• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Kaynakları

2.3. Kur’ân’da Tilâvet Kavramına Zıt Anlamlı Kavramlar

2.3.2. İftira

Arapça’da el-Feryü/“ ُي ْر فْل ا” kelimesi, ‘dikmek ve onarmak için deriyi kesmek’ anlamında, İfrâün/“ ءا رْفِإ” kelimesi ise ‘bozmak için (deriyi kesmek)’ manasında kullanılmıştır. İftira/“ ءا رِتْفِإ” sözcüğü ise bu anlamların her ikisini de ifade etmekle beraber daha çok bozma anlamında kullanılır. “ى ر ف” kelimesinin ‘yalan uydurmak’

758 Taberî, Câmi‘u’l-beyân, XIX/9; Begavî, Meâlimü’t-tenzîl, VI/82; Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXIV/77;

Kurtubî, el-Câmi‘, XV/405.

759 Fussilet 41/26.

760 İbn Kesîr, Tefsîr, X/303.

manasına geldiği de ifade edilmiştir. Aynı şekilde bu kelimenin Kur’ân’da da ‘yalan söyleme, şirk koşma ve zulmetme’ ile ilgili olarak kullanıldığı görülür. Mesela Meryem Sûresi’nde “ا يِر ف ا ئْي ش ِتْئِج ْد ق ل”762 şeklinde geçen “ا يِر ف” kelimesinin azîm (çok önemli ya da vahim), acîb (benzeri hiç görülmemiş, teaccüp edilecek, tuhaf) ve masnû‘ (uydurulmuş, sahte) anlamlarına geldiği söylenmiştir.763

Kur’ân-ı Kerim’de iftira ve aynı kökten türemiş olan çeşitli kelimelerin toplamda elli dokuz yerde geçtiği görülür. Buralarda ise çoğunlukla “Allah hakkında yalan uydurma; O’nun zât, sıfat ve fiilleri ile bağdaşmayan iddialar ileri sürme” manasında kullanılmıştır. Yüce Allah’a demediğini isnad etmek,764 Allah’ın gönderdiği kitabı reddetmek765 ve O’nun evladı olduğunu söylemek766 de Kur’ân’da Allah hakkında yapıldığı ifade edilen iftiralardandır. Kur’ân’da müşriklerin, Kur’ân’ı Hz. Peygamber’in tertip ettiği yolundaki iddiaları,767 yine onların putların tanrı olduğu inancını uydurmaları768 ve Allah’a isnat ederek kendi kafalarından hükümler ortaya koymaları769 da iftira kavramıyla ifade edilmiştir.770 Aynı şekilde Ehl-i kitab’ın asıl itibariyle dinlerinde olmayan şeyler uydurmaları771 ve kitaplarında bulunmayan hükümleri ona isnad etmeleri772 de iftira kelimesiyle anlatılmıştır. Bunun mukabilinde onlara “ نيٖقِدا ص ْمُتْنُك ْنِا ا هوُلْتا ف ِةي ٰرْوَّتلاِب اوُتْا ف : De ki: Eğer doğru ْلُق söyleyenler iseniz, haydi Tevrat’ı getirip okuyun” çağrısında bulunulması ise Kur’ân’da iftiranın tilâvetin karşıtı olarak kullanılmasına örnektir.

Kur’ân’da tespit edebildiğimiz kadarıyla dokuz âyet-i kerimede, müşriklerin Hz. Peygamber için ‘iftira etti’ dedikleri nakledilmektedir.773 Kur’ân’da inkârcıların

762 Meryem 19/27 (Andolsun sen acâib bir şey yapmışsın).

763 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, III/319; İbn Fâris, Mekâyîsi’l-luga, IV/496-497; İsfahânî, Müfredât,

s. 634.

764 A‘râf 7/37. 765 Hud 11/18. 766 Saf 61/7.

767 Mesela bkz. Yunus 10/38; Hud 11/13, 35. 768 Âl-i İmran 3/24; En’âm 6/24; A‘râf 7/53. 769 En’âm 6/138, 140.

770 Çağrıcı, Mustafa, “İftira”, DİA, İstanbul 2000, XXI/522-523. 771 Âl-i İmrân 3/24.

772 Âl-i İmrân 3/94; İbn Kesîr buradaki “Kim Allah’a karşı yalan isnad ederse (iftira)” ifadesini,

“Allah’ın kendilerine sebt gününü verdiğini, daima Tevrat’a sarılmayı emrettiğini, bürhan ve hüccetlerle Allah’a çağıracak başka bir peygamber gönderilmediğini (gönderilmeyeceğini) iddia ederse, işte onlar zâlimlerin tâ kendileridir” diye izah etmiştir. Bkz. İbn Kesîr, Tefsîr, III/113.

773 Yunus 10/38. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 473; Hud 11/13. 35. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-

tenzîl, s. 491, 496; Enbiya 21/5. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 709; Furkan 25/4. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 795; Secde 32/3. Bkz. 924; Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 924; Sebe 34/8. Bkz.

diğer peygamberlerden Hz. Hud için “bir yalanı Allah’a iftira etti”774 ve Hz. Musa’nın getirdiği âyetler için “Bu, ancak iftira edilmiş bir sihirdir”775 ifadelerini kullandıkları beyan edilmektedir ancak Kur’ân’da kullanılan oran itibariyle ‘iftira etti’ sözünün en çok bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (sas) hakkında söylendiği anlaşılmaktadır. İnkârcıların bu sözlerini aktaran Kur’ân âyetlerine bakıldığında, bu ithamların özellikle Kur’ân ile ilgili olarak ileri sürüldükleri görülür.776 Bunların ikisi ise doğrudan Kur’ân tilâvetine tepki niteliği taşımaktadır. Tezimizin son bölümünde, ‘inkârcıların Kur’ân tilâvetine karşı olumsuz tepkileri’ konusunu anlatırken üzerinde duracağımız bu âyetlere göre müşrikler, Hz Peygamber’in Kur’ân tilâvetine ‘iftira’ ithamında bulunmuşlardır. Bu bağlamlarda iftira, tilâvetin zıddı olarak karşımıza çıkar. Buna göre Hz. Peygamber’in Kur’ân okuması gerçek bir tilâvet iken müşriklerin nazarında iftiradan ibarettir.

İlgili âyetlerin meâlleri şöyledir: “Âyetlerimiz apaçık bir şekilde onlara okunduğunda, ‘Bu sadece, atalarınızın tapmakta olduğu şeylerden sizi alıkoymak isteyen bir adamdır’ dediler. Bir de, ‘Bu (Kur’ân), uydurulmuş bir yalandır’ dediler.”777 “Âyetlerimiz onlara açıkça okunduğu zaman, o küfredenler kendilerine geldiğinde Hak (kitap Kur’ân) için, düşünmeden ‘Bu, apaçık bir büyüdür’ dediler. Yoksa ‘İftira etti’ mi diyorlar? De ki: Eğer onu ben iftira ettim ise Allah’tan gelecek olana (cezaya) karşı siz benim için hiçbir şey yapamazsınız. O, sizin, hakkında (düşüncesizce) yaygara kopardığınız şeyi daha iyi bilir. Benimle sizin aranızda şâhit olarak O yeter! O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”778

Kur’ân’da Yüce Allah’ın, Kur’ân’ın ilahî kaynaklı olduğu konusunda şüphesi olanlara üç seviyede yönelttiği meydan okuyuşları vardır. İşte bunlardan ikisi, müşriklerin Hz. Peygamber’i kastederek, ‘iftira etti’ demeleri üzerine beyan edilmiştir. Bir başka meydan okuyuşun ise, ‘iftira etti’ sözünün eşanlamlısı olan

Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 956-957; Şûrâ 42/24. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 1087-1088; Ahkâf 46/8. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 1124.

774 Müminûn 23/38. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 757. 775 Kasas 28/36. Bkz. Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 870.

776 Bunlardan ikisi ise doğrudan Kur’ân tilâvetine tepki niteliği taşımaktadır ki bunları ileride ‘Kur’ân

tilâveti karşısında gösterilen olumsuz tepkiler’ başlığı altında izah etmeye çalışacağız.

777 Sebe 34/43. 778 Ahkâf 46/7-8.

“ ُه لَّو ق ت/uydurdu” kelimesinin Hz. Peygamber için kullanılması üzerine zikredildiği görülür.779 Şimdi bu âyetleri görelim:

İlk meydan okuma, Tûr Sûresi’ndedir. Bu sûrenin 33. Âyetindeki “ نوُلوُق ي ْم ا نوُنِم ْؤُي لَ ْل ب ُه لَّو ق ت : Yoksa ‘O Kur’ân’ı kendisi uydurup söyledi’ mi diyorlar? Hayır, (sırf inatlarından dolayı) iman etmiyorlar” ifadelerinin hemen ardından 34. Âyette “ اوُتْا يْل ف نيٖقِدا ص اوُنا ك ْنِا ٖهِلْثِم ثي ٖد حِب : Eğer doğru söyleyenler iseler, haydi onun gibi bir söz getirsinler!” buyrulmuş, fesahat sahibi kimselerden(?) Kur’ân’ın bir benzerini getirmeleri istenerek meydan okunmuştur.780

İkincisi, Hûd Sûresi’nin 13. Âyetinde, “ ُهي ٰر تْفا نوُلوُق ي ْم ا : Yoksa ‘onu (Kur’ân’ı) uydurdu’ mu diyorlar?” ifadesinin hemen ardından “ ُعْدا و تا ي ر تْفُم ٖهِلْثِم ر وُس ِرْش عِب اوُتْا ف ْلُق او نيٖقِدا ص ْمُتْنُك ْنِا ِ ٰ اللّ ِنوُد ْنِم ْمُتْع ط تْسا ِن م : De ki: ‘Eğer doğru söyleyenlerseniz, haydi Allah’tan başka gücünüzün yettiklerini de (yardıma) çağırıp, siz de onun gibi uydurma on sûre getirin” beyanıyla ifade edilmiştir.

Üçüncü ve son meydan okuma ise, Yunus Sûresi’nin 38. Âyetindedir. Burada da Yüce Allah, bir önceki âyette olduğu gibi, “ ُهي ٰر تْفا نوُلوُق ي ْم ا : Yoksa ‘onu (Muhammed kendisi) uydurdu’ mu diyorlar?” ifadesinin peşi sıra “ ٖهِلْثِم ة روُسِب اوُتْا ف ْلُق نيٖقِدا ص ْمُتْنُك ْنِا ِ ٰ اللّ ِنوُد ْنِم ْمُتْع ط تْسا ِن م اوُعْدا و : De ki: ‘Eğer doğru söyleyenlerseniz, haydi siz de onun benzeri bir sûre getirin ve Allah’tan başka, çağırabileceğiniz kim varsa onları da yardıma çağırın!” buyurmuştur.781

Görüldüğü gibi burada beyan etmeye çalıştığımız meydan okumalar, özellikle ‘iftira etti, uydurdu’ lafızlarından sonra zikredilmiştir. Ayrıca Yüce Allah’ın bu tür ithamlara cevap olarak Kur’ân’da Kur’ân-ı Kerîm’in başkası tarafından uydurulmuş olamayacağını açıkça ifade ettiği de görülmektedir: “ ِ ٰ اللّ ِنوُد ْنِم ى ٰر تْفُي ْن ا ُنٰاْرُقْلا ا ذٰه نا ك ا م و

ْي د ي نْي ب ى ٖذَّلا قي ٖد ْص ت ْنِكٰل و

ني ٖم لا عْلا ِّب ر ْنِم ِهيٖف بْي ر لَ ِبا تِكْلا لي ٖصْف ت و ِه : Bu Kur’ân, Allah’tan

779 Gerçi ilgili âyetlerin öncesinde müşriklerin Hz. Peygamber’le ilgili başka çirkin ifadeleri de

zikredilmiştir ama özellikle meydan okuma ifadelerinin ‘iftira etti, uydurdu’ sözlerinden hemen sonra getirilmeleri dikkat çekicidir.

780 Zemahşerî, Keşşâf, IV/403; Nesefî, Medârikü’t-tenzîl, s. 1175-1176.

781 Bakara Sûresi’nin 23. Âyetinde de “ ْنِم ْمُك ءا د هُش اوُعْدا و ٖهِلْثِم ْنِم ة روُسِب اوُتْا ف ا نِدْب ع ىٰل ع ا نْلَّز ن اَّمِم بْي ر ىٖف ْمُتْنُك ْنِا و

نيٖقِدا ص ْمُتْنُك ْنِا ِ ٰ اللّ ِنوُد : Eğer kulumuza (Muhammed’e) indirdiğimiz (Kur’ân) hakkında şüphede iseniz, haydin onun benzeri bir sûre getirin ve eğer doğru söyleyenler iseniz, Allah’tan başka şahitlerinizi çağırın (ve bunu ispat edin).” buyrularak aynı türde bir meydan okuma, biraz farklı bir üslupla ifade edilmektedir. Bu son âyetin ardından ise şu tehdit dolu hitap yer almaktadır: “ او ُقَّتا ف اوُل عْف ت ْن ل و اوُل عْف ت ْم ل ْنِا ف ني ٖرِفا كْلِل ْتَّدِعُا ُة را جِحْلا و ُساَّنلا ا هُدوُق و ىٖتَّلا راَّنلا : Eğer, yapamazsanız -ki hiçbir zaman yapamayacaksınız- o hâlde yakıtı insanlarla taşlar olan ateşten sakının. O ateş kâfirler için hazırlanmıştır.” Bkz. Bakara 2/23-24.

(indirilmiş olup) başkası tarafından uydurulmamıştır. Fakat o, kendinden öncekileri doğrulayıcı ve Kitab’ı (Allah’ın Levh-i Mahfuz’daki yazısını) açıklayıcı olarak, indirilmiştir. Bunda hiçbir şüphe yoktur. (O) âlemlerin Rabbi tarafındandır.”782

İlgili âyetlerde görüldüğü üzere Hz. Peygamber’e yönelik iftira ithamlarına karşılık olarak ona izafe edilen tilâvet; iftira olmayan ve Allah’ın vahyettiği kitabı, O’nun isteği doğrultusunda okumasını, uygulamasını ve ilan etmesini ifade eden bir kavram olarak karşımıza çıkmaktadır.

Belgede Kur'ân-ı Kerîm'de tilâvet (sayfa 132-136)