• Sonuç bulunamadı

Bitkilerin ve Bitkilere Ait Unsurların Kullanıldığı Büyüler

4. BÜYÜNÜN ARAÇLARI

4.5. Bitkilerin ve Bitkilere Ait Unsurların Kullanıldığı Büyüler

Bitkiler ve bitkilere ait unsurlar, büyülük uygulamalarda yararlanılan araçlardır. Bu uygulamalarda kullanılan sarımsak, soğan, çörek otu gibi çeşitli bitkilerin kendilerine özgü sihrî güçleri bulunur (Acıpayamlı, 1974: 104, 120). Uygulamaya göre farklılık gösteren bitkilerin kullanımında, içlerinde barındırdığına inanılan bu güçlerden yararlanılır.

Anadoluda doğumla ilgili âdetler arasında bitkilerin büyülü gücünden yararlanılanlar oldukça geniş bir yere sahiptir. Çocuğu olmayan kadınlar haşlanmış ısırgan, kekik otu, sarımsak, bandak otu ve arpa buğusuna ya da sarımsak ve çörek otunun eritildiği sirkenin döküldüğü ocak kenarına oturtulur. Anadolu’nun çeşitli yerlerinde lohusa ve bebeği albasmaması için odanın herhangi bir yerine ya da yastığın altına demirden yapılmış nesnelerin yanı sıra soğan, sarımsak ve çörekotu konur. Bu tür bitkilerin kullanımı, Al’ın soğandan, sarımsaktan ve çörekotundan korktuğu inancı ile ilgilidir (Acıpayamlı, 1974: 16, 82).

Korunma amacını taşıyan büyülük uygulamalarda da bitkilerin kullanıldığı görülmektedir. Nazardan korumak amacıyla sarımsak kökü kullanılmaktadır. Sarımsağın kökü dişlerinden ve püsküllerinden ayrılır. Bir delik delinir, çengelli iğneyle bebeğin, çocuğun omzuna, evlere asılır. Kökteki kabartıların 5, 7 gibi tek sayılı olmasına dikkat edilir (Araz, 1995: 170; Ş. Erbay; H. Esirgen). Harput’ta sarımsak kökü, çörek otu, Melhem ağacından alınmış bir dal parçası, omza asılır (Araz, 1995: 170-171). İstanbul’da balıkçılar teknelerine, kem gözden korunmak için çitlenbik veya karaağaç çatal dalı, karaçalı dikeni ve sarımsak takar (Göksoy, 1989: 159). Kötü güçleri, özellikle şeytanı uzaklaştırdığına inanılan çörek otu, ölüm döneminde ölüyü korumaya yönelik uygulamalarda da karşımıza çıkmaktadır:

“Her ölünün kefeninin içine çörek otuyla zemzem atarlar. Çörek otunun olduğu yere şeytan gelmez diye. Peynir tuluklarına çörek otu atarlar, şeytan gelmesin diye, bazı ekmeklere. Hani çörek otunun olduğu yere şeytan gelmez diye. Ne kadar doğru ne kadar şey, günahına da girmeyeyim ama onu atarlar.” (Ay. Boyacı)

Cinlerin paraları ve altınları olduğuna inanılan soğan, ölümle ilgili inanışlar arasında yer bulur. Rüyada ölmüş bir yakını tarafından rahatsız edilen kişinin gerçekleştirdiği uygulamada dikkat çeken unsur soğandır:

127

“Rüyada ölü gördün müydü… Babam öldüğünde ben rüyamda görüyordum. Bağırıyordum. Beni Funda uyandırıyordu. Benim hanıma kim söylediyse eline baş soğanı al, dedi, balkona çık, dedi, üç kulhü bir elham oku, senin artık bu evde yerin yok, beni rahatsız etme de, dedi, hoca. Ben senin mevlüdünü yapıyorum, yemeğini yediriyorum, benle fazla şey etme, dedim. Ama nasıl biliyor musun, gece ben uykuda ağlar vaziyette uyanıyordum. Bir hafta üst üste bana dadandı. Ben de yemeğini veririm, hayrını da yaparım. En sonunda o soğanı balkondan fırlattım, bir daha olmadı.” (Ç. Kaya)

Korunma ve kötü güçleri uzaklaştırmaya yönelik uygulamalarda kullanılan bir başka bitki üzerliktir. Üzerliğin nazarı aldığına inanılır (Ü. Çoban; N. Erbay; H. İlhan; Y. Koçak; A. Y. Okutaner; M. Topçu). Evlere asılmakta, kişiler üzerinde taşımakta ya da yakılarak dumanına maruz kalınmaktadır.

Eski çağlarda hastalıklara karşı yetersiz kalan insan, hastalıkların sebeplerini ay ve güneş tutulmaları, yıldızlar, fırtınalar ve şimşek çakması gibi tabiat olaylarına bağlanmıştır. Bu durum ilkel insanı, hastalık tedavisi için büyüden yararlanmaya itmiştir. Akut hastalıklar, romatizma gibi birçok hastalığın sorumlusu olarak insan bedenine giren cinleri sorumlu tutan ilkel insan, bu hastalıklardan büyü aracılığıyla kurtulma yolunu seçmiştir (Şar 1989: 222). Günümüzde de hastalıkların sağaltılmasında büyülük uygulamalar önemli rol oynamaktadır.

Siğil tedavisinde bitkilerden yararlanılmaktadır. İğde dalı (G. Elmacı; H. İlhan; Ayl. Kaya; D. Mercan; M. Solak; N. Taşdemir; M. Topçu), arpa ve buğday ( T. Kaya; B. Salman; Z. Yalçın; R. Yıldız) ile siğili tedavi etme yaygın bir yöntemdir. Buğday ve arpanın kullanıldığı siğil tedavisinde bu bitkiler, hastalığın kendisini temsil etmektedir. Bu temsil üzerinde yapılan uygulamaların hastalığı da etkilediğine inanılmaktadır:

“Sağ elimin baş parmağı üzerinde siğiller vardı. Birçok ilaç kullandım, asit kullandım ama iyileşmedi. Sonra dedeme gittim. O, buğdaylara okuyacağını söyledi, e tabi sayısını aldı. Siğil sayısı kadar buğdayı, artık onun bir duası var heralde, onu okuyup toprağa gömeceğini söyledi. İşte onlar toprakta çürüdüğü zaman siğillerin yok olacağını söyledi. Daha sonra bu dediğini yaptı fakat bir süre sonra bu siğillerim iyice şişmeye başladı. İyice şiştiler, kızardılar, daha çok kaşınmaya başladı. Sonra bir gün evde oturuyorum Konya’da. Dedem

128

aradı. Barış, dedi, siğillerin daha çok şişti mi, dedi. Ben de şaşırdım. Evet, dedim, dede daha çok şişti. ‘Ya ben onları nemli bir yere gömmüşüm, onlar çürüyeceğine iyice çillenmişler, ondan dolayı. Şimdi tekrar okuycam, daha kuru bir yere gömücem, o zaman geçecek.’ dedi. Dediğini yaptı ki bir süre sonra benim siğillerim tamamen yok oldular. Hiç iz kalmayacak şekilde.” (B. Salman)

Çocukların tedavisi için Kahramanmaraş’ta ve Denizli’de çocuklar çınar kovuğundan geçirilir. Kahramanmaraş’ta Ziyaret Çınarı’ndan toplanan yapraklar yedi pınardan alınan su ile kaynatılır. Bu su ile yıkanan çocukların rahatsızlıklarının geçeceğine inanılır (Kalafat, 1996: 9-11).

Kayıpları bulma amacıyla yapılan uygulamalarda nohut ve fasulye (H. Ayaz; B. Baltacı; F. Çil; B. Topçu; M. Topçu) kullanılmaktadır. Baklagillerin bu iki türü bu tür büyülük uygulamalarda hırsızı temsil etmekte, bunlar üzerinde yapılan işlemlerin hırsızı etkilediğine inanılmaktadır. “Sidikliği bağlama” olarak bilinen ve hırsızı cezalandırmaya yönelik bu uygulama ile ilgili sözlü kaynaklarımızdan yaşanmış bir olay aktarılmamıştır. Hocaya sidikliği bağlatmadan önce çevreye haber salınır. Bu büyünün etkili ve ölümcül olduğuna inanıldığından hırsız çaldıklarını geri getirir. Sözlü kaynaklarımızdan biri, bir yakınının başından geçen olayı şöyle aktarır:

“Nohutu da duydum nasıl duydum. Oğulları rahatsız her Perşembe oğlunu ameliyat ettirmek için biraz para koyarlarmış bir kenara onu da altın yaparlarmış. Bu gelin diyor ki her Çarşamba yoklardım altınımı, oğlanı kalpten ameliyat ettirecek ya. Bir gün anahtarı paspasın altına koyduydum, altınların yeri değişmiş, diyor. Ondan sonra Ekrem Hoca’ya demişler hatta, bizim altın yok. Bizim köyün hocası Kayseri’ye bir seminere gitmişti. Orda biriyle tanışmış. Kayseri’deki o hocaya gitmişler. Hoca, ben nohut şişiririm, o kişinin sidikliği durur, çatlaya çatlaya ölür, demiş. Son bir kez daha uyarayım gelmezse o zaman bir daha geleyim, dedim, diyor. Söylemişler. Demişler ki biz böyle böyle gittik, nohut şişirecek, kim aldıysa köyde de kentte de o kişi çatlayıp ölecek, falan demiş. Öyle deyince aradan bir hafta filan geçmiş, altın yerine konulmuş. Ama şişirttirmedik vicdanen, çatlaya çatlaya ölecekti, diyor. Bağıra bağıra ölecekmiş.” (B. Topçu)

129

Ağaç/ ağaç dalı, büyü uyulamalarında kullanılan unsurlardandır. Muskalar meyve ağaçlarına asılır, her türlü dilek için ağaçlara bez bağlanır, çocuk sahibi olmak için meyve ağaçlarının altında yuvarlanılır.

Etkilenmek istenen kişinin yaşadığı mekâna, tılsımlı nesne, ceviz kabuğunun içine saklanarak bırakılmaktadır:

“Cevizin kabuğunu bıçakla ayırıp, içini çıkarıp muskayı içine koyup yapıştırırlarmış. Onu da bahçeye atarlarmış, kaynanam dediydi. Benim bir akrabama yapmışlar. Ekmek yaparken kadın tandıra talaş döküyor ya. Görmüş bunu, açıyım yiyim, demiş. Açmış, içinde kâğıt. Muska yazılı. Kadın öylece ateşe atıyım da gitsin neyse bu demiş. Ateşe atmışlar yanmış.” (H. İlhan) Büyü uygulamalarında bitkiler ve bitkilere ait unsurlar kullanılmaktadır. Bu uygulamalarda bitkilerin bünyelerinde bulunduğuna inanılan büyülü güçlerden yararlanılır. Uygulamaya göre farklılık göstermekle birlikte büyünün taklit ve temas ilkeleri ön plana çıkmaktadır.