• Sonuç bulunamadı

28 Şubat siyasi tarih sahnemize kimilerine göre ‘Buçuk Darbe’, kimilerine göre ‘Postmodern Darbe’ ya da ‘Demokrasiye Balans Ayarı’ olarak geçti. Bazılarına göre gerekli bir durumdu. ‘Đmzam hala aynı yerde’338 diyen de vardı, ‘Türk Demokrasisi adına ciddi bir balans ayarı olarak görüyorum’339 diyen de… Ne olursa olsun demokratik olmadığını düşünüp ilk günden beri karşı çıkan da vardı340. Gerçek olan şuydu ki – görüşü benimsenir ya da benimsenmez – bir hükümet daha demokratik olmayan yöntemlerle görevinden edilmişti.

28 Şubat için çok şey söylendi, söyleniyor ve hali hazırda dönem içerisinde meydana gelen uygulamalar eleştiriliyor. Bu dönemde asker siyasete her zamanki uygulamalardan daha farklı yöntemlerle müdahale etti. Belki de bunun nedeni General Erkaya’nın dediği gibi “Đrtica’nın PKK’dan daha tehlikeli” olmasıydı! Bunun için asker, işin sadece silahlı kuvvetlerle olamayacağını, işe ‘silahsız kuvvetlerin’ de katılması gerektiğini vurguladı. Ve öyle de oldu. Đlk önce medya silahını çekti. Çünkü “Demokrasi giderse gelirdi, ama laiklik giderse gelmez”di341. Bu doğrultuda yapılacak her türlü hamlenin mazur görülmesi gerekliydi. Medya bu çağrıyı öyle benimsemişti ki bir gazeteci MGK toplantısına giren askerlere:

“Gazetedeki MGK haberlerini nasıl buldunuz, bir eksiğimiz var mı?”342 diye sorular dahi sorabiliyordu. Daha sonra partiler arası anormal geçişler meydana geldi ve noktayı da hükümete istifa etmesini söyleyen meslek kuruluşları koydu. Yargı mensuplarının brifinglerde boy göstermesi de daha önce değindiğimiz gibi yargı bağımsızlığına atfen eleştirildi.

Dönemim bir diğer önemli gelişmesi askerin statüsündeki değişmesi olarak belirtilmektedir. Kökeni 1933 yılında oluşturulan Yüksek Müdafaa Meclisi’ne dayanan Milli Güvenlik Kurulu’na 1961 Anayasası’nın 111. maddesi uyarınca verilen milli güvenlikle ilgili konularda koordinasyonun sağlanması ve alınacak

338

Sabah Gazetesi, Fatih Altaylı (28.02.2007), http://www.sabah.com.tr/2007/02/28/altayli.html, 16.10.2007.

339 Hürriyet Gazetesi, Ertuğrul Özkök (28.02.2007),

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6031196&tarih=2007-02-28. (16.10.2007)

340 Hürriyet Gazetesi Cüneyt Ülsever (28.02.2007),

http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/haber.aspx?id=6030876&tarih=2007-02-28, (16.10.2007)

341 Rauf Tamer’den alıntı yapan: Karalı, a.g.m. 342

kararlar hususunda görüşlerini Bakanlar Kurulu’na bildirmekten ibaret olan görevinin 1982 Anayasası’nda hükümet yetkileri ile donatılması, siyasetteki ağırlığının artmasına neden olmuştur. 28 Şubat öncesi, Başbakanlığa bağlı olarak kurulan Başbakanlık Kriz Yönetim Merkezi’nin (BKYM), Başbakanlıktan ziyade MGK’ya bağlı bir görünüm kazanması askerin görüşünü istişari olmaktan daha öte bir konuma taşımıştır343.

Siyasi fırtınanın ANASOL-D hükümeti döneminde de devam etmesi beraberinde siyasi ve ekonomik istikrarsızlığı da getirdi. Manşetlerde muhtıra haberlerinden geçilmedi. Koalisyon döneminin sona erdiği 2002’den şöyle geriye bir bakıldığında geride kapatılan iki siyasi parti, düşünce suçundan hüküm giyen yazarlar, gazeteciler, siyasetçiler, hortumlanan bankalar ve siyaset sahnesinden silinen isimler kaldı. Demokrasimiz normalleşme yolunda giderken bir kez daha tökezledi. Siyasi partilerin birbirleri için sarf ettiği sözler, yapılan uygulamalar tanımsız kavramlar etrafında kemikleşen kısır çekimleler demokrasi kültürümüzü darbe ve kriz kültürümüzün önüne geçiremedi. Siyasi arena büyük dönüşümlere uğradı. Bu dönüşümler yeniden tek parti iktidarına zemin hazırladı.

3.1.6. Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) Đktidarı ve

Cumhurbaşkanlığı Krizi

2 Kasım 2002 genel seçimlerinde ülke barajını sadece iki partinin geçmesi siyasi istikrarsızlıklara neden olan ve 11 yıl süren koalisyon hükümetleri döneminin de sona ermesini sağladı. Seçimlerden birinci parti olarak çıkan AKP, aldığı 34,28 oy oranı ile kazandığı 363 sandalye ile tek başına iktidara geldi. Barajı geçen diğer parti ise CHP oldu. CHP, aldığı 19,39 oy oranı ile 178 milletvekili çıkardı344. Đki parti arasındaki bu uçuruma seçim sistemindeki baraj usulünün yanı sıra barajı geçen üçüncü bir partinin olmayışı etkili oldu.

AKP Genel Başkanı Recep Tayip Erdoğan’ın siyasi yasaklı olması nedeniyle milletvekili seçilemeyişi, Abdullah Gül’ü 58. Hükümetin Başbakanı yaptı. Erdoğan’ın siyasi yasağı, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’ın da desteği ile

343 Gökmen, Özgür, “28 Şubat Bir Batılılaşma Rotasyonu mu?”,

http://tulp.leidenuniv.nl/content_docs/wap/og2.pdf , (17.10.2007)

344

Anayasa’nın 76. maddesindeki milletvekili seçilme koşullarına ilişkin hükümlerin değiştirilmesi ile kalkmıştır. Anayasa değişikliği için yapılan gizli oylamaya katılan 501 milletvekilinden 444 kabul, 45 ret, 9 çekimser ve 3 oyu ile Anayasa değişiklik paketi kabul edilmiştir345.

Ceza evinde bulunan Siirt Bağımsız Milletvekili Fadıl Akgündüz’ün cezası Yargıtay 7’nci Dairesi tarafından onanınca YSK, Akgündüz’ün milletvekilliğinin düşmesi yönünde karar verdi. Bu gelişmeler üzerine Siirt seçimleri yenilendi. Siirt birinci sıra milletvekili olan AKP’li Mervan Gül’ün adaylıktan çekilmesi üzerine milletvekili seçilen Erdoğan, Başbakanlığı Abdullah Gül’den devraldı.

3.1.6.1. Cumhurbaşkanlığı Seçimleri

Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in görev süresinin sonuna yaklaşıldığı günlerde 11. Cumhurbaşkanının kim olacağı konusunda hararetli tartışmalar olmaya başladı. AKP, meclis aritmetiği göz önüne alındığında istediği kişiyi Cumhurbaşkanı seçebilecek sayıya sahipti. Siyasi teamüllere bakıldığında, bundan önceki iki seçimde de genel seçimlerden birinci çıkan partinin adayı Cumhurbaşkanı seçilmişti. Bu şu demekti: Recep Tayip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı seçilmesi kesin gibiydi.

Đlk tepkiler muhalefetten gelmeye başladı. Cumhurbaşkanının AKP’den çıkması istemeyen muhalifler “Bu Meclis Cumhurbaşkanını seçemez. Ya halk seçsin

ya da erken seçim yapılsın, Cumhurbaşkanını yeni TBMM seçsin. Mutlaka bu Meclis seçsin diyorsanız geniş tabanlı bir mutabakat arayın.346” Hatta biraz daha ileri gidilerek Meclisin meşruluğu bile tartışılır olmuştu. Zira AKP, 350’den fazla milletvekiline sahipti fakat aldığı yüzde 34,28 oyla Mecliste yüzde 66 gibi bir temsil oranına sahipti. Tartışmaların kaynağı da bu oransızlıktan kaynaklanıyordu.

Tartışmalar esasen AKP’nin istediği adayı Cumhurbaşkanı seçmesinden ziyade koltuğa oturacak kişinin kim olacağı yönündeydi. Erdoğan’ın ‘Milli Görüş’ geleneğinden gelen biri olması tartışmaların esas kaynağıydı. Durum böyle olunca yukarıda da ifade ettiğimiz gibi seçimin yenilenmesi ve Cumhurbaşkanını yeni meclisin seçmesi gibi bir formül öneriliyordu. Ancak iktidar partisi erken seçim

345 Radikal Gazetesi (13.12.2002), http://213.243.28.21/haber.php?haberno=59569, (17.10.2007) 346 Hürriyet Gazetesi (03.05.2007),

taleplerine sıcak bakmıyor ve Erdoğan: “Cumhurbaşkanını vakti geldiği zaman

mevcut parlamento seçecek.” diyordu.347 Bu açıklamaların ardından Baykal, Başbakanın Anayasaya inanmadığını, gizli saklı biçimde Cumhurbaşkanı olmak istediğini belirterek “Millete git, seçilebilirsen al. Böyle yaparsan sesimi

çıkarmamayı taahhüt ediyorum” 348şeklinde bir açıklamada bulundu. Bir başka açıklamasında ise Başbakana yönelik şu sözleri sarf ediyordu: “Aday olmayacağını

açıklasın, bütün Türkiye’yi kendisiyle dolaşacağım. Kendisini de bu konuda desteklediğimi ifade ediyorum349”. Baykal’ın “Başbakan, Cumhurbaşkanı

olmamalıdır. Oldurmayın. Oldurmak isteyenlere meydanı bırakmayın”350 sözü değişik kesimlerce yadırganmış ve demokratik teamüllere sığmayan bir açıklama olarak değerlendirilmiştir.

14 Nisan tarihinde Başbakan R. Tayyip Erdoğan’ın olası Cumhurbaşkanlığı adaylığına karşı bir sivil toplum kuruluşu olan Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) öncülüğünde ilki Ankara’da yapılan ve ‘Cumhuriyet Mitingi’ diye adlandırılan gösteriler düzenlendi. Gösterilere muhalefet partisi başta olmak üzere birçok parti ve sivil toplum kuruluşu ve vatandaşlar katıldı. Mitingde ‘Türkiye laiktir, laik kalacak’, ‘Vatanına sahip çık, yarın çok geç olacak’, ‘Çankaya yolları şeriata kapalı’ gibi sloganlar atıldı351. Mitinglerin ardından mitinglere katılanların sayısı yeni tartışma konusu oldu. Özellikle çağlayan mitingi için milyonlar zikredilirken Vatan Gazetesi’nin (14 Mayıs) yaptığı açıklamaya göre sayı 1,5 milyondu352. Đktidar, rakamların abartıldığını ileri sürdü.