• Sonuç bulunamadı

Gülhane Hattı Hümayunu’nun Đlanı ve Tanzimat Devri Gelişmeler

TÜRKĐYE’DE MODERNLEŞME VE DEMOKRASĐ

2.3. Gülhane Hattı Hümayunu’nun Đlanı ve Tanzimat Devri Gelişmeler

Tanzimat öncesi dönemde ifade etmeye çalıştığımız bütün olumsuzluklar Tanzimat’ın oluşmasına zemin hazırlamıştır. Geçici reformların artık sorunlara çözüm getiremeyişi ve kurtuluşun batıya benzemekle olacağı kanısının devlet erkânı tarafından su götürmeyecek şekilde kabul görmesi böyle bir sürecin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Fermanla birlikte batılılaşma hamleleri daha da hızlanmış olup yapılan yeniliklerle beraber yeni çığırların açılmasına zemin hazırlanmıştır

Türk modernleşmesinde çok büyük öneme sahip bu dönemi incelerken tarihi olaylara bakış açımız daha ziyade modernleşme bağlamında olacak olup, dönem ve sonrasına bu çerçeveden bakılacaktır.

Padişah Abdülmecit tahta geçmesinin hemen ardından genç devlet adamlarından olan Hariciye Nazırı Mustafa Reşit Paşa’nın hazırlamış olduğu ve okunduğu yerden dolayı ‘Gülhane Hattı Hümayun’u’ adını taşıyan fermanla birlikte Osmanlı toplumsal ve siyasal yaşamında köklü denilebilecek değişimler meydana gelmeye başladı. 3 Kasım 1839’da ilan edilen, Tanzimat Fermanı adı da verilen bu bildiri eğitim, hukuk, maliye gibi alanlar başta olmak üzere toplumsal ve siyasal alanda büyük yenilikler ihtiva ediyordu.

Ferman, Osmanlı topraklarında yaşayan tüm toplulukların can, mal ve namus emniyeti padişah tarafından güvence altına alınırken diğer taraftan adalet önünde herkesin eşit sayılması, askerlik vazifesinin belirli sürelerde olması ve adil vergi sistemi gibi hususları içermekteydi. Böylelikle Ferman, Osmanlı tüm tebaasını bir konuma getiren bir niteliğe sahipti126.

Tanzimat Fermanı’nda esas itibariyle üç önemli nokta bulunmaktadır. Bunlardan ilki ve en önemlisi padişahın kendi yetkilerini kendisinin sınırlandırmasıdır. Đkincisi; kişilerin can, mal ve namus haklarının padişahın keyfi hareket alanının dışına çıkarılarak kanuni bir çerçevede koruma altına alınması,

126 Andıç, Fuat & Andıç, Süphan, Sadrazam Ali Paşa: Hayatı, Zamanı ve Siyaset Vasiyetnamesi,

sonuncusu ise yürütmenin ‘Mevad-ı Esasiye’ olarak adlandırılan ilkeler doğrultusunda kanunlarca düzenlenecek olmasıdır.127

Devlet, memurların mallarına müsadere yoluyla el koyabilmekteydi. Padişahın keyfi tutumlarının olması, bunun yanında hukuksal yapının evrensel olmayışı Tanzimat’ın ilk dönemlerinde kanunlaştırma hareketlerinin yoğun olmasına neden olmuştur128. Böylece devlet memurları padişaha karşı mallarını ve canlarını güvence altına alabilmişlerdir.

Ceza kanunu büyük ölçüde Fransızlardan alınarak uygulamaya konulmuş, Müslim ve gayrimüslimlerden oluşan mahkemeler tesis edilerek ticari anlaşmazlıklara bu mahkemelerin bakılması sağlanmıştır. Artan mahkemeleri de kontrol etmek için Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı Adliye kurulmuştur.129

Tanzimat Fermanı’nın hazırlanışında dış etkilerin baskısı doğrudan bulunmasa da, azınlık hakları kisvesi adı altında Batılı devletlerin Osmanlı içişlerine, bu hakları koruma bahanesiyle, müdahale etmelerinin etkisi büyük olmuştur. Bu durum Tanzimat öncesi ve sonrası dönemde de devam etmiş olup dış baskıların etkisiyle sadrazamların sürekli değişmesi Batılı devletlerin Osmanlı içişlerine müdahalelerinin ne boyutta olduğunu gözler önüne sermektedir. Topluma geniş haklar verilirken azınlık sorunu da göz önünde bulundurulmuş olup, toplumun devleti sahiplenmesi ve azınlık isyanlarının önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

2.3.1. Siyasal Yapıda Meydana Gelen Değişmeler

Osmanlı tarihinde bir padişahın ilk defa kendisine ait olan egemenlik haklarını sınırlandırmış olmasından dolayı Tanzimat Türk tarihi açısından önemli bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. Evrensel hukuk kurallarına geçiş çalışmaları ile beraber, padişah da eylemlerini kanun ile sınırlandırmış olup, fevri uygulamalarına kendi isteği ile son vermiştir.

Tanzimat’la beraber hızlı bir şekilde meclis sayılarında artış olduğu görülmektedir. Mahkemelerin takip edilmesi için kurulan Meclis-i Vâlâ-yı Ahkâm-ı

127 Çavdar, Tevfik, Türkiye'nin Demokrasi Tarihi, 1950-1995, Đmge Kitabevi, Ankara 2000, s.22. 128 Kalaycıoğlu & Sarıbay, a.g.e., s.9.

129

Adliye’nin yanında Müslüman ve gayrimüslim tebaanın vilayetlerde temsil edilmeleri için kurulan Vilayet Meclisi130 ve 1868 yılında kurulan ve bugün ki Yargıtay’ın temeli sayılan Divan-ı Ahkâm-ı Adliye kurulmuştur. Bu artış, anayasal monarşiye geçişe zemin hazırlaması nedeniyle büyük önem teşkil etmektedir131.

Laikleşme sürecinin başlangıcı da Tanzimat’ın ilanından sonrasına rastlamaktadır.132 Kanunların batıdan alınmasıyla beraber başlayan süreçte Osmanlı devleti, tanrı devlet formundan uzaklaşmaya başlayarak ilerdeki gelişmelerle beraber ulus devlet formuna doğru evirilmeye başlamıştır.

2.3.2. Tanzimat’ın Toplumsal Yapı Üzerine Etkileri

Tanzimat’ın ilanıyla beraber başlayan değişimler toplumsal alanda da kendisini hissettirmiştir. Reformların terk edilip yerine batının örnek alınmasıyla beraber batılılaşma hız kazanmış ve toplumun bütün katmanlarında değişimler baş göstermeye başlamıştır.

Türkdoğan’ın da belirttiği gibi modernleşme, batıda olduğundan farklı olarak ülkemizde tek yönlü bir şekilde meydana gelmiştir. Bu değişim antropolojik olarak gerçekleşmemiş olup, zihni yapıda olmayıp tamamen şekli unsurlar üzerinde meydana gelmiştir. Öte yandan batılılaşmadaki yanlışımız, batının değer yargıları, inanç sistemleri ve ideolojilerini kendi hayat tarzımızın bir izdüşümü olarak algılayarak kendi yaşantımıza tatbik etmemiz olmuştur.133

Tanzimat’ın etkisiyle başlayan değişimleri Şerif Mardin şöyle açıklamaktadır:

“Osmanlı Đmparatorluğu’nda seçkinler kültürü halk kültürüne göre daha evrenseldi. Fakat yerellik, yönetici sınıfların ayrılığı gibi konularda, Osmanlı kültüründe kendini kuvvetle hissettiriyordu. Tanzimat ve yapısal değişikliklerle birlikte sisteme evrensel değerler daha kesif bir şekilde girmeye başladı, örneğin reaya gibi tamamen yöneticiye ait bağlılığı ifade

130 Andıç & Andıç, a.g.e.,s.18. 131 Fendoğlu, a.g.e., s.71. 132 Đnalcık, a.g.e., s.358. 133

eden terim, yerini teb’a gibi bütün Osmanlı yurttaşlarını kapsayan bir kavrama bıraktı.”134

Görüldüğü üzere değişme toplumların algılamaların değişmesinden başlayarak etkili olmaya başlamıştır. Tanzimat’la beraber toplumsal üstünlük kavramı ortadan kaldırılmaya başlanmış olup devletin bütünlüğü bu şekilde korunmaya çalışılmıştır.

Ortaylı’nın belirttiği gibi bir toplumda değişim başladığı zaman, değişim öngörülmeyen alanlara da sıçrayabilmektedir. Tanzimat sonrasında da durum bu

şekilde olmuş olup kadın ve aile yapısında değişmeler baş göstermiştir135. Değişimin kadına bakışındaki farklılaşma, kadınların yakın zamanda toplumun her kesiminde yer alacağı ve tüm mesleklerde çalışabilecek bir konumda olacağını rahatça ifade eden, kadın eşitliğini savunan bir görüşün yaygınlaşmasıyla başlamıştır.136 Hatta modern tiyatromuzun kurucularından olan Şinasi Bey’in Şair Evlenmesi adlı eserinde evlenme gelenekleri açıkça yerilirken, Đslam kadınının dışa kapalı durumu ve kız çocuklarının cahilliği sürekli eleştirilmekteydi.137 Nihayet 19. yüzyılın sonuna doğru Osmanlı toplumundaki üst sınıfa mensup kadınlar özgürleşmeye başlamıştır138

Gelişen teknoloji ile batıdan devşirilen kültürel değerlerin etkisiyle Osmanlı klasik aile yapısındaki zoraki değişmeler büyük şehirlerde olduğu gibi kırsal alanlara da hissedilmeye başlanacaktır. Özellikle nüfus artışı ile kentlerde meydana gelen değişmeler de aile yapısının modernleşmesine etki edecek ve geniş aile yapısı yerini çekirdek aile yapısına terk edecektir.139

Mardin, Batılılaşma ve ekonomik sistemdeki farklılaşmaya paralel olarak kentleşme olgusunun ortaya çıkmasıyla şehirdeki değişmelerin kültürel yanına değinmektedir. Göçebe sisteminin ortadan kalması ve bürokratlaşmanın artması sonucunda biri padişahın yakınında diğeri de ‘çevre’ denilen yerde yaşayan iki farklı hayat tarzı ortaya çıktı. Çevrede yaşayan aşiretlerin kalıntıları ve kırsal kesimlerden

134 Mardin, Türk Modernleşmesi, s.30.

135 Ortaylı, Đlber, “Tanzimat Adamı ve Tanzimat Toplumu”, Türkiye'de Politik Değişim ve Modernleşme, Alfa Aktüel Yayınları, Đstanbul, 2007, s.84

136 Mardin, Türk Modernleşmesi, s.31-32. 137 Ortaylı, a.g.e.,.85.

138 Mardin, Türk Modernleşmesi, s.34. 139

gelen insanlardan oluşmaktaydı. Bu iki topluluğu belirgin bir şekilde ayıran husus birisinin vergi toplayan diğerinin ise vergi veren olmasıydı. Đktisadi farklılıklarla beraber sarayda kullanılan dil ile halkın kullandığı dilin farklı olması ve çok küçük sembollerle birbirine bağlı olan toplum, belirgin bir şekilde birbirinden kopmaya başlamıştır. Çevre, kendini yönetenlerin kendisini küçümsediğinin farkında, onlar ise kitle ile alay eder bir tavır içindedir. 140

Aslında az önce değindiğimiz bu ayrım Osmanlının ilk zamanlarında da mevcuttu. Ancak Tanzimat sonrası batılılaşmanın, yöneten sınıfında daha belirgin bir

şekilde görülmesi toplumsal tabakalar arasındaki makasın genişlemesine neden olmuştur. Böylece çevre-merkez ilişkileri batılılaşmanın etkisi altında giderek birbirinden kopmaya başlamıştır.

Özetle Tanzimat sonrası aşırı batılılaşma, toplumda kültür erozyonlarına yol açmıştır. Değerlerle artık alay edilir olmuş, devşirilen değerler nedeniyle çoğu yerde insanlar hoş olmayan durumların içerisine düşmüştür. Batılılaşma sadece hayat biçimimizi değil, edebiyat, sanat ve mimari alanları da etkilemiş olup, toplumda büyük dönüşümlere neden olmuştur. Yöneten sınıf daha belirgin şekilde dönüşüme uğramış çevrede ise bu dönüşüm, etkisini hemen göstermemiş merkezin aksine daha geniş zaman zarfı içerisinde gerçekleşmiştir.

Tanzimat’ın toplumsal ihtiyaçlardan daha ziyade, kozmopolit yapıda olan Osmanlı devletini ayakta tutabilmek adına tepeden inmeci bir şekilde halka sunulması Tanzimat’ın toplumsal düzeyde tam olarak anlaşılamamasına neden olmuştur. Üst yapının zoraki teşvikleri farklı şekillerde algılamaların oluşmasını sağlamış böylece batılılaşmanın boyutu batı tarzı yaşantıdan öteye geçememiştir. Batılılaşma, şekli unsurlardan öteye geçemediğinden toplum katmanları arasında farklılaşmaların oluşmasına neden olmuştur.

Tanzimat’la amaçlanan Osmanlının geri kalmışlığını batıyı model alarak çözümlemeye çalışmaktı. Batının askeri yapısı ve idari sistemi devşirilirken, batıya ait çoğu değer de Osmanlı toplumuna girmeye başlamıştır. Giyim şekillerinden paranın kullanışına, Avrupa’nın mimari özelliklerinden sanat faaliyetlerine kadar

140

birçok unsur toplumun günlük yaşantısındaki yerini almıştır141. Günlük yaşantının değişmeye başlamasıyla ortaya iki kavram çıkmıştır: ‘Alafranga’ ve ‘Alaturka’. Artık kendilerini batılı gibi hissetmeye başlayan ve toplumda var olan eski kültürel değerleri küçümseyen bir sınıf ortaya çıkmıştır. Bunlar genellikle üst sınıf devlet memurları olup, aşırı tüketimi bir sınıfsal özellik olarak anlayan insanlardı.

Tanzimat fermanıyla tarihimizde ilk defa batıda olduğu gibi demokrasilerin vazgeçilmez unsurlarından biri olan kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması gibi bir durum ortaya çıkmıştır. Ferman, Anayasallaşma hareketleri bağlamında anayasa olarak kabul edilmese de142 anayasal sürece zemin hazırlaması bakımından önemli bir yere sahiptir.

Modernleşme kendine sosyal alanının yanında siyasal alanda da yer bulmuştur. Klasik monarşi anlayışı terk edilmeye başlanmıştır. Değişmeye başlayan Osmanlı devlet sistematiği kendisini önce anayasal ve sınırlı bir monarşiye hazırlamış, bu da cumhuriyet yönetimine zemin hazırlayan bir geçiş döneminin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Burada başlayan değişimlerle ve dönüşümlerle demokrasi tarihimiz adına milat diyebileceğimiz olaylar Tanzimat’la başlamıştır. Kısacası Tanzimat, Cumhuriyete uzanan yolda, Cumhuriyetin yarı başarılı bir ön deneyimi olarak görülmesi hasebiyle tarih sayfamızda ayrı bir öneme sahiptir143.