• Sonuç bulunamadı

3.2.1.1 12 Eylül Askeri Đktidarı

3.2.2. Toplumsal Dönüşümün Etkenler

12 Eylül sonrası meydana gelen toplumsal dönüşümün etkenlerini şu başlıklar altında sıralayabiliriz:

381

3.2.2.1. Depolitizasyon

Siyasal partilerin yukarıda değindiğimiz süreçten geçmesiyle siyasal yaşamın normale dönmesi, siyasal yaşamın – partilere bakan yönüyle – normalleşmesini kontrollü olarak sağlama şeklinde olmuştur. Siyasallaşmanın topluma bakan yönü ise daha önce de ifade ettiğimiz gibi toplumun mümkün olduğunca siyasete katılmamasını sınırlama yönünde olmuştur. Ara rejimin amacı, halkın sadece seçimlere iştirak etmesi, siyasal katılımın bundan ibaret olması ve toplumun siyasetten uzak kalmasıydı. Ara Rejim’in bu tutumu, 1982 Anayasası’nın kendinden önceki Anayasalara nazaran daha kısıtlayıcı olması ile adeta bir ‘politik endoktrinasyon’ görevini üstlenmesi ile yavaş yavaş toplumu siyasetten uzak tutmaya yönelik olmuştur. Bu tutum toplumun giderek depolitize edilmeye çalışıldığını ayan beyan göstermektedir.

Depolitizasyon kavramı bu dönemdeki gelişmelere istinaden sıkça kullanan bir kavram haline gelmiştir. Darbe öncesi siyasal çekişmelerle artan anarşi ortamının darbe sonrası dönemde engellenmesi adına toplumsal ve siyasal alanlara sınırlamalar getirilmek istenmiştir. Terör ve anarşinin baş sorumlusu olarak kabul edilen toplumsal kurumlar, siyasi partiler, üniversiteler, sendikalar ve sivil toplum örgütlerinin serbest hareket etmelerinin tehlikeli kabul edilmesi fakat tamamen de ortadan kaldırılamaması onları kontrol altında tutma zorunluluğunu beraberinde getirmiştir382. Bu doğrultuda daha sistematik yöntemler kullanılarak halk depolitize edilmeye çalışılmıştır. Önce siyasal kültür ve siyasal kurumların dönüşümü amaçlanmış, bu kavramların dönüşümü ise toplumsal dönüşümü de kaçınılmaz hale getirmiştir.

Uzun’un da ifade ettiği gibi 12 Eylül toplumun kimyasını bozdu. Ülkemizde ustaca uygulanan ve ilk örnekleri bu dönemde ortaya çıkan toplum mühendisliği çerçevesinde istenilen yeni toplumsal dönüşüm, siyasal dönüşümün de etkisiyle kurgulanan şekliyle topluma verilmeye çalışıldı383.

382 Uzun, Turgay, “Depolitizasyon, Spor ve Şiddet”, Zaman Gazetesi, 23.10.2004,

http://www.zaman.com.tr/webapp-tr/haber.do?haberno=114353, (21.10.2007)

383

“ …Toplumsal mühendislik hastalığına kapılanlar, toplumu hamur gibi yoğurabilecekleri, bahçe gibi şekil verebilecekleri, makine gibi dizayn edebilecekleri bir varlık ve kendilerini ise bütün bunları gerçekleştirme gücüne sahip bir ‘yapımcı’ olarak görürler. Bu kavrayış onları kendilerince harika toplum projeleri üretmeye ve kendilerine emanet edilmiş kuvvet ve imkânları bu projeleri hayata aktarmak için kullanmaya iter. Bu tür projeler, ilim, ideoloji, din, laiklik, çağdaşlık vs. adına meşrulaştırılabilir.384” Bu çerçevede hareket eden Ara Rejim iktidarı, kendisini

anayasal bir çerçevede hem garanti altına almış hem de meşrulaştırmıştır.

3.2.2.2. Medya ve Teknoloji

Duverger’in de ifade ettiği gibi toplumlarda sürekli meydana gelen kültür transferleri385 medyanın hayatımızda daha çok yer etmesiyle hızlanmış, toplumsal yapı hızlı bir evrim geçirmeye başlamıştır. Medya sayesinde toplumlar olabildiğince açık hale gelmiş, değer alışverişlerinin artmasıyla ortaya çıkan kültürel küreselleşme, toplumların öz benliklerinde büyük tahribatlara sebebiyet vermiştir. Bu bağlamda toplumsal değerlerdeki yıpranma toplumsal yapının hızlı bir şekilde dönüşümünü de beraberinde getirmektedir.

Đletişim teknolojilerindeki gelişmelerle beraber farklı kültürlerin televizyon ve bilgisayar (internet) aracılığı ile evlerimize kadar girmesi kültür kavramının da giderek globalleşen bir eksene kaymasına neden olmaktadır. Bu doğrultuda toplumda büyük önemi olan sanat, müzik gibi olgularla günlük yaşantıların birbirlerinden etkileşimleri toplumu, egemen386 olana doğru dönüştürmektedir.

Türkiye’de 90’lı yıllardan sonra özellikle de özel televizyon kanallarının ortaya çıkması ile TRT’nin tekel konumunu kaybetmesiyle medyanın toplum ve siyaset üzerindeki etkisi hissedilir derece artmıştır. Medya, kendini gelişen teknolojiye hızla ayak uydurmuş ve giderek etkin bir konuma gelmeye başlamıştır. Bu güç siyasal yapıda olduğu kadar toplumsal yapının istenilen doğrultuda

şekillendirilebilmesine varacak ölçülere ulaşmıştır.

384 Yayla, Demokrasiyi Koruma…, s.110. 385 Turam, a.g.e., s.39.

386 Buradaki “egemen” kavramı ile siyasal ve ekonomik gücü elide tutan lokal ve global ölçekteki

Kamuoyu oluşturma adına büyük etkilere sahip kuruluşlar olarak da dikkat çeken medya organları, toplumun yönlendirilmesine doğrudan etki etmektedir. Burada medyanın etik davranıp davranmayacağı büyük önem arz etmektedir. Zira siyasal iktidarın tasarladığı projeler medya desteği ile hayata geçirilebilmektedir. 12 Eylül iktidarı, projelerini hayata geçirirken medyadan olabildiğince istifade etmiştir.

Daha önce değindiğimiz toplumsal mühendislik bağlamında gerçekleştirilmek istenen projeler özellikle 28 Şubat sürecinde uygulamaya medya aracılığı ile konulmuştur. Devlet, egemen ideolojisini topluma doğrudan ya da dolaylı olarak medyayı kullanarak hâkim kılmaya çalışmaktadır.

3.2.2.3. Nüfus ve Kentleşme

12 Eylül sonrası Türkiye nüfusundaki hızlı artışı toplumsal yapıda büyük değişimlerin meydan gelmesine neden olmuştur. Nüfusun hızlı artışı kırsal kesimde yaşayan, genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşan toplumumuzda ekonomik sıkıntılara neden olmuştur. Ekonomideki gelişmelere paralel sanayileşme süreci ile büyük şehirlerin cazip hale gelmesi kentlere göçlerin artmasına neden olmuştur. Meydana gelen demografik yapıdaki ani değişim kültürel bağlamda toplumun değişim geçirmesine neden olmuştur.

Tablo 1’de de görüldüğü gibi meydana gelen nüfus artışı, köy nüfusunu değiştirmemiştir. Köy nüfusunun toplam nüfustaki oranı giderek azalması kentlere göçün olduğunu açıkça göstermektedir. Kentlere göçün artmasıyla çarpık kentleşme meydana gelmiştir. Yaşadığı yere kıyasla daha iyi ortamlarda yaşamak adına ailesiyle beraber kente gelen insanlar ortaya çıkan barınma ihtiyaçlarını kolay ve ucuz şekilde giderme yolunu seçmişlerdir387. Bu da merkez diye kabul edilen kent merkezlerinden uzakta çevre yerleşim yerlerinin oluşmasına neden olmuştur. Sorunu kendilerine ait olmayan araziler üzerine bina inşa ederek çözen insanlar, gecekondu olgusunu meydana getirmişlerdir. Gecekondu kavramı giderek resmi literatürde yer edinmiş, sonrasında “gecekondu mahallesi”, “gecekondu halkı” gibi yeni toplumsal gerçeği nitelendiren tabirler ortaya çıkmıştır388.

387 Erkan, Rüstem, Kentleşme ve Sosyal Değişme, Bilimadamı Yayınları, Ankara, 2002, s.126. 388

Tablo 1: Şehir - Köy Nüfusu ve Toplam Nüfustaki Dağılımı