• Sonuç bulunamadı

2.4.4.1 31 Mart Olayları

2.5. Cumhuriyet’in Kurulmasından Çok Partili Hayata Geçişe Kadar Olan Dönem

2.5.4. Tek Parti Dönem

Cumhuriyet’in ilk yıllarında, 1924 yılında Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası ile daha sonra 1930 yılında Serbest Cumhuriyet Fırkası ile çok partili siyasal bir yapının oluşabilmesi adına girişimlerde bulunulmuştu. Değişik sebeplerden dolayı bu iki girişim olumlu netice vermemişti. Serbest Cumhuriyet Fırkasının kendisini feshetmesiyle beraber ülkemiz siyasi yaşantısında, 1946 yılına kadar tek partili bir siyaset anlayışının hâkim olduğunu bir dönem başladı.

2.5.4.1. Kemalizm ve Altı Ok

Cumhuriyet Halk Fırkası, 1931 yılında gerçekleştirilen üçüncü kongre sonrasında yeniden yapılanma içerisine girmiş, örgütsel yapılanma çalışmaları sonrasında yapısal olarak modern bir parti görünümüne kavuşmuştur. Parti programına bakıldığında Cumhuriyetin temel ilkeleri arasında sayılan Atatürk devrimleri partinin ana vasıfları arasında zikrediliyordu188. Cumhuriyet Halk Fırkasının ana vasıflarında; Cumhuriyet Halk Fırkası cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, devletçi, laik ve inkılâpçı olarak belirtilmekteydi. Böylece devletin temel unsurlarını

188 Parla, Taha, “Türkiye’de Siyasal Kültürün Resmi Kaynakları, Cilt 3: Kemalist Tek Parti

benimseyen Cumhuriyet Halk Fırkası, giderek devlet partisi görünümü kazanıyordu. Altı ok olarak tabir edilen bu devrimler, Kemalist rejimin unsurlarını

şekillendirmemekteydi. Kemalizm teriminin resmi olarak ilk kullanılması ise 1935 yılının Mayıs ayında yapılan dördüncü kurultayla parti programının giriş kısmında zikredilmiştir189.

Tek parti döneminin totaliter bir yapıda olması ve meşruiyetinin sorgulanır bir hale gelmesi partiyi bir ideoloji arayışına itmiştir. Bu çerçevede o dönemim siyasal kültürünü etkileyen Atatürk devrimleri partinin ve dönemin resmi ideolojisi olarak benimsenmiştir. Kemalizmin felsefi kökenleri, Osmanlıda olduğu gibi Đslami gelenekten kaynaklanmayıp aydınlanma çağı sonrası Fransız devrimi ve batı pozitivizmine dayanmaktadır. Amaç şeriat esaslarına dayanan Đslami dünya görüşü yerine ulusçu ve laik bir devlet anlayışını tesisi etme adına kültürel temel oluşturma yönündedir190.

2.5.4.2. Tek Parti Rejiminin Güçlenmesi

Cumhuriyet kurulmadan önce ve sonra, Atatürk’ün idarenin üstünlüğüne olan inancı ve kuvvetlerim ayrımı prensibini eleştiren tutumları partinin daha dominant bir pozisyona kavuşmasına neden olmuştur191. Atatürk’e göre:

“ Đdare üç organik bölümüyle (kuvvet, teşkilat, vazife) ‘irade, hâkimiyet ve saire dediğimiz kuvvettir’

Bu kuvvet bölünebilir mi?

Bölünemez: ‘…idare-i milliye, hâkimiyet-i milliye denilen kuvvet gayrı kabili taksim ve tefrik’tir. Böyle bir bölme girişimleri, ‘Fransız inkıtab-ı Kebiri’ bile başaramamıştır.”192

Tek parti dönemini zemin hazırlayan bir diğer husus ise Osmanlının yıkılmasından sonra sivil ve askeri bürokratların Türkiye Cumhuriyeti’nin

189 Parla, a.g.e., 35-36. 190

Kazancıgil, Ali, “Türkiye’de Modern Devletin Oluşumu ve Kemalizm”, Türkiye’de Politik

Değişim ve Modernleşme, s.171.

191 Tunaya, Tarık Zafer, “Hâkimiyeti Siyasiye ve Milli Egemenlik: Türkiye’de Siyasal Rejimin

Meşruluğunun Dayandığı Temeller”, Türkiye’de Politik Değişim ve Modernleşme”, s.211–212.

192

kurulmasında da etken olmaları gösterilebilir. Bu seçkin kadro, siyasal iktidara müdahale etme ve seçkinlerin egemen olduğu bir yönetim anlayışını, Osmanlıdan yeni kurulan devletin siyasal yaşantısına taşımışladır.193 Egemenlik millete dayandırılıyor ama öte yandan ulusun gerçek çıkarlarının hamiliği Cumhuriyet Halk Fırkasına verilerek, halka atfedilen egemenlik anlayışı söylemden öteye geçemediği gibi kurulan yeni model içerisinde halka neredeyse hiç yer verilmiyordu194. Bu da evrimsel gelişiminde geri kalmış toplumlarda, devrimlerin gerçekleştirilebilmesi için toplumun evriminin daha hızlı olabilmesi ve bazı etapların atlanabilmesi adına elzem195 olarak görülüyor ve devrimlerin bekası ise bu şekilde sağlanıyordu. Erdoğan’a göre, Kemalist rejimin bürokratik miras hariç, geçmişin bütün mirasının reddetmesini demokrasiye geçişimizi 1946’lara kadar sarkmasına neden olmuştur196.

Cumhuriyet Halk Fırkası’nın parti programında toplumsal eşitlik vurgusu yapılırken diğer taraftan toplum meslek gruplarına göre sınıflara ayrılıyor ve camiaların faaliyetlerinin diğerleri için hayati öneme sahip olduğu vurgulanıyordu. Bu uygulamayla da sınıf mücadelesinin önüne geçildiği, sınıf mücadelesinin içtimai düzenleme yoluyla bertaraf edildiği ifade ediliyordu197. Bu tutum zaten orta sınıf diye tabir edilen bir sosyal yapının olmadığı Türk toplumunda yine bazı zümrelerin ayrıcalıklı bir konuma gelmesine neden oluyordu. Seçkinler zümresi Osmanlı devletinde olduğu gibi Cumhuriyet Türkiye’sinde de güçlü hale gelmeye başlıyordu.

1935 yılında yapılan Dördüncü Kurultay sonrasında partinin devletle olan bütünleşmesine bizzat Genel Sekreter Recep Peker tarafından vurgu yapılmaktadır. Hatta Peker’in aktif olduğu 1930–1935 arasında partinin yönetimi, faşist bir çizgiye kaydırma girişimi olduğu ve bunun Atatürk tarafından engellendiği bilinmektedir198. Parti ülke siyasetindeki baskını giderek arttırmaktadır. Kurultay Nizamnamesini üçüncü maddesinde daha önce Atatürk’ünde benimsediği, kuvvetler birliği esasına

193 Özbudun, Ergun, “Türkiye’de Devlet Seçkinleri ve Demokratik Siyasal Kültür”, Türkiye’de Demokratik Siyasal Kültür; Türk Demokrasi Vakfı Yayınları, Ankara,1995, s.7-9

194

Erdoğan, Mustafa, Liberal Toplum, Liberal Siyaset, Siyasal Kitabevi, Ankara, 1992, s.252. (Açıklama: Yazarın aynı isimdeki eserin ilk baskısı olan bu kitap bir sonraki baskıdan farklı makaleler içerdiğinden ayrıca belirtilmiştir.)

195 Kışlalı, Ahmet Taner, “Atatürk ve Cumhuriyet”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi Cumhuriyetin 75. Yılı Özel Sayısı, Ekim 1999, s.7.

196 Erdoğan, Liberal Toplum…, (1992), s. 254. 197 Parla, a.g.e., s.36.

198 Erdoğan, Liberal Toplum…, (1992), s.253. & Uyar, Hakkı, “1930’lar Türkiye’sinde Kemalizm

dayalı yönetim anlayışı benimsenmiş ve bu ibareye parti programıyla resmiyet kazandırılmıştır. Bunun anlamı ülke yönetiminde parti organı dışında hiçbir idare organının olamayacağıdır199.

Yine 1935 Kurultayı doğrultusunda CHP Genel Sekreteri içişleri bakanlığına, mülki idare amirleri de bulundukları yerlerdeki parti teşkilatlarının başına getirildi. Bununla da yetinilmeyerek bütün halk, parti üyesi kabul edildi200. Rejim giderek sıkı bir hale getirilmiş ve CHP adeta devletin bir organıymış gibi hareket eder hale gelmiştir. Parti-Devlet bütünleşmesi adı altında yapılan bu uygulamalar, ülkeyi CHP tahakkümü altına sokarak otoriter bir yönetim şeklinin ortaya çıkmasına neden olmuştur.

Gelişmelerden basın da etkilenmiştir. Kemalizmin yaygınlaştırılması için kurulan Kadro dergisi ile Kemalizm önce topluma benimsetilmek istenmiş, yapılan diğer çalışmalarla ise üçüncü dünya ülkelerine model olacak şekilde ideolojiyi yayma amaçları güdülmüştür201. Kemalizmin yaygınlaştırılması için bu çalışmalara yapılırken diğer taraftan özgür olması gereken basın adeta yapılan kısıtlamalarla CHP’nin sözcüsü konumuna gelmiştir202.

2.5.4.3. Milli Şef Dönemi

Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatından sonra Cumhurbaşkanlığa Đsmet Paşa seçildi. Birinci Olağanüstü Kurultay sonrasında Đsmet Đnönü aynı zamanda partinin ‘değişmez başkanı’ seçilerek ‘Milli Şef’ unvanını almasıyla siyasi tarihimizde yeni bir dönem başlamış oldu203. Đnönü, anayasada bulunmayan bir kavramla Türk siyasi hayatında 12 yılı kapsayacak bir dönemde etkin bir yönetim olanağına sahip olmuştur.204

Milli Şef döneminin başlangıcı demokrasi adına umut verici bir gelişmeyle başlamıştır. Mayıs 1939’da toplanan CHP’nin Beşinci Kurultayı’nda hükümeti denetlemek için 21 üyeden oluşan müstakil bir grup kurulmuştur. Bu gelişmeyle,

199 Yetkin, Çetin, Türkiye’de Tek Parti Yönetimi, Altın Kitaplar Yayınevi, Đstanbul, 1983, s.28. 200

Karpat, Kemal H., Türk Demokrasi Tarihi, Alfa Yayınları, Đstanbul, 1996, s.69.

201 Uyar, a.g.e., s.6. 202 Yetkin, a.g.e., s.71. 203 Yetkin, a.g.e., s.173. 204

Parti – Devlet ilişkileri gevşetilmeye çalışılmış öte yandan ise hükümete muhalefet oluşturulmak istenmiştir205. Müstakil grubun başkanlığını değişmez genel başkan yapacak olup, onun atadığı başkan vekili tarafından yönetilecekti. Demokratik bir girişim gibi görünen bu yapının meşruiyetine halel getiren husus ise grubun parti tarafından denetleniyor olmasıydı.

Milli Şef’le birlikte ülkede siyasi rejim sertleşerek daha katı bir yönetim anlayışı ülkeye hâkim olmaya başlamıştır. Laik siyaset anlayışı daha sıkı bir şekilde uygulamaya konularak Türkçenin daha öz bir şekilde konuşulmasına yönelik yapılan politikalarla sertleşme devam etmiştir. Artan toplumsal tepkiler parti içinde muhalefetin oluşmasına bu durum da parti disiplininin bozulmasına neden olmuştur.206

2.5.4.4. Çok Partili Döneme Geçiş Öncesi Siyasal ve

Toplumsal Durum

Đsmet Paşa’nın Cumhurbaşkanı seçildiği dönemde, dünyada sıcak gelişmeler olmaktaydı. II. Dünya Savaşı başlamış, savaşa girmemiş olmamıza rağmen, askere alınan insan sayısındaki artış ve gergin bekleyiş ülke ekonomisini büyük ölçüde sarsmıştı. Ekonomik sıkıntıların halk tarafından CHP’nin izlediği başarısız politikalara bağlanması partiye yönelik büyük toplumsal tepkilerin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Temel hak ve özgürlüklere getirilen kısıtlamalar, ekonomik sıkıntılarla birleşince parti rejimini işlemez hale getirmiştir. Öte yandan II. Dünya Savaşı’nı demokratik blokta yer alan ABD, Đngiltere ve Fransa’nın galip gelmesi ile tüm dünyada totaliter akımların yıkılması süreci başlamıştır.207

Karpat, Türkiye’nin çok partili sisteme geçişe zemin hazırlayan unsurları siyasi, sosyal ve ekonomik iç gelişmelerle Cumhuriyetin temelinde olan liberal fikirlere bağlamaktadır208. Parti yönetimi başta olmak üzere Đsmet Paşa’nın durumun farkında olması, dış baskıların da etkisiyle parti programında değişimlere gidilmesine neden olmuştur. Çok partili sisteme geçiş bizzat Cumhurbaşkanı Đnönü’nün teşviki ile CHP Hükümetinin aldığı karar sonrasında gerçekleşmiştir. Bu gelişmelerin

205 Ahmad, “Demokrasi Sürecinde…, s.21. 206 Karpat, a.g.e., s. 69–71.

207 Erdoğan, Liberal Toplum…, (1992), s.254 208

yanında Sovyet tehdidinin de ortaya çıkması ile batıya yaklaşma ihtiyacı da ortaya çıkınca demokratik sisteme geçme adına bir eğilim ortaya çıkmaya başlamıştır.