• Sonuç bulunamadı

II. Farsça Terkipler/Tamlamalar

II.I. Farsça Terkip/Tamlama Yapıları

II.I.III. Tetâbu‘-i İzâfet/Zincirleme Tamlamalar

Farsça zincirleme terkipler, ikiden fazla kelimenin terkibiyle oluşturulan kelime gruplarıdır. Belâgat ilminde, zincirleme terkipler, sözü uzatması sebebiyle bir fesâhat hatası olarak görülse de (Bolelli, 2012: 19) klasik Türk şiiri için Farsça zincirleme terkipler bir fesâhat hatası olmayıp şiirlerde oldukça fazla kullanılmış ve söze sanat ve ahenk katmaktadır.

Klasik Türk şirinde Farsça ve Arapça zincirleme terkipler Türkçeye çevirlirken, terkiplerin anlamları bakımında sınıflandırılması göz önüne alınarak çevrilmelidir.

Farsça ve Arapça terkiplerde çeviri sırasında sondan başa doğru bir sıra takip edilirken birbirine izafet bağıyla bağlanan kelimeler arasında ne tür bir anlam ilgisinin olduğu doğru tespit edilmelidir.

27 Farsça zincirleme terkipler sıfat ve isim tamlamaları olmak üzere iki grupta incelenmektedir. Farsça zincirleme isim tamlamaları Duman (1987: 28-31) tarafından;

“birinci unsuru tamlama olanlar, ikinci unsuru tamlama olanlar, ikinci unsuru isim tamlaması olanlar, ikinci unsuru sıfat tamlaması olanlar, ikinci unsuru Arapça bir ibare veya tamlama olanlar” şeklinde tasnif edilmiştir.

Farsça zincirleme sıfat terkipleri; “birinci unsuru tamlama olanlar, ikinci unsuru tamlama olanlar, üçüncü kelimesi sıfat tamlaması hâlinde bulunan ilk unsuru niteleyen sıfat tamlamaları, sıfat olan ikinci ve üçüncü kelimelerin ilk kelimeyi ayrı ayrı nitelediği sıfat tamlamaları, unsurlarından biri Arapça tamlama olanlar, niteleyen unsuru lafzi izafet olanlar” şeklinde tasnif edilmiştir (Duman, 1987: 32-34).

Aşağıdaki beyitte altı çizili olan terkip beş kelimeden oluşan zincirleme bir terkip olup, Türkçeye aktarılırken sondan başa doğru birbirlerine olan anlam ilgilerine göre doğru ekleri alarak çevrilmelidir. Beyitte geçen “beste-i zencîr-i seyl-i eşk-i gül-gûn”

zincirleme terkibinde “eşk-i gülgûn” sıfat terkibi bu zincirleme terkibin ana ögesi olup ondan sonra gelen kelimeler bu terkiple bağlantılıdır. Gül renkli gözyaşına bir tamlayan daha ilave edilerek “seyl-i eşk-i gülgûn” zincirleme terkibi yapılmış, daha sonra, bu terkibe bir tamlayan daha ilave edilmiştir. “Zencîr-i seyl-i eşk-i gül-gûn” terkibinin bütünü tamlanan olarak görülerek ve bu tamlanana yeni bir tamlayan ilave edilerek

“beste-i zencîr-i seyl-i eşk-i gül-gûn” zincirleme terkibi kurulmuştur:

Müjem ser-çeşmeler menzil dutan âşüfte Mecnûndur

Anuñ çün beste-i zencîr-i seyl-i eşk-i gül-gûndur (Fuzûlî G 90/1)

“Kirpiklerim pınarların başını menzil tutan düşkün Mecnûndur. Onun için gül renkli gözyaşı seli zincirinin tutsağıdır.”

Zincirleme terkiplerde terkibin tamlanan kısmı giderek artar. İlk olarak bir tamlayan ve bir tamlanandan oluşan terkip daha sonra yeni bir tamlayanın eklenmesiyle genişler ve tamlanan öge daha önce tek bir kelimeden oluşurken iki kelimeden daha sonra üç kelimeden oluşur. Bu duruma “hevâ-yı bûy-ı zülf-i dil-rübâ” zincirleme terkibi örnektir. Bu terkipte ilk olarak zülf tamlanan, dil-rübâ tamlayan olmak üzere iki kelimenin birbirini tamlamasıyla oluşmaktadır. Daha sonra terkibin tamamına bir tamlayan olarak “bûy” geldiğinde “zülf-i dil-rübâ” terkibinin tamamı tamlanan olmaktadır. Yeni oluşan “bûy-ı zülf-i dil-rübâ” terkibinde yeni bir tamlayan olarak

28

“hevâ” kelimesi getirildiğinde ise “bûy-ı zülf-i dil-rübâ” terkibi tamlanan olmaktadır.

“Zülf-i dil-rübâ” terkibine eklenen bu tamlayanlarla birlikte oluşan “hevâ-yı bûy-ı zülf-i dil-rübâ” zincirleme terkibini Türkçeye çevirirken tamlanan ve tamlayanlar arasındaki anlam ilişkisine göre ek getirilmelidir:

Hâkümi ide sifâl-i sünbül ü reyhân felek

Gitmeye başdan hevâ-yı bûy-ı zülf-i dil-rübâ (Bâkî G 3/2)

“Felek, toprağımı sümbül ve reyhan saksısı etsin. Baştan sevgilinin saçının kokusunun hevesi gitmesin”

Aşağıdaki beyitte yer alan “bâb-ı genc-i iksîr-i fenâ” zincirleme terkibini yukarıdaki şekilde tahlil ettiğimizde “iksîr-i fenâ” benzetme terkibine “genc” tamlanan olarak eklenmiş, “iksîr-i fenâ” terkibinde iksir ve fenâ kelimeleri arasındaki benzetme ilişkisi sebebiyle bu terkip belirtisiz isim tamlaması şeklinde çevrilmelidir. Bu terkibe daha sonra eklenen “genc” kelimesi ile birlikte “genc-i iksîr-i fenâ”, fena iksiri bir mücevhere benzetilerek bu mücevher söylenilmeyip onun konulduğu kap söylenerek istiaere yapılmıştır. Bu sebeple bu zincirleme terkip “fena iksirinin hazinesi” şeklinde, bu terkibe “bâb” kelimesi diğer bir tamlayan olarak eklendiğinde ise “bâb-ı genc-i iksîr-i fenâ” “fena iksîr-iksiksîr-iriksîr-iniksîr-in haziksîr-inesiksîr-iniksîr-in kapısı” şekliksîr-inde çevriksîr-ilmeliksîr-idiksîr-ir:

‘Aynuma almam zer-i hûrşîd ü dürr-i encümi

Feth olaldan baña bâb-ı genc-i iksîr-i fenâ (Bâkî G 3/4)

“Bana fenâ iksiri hazinesinin kapısı açıldığından beri güneş altınına ve yıldız incisine bakmıyorum.”

Aşağıda altı çizili olan terkipler, ikiden fazla isim soylu kelimenin belli bir anlam ilgisi etrafında birbirini tamamlaması ile oluşmuş zincirleme terkiplerdir:

Dil beste-i kemend-i ser-i zülf-i yârdur

Cân haste-i girişme-i çeşm-i nigârdur (Bâkî G 90/1)

“Gönül, sevgilinin saç ucunun kemendinin bağlanmışıdır. Can, put gibi olan sevgilinin gözünün nazının hastasıdır.”

29 Olmazız cân-nişîn-i bezm-i tarab

‘Âşık-ı sohbet-ihtiyâr-ı gamız (Nâilî G 140/6)

“Sevinç meclisinin canda oturanı olmayız. Gam sohbetini seçen âşıkız.”

Gönül kim çâk çâk-i tîğ-i âteş-tâb-ı hasretdür

Hadeng-i cevr ile pür-zahm-ı nâsûr oldı gitdükçe (Neşâtî G 115/4)

“Hasret körüğünün kılıcıyla parçalanmış olan gönül, cevr okuyla gün geçtikçe iyileşmez yaralarla doldu.”

Klasik Türk şiirinde bazen bir beytin büyük çoğunluğu veya tamamı Farsça zincirleme terkiplerden oluşabilmektedir:

Sensin ey çeşm-i çerâğ-ı dûdmân-ı ma‘delet

Şem‘-i nûr-efşân-ı bezm-i hânedân-ı ma‘delet (Bâkî M 3/III/1)

“Ey adalet ailesinin kandilinin gözü, adalet hanedanı meclisinin nur saçan mumu sensin.”

Farsça zincirleme terkiplerde bazen Farsça sıfat terkibinin bir tamlayanı nitelediğindeki bu tür terkiplerin zincirleme terkip değil, yalnızca tamlayan ögesi sıfat grubu olan bir isim terkibi olduğu görülmektedir. Örneğin aşağıdaki beyitte geçen “gül-bâng-i mürg-i hôş-nevâ” terkibinde “hôş-nevâ” birleşik sıfatı “mürg” kelimesinin niteleyeni olup asıl terkibin “gül-bâng-i mürg” isim terkibi olduğu kabul edilmektedir:

Göklere irdi yine gül-bâng-i mürg-i hôş-nevâ

Sahn-ı gülşen gördi bir a‘lâ makâm-ı dil-güşâ (Bâkî G 8/3)

“Hoş sesli kuşun duası yine göklere çıktı. Gül bahçesi, gönül açan bir yüce makam gördü.”