaba üfler. Bu işlemin ardından kaba, taşları örtecek kadar ılık su dökerken yedi İhlas suresi okuyup üfler. Cinci, bebeği, her seferinde “Maşallah”, son seferde “İnşallah” diyerek yedi kez kabın etrafında döndürür (Eyuboğlu, 2004: 166-167). Türbelerin toprağından çıkan solucanın yenmesi uygulaması, solucanın temasta olduğu toprakla aynı güce sahip olduğu temeline dayanmaktadır. Doğum sonrasında bebeğin emmesini sağlama amacıyla gerçekleştirilen uygulamada, kullanılan taşlar anne ve babanın cinlerini simgelediğinden büyünün taklit ilkesinin kullanıldığı görülmektedir.

Evlilik döneminde başvurulan büyü uygulamalarında toprak kullanılmaktadır. Sakarya-Çekerek’te kısmet açmak için türbelerden toprak alınır (Kalafat 1996: 13). Evlilik çağı geldiği hâlde evlenemeyen kızların kısmetini açmak için hazırlanan yedi çıkın yedi yolun ortasına, toprağa gömülür. Kız kaçırma amacıyla yapılan bir uygulamada kaçırılan kızın evinin kapısının eşiğinden alınan bir avuç toprak cinciye götürülür. Toprak, Kur’an’dan bir surenin yazılı olduğu kâğıdın eritildiği su ile yoğrularak çamur hâline getirilir. Bir gece ayazda bırakılan çamur üçe bölünür ve

115

üçüncü gece kızın evinin etrafına bir üçgenin köşelerini oluşturacak biçimde ezilerek serpilir. Aynı uygulamada ayrıca erkek, okunmuş arpaları kızın evinin yakınındaki bir toprağa serper. Serpilen toprakların dağılıp yere karışması ve arpa tanelerinin çimlenmesi sürecinde kızın kaçıp erkeğe geleceğine inanılır (Eyuboğlu, 2001: 51-52, 188).

Toprak sağaltma uygulamalarında da kullanılmaktadır. Kahramanmaraş’ta yılan sokmasının tedavisi efsunlanmış toprak ile yapılmaktadır. Ankara-Güdül’de altını ıslatan çocuğu tedavi etmek için bazı yatırların toprağından çocuğa yedirilir. Adana’da ruhsal rahatsızlıkları tedavi etmek için türbelerden toprak alınır ve çalılara çaput bağlanır (Kalafat 1996: 9-21). Kırşehir’de kösnü (köstebek) hastalığının tedavisi için köstebeğin temasta bulunduğu toprak kullanılmaktadır:

“Kösnü (köstebek) hastalığı var. Kösnünün ocağı Kaman’ın Çağırkan diye bir köyü var, orada var. Çok kötü bir yara, çıban gibi. 2-3 santim çapında ortası delik oluyor. Doktor geçiremez, ocak geçirir. Okur, bir toprak veriyor, içine kırmızı ip kırmış, onu veriyor. Kösnü toprağında. Diyor ki üç erkek kösnü, üç dişi kösnü toprağı. Dedim, nasıl bileceğiz dişi mi erkek mi? Dedi ki iriler erkek kösnü, küçük topraklar dişi kösnül, dediler. Biz ondan dört dişi, üç erkek ya da dört erkek, üç dişi topraktan aldık. O ipleri bu toprağın içine koyuyorsun. Bir sabah bir de akşam tepermiş kösnül. O zamanları (köstebeğin toprağı kazdığı zamanlara gelecek şekilde) merhem gibi sürüyorsun. Bir de bulgur, patates, soğan yemiyorsun. Kösnü ekseri patatesi çok severmiş.” (M. Solak)

Ölüm, yaşamın zorlu dönemlerinden biridir. Bu dönemde gerçekleştirilen uygulamalar, ölünün çıkacağı yolculuğun kolay geçmesini, öte dünyaya kolaylıkla ulaşmasını ve geride kalanlara zarar vermesini önleme amaçlarını taşımaktadır. Bu amaçla, Ankara’da cenaze defnedilirken ölen kişinin doğduğu evden getirilen toprağın kefenin üzerine serpilmesinin kabir azabını önleyeceğine inanılır. Çankırı’da ise öldüğü yere defnedilmeyen cenaze için öldüğü yerden toprak getirilir. Kırşehir’de ölünün kabirde çekileceği sorguda kendisine kolaylık sağlayacağı inancıyla cenazenin ağzına akik taşı konur. (Kalafat, 1996: 25-26). Ölen yakınının yokluğuna dayanamayan, çok üzülen kişilere ölünün toprağından yedirilir ya da suya karıştırılarak içirilir (H. Budak; F. Kaya).

116

Bereket sağlamak ve korunmak gibi amaçlarla yapılan uygulamalarda kişinin bir miktar toprağı yanında taşıması söz konusudur. Hıdırellez’de yedi tane karınca yuvasından alınan toprağın cüzdanda taşınmasının bereket getireceğine inanılır (R. Yıldız). Kimi ziyaret yerlerinden alınmış toprağın üstte taşınmasının olumsuzluklardan koruyacağına inanılır (S. Denizci; T. Kaya):

“Bir savaşta, pilot, kullandığı uçağın yakıtının ve cephanesinin bittiğini fark etmiş. Karşısına Mahsenli Ali Hoca Efendi çıkmış ve “Korkma evladım senin yakıtın da var, cephanen de var. Yoluna devam et.” demiş. Pilot kim olduğunu sormuş. Mahsenli Ali Hoca Efendi’yi ziyarete gelmiş. Köylülere bu zatı sormuş. Köylüler şaşırmış ve onun yıllar önce vefat ettiğini söyleyip türbesine götürmüşler. Bugün askere gidecek olanlar gitmeden önce bu türbeyi ziyaret eder ve buradan aldıkları bir parça toprağı askerliği bitinceye kadar üzerinde taşırlar. Bunun dışında evlenecek olanlar, çocuk sahibi olmak isteyenler de ziyaret ediyor.” (S. Denizci)

Bazı uygulamalarda büyülük işlemin uygulandığı nesne toprağa gömülmektedir. Kimi zaman toprağın yenildiği kimi zaman da serpildiği görülmektedir. Bununla birlikte uygulamalarda çeşitli taşlar da kullanılmaktadır. Bu uygulamalarda ya belirli güçleri bulunduğuna inanılan ya da çeşitli işlemlerle tılsımlı hâle getirilen taşların kullanımı söz konusudur.