• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Kaynakları

1.3. Tilâvet Kavramının Terim Anlamı

2.1.1 Tilâvet’in ‘Okuma’ Anlamıyla İlgili Olarak Anlam Yakınlığı Bulunan

2.1.1.2. Tertîl

Tilâvet kavramıyla yakından ilgili Kur’ân kavramlarından biri de ‘tertîl’ kavramıdır. Tertîl, tilâvet ve kıraat kavramlarına oranla Kur’ân-ı Kerîm’de daha az geçmektedir. Ancak kavramın ‘Kur’ân okuma’ ile ilgili kullanımı ve Kur’ân tilâvetinin esaslarından bazılarını ortaya koyan bir mahiyette bulunması, onu konumuz açısından önemli kılmaktadır. Tertîl kavramının Kur’ân’da kullanımına geçmeden önce etimolojik yapısı ile lügavi ve istilahî manaları üzerinde duralım:

Tertîl kelimesi, RTL/“لتر” kökünden türemiş tef’îl bâbında bir mastardır. Kelimenin kök halinin mazisi “ لِت ر”; muzarisi “ ُل تْر ي”; mastarı da “ لَْت ر” şeklindedir. Tefîl bâbında ise kelimenin mazisi “ لَّت ر”; muzarisi “ ُلِّت رُي”; mastarı da “ لَيِتْر ت” şeklinde gelir. Lügatlerde RTL/“لتر” kökünün ‘bir şeyin âhenk ve güzelliğini, hoşluğunu’ ifade için kullanıldığı görülür. Mesela “ ل ت ر رْغ ث” ifadesi, ‘tanzimi mükemmel diş’ demektir. Yine ‘dişlerin beyazlığı ve diş suyunun çokluğu (sağlığı)’ bu kelimeyle ifade edilmiştir. Araplar, ‘bir kimsenin dişlerinin arası açık’ anlamında ise “ لِت ر لُج رُ

ِنا نْس ْلْا” tabirini kullanmışlardır. “ لِت ر و ل ت ر م لَ ك” şeklindeki kullanım, “acele etmeden söylenmiş güzel söz” anlamına gelir. “ م لَ كْلا لَّت ر” ifadesinin de “Sözün telifini güzel yaptı; sözü aşikâr ederek acele etmeden, düzenli ve yerinde, itina ile söyledi” anlamlarına geldiği belirtilmiştir.361 Zemahşerî, bu kelimenin ‘Kur’ân okumayı aheste aheste, harflerin hakkını vere vere, en güzel bir şekilde yaptı’ anlamında mecazi manada kullanıldığını ifade etmiştir.362 İzahlardan anlaşıldığına göre kelime öncelikle maddi şeylerin güzelliğini bildirmek için kullanılmıştır. Sonraları manevi olarak söz güzelliği için kullanılmış, Kur’ân’daki kullanımı da bu soyut manasında olmuştur.363

359 Ferrâ, Ebû Zekeriyyâ Yahya b. Ziyâd, Me‘âni’l-Kur’ân, Beyrût 1423/2002, II/55; Taberî,

Câmi‘u’l-beyân, XV/139-141; Mâtürîdî, Te’vîlât, VII/95.

360 Zeccâc, Me‘âni’l-Kur’ân, III/255.

361 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, I/650-652; Sâhib b. Abbâd, el-Muhît fi’l-luga, IX/424; Cevherî,

Sıhâh, s. 390; İbn Sîde, el-Muhkem, IX/474-475; İsfahânî, Müfredât, s. 668- 669; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XI/265; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhît, s.1296-1297; Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, VII/334- 335; Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/218-219.

362 Zemahşerî, Esâsü’l-belâga, I/321.

Hz. Ali (ra)’nin tarifine göre “Tertîl, harflerin tecvîdi (yani sıfat ve mahreclerine göre gereği gibi okunması) ve vakıfları (durulacak yerleri) bilmektir.”364 İsfahânî, “ لْت ر” kelimesinin ‘bir şeyin düzenli bir şekilde toplanıp dizilmesi’ anlamına geldiğini belirtir ve ‘tertîl, kelimeyi ağızdan kolaylıkla, düzgün bir şekilde çıkarmak, telaffuz etmektir’ der.365

Kıraat ilminde tertîl, Kur’ân’ı yavaş yavaş (teressül/teennî/temehhül), (meşru okuma kaidelerini çiğnemeksizin) yanlış yapmadan, harf ve harekeleri tane tane, açığa çıkararak (tebyîn ile) okumak demektir. Bu okuyuş beyaz, araları açık, güzel dizili dişlere benzetilmiş; bu durumun papatya çiçeğini andırdığı ifade edilmiştir.366 Zerkeşî (v. 794/1392), her müslümanın Kur’ân’ı tertîl ile okumasının gerekli olduğunu söyler ve tertîlin istilahî manasını şu şekilde ifade eder: “Kur’ân’ın lafızlarını tefhımle/kalın telaffuz etmek, harfleri belirgin şekilde çıkarmak, Kur’ân’ın bütününü içeriğine ulaşmak için tefekkür ederek fasîh bir şekilde okumak, nefes alma sırasında sesi kesmek ve (idgam yapılması gerekmeyen durumlarda) harfi harfe katmamaktır. İşte tüm bunlar, tertîlin en alt sınırıdır.”367 Yine Zerkeşî, tertîlin okunan âyetlerin beyan ettiği manalara göre okunması demek olduğunu; mesela tehdit ifade eden bir âyet okunurken tehdit eden edâsıyla okunması gerektiğini, tazim ifade eden bir âyetin de tazim içersinde okunmasının uygun olacağını söyler.368

İbnü’l-Cezerî (v. 833/1429), “Tertîl, durup düşünerek acele etmeksizin kelimeleri birbiri ardınca söylemek anlamına gelen “ لِت ر” fiilinin mastarıdır” demektedir.369 Zebîdî ise tertîlin istilahî manasını Münâvî’den (v. 1031/1621) naklederek şu şekilde ifade eder: “Tertîl, harflerin mahreçlerine riâyet edip vakıf yapılacak yerlerde durmaktır; (gerekli yerlerde) sesi alçaltmak ve kıraat esnasında mahzun olmaktır.”370 Bu tarifler, öncelikle Kur’ân kıraatının sureti diyebileceğimiz ses ve söz kısmına yönelik olarak okumanın niteliğini ön plana çıkarmakta ve kıraatın tezyinatıyla ilgili olan tecvid ilminin ortaya koyduğu kuralların eksiksiz

364 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/166. 365 İsfahânî, Müfredât, s. 341.

366 İbnü’l-Esîr, en-Nihâye, I/633; Kurtubî, el-Câmi‘, I/32; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XI/265;

Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, VII/334–335; Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/218–219.

367 Zerkeşî, el-Bürhân, I/449-450.

368 Bu konuda geniş izah için bkz. Zerkeşî, el-Bürhân, I/450–455. 369 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/165.

yerini getirilmesini ifade etmektedir.371 Ancak biraz sonra RTL/“لتر” kökünün geçtiği Kur’ân âyetlerinin yorumlarında da göreceğimiz üzere, okuyuşun düzgün yapılmaya çalışılması ve okumanın teenni ile gerçekleştirilmesinin istenmesi, kesinlikle mananın daha iyi anlaşılmasına yöneliktir. Gazzâlî’nin de belirttiği gibi Kur’ân okumaktan maksat tefekkürdür; içyapıda tefekkürün oluşmasına vesile olacağı için tertîl ile okuma metodu va‘zedilmiştir.372

Kur’ân-ı Kerîm’de RTL/“لتر” kökü iki âyette, hepsi de tefîl bâbında olmak üzere iki kere fiil kalıbında, iki kere de ‘tertîl’ şeklinde mastar olarak toplamda dört defa geçmektedir. Nüzul sırasını göz önünde bulundurduğumuzda RTL/“لتر” kökünün ilk geçtiği yer, Müzzemmil Sûresi’nin 4. âyetidir: “ُ نٰا ْرُقْلا ِلِّت ر و ِهْي ل ع ْدِز ْو ا لَيٖتْر ت”373 Âyetin siyakına baktığımızda, sûrenin “Ey örtüsüne bürünen!” hitabıyla başladığı görülür. Hz. Peygamber’in ilk vahyi aldıktan sonra evine gidip örtüsüne büründüğü374 veya müşriklerin kendisi hakkında ‘kâhin, mecnun, sihirbaz’ demeleri sebebiyle örtüsüne büründüğü, bu haldeyken Cebrail (as)’ın tekrar gelip “Ey örtüsüne bürünen!” hitabıyla başlayan bu vahiyleri getirdiği belirtilmiştir.375 Bununla birlikte “örtüsüne bürünen” ifadesine mecaz olarak “peygamberlik kisvesine bürü- nen, Kur’ân’a bürünen, yük yüklenen” anlamları da verilmiştir.376 2. âyette Hz. Peygamber’e gecenin büyük bir kısmını ibadetle geçirmesi emredilmiş; 3. ve 4. âyetlerde ibadet süresinin miktarı gecenin yarısı veya daha azı yahut biraz fazlası olarak tayin edildikten sonra “Kur’ân’ı tertîl ile oku!” emri verilmiştir.

İbn Manzûr’un naklettiğine göre Dahhâk bu âyetin “Kur’ân’ı harf harf oku!” anlamına geldiğini ifade etmiş, Hz. Peygamber (sas)’in okuyuş şekli ile ilgili olarak da “Âyet âyet tertil ederdi.” buyrulduğunu nakletmiştir. İbn Abbas’a göre âyet, “Açık açık (oku), tebyîn et!” anlamına gelmektedir. Ebu İshak ise tebyîni şu şekilde izah eder: “Tebyîn kıraatte acele edildiği zaman yerine getirilemez. Çünkü tebyîn, bütün harflerin açık bir şekilde telaffuz edilmesi ve (işbâ‘ ile) doyura doyura (okunuş)

371 Fırat, “Kıraat Tertîl ve Tilâvet Kavramlarının Anlamsal Araştırma ve Karşılaştırması”, s. 264. 372 Gazzâlî, İhyâu ulûmiddîn, I/282.

373 Müzzemmil 73/4 (Ya da bunu biraz artır, Kur’ân’ı ağır ağır, tane tane oku). 374 Buhârî, “Bedülvahy”, 3, 7; Müslim, “Îmân”, 252, 255; Zemahşerî, Keşşâf, IV/623.

375 İbn Kesîr, Tefsîr, XIV/160; Şevkânî, Muhammed b. Ali b. Muhammed, Fethu’l-kadîr el-câmi‘

beyne fenneyi’r-rivâyeti ve’d-dirâyeti min ‘ılmi’t-tefsîr, Dâru’l-Hadîs, Beyrût 1413/1993, V/447.

376 Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XIX/124; Zemahşerî, Keşşâf, IV/623; Kurtubî, el-Câmi‘, XXI/313–314;

haklarının verilmesiyle olur.” Mücâhid tertîlin, yavaş yavaş okumak (teressül) anlamına geldiğini belirtmiş, Ebu’l-Abbas da “Benim bildiğim kadarıyla tertîl; tahkîk,377 tebyîn378 ve temkîn379 demektir” buyurmuştur.380

Müfessirlerin tertîl kelimesiyle ilgili yorumlarının daha çok onun gayesini açıklar mahiyette olduğunu görmekteyiz. Mâturîdî, âyetin tefsîrinde tertîlin tebyîn anlamına geldiğini naklettikten sonra şunları söyler: “Kur’ân’ın tebyîn ile tane tane okunması emredildi çünkü Kur’ân, mücerred olarak, sadece kıraat için indirilmemiştir. O, üç şey sebebiyle okunur:

a. Kıyamet gününe kadar korunup kaybolmasın diye, b. Anlatılanlardan ibret alınsın, ahkâmı anlaşılsın diye,

c. Onunla amel edilsin, öğütlerinden ibret alınsın diye. Böylece (Kur’ân’ı inanarak okuyanlar) onu kendilerine rehber edinir, emirlerine uyar ve sakındırdıklarından sakınırlar. Namazda okunan Kur’ân’dan maksat da bu anlatılanların tamamıdır. Bunlara ancak âyetler üzerinde düşünmek ve onu tane tane okumakla ulaşılabilir. Kur’ân’ın nazmının güzelliğine ve hayranlık veren hikmetlerine vukuf da bu şekilde bir okuyuşla hâsıl olur.”381

Râzî ise bu âyetin tefsîri hakkında şunları söyler: “Allah Teâlâ, Hz. Peygamber (sas)’e gece namaz kılmayı emredince, âyetlerin hakikatlerini ve inceliklerini iyice düşünmesi için, Kur’ân’ı tertîl ile (tane-tane) okunmasını emretti. (Kur’ân okuyuşu sırasında kişi) Allah’ın zikriyle karşılaştığı zaman (kalbinde) O’nun azametini ve celâlini hisseder; vaat veya tehditle karşılaştığı zaman, kendisinde ümit veya korku (hali) belirir. Böylece kalp, marifetullahın nuru ile aydınlanır. Kur’ân’ı hızlı okumak, kişinin onun manalarına vukuf sağlayamadığını gösterir. Çünkü nefis, ilahî- rûhânî işleri anmakla neşelenir. Kim de bir şey ile neşelenirse onu anmayı sever. Bir şeyi seven, onun üzerinden hızlıca geçemez. (Bütün bu anlatılanlardan) anlaşılan şudur ki: Tertîlin maksadı, kalbin huzuru ve marifetullahın kemale ermesidir.”382

377 Harflerin vs. hakkını vererek, bir harfi diğerine karıştırmadan okumak. Bkz.Temel, Nihat, Kıraat

ve Tecvîd Istılahları, İFAV, İstanbul 2013, 127.

378 Açık açık okumak.

379 Bir şeyi sağlam, ağırbaşlılıkla ölçülü yapmak. 380 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XI, 265.

381 Mâtürîdî, Te’vîlât, X/272; Şimşek, Hayat Kaynağı, V/332. 382 Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXX/174.

Kurtubî ise âyetin “Kur’ân kıraati esnasında acele etme, bilakis onu yavaş yavaş, açık açık, manalarını düşünerek oku!” anlamına geldiğini ifade eder. Resûlullah (sas)’in kıraati sırasında ağlayan bir kimse için ‘İşte bu tertîldir.’ buyurduğunu; Mücâhid’in “İnsanlardan kıraati Allah’a en sevimli olanı, (kıraati esnasında) aklını en çok kullananıdır” dediğini nakleder. Bu ifadeleriyle o, tertîlin okuduğunu anlamaya çalışmak için emredildiğini anlatmak istemektedir. Yine onun beyanına göre Ebu Bekir b. Tahir, bu âyetin tefsiriyle ilgili olarak şunları söylemektedir: “Allah’ın hitabının inceliklerini düşün; nefsinle ahkâmını uygulamayı, kalbinle manalarını anlamayı, sırrınla da ona yönelmeyi iste!”383

İbn Kesîr de bu âyet-i kerîmenin, “Kur’ân’ı tane tane ve yavaş yavaş oku!” anlamına geldiğini, bu şekilde okumanın Kur’ân’ı anlamaya ve manalarını düşünmeye daha elverişli olduğunu belirtir. Ayrıca Hz. Peygamber’in Kur’ân okuyuşunun bu şekilde olduğunun rivâyet edildiğini ifade ederek tertîl ile okumanın önemine işaret eder.384

Kur’ân-ı Kerîm’de RTL/“لتر” kökünün ikinci geçtiği yer, Furkan Sûresi’nin 32. âyetidir. Burada inkâr edenlerin, “Kur’ân ona bir defada toptan indirilseydi ya!” dedikleri, ifade edildikten sonra buna karşılık kısaca “ لَيٖت ْر ت ُها نْلَّت ر و ك دا ٰؤُف ٖهِب تِّب ثُنِل كِل ٰذ ك ”385 buyrularak cevap verilmiştir. Müfessirler, burada özetle “(Senin ve diğer müminlerin) kalbine yerleştirelim diye ya da Kur’ân’da bahsi geçen hikmetler ve manalarla kalbine sebat verelim386 ve seni cesaretlendirelim diye387 acele etmeden388 yavaş yavaş, 20 veya 23 sene zarfında (Kur’ân’ı) kısım kısım389 ‘eşsiz bir güzellikte’390 indirdik ve Cebrail (as)’ın lisanıyla ağır ağır okuduk”391 denildiğini beyan ederler.

Zemahşerî, buradaki ifadenin ‘bir âyetten sonra diğer âyet ve bir durağın peşinden başka bir durak takdir (ettik)’ manasında olabileceği gibi ‘tertîl ile

383 Bkz. Kurtubî, el-Câmi‘, XXI/322–323. 384 Bkz. İbn Kesîr, Tefsîr, XIV/161.

385 Furkan 25/32 (Biz, onunla senin kalbini güçlendirelim diye onu böyle parça parça indirdik ve onu

ağır ağır okuduk).

386 Mâtürîdî, Te’vîlât, VIII//24.

387 Ebû Ubeyde, Mecâzü’l-Kur’ân, II/32; Mâverdî, en-Nüket, IV/144. 388 İbnü’l-Cevzî, Zâdü’l-mesîr, IV/88.

389 Bursevî, Rûhu’l-beyân, VI/209. 390 Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, XIX/15.

okunmasını emrettik’ şeklinde de anlaşılabileceğini belirtir.392 Seyyid Kutub’a göre ise buradaki ‘tertîl’, Yüce Allah’ın hikmeti gereği, kalplerin ihtiyaçlarına ve de telakkî yeteneklerine dair bilgisi uyarınca (gerçekleştirdiği) art ardalığı (tetâbu‘- tevâlî) anlatmaktadır.393 Yani aşamalı iniş sürecine işaret etmektedir.

Netice itibariyle diyebiliriz ki bu âyette geçen tertîl kelimesinin Kur’ân’ın bölüm bölüm indirilişiyle ve nuzûlü sırasındaki okunuş mahiyetiyle alakası vardır. İbnü’l-Cezerî’nin de beyan ettiği üzere tertîl, Kur’ân’ın inişi sırasındaki okunuş şeklidir.394 Cebrâil (as) Kur’ân’ı tertîl ile okumuş,395 Hz. Peygamber de aynı şekilde tertîl ile tilâvet buyurmuş ve Yüce Allah’ın Kur’ân’ı indirdiği gibi okunmasını sevdiğini, haber vermiştir.396

Özetle ifade etmemiz gerekirse tertîl, Kur’ân’ı daha iyi anlamayı sağlayıcı bir okuyuş şeklidir. Kur’ân iyice anlaşılsın da onun emirleri doğrultusunda sebat edilsin diye tertîl ile indirilmiş ve tertîlle okuma emri verilmiştir. Tertîl ile okumada, okunan metnin daha iyi düşünülmesini ve anlaşılmasını sağlaması için telaffuz ve seslendirmenin gâyet itinalı ve ağır ağır yapılması istenir. Yani tertîl okuyuşunda sadece telaffuza itina yoktur. Bunun içindir ki tertîl, kıraat ilminde ‘medlere hakkını vermek, hemzeyi hakkıyla okumak, harekeyi tam yapmak, harfleri birbirine karıştırmadan tane tane çıkararak dura dura okumak’397 anlamlarına gelen tahkîk okuyuşundan özellikle düşünmeye sevk edici olması yönüyle ayrı tutulmuştur. Bu konuda Suyûtî, şu görüşü nakleder: “Tahkîk; eğitim, öğretim ve alıştırma içindir. Tertîl ise düşünme, tefekkür etme ve hüküm çıkarma için olur. Buna göre, her tahkîk aynı zamanda tertîldir ama her tertîl, tahkîk değildir.”398 ‘Oysa kıraat kavramıyla ifade edilen okumada, okunan metnin okuyucu tarafından anlaşılması hususu, ikinci planda kalmış’ gözükmektedir.399

392 Zemahşerî, el-Keşşâf, III/271.

393 Kutub, Seyyid, Fî zılâli’l-Kur’ân, Dâru’ş-Şurûk, Kâhire 1423/2003, s. 2563. 394 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/165.

395 “Cebrail (as)’in lisanıyla ağır ağır okuduk.” şeklindeki görüşe göre, bkz. Ebüssuûd, İrşâdü’l-

‘akli’s-selîm, IV/177; Âlûsî, Rûhu’l-me‘ânî, XIX/15.

396 İbnü’l-Cezerî, en-Neşr, I/165. 397 Süyûtî, İtkân, I/312.

398 Süyûtî, İtkân, I/314.

Belgede Kur'ân-ı Kerîm'de tilâvet (sayfa 80-86)