• Sonuç bulunamadı

2.4.4.1 31 Mart Olayları

2.5. Cumhuriyet’in Kurulmasından Çok Partili Hayata Geçişe Kadar Olan Dönem

2.5.2. Siyasal Gelişmeler

Saltanatın 1 Kasım 1922’de kaldırılmasıyla veCumhuriyetin ilanı ile devletin

şeklinin nasıl olacağı sorunu açıklığa kavuşturulmuş oldu. Saltanat kaldırılmıştı ancak muhalif kanat halifeliğin siyasi yönünü kullanarak rejimi dengeleme yoluna gitti. Saltanatın kaldırılması ve Cumhuriyetin kurulması ile devam eden, Tanzimat ve Meşrutiyet dönemleri modernleşmesine göre daha radikal olan önlemler adeta yeni Türk devletinin modernleşme bağlamında, eskinin düştüğü hataları tekrarlamayacağının bir göstergesiydi. Nitekim öylede oldu. Mustafa Kemal önderliğinde ve onun kendine has felsefesi doğrultusunda yeni hamleler yapıldı. Daha sonra anayasada da kendisine yer bulacak olan Atatürkçülük için uygun ortam yavaş yavaş hazırlanıyordu. Bu doğrultuda bir sonraki hamle, Cumhuriyet Türkiye’sinde yapılacak modernleşme hamlelerine engel teşkil edecek kurum olan halifeliğin kaldırılması olmuştur. 3 Mart 1924 tarihinde Meclis, halifenin görevine son verdi ve Osmanlı hanedanının Türkiye’ye girişini yasakladı.

Cumhuriyetin Kuruluşu esnasında ‘devletin dini’ ibaresi Đslam olarak belirtilmişti. 10 Nisan 1928 yılında bu ibare Anayasadan çıkarıldı. 5 Şubat 1937 tarihinde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘Laik’ bir devlet olduğu Anayasaya eklendi175. Böylelikle siyasal alanda devrim niteliğinde radikal değişimlere gidilmiş oldu. Yeni Türk devleti, dinin siyasete alet edilmediği, egemenliğin bir grup ya da hanedan yerine halka dayandırıldığı ve rejim olarak ise mutlakıyetçilik yerine cumhurun esas alındığı yeni bir siyasal yapıya sahip oluyordu. Daha önce de belirttiğimiz gibi radikal değişimlerin olduğu bu dönemde, modernleşme çabaları gene tabandan gelen isteklerle değil de Osmanlı son dönem modernleşmesinde olduğu gibi yukarıdan aşağıya doğru, yönetenlerin istekleri doğrultusunda yapılmaktaydı. Olayı topluma bakan yönü ile ele alacak olursak, toplumun dini hassasiyetleri ile hanedanın ve hilafetin kutsal bir çerçeveden ele alınışı, toplumsal bağlamda değişimi engelleyecek

174 Ayrıntılı bilgi için Bkz. http://www.habervitrini.com/haber.asp?id=276483, (02.05.2007).

http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=222577, (29.05.2007)

175

bir mahiyetteydi. Eğer gene bu tür bir yol tercih edilseydi, Osmanlı dönemindeki yapılan çalışmalar gibi sonuca gidilmesi mümkün olmayabilirdi. Bu doğrultuda yeni devletin modernleşme çabaları başarıya ulaşabilmesi adına radikal bir şekilde gerçeklemeliydi.

Devrim niteliğindeki bu değişimler yapılmıştı ancak muhalif paşaların eski alışkanlıklar doğrultusunda askeri destekle isyan girişiminde bulunması ihtimal dâhilindeydi. Son on yılını sürekli savaşla geçirmiş bir toplum için iç karışıklıkların tekrar ortaya çıkması bağımsızlığa vurulan bir darbe hükmüne geçebilirdi. Bu bağlamda olası ihtimalleri göz önünde bulunduran M. Kemal, ordunun siyasete müdahalesini engellemek adına meclisten bir yasa çıkmasını sağlayarak siyaset yapacak askeri erkânın ordudaki görevlerinden ayrılmalarını zorunlu kıldı176.

Bütün bu gelişmelerin olması Mustafa Kemal’in radikal politikalar izlemesi neticesinde meydana gelmiştir. Politik çerçevede kafa bulanıklığı yaşanılan ve ulus- devletin inşa edildiği bu dönemde Mustafa Kemal’in siyasal eylemlerindeki tercihini resmederken Öğün durumu şöyle açıklıyordu177:

“Kanımızca Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli özelliklerinden bir

tanesi radikal olarak bu bulanıklığı ortadan kaldırması ve bir bakıma, ‘öncelikler’ konusunda münevverleri net bir tercihe bulunmaya zorlaması olmuştur. Bir benzetme yapacak olursak Mustafa Kemal Atatürk ‘Gordiyon Düğümü’nü kesip atmıştır.”

Bu açıklama, Atatürk’ün ulus-devleti inşa ederken eskinin üzerine yeniyi kurmak yerine, bütün kurumlarıyla eskiden tamamen farklı bir devlet oluşturma gayretini açık bir şekilde özetlemektedir.

176 Ahmad, “Modern Türkiye’nin …, s.74.

177 Öğün, S. Seyfi, “Türk Milliyetçiliğinde Hâkim Millet Kodunun Dönüşümü”, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme”, s.285-286.

2.5.2.1. Çok Partili Sisteme Geçiş Çabaları

Cumhuriyet kurulduğunda siyasal alanda tek bir fırka bulunmaktaydı: Cumhuriyet Halk Fırkası178. Atatürk tarafından 9 Eylül 1923 yılında kurulan parti Cumhuriyetin ilk siyasi partisidir. CHF’nin siyaseti yönlendiren tek kurum oluşu muhalefet ihtiyacını ortaya çıkarmış bu da Cumhuriyetin ilk yıllarında bazı girişimlerin olmasıyla sonuçlanmıştır. Bu girişimler neticesinde önce Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası (TCF) daha sonra Serbest Cumhuriyet Fırkası (SCF) kurulmuştur.

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (CHF) mecliste tek parti konumunda olup meclis çalışmalarını tek başına yürütüyor olması neticesinde muhaliflerin parti içinde etkisiz kalmaları ciddi bir muhalefet eksikliğini de beraberinde getirdi. Hükümete karşı muhalefet eksik olamamış ancak CHF safları dışına taşacak şekilde bir muhalefet de vuku bulmamıştı179. Son çıkan yasa ile seçimlerini siyasetten yana kullanan Ali Fuat ve Rauf Orbay gibi eski subayların öncülüğünde ve CHF’den istifa eden muhaliflerin de katılımıyla 17 Kasım 1924’te yeni bir parti kuruldu: Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası.

TCF parti programını açıkladığında siyasal ve ekonomik liberalizm yanlısı bir tutum içinde oldukları göze çarpmaktadır. Tıpkı Đttihat ve Terakki’de oldu gibi. Diğer yandan hükümetin diktatörlüğe eğiliminin olduğu da parti programında açıkça ifade edilmekteydi180. Bu bağlamda, halkın egemenliğini artıracak önlemler alacaklarını belirtirlerken demokrasiye de bağlı olduklarını ifade ediyorlardı.181 Mustafa Kemal TCF’nin bu tutumunun izah edilemez olduğunu ifade ederken partiye cephe aldığını da ortaya koymaktadır.

1925 yılının Şubat ayında Anadolu’da Kürt isyanı çıkınca 15 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Sertlik yanlısı olan Đsmet Đnönü, güvenoyu aldıktan sonra meclis hükümete iki yıllığına olağanüstü yetki veren bir yasa çıkardı. Takrir-i Sükûn adı

178 Đlk kurulduğunda Halk Fırkası adını alan parti, 10 Kasım 1924’te Cumhuriyet Halk Fırkası adını

almıştır. Parti, 1935’teki kurultayda ise adını Cumhuriyet Halk Partisi olarak değiştirmiştir. Ayrıntılı bilgi için Bkz. http://www.chp.org.tr/index.php?module=content&page_id=144. 19-09-2007.

179 Tunçay, Mete, “Türkiye Cumhuriyeti’nde Tek -Parti Yönetiminin Kurulması”, Tarih Vakfı

Yurt Yayınları, Đstanbul 1999, s.104.

180 Tunçay, a.g.e., s.108. 181

verilen bu kanunla beraber rejime yönelen tehditleri yargılama adına Đstiklal Mahkemeleri kuruldu. Sıkıyönetimle beraber hükümet TCF’ ye yönelik de olmak üzere birçok alanda baskıcı bir politika izlemiştir. Artan baskılar sonucu TCF’nin kapatılma süreci hızlanmış ve 5 Haziran 1925 yılında parti kapatılmıştır.

Serbest Cumhuriyet Fırkası, Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın aksine bir muhalif hareket olarak siyaset sahnesine çıkmamıştır. CHF’nin muhalefetsiz siyaset yapıyor olması ve güttüğü siyasetin halk nezdinde genel kabul görmemesinin siyasal anlamda gerginliklere sebep olması sonucu yapay bir şekilde siyaset sahnesine sokulmuştur.182 1929 yılının tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de ekonomik sıkıntılarla geçmesi ve bunun nedeninin CHF’na bağlanması partiye karşı halkın hoşnutsuzluğunun artmasına neden olmuştur. Bunun üzerine Mustafa Kemal’in isteği doğrultusunda Fethi Okyar’dan Cumhuriyet ilkelerine bağlı olması koşuluyla bir parti kurmasını istendi. Fethi Okyar’da Mustafa Kemal’den tarafsız olacağı garantisini aldıktan sonra 12 Ağustos 1930 tarihinde Serbest Cumhuriyet Fırkası’nı kurdu. Mustafa Kemal böylece Đsmet Paşa hükümetine karşı muhalefet oluşturmaya çalışarak siyasetin daha dengeli bir şekilde işlemesini amaçlamıştır. Bu doğrultuda bizzat M. Kemal’in isteği doğrultusunda CHF’den bazı vekiller SCF saflarına katılmıştır. Parti programına kısaca değinecek olursak CHF’den farklı olarak ekonomide liberalizm yanlısı söylemler içerisinde olduklarını görmekteyiz.

Serbest Cumhuriyet Fırkası, Cumhuriyet Halk Fırkası’na bir alternatif oluşturmak amacıyla kurulmamıştı. Amaç daha ziyade CHF’ ye yönelen baskıların azaltılması ile partinin eski saygınlığına tekrar ulaştırılmak istenmesiydi. Zaten Serbest Cumhuriyet Fırkası kurulduğunda hükümete karşı siyasi zafer kazanacağını düşünmüyordu. Fakat durum hiç de beklenen gibi olmadı. Yeni partinin kurulması halk nezdinde büyük bir hoşnutluk uyandırdı. Halkın, Serbest Cumhuriyet Fırkası’na teveccühünün partiyi genel seçimleri kazanacak noktaya getirmesi CHF’ de büyük tedirginlik yaratmıştır.

Fethi Okyar Đzmir gezisiyle partisinin teşkilat yapısını Ankara dışında da oluşturmayı amaçlamıştı. Okyar Đzmir gezisinde coşkulu bir şekilde karşılandı. Yapılacak miting hususunda hükümetin zorluk çıkarması üzerine çıkan olaylar

182

sonucu Halk Fırkası’nın parti binasının taşlanması CHF’de sert tepkilerin oluşmasına neden olmuştur. Đzmir olaylarının Gazi Mustafa Kemal’e abartılı bir şekilde aksettirilmesi, Gazi’nin devrimler hususunda endişeye kapılmasına neden olmuştur.

Gerginlik yerel seçimler esnasında doruğa ulaştı. 5 Ekim’de yapılan yerel seçimlerin sonucuna SCF’ nin itiraz etti ve seçim sisteminin değiştirilmesi istedi. Ancak bu yönde yaptıkları teklif Halk Fırkası tarafından kabul edilmedi. Bu gelişmelere sonrasında halkta da hareketlenmelerin olması üzerine M. Kemal devrimleri kalıcı kılma ve irticayı engelleme adına CHF’ nin başına geçmek isteği üzerine Fethi Okyar’a “ Sen fırkanın, ben fırkamın başında olacağız” sözü üzerine Okyar, arkadaşları ile beraber partiyi kapatma kararı aldı. Alınan karar metni

şöyledir:

“Tebellür eden son vaziyete göre, Fırkamız, Büyük Gazi hazretlerine karşı, siyasî sahnede mücadele edecek bir mevkie getirilmiştir. Fırkamız doğrudan doğruya Gazi hazretlerinin ısrar, teşvik ve tasvipleriyle vücuda gelmiş ve Büyük reisimizin her iki fırkaya karşı müsavi muavenet ve muamelesine mazhar olacağı teminatını almış idi. Esasen başka türlü siyasî bir teşekküle vücut vermek mes’uliyetini almayı hiçbir zaman hatırımıza getirmedik. Hâlbuki emri vaki şeklinde tahakkuk eden son vaziyet karşısında bizce başarılması muhal olan bu teşebbüs devam etmek beyhude olacağından Fırkamızın feshine ve keyfiyetin bilumum teşkilâta ve Dâhiliye Vekâletine bildirilmesine karar verilmiştir”183

Parti 17 Kasım 1930 tarihinde yani kuruluşundan 97 gün sonra kapatılmıştır. Demokrasi adına yapılan bir girişim olan bu deneme, Atatürk devrimlerinin bekası adına gerçekleşememiştir. Böylece çok partili sisteme geçiş denemesi sonuçsuz kalmış ve ‘Tek Parti Dönemi’ adında tarih sahnemizde yer eden yeni bir dönem başlamıştır.

183http://www.istiklalmahkemesi.com/index.php?option=com_content&task=view&id=161&Itemid=1

81, , 01.11.2007. .