• Sonuç bulunamadı

Doğal Mekânlarda Uygulanan Büyüler

6. BÜYÜNÜN MEKÂNI

6.1. Doğal Mekânlarda Uygulanan Büyüler

Mekân, büyünün etkisini belirleyen unsurlardan biri olması bakımından önemlidir. Büyünün gerçekleştirileceği ya da tılsımın konulacağı mekânın seçimi, göstermesi beklenen etkiyle yakından ilgilidir. Bir kimsenin yararı gözetilerek yapılan büyüde genellikle kutsal sayılan mekânlar tercih edilmektedir. Amaç zarar vermek olduğunda, uygulama için seçilen mekân ya kutsal olmayan bir mekândır ya da çeşitli uyulamalarla olumsuz nitelikler kazandırılan bir mekâna dönüştürülür. Tılsımlı nesne, etkisi altına alacağı kişinin sık kullandığı mekâna bırakılır.

Herhangi bir yerde yapılan büyü uzaktaki bir varlığı nasıl etkiler? Bu sorunun yanıtı, büyünün varlığına inanan insanın mekân algısında gizlidir. Eliade, birbirinden uzakta olan nesnelerin özel kurallar aracılığıyla birbirine bağlandıkları bir “ağ- mekân”ın varlığından söz eder. Ona göre büyünün etkisine olan inancın temelinde bu mekân algısı yatmaktadır. Nesnelerin organik olarak bir arada var olmaları,

simgesel ya da biçimsel benzerlik ve işlevsel simetriler, nesneler arasında bir bağ

olduğunu göstermektedir (Eliade, 2003: 35). Varlıklar arasındaki bu organik bağ, herhangi bir yerde yapılan büyünün uzaktaki bir varlığı etkilemesini sağlamaktadır.

Büyünün yapıldığı mekân, mitin yeniden canlandırılması söz konusu olduğundan sıradan bir mekân değildir: Dünyanın merkezidir. Denetim altına alınacak olana, böyle bir merkezde yapılacak uygulamalarla müdahale edilebilir. Bu nedenle hayat ağacı, dağın zirvesi, mağara, mezar gibi merkez kabul edilen mekânlarda gerçekleştirilir büyü uygulamaları. Büyü mekânı, Eliade’nin ifadesiyle

merkezin basit bir muadili12dir. Merkezin mekân olarak kullanılışında, evrenin doğduğu mekâna büyülü bir biçimde ulaşmak söz konusudur.

Dünyanın yaradılışına işaret eden mekân kutsaldır. Dünyayı ontolojik olarak kuran kutsalın tezahürü, sabit bir noktayı, bir merkezi ortaya çıkarır. Bu sabit noktanın keşfi ise dünyanın yaradılışına eşdeğerdir. Kutsal mekân eşik, duvar ya da kapı gibi bir sınırla kutsal olmayan mekândan ayrılır. Esrarlı bir işaret aracılığıyla keşfedilen kutsal mekân gökyüzü ile yeryüzü arasında bir geçiş sağlar (Eliade, 1991: 1-9). Büyünün uygulandığı mekân da uygulama sırasında bir merkez olmaktadır.

12

Eliade’ye göre merkezin basit bir muadili bulunmaktadır. Dünyanın merkezi olan hayat ağacının tıpta, büyüde kolay ulaşılabilir muadilleri vardır; herhangi bir bitki hayat ağacının yerine geçebilir. Her ağaç kozmik ağaç olabileceği gibi her su ilk suyla özdeşleşebilir. Detaylı bilgi için bkz. Eliade 2003: 369-370.

145

Büyüsel uygulama mekânlarından biri de ağaçlardır. Yanında, altında uygulamanın gerçekleştirildiği ya da dal ve yapraklarından yararlanılan ağaç – kimi zaman bu bir direk olabilir - hayat ağacını yani dünyanın merkezini temsil etmektedir (Eliade, 2003: 366). Büyü uygulamasında kullanılan ağaç artık hayat ağacının yerine geçerek merkezin muadili olur.

Anadolu’nun pek çok yerinde mekânının ağaç olduğu büyülük uygulama gerçekleştirilmektedir. Her türlü dileğin gerçekleşmesi için ağaçlara bez bağlanır. Hacıbektaş’taki delikli taşın yakınındaki ağaçlara dileklerin gerçekleşmesi için çaput bağlanır (M. Solak; R. Yıldız). Denizli’de çeşitli dileklerin gerçekleşmesi için gül ağacına para bağlanır. Kahramanmaraş’ta kısmetinin açılması istenen kız için Malik Ejder Makamı etrafındaki kutsal ağaçlara bez bağlanır. Ankara-Akyurt’ta ölümcül hastalıkların tedavisi için kutsal ağaç ve çalılara bez bağlanır. Malatya’da doluyu durdurmak için üzerine “kel, kör, topal” sözcüklerinin yazıldığı bir kâğıt parçası bir ağaca asılır (Kalafat 1996: 14-40). Kısmet açmak, hava olaylarını kontrol altına almak gibi çeşitli dileklerin gerçekleşmesi için ağaçlara bez ya da kâğıt gibi nesnelerin asılması örnekleri çoğaltılabilir.

Büyülü ya da şifalı ağaçlar, etkilerini mitolojik bir ilkörneğe borçludurlar

(Eliade 2003: 271)

Ağaçlar, sağaltma uygulamalrında önemli rol oynayan mekânlardandır. Amasya’da çocuk sahibi olamayan kadınlar ulu ağaçların altında dileklerde bulunur. Denizli’de hasta çocukların iyileşmesi için “Ulu Çınar”ın altından geçirilir (Kalafat 1996: 5-10). Ulu ağacın altında gerçekleştirilen uyulamalarla hastalıkların tedavi edilmesi Kırşehir’de de görülen bir uygulamadır:

“Ulu ağacın dibine gitmiş de şunu şunu okumuş, şunu şunu yapmış, hastalığı geçmiş diye duyuyoruz. Veya çocuğu olur.” (M. Solak)

Deniz, göl, akarsu gibi doğal mekânlar büyülük uygulamaların gerçekleştirildiği yerlerdir. Trabzon’da çocuk sahibi olamayanların Hıdırellez günü denize girdiklerinde çocuk sahibi olabileceklerine inanılır. Amasya’da çocuk sahibi olamayan kadınlar kaynak suların başında dileklerde bulunur. Çankırı’da cenazenin defnedildiği gün yağmur yağması durumunda, kuraklık olmaması için kefenin bir parçası akarsuya atılır. Kahramanmaraş’ta kırkı çıkmamış anne ya da çocuk

146

hastalandığında “şekerdere suyu”yla yıkanır, efsunlanmış su içirilir. Urfa’da kızlar, kısmetlerinin açılması için Fırat Nehri’ne dilek mektubu atar (Kalafat 1996: 5-30). Deniz, göl, akarsu gibi doğal mekânlar karşı büyü uygulamalarının da gerçekleştirildiği mekânlardır. Muskalar etkisini gösterdikten sonra ya da kötü amaçlarla yapıldığı düşünülen ve evlerde bulunan muskalar akarsulara atılarak imha edilir. Büyüye maruz kalanların yapması gereken uygulamalardan biri deniz, akarsu üzerinden geçmek (S. Kurtuldu; M. Solak; Z. Yalçın) ya da gölün etrafında dolaştırılmaktır (H. Ayaz). Tüm bu uygulamalarda denizin, gölün ya da akarsuyun merkezi simgelediği görülmektedir. İçinde bulunulan durum merkeze dahil olunarak sıfırlanmakta, yenilenmektedir. Bu yenilenmeyle birlikte yaşanılan sıkıntılar ortadan kalkmaktadır.

Anadolu’nun bazı yerlerinde akarsular doğaüstü varlıkların yaşadıkları yerler olarak bilinmktedir. Bu tür akarsuların yanına yaklaşmaktan çekinilir. Özellikle gece vakti yaklaşmaktan kaçınılan bu mekânlardan geçmek zorunluluğu doğduğunda çeşitli önlemler alınmaktadır. Safranbolu’da tekin sayılmayan akarsu Deretarla’dır:

“Bizim meşhur Deretarla’yla ilgili şöyle bir hikâye anlatılırdı. Ordan akşam olunca geçmeyin. Niye? Orası cinli. Bir rivayete göre adamın biri hastanenin arkasında içiyor içiyor. Uyuyakalıyor. Uyandığında kendini derenin dibinde bulmuş. Çocukluğumuzda filan korkuturlardı bizi. Ordan geçmen, cinli tarla, çarpılusun. Okuyarak, felak, nas okuyarak geç, derlerdi. Onu öyle beri bilirim. Cin suresi ya. Büyüklerimiz onu oku da geç derlerdi. Zaten ordan geçmezdik de naçar ki geçersen onu okuyup da geç derlerdi. O derenin cinli tarla olduğunu söylerlerdi.” (S. Günday)

Bazı bölgelerde ise akarsuların, doğaüstü varlıkların etki alanını belirleyen sınırlar olduğuna inanılmaktadır:

“Annemin anneannesi uyurgezer bir şekilde gece evden çıkmış. Su harkına gelmeden uyanmış. Eğer su harkını geçseymiş periler aklını alırmış çünkü. Perilerin onu alıp götürdüğüne inanıyorlar.” (Y. Koçak)

Sağaltma uygulamalarının gerçekleştirildiği mekânlardan biri de kuyulardır. Özellikle ruhsal rahatsızlıkların tedavisinde kuyulardan yararlanılmaktadır. Kırşehir-

147

Kırıkkale yolu üzerinde bir kuyuda büyülük bir uygulamaya başvuran bir sözlü kaynak şahit olduklarını şöyle aktarır:

“Anam rahmetlikte vardı biraz. Keskin’e giderken Haydar Türbesi var. Su kaynıyor kuyuda. Taşacak zannediyorsun fıs geri iniyor. Anam rahmetliği oraya yatırdık, kafasını eğip kuyuya baktırdık. Anam bayıldı. Bir daha yaptık yine aynı şey oldu. Bir de ben bakayım, dedim, kafamı da örttüm. Bana bir şey olmadı. Dediler ki bu kadın hasta.” (N. Solak)

Dağlar ve tepeler büyülük uygulamaların gerçekleştirildiği mekânlardandır. Dağ ve tepe gibi yükseltiler, gökyüzüyle yakınlıklarıyla kozmik dağı simgelemektedirler. Dağ, gökyüzü ile yeryüzü arasındaki bağı ifade eden imgelerin başında gelir. Bu yönüyle dağ, bir şekilde gökyüzüne değmekte, dünyanın merkezini temsil etmektedir (Eliade, 1991: 19). Büyülük uygulamalarda dağ, tepe gibi yükseltilerin mekân olarak tercih edilmesinin nedeni budur. Bağlı gelin ya da damadın bağının çözülmesi için dağ başında bulunan bir türbenin kapısı önünde uyumaları, ikinci gece türbeden uygun bir uzaklıkta birleşmeleri gerekmektedir (Barlas, 1974: 95). Çankırı’da yağmur yağdırmak için yüksek tepelere muska gömülür (Kalafat 1996: 39). Yağmur duaları yerleşim yerlerinin yakınlarındaki dağlar ve tepelerde gerçekleştirilir:

“Köyümüzde (Yazıkınık Köyü) oldu 3-4 sene önce. Çok kuraklık olmuştu, yağmur yağmıyordu. Her yıl yapılmıyor, kuraklık olduğu zamanlarda yapılıyor. Birkaç köy adına dua edildi. Hafif eğimli bir tepeye çıktık. 10-11 koyun kesildi. Derin hocalar diye tabir ettiğimiz mesela müftüler dua ediyor. 5- 6 hoca olduğu için değişerek dua ettiler iki saat aralıksız. Boş arazide dua ettik. Genel olarak avuç içlerimiz yukarı bakacak şekilde dua ettik ama bazı hocalar avuçlarımız aşağıya dönük bir şekilde dua ettirdiler.” (S. Ünlü)

Yol, çeşitli büyülük uygulamaların mekânıdır. Çeşitli amaçlarla hazırlanan muskaların ya da tılsımlı nesnlerin etkisini göstermesi için etki altına alınmak istenen kişinin kullandığı bir yola gömülmelidir. Bu mekân kimi zaman düz bir yol kimi zaman yolların birleştiği noktalar olmalıdır. Bu amaçla sıkça kullanılan mekânlar üç, dört ya da yedi yol ağzı olmaktadır (Hi. Esirgen; Z. Yalçın). Trabzon’da uygulanan bir bağlama büyüsünde gelin alayının geçeceği yol üzerine kamanın kını konur ve

148

düğün alayı geçtikten sonra kama tekrar kınına konur (Barlas, 1974: 44). Ekinleri koruma amacıyla hazırlanan bir muskanın yerleştirildiği mekân, tarlaya giden yoldur (Eyuboğlu, 2004: 367). Tılsımlı nesneler yola bırakılarak üzerinden geçenin etki altına alınması amaçlanır.