• Sonuç bulunamadı

II. Farsça Terkipler/Tamlamalar

II.II. Farsça Terkiplerde Yapı ile İlgili Diğer Durumlar

29 Olmazız cân-nişîn-i bezm-i tarab

‘Âşık-ı sohbet-ihtiyâr-ı gamız (Nâilî G 140/6)

“Sevinç meclisinin canda oturanı olmayız. Gam sohbetini seçen âşıkız.”

Gönül kim çâk çâk-i tîğ-i âteş-tâb-ı hasretdür

Hadeng-i cevr ile pür-zahm-ı nâsûr oldı gitdükçe (Neşâtî G 115/4)

“Hasret körüğünün kılıcıyla parçalanmış olan gönül, cevr okuyla gün geçtikçe iyileşmez yaralarla doldu.”

Klasik Türk şiirinde bazen bir beytin büyük çoğunluğu veya tamamı Farsça zincirleme terkiplerden oluşabilmektedir:

Sensin ey çeşm-i çerâğ-ı dûdmân-ı ma‘delet

Şem‘-i nûr-efşân-ı bezm-i hânedân-ı ma‘delet (Bâkî M 3/III/1)

“Ey adalet ailesinin kandilinin gözü, adalet hanedanı meclisinin nur saçan mumu sensin.”

Farsça zincirleme terkiplerde bazen Farsça sıfat terkibinin bir tamlayanı nitelediğindeki bu tür terkiplerin zincirleme terkip değil, yalnızca tamlayan ögesi sıfat grubu olan bir isim terkibi olduğu görülmektedir. Örneğin aşağıdaki beyitte geçen “gül-bâng-i mürg-i hôş-nevâ” terkibinde “hôş-nevâ” birleşik sıfatı “mürg” kelimesinin niteleyeni olup asıl terkibin “gül-bâng-i mürg” isim terkibi olduğu kabul edilmektedir:

Göklere irdi yine gül-bâng-i mürg-i hôş-nevâ

Sahn-ı gülşen gördi bir a‘lâ makâm-ı dil-güşâ (Bâkî G 8/3)

“Hoş sesli kuşun duası yine göklere çıktı. Gül bahçesi, gönül açan bir yüce makam gördü.”

30 değişiklikler sonucu birleşik kelime olarak kullanılabilmekte; fakat bu şekilde oluşan birleşik kelimeler terkip olarak kabul görmemektedir. Terkipler ile birleşik kelimeler arasındaki fonetik, anlamsal ve gramatikal farklar şöyledir:

Terkiplerde, onu oluşturan unsurların her biri kendi fonetik bağımsızlığını korumakta ve onu oluşturan unsurlardan her biri, kendi anlamının tam bir bağımsızlığına sahip ve onu korumaktadır. Burada bileşik kelimeyi oluşturan parçalar kendi sözlük anlamlarını tamamen ve yüzde yüz korumamaktadırlar veya en azından biz onları telâffuz anında parçalardan her birinin parça anlamına o kadar dikkat etmiyoruz. Terkiplerde onları oluşturan elemanlar arasındaki nahivsel bağ, tamamen ve hissedilir derecede aşikârdır; hâlbuki bileşik kelimelerde bu nahivsel bağ, büyük bir ölçüde kendi hassasiyetini kaybetmiştir. (Şahinoğlu, 1997: 427- 428)

Farsça birleşik kelimeler, Türkçedeki birleşik kelimelere benzer şekilde isim veya sıfat terkipleriyle çeşitli eklerle veya isnat gruplarıyla yapılmaktadır. Farsça terkiplerle yapılan birleşik kelimeler; terkipleri ters çevirerek (izâfet-i maklup) veya terkiplerdeki izafet kesresini düşürmek (izâfet-i maktu) üzere iki şekilde oluşturulmaktadır. Farsçada bu şekilde oluşan birleşik isim ve sıfatların yanında, ikilemelerle oluşan, isme çeşitli ekler ve fiiller eklenerek oluşan birleşik sıfatlarla da karşılaşılmaktadır.

II.II.I.I. İzâfet-i Maklup/Ters Çevrilmiş Terkip

Farsça isim terkiplerinde kural gereği tamlanan (muzâf) önde, tamlayan (muzâfun ileyh) ise sonda yer alırken birleşik kelime yapımı sırasında bu iki unsur yer değiştirir ve bu iki unsur arasındaki izafet bağı kalkar. Bu şekilde oluşturulmuş birleşik kelimelere “izâfet-i maklup” (ters çevrilmiş terkip) denilmektedir. Farsça isim terkiplerinin ters çevrilmesiyle ve izafet kesresinin düşmesiyle Farsça bileşik isim ya da bileşik sıfatlar oluşturulmaktadır. Örneğin aşağıdaki beyitte geçen “mâh-tâb”, “tâb-ı mâh” terkibinin ters çevrilmesiyle ve izafetin düşürülmesiyle oluşturulmuştur:

Gice hüsnüñ şevkine encüm sürûr u sûrda

Çarh âteş-bâzdur gûyâ elinde mâh-tâb (Bâkî G 18/2)

“Yıldızlar, gece senin güzelliğinin şevkiyle sevinç ve eğlencededir. Felek, sanki elinde ay ışığı olan bir hokkabazdır.”

Bâkî’nin beytinde geçen “gül-âb” birleşik kelimesi “âb-ı gül” terkibinin ters çevrilmesi ve terkibin önemli bir unsuru olan izafet kesresinin kaldırılması yoluyla oluşmuştur. Ters çevrilerek oluşturulan “gül-âb” kelime grubu başlı başına bir kavrama ad olması sebebiyle artık terkip olarak değil birleşik isim olarak adlandırılmaktadır:

31 Dûd-ı âhum ruhuñ hevâsıyla

Ebr olur yagdurur cihâna gül-âb (Bâkî G 19/2)

“Ahımın dumanı yanağının hevesiyle bulut olur, dünyaya gül suyu yağdırır.”

Aşağıdaki beyitte “pâre-i meh” ters çevrilerek ve izafet kesresi düşürülerek “meh-pâre” birleşik kelimesi oluşturulmuştur:

Sen meh-i bedrüñ ziyâsın virmek olmaz ‘âleme

İttifâkî bir yire cem‘ olsalar meh-pâreler (Bâkî G 59/3)

“Ay parçaları, sözleşerek bir yere toplansalar, sen dolunayın ışığını âleme veremezler.”

Terkiplerden oluşan birleşik kelimeler, terkiplerin tamlayan ve tamlanan unsuru olarak kullanılmaktadır:

Leblerin yâd eylese yâruñ lisân-ı hâl ile

Nakl ider şîrîn hikâyet gonca-i rengîn-edâ (Bâkî G 8/5)

“Renkli edalı gonca, hâl diliyle sevgilinin dudaklarını hatırlasa, tatlı hikâyeler nakleder.”

Klasik Türk şiirinde kullanılan bazı terkiplerden oluşan birleşik kelimeler ise, birleşik kelimeyi oluşturan iki kelimenin kendi anlamlarından uzaklaşarak yeni bir kavrama isim olmaktadırlar. Bu şekilde terkiplerin ters çevrilmesiyle oluşan birleşik kelimelerin, terkip hâlindeyken taşıdığı anlamdan farklı yeni bir anlama sahip olduğu görülmektedir:

Farsça birleşik isim veya fiil şeklinde olan yeni-orjinal tabirler yapı sınıflandırmasında en büyük grubu teşkil eder. Çünkü birleşik isim ve fiiller, yeni anlamlar ile mecâzî kavramlar oluşturmaya tabiaten daha müsaittir. Mesela gûy-rübâ (zafer, kazanmak, galebe çalmak, önde gitmek ve hedefe ulaşmaktan kinaye), sâhib-dîd (akıllı, bilgili, ârif), germ-rev (hızla giden, sâlik ve âşıktan kinaye), bukâlemûn-işve (türlü türlü nazlar eden), derya-dil (cömert, kahraman, şeklindeki isimle isim, isimle sıfat ya da isimle fillerin muzârî köklerinin birleşmesinden teşkil olunan tabirlerde, görüldüğü gibi her iki unsur da temel anlamlarından oldukça uzaklaşarak çok değişik mecâzî ve kinâyevî anlamlar kazanmışlardır. (Babacan, 2012: 241).

Bu şekildeki birleşik kelimeleri anlamlandırabilmek için Farsça ihtisas sözlüklerinden faydalanılmalıdır. Örneğin Bâkî Divanı’nda geçen “şeb-çerâğ (Bâkî G 53/2)” birleşik ismi, “çerâğ-ı şeb” terkibinin ters çevrilmesinden oluşmuş, ancak bu

32 birleşik ismin “gece ışığı” anlamında değil, birleşik kelimenin yeni bir anlam kazanmasıyla bir cins kıymetli taşa (Şemseddin Sami, 2007: 769) isim olmuştur. Bu bir terkipten oluşan Farsça birleşik kelime, yeni bir kavrama ad olmuştur. Dolayısıyla klasik Türk şiirinde terkiplerden meydana gelen birleşik kelimelerde sadece terkibi oluşturan kelimelere anlam verilerek doğru anlama ulaşılamamaktadır. Bu sebeple bu şekildeki birleşik kelimelere, anlam verilirken yeni bir kavrama ad olup olmadığına dikkat edilmesi gerekmektedir.

II.II.I.II. İzâfet-i Maktu/Kesik Terkip

Farsça izâfet terkiplerinde tamlanan ve tamlayan arasındaki izafet kesresi kaldırılarak oluşturulan birleşik kelimelere ise “izâfet-i maktu” (kesik terkipler) adı verilmektedir. İzafet kesresinin kaldırılması işlemine ise “fekk-i izâfe” denilmektedir.

Bu terkiplerdeki izafet esresinin kalkmasıyla artık bu terkipler terkip olma özelliğini kaybederek bileşik isim ya da bileşik sıfat olarak kabul edilirler (Şahinoğlu, 1997: 92-96). Örneğin “sâhib-nazar” (Bâkî G 134/3), birleşik kelimesi “sâhib-i nazar” şeklindeki terkibin izafet kesresinin düşürülmesi yoluyla oluşmaktadır. Burada terkipteki izafet kesresi düşerek birleşik kelime şekline girmiş ve bu forma girdikten sonra anlam bakımından sıfat özelliği göstermesi sebebiyle birleşik sıfat olarak kabul edilmiştir.

Klasik Türk şiirinde birleşik kelime şeklinde olan kelime grupları, terkipler içerisinde tamlanan ve tamlayan öge olarak kullanılmaktadır:

Irmaz gözini sâgar-ı meyden habâbvâr

Her rûzgâr-dîde ki sâhib-nazar geçer (Bâkî G 134/3)

“Nazar sahipli geçinen her güngörmüş kişi, kabarcık gibi gözünü şarap kadehinden ayırmaz.”

Bu yapıda olan birleşik kelimeler Türkçeye çevrilirken sıfat yapım ekleri getirilmelidir.

II.II.II. Karma Yapılı Farsça Terkipler

Klasik Türk şiirinde Farsça ve Arapça terkipler bir arada kullanılarak zincirleme terkipler oluşturulmuştur. Oluşturulan terkiplerde birden çok dilin terkip yapısı bir arada olduğu için karma yapılı terkipler olarak isimlendirilmelidir. Karma yapılı Farsça terkiplerde daha çok Arapça terkipler ve birleşik kelimeler ile Farsça terkiplerin birlikte

33 kullanıldığı görülmektedir. Bâkî’nin bir gazelinden alınan aşağıdaki beyitte altı çizili olan terkibin tamlananı Arapça isim terkibi olup tamlayanla tamlanan Farsça terkip kurallarına göre birleşerek bir terkip oluşturmuştur. Bu sebeple “hevâ-yı Cennetü’l-me’vâ” terkibi, Arapça bir terkip değil, Farsça karma yapılı bir terkip olarak sınıflandırılmalıdır:

Zülâlinden ‘ibâretdür nesîminden kinâyetdür

Safâ-yı çeşme-i Kevser hevâ-yı Cennetü’l-me’vâ (Bâkî K 27/12)

“Kevser çeşmesinin safası saflığından ibaret, Meva cennetinin havası onun rüzgârından kinayedir.”

Devlete meyl eylemez dânâ-yı mahmiyyü’l-cenâb

Kim bilür bir ândur ol da intikâl üstindedür (Bâkî G 168/3)

“Hazretin himayesini bilen devlete meyletmez. Onun bir cazibe olduğunu onun da gelip geçici olduğunu bilir.”

Râhat yüzini hâbda görmez şu kimse kim

Meyl-i huzûr-ı menzil-i dârü’l-gurûr ide (Bâkî G 420/4)

“Gurur evinin menzilinin huzuruna meyleden kimse uykuda dahi rahat yüzünü görmez.”

İncelenen divanlarda en çok Farsça ve Arapça terkiplerden oluşan karma yapılı Farsça zincirleme terkiplere rastlanmıştır.

III. Arapça Terkipler/Tamlamalar