• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Kaynakları

1.3. Tilâvet Kavramının Terim Anlamı

2.1.2. TLV/“ولت” Köküne ‘Tabi Olma’ Anlamıyla İlgili Olarak Anlam Yakınlığı

2.1.2.2. Amel

Kur’ân-ı Kerîm’de tilâvet kavramıyla anlam yakınlığı olan bir diğer kavram, ‘amel’ kavramıdır. Bazı Kur’ân âyetlerinde geçen TLV/“ولت” kökü, amel kelimesiyle tefsir edilmiştir. Mesela Bakara Sûresi’nin 121. âyetindeki “ ٖهِت و لَِت َّق ح ُه نوُلْت ي”551 ifadesini bazı müfessirler, “ ِهِل م ع َّق ح ِهِب نوُل مْع ي”552 şeklinde anlamışlardır.553 Tilâvet kavramını daha iyi anlamak ve Kur’ân’daki açılım sahasını daha doğru tespit edebilmek açısından bu kavramı tanımak önemlidir. Amel kavramı, Kur’ân’da çok geçen, önemli bir kavramdır.

Amel, AML/“لمع” kökünden bir mastardır. Kelime, sülasi dördüncü bâbtandır; yani mazisi “ لِم ع”; muzarisi “ ُل مْع ي” şeklinde gelir.554 Lügatte AML/“لمع” kökü fiil olarak ‘iş işlemek, amel etmek, hareket etmek, çabalamak; vergi toplamak; valilik vb. devlete ait bir vazifeyi deruhte etmek’ gibi anlamlarda kullanılmıştır. İsim olarak ise ‘iş, mihnet, çaba, meşakkat cinsinden bir fiil ve hareket’ gibi anlamlara gelir. Amel, beden ile yapılan işleri ifade ettiği gibi insanın sözleri ile niyet gibi kalbi fiillerini de ihtiva eder, denmiştir ancak bunun mecazi bir kullanım olduğu ifade edilmiştir. Nitekim amelin kalbi fiil ve söz dışında kalan durum ve davranışlar için kullanımı daha yaygındır. Amelin çoğulu a‘mâl/“ لا مْع أ” şeklindedir. Toprak ile uğraşmak, bina yapmak gibi el ve beden gücüyle çeşitli işleri yapan insanlara amele/ “ ة ل م ع” dendiği ifade edilmiştir.555

İsfahânî’ye göre amel, fiil sözcüğünden daha özel bir anlama sahiptir. Çünkü fiil kelimesi, kendilerinden bir fiilin kasıtsız bir şekilde sadır olduğu hayvanlarla ilgili olarak ve de cansız varlıklara nispet edilerek de kullanılır. Fakat amel sözcüğünün bunlara nispet edilmesi çok azdır; özellikle de Arapların “ ُلِما و عْلا ُر ق بْل ا”556 sözleri dışında hayvanlarla ilgili hiç kullanılmamıştır. Ayrıca amel sözcüğü, salih işler için ve kötü fiillerle ilgili olarak da kullanılmıştır.557 Bazı dilcilerin özellikle ‘meşakkatli bir fiil’ anlamına gelmesi sebebiyle bu kelimenin fiil kelimesinden daha

551 “Onu tilâvetinin hakkını vererek okurlar.” 552 Onunla amelin hakkını vererek amel ederler. 553 Bkz. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I/518-521.

554 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, III/230; İbn Düreyd, Cemheretü’l-luga, s. 949; Ezherî, Tehzîbü’l-

luga, III/421.

555 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, III/420-422; Cevherî, Sıhâh, s. 742; Zemahşerî, Esâsü’l-belâga, I/679;

Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhît, s. 1339; Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, VIII/34-35.

556 Çalışan öküz ya da inek.

özel bir kullanıma sahip olduğunu ve bu sebeple de Allah için kullanılmadığını, ifade ettikleri görülür.558

Kur’ân-ı Kerîm’de AML/“لمع” kökü, değişik yapılarda olmak üzere toplamda 356 defa geçmiştir. Mâzi fiil olarak 97 yerde, muzâri fiil olarak da 176 yerde geçer. “Amel” kelimesi isim olarak 30 yerde, onun çoğulu olan “A‘mâl” 41 yerde, amelin ism-i fâili olan “Âmil” kelimesi ise tekil-çoğul, müzekker-müennes olmak üzere 12 yerde geçmektedir.

Kur’ân-ı Kerîm’de amel kelimesi, fiil olarak geçtiği yerlerde, bir yer hariç, çoğunlukla insanlar olmak üzere cin ve şeytanlara da isnat edilmiştir. Kelime, yalnız bir defa Allah’a nispet edilmiştir ki burada da edebî bir anlatım söz konusudur. Yâsin Sûresi’nde “ نوُكِلا م ا ه ل ْمُه ف ا ما عْن ا ا ني ٖدْي ا ْت لِم ع اَّمِم ْمُه ل ا نْق ل خ اَّن ا اْو ر ي ْم ل و ا”559 şeklinde geçen bu kullanımda, istiâre-i temsîliyye olduğu ifade edilmiştir. Çünkü hayvanlar yapılmaz, yaratılır. Fakat burada Yüce Allah, yaratma ve meydana getirmenin sadece kendine mahsus oluşunu, bir şeyi kendi elleriyle ve bizzat yapan kimseye benzetmiş; bunun için de amel kelimesini, yaratmak manasına gelen “قلخ” kelimesi yerinde kullanmıştır.560

Kur’ân’da daha çok insanın din ve dünyayla ilgili olarak yaptığı işlerin amel kökünden türeyen fiillerle anlatıldığı, görülür. Meselâ sâlih/sâlihât ve bazen de hayır olarak nitelenen davranışlarda bulunmak;561 sû’, habâis, seyyie ve şer olarak nitelenen şeyleri yapmak562 bunlardandır. Yine Allah’ın râzı olmayacağı sözleri söylemek;563 puta tapmak;564 Allah’a şirk koşulduğunda boşa gidecek (sevap ve mükafât olan) amellerde bulunmak;565 demirden zırhlar imal etmek;566 kaleler, heykeller, havuz gibi çanaklar ve sabit kazanlar yapmak;567 dalgıçlık vb. meslekleri

558 Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, VIII/34.

559 Yâsin 36/71 (Şunu da görmediler mi? Biz onlar için ellerimizin yaptıklarından bir takım (en’âm)

yumuşak hayvanlar yaratmışız da onlara malik bulunuyorlar.)

560 Bkz. Beydâvî, Envâru’t-tenzîl, IV/273; Şeyhzâde, Muhammed b. Muslihıddîn el-Gûcevî, Hâşiyetü

Şeyhzâde alâ tefsîri’l-Kâdî el-Beydâvî, Dâru’l-Kütübi’l-‘ılmiyye, Beyrût 1419/1999, VII/98; Sâbûnî, Safvetü’t-tefâsîr, III/26.

561 Mesela bkz. Bakara 2/62; Mâide 5/69; Nahl 16/97; Zilzâl 99/7. 562 Mesela bkz. En’âm 6/54; Enbiyâ 21/74; Mümin 40/40; Zilzâl 99/8. 563 Nisâ 4/108.

564 A‘râf 7/139. 565 En’âm 6/88. 566 Sebe 34/11.

icra etmek;568 denizcilik yapmak569 gibi eylemler de AML/“لمع” kökünden türeyen fiillerle ifade edilmiştir.570

Kur’ân’da amel kökünden türeyen bazı fillerden sonra yukarıda da beyan ettiğimiz üzere sâlih, hayır, seyyie, şer gibi ifadelerle yapılan amelin iyi veya kötü olduğu belirtilmiş; bazen de “yaptığı-yaptıkları-yaptığınız şeyler” denilerek amelin durumu zikredilmemiştir. Mefûlü anılmaksızın yapılan bu tür kullanımların ise mutlak olarak amelin karşılığının görüleceğinden bahseden âyetlerde yer aldığı görülmektedir.571

Kur’ân’da AML/“لمع” kökünün isim olarak kullanıldığı yerlere baktığımızda ise amelin bir sıfatla nitelenmiş olarak “sâlih bir amel, güzel iş” anlamında “ُ ل م ع حِلا ص”572 veya “sâlih olmayan davranış, cahilce ve kötü bir iş” anlamlarında “ ُرْي غ ل

م ع حِلا ص”573 şeklinde kullanıldığı görülür. Yine ism-i fâil kalıbında, “iyi veya kötü amel işleyen kişi;574 zekât toplayan görevli”575 anlamlarında “ لِما ع” ve “çalışan, yorgun” anlamında “ ة لِما ع”576 şeklindeki kullanımlarıyla karşılaşılır. Amel, zamirler dışında “çalışanın çalışması” anlamında “ لِما ع ل م ع”577 “şeytana ait iş, şeytanın işi” anlamlarında “ ِنا طْيَّشلا ِل م ع”578 “bozguncuların işi” anlamında “ ني ٖدِسْفُمْلا ل م ع”579 gibi terkiplerde de muzâf olarak kullanılmıştır.

Kur’ân-ı Kerîm’in sıraladığı amelleri, nitelik açısından sâlih ve gayr-ı sâlih ameller şeklinde iki ana başlık altında toplamak mümkündür. Sâlih ameller hasene, hayır, maruf, tayyib gibi değişik niteliklerle anlatılan güzel amelleri kapsamaktadır; seyyie, şer, münker ve habis gibi niteliklerle anılan ameller ise sâlih olmayan amelleri oluşturmaktadır.580 İttiba kavramında, tabi olunana göre ittibanın müspet veya menfi olması durumu vardı; amelin ise kendisinin sâlih veya gayr-i sâlih ve sû’

568 İlgili âyette amel kelimesi, şeytanlara nispet edilmiştir. Bkz. Enbiyâ, 21/82. 569 Kehf, 18/79.

570 Bkz. Yurt, Yusuf, Kur’an’da Amel, Basılmamış Doktora Tezi, Marmara Üniversitesi Sosyal

Bilimler Enstitüsü, İstanbul 2007, s. 6.

571 Mesela bkz. En’âm 6/132; Nahl 16/111; Zümer 39/70; Teğabun 64/7. 572 Mesela bkz. Tevbe, 9/120, 102; Kehf, 18/110; Fâtır, 35/10.

573 Hûd, 11/46.

574 Âl-i İmrân 3/136; En’âm 6/135; Hûd 11/93, 121; Mü’minûn 23/63; Sâffât 37/61; Zümer 39/39;

Fussilet 41/5. 575 Tevbe 9/60. 576 Ğaşiye 88/3. 577 Âl-i İmrân 3/195. 578 Mâide 5/90; Kasas 28/15. 579 Yunus 10/81.

gibi ifadelerle nitelenmesi, buna göre de müspet veya menfi kabul edilmesi, söz konusu olmuştur.

Kur’ân’a göre Allah gökleri, yeri, yeryüzünde bulunan şeyleri, ölümü ve hayatı insanları imtihan etmek ve hangilerinin daha güzel amel yapacağını belirlemek için yaratmış;581 yine nasıl amel edeceklerini tespit etmek maksadıyla insanları yeryüzünde halifeler kılmıştır.582 Allah’ın şahit olmadığı hiçbir amel yoktur.583 O, ileride kimlerin daha güzel amel ettiğini ortaya çıkaracak ve herkese ameline göre karşılık verecektir.584 Kötü ameli olanlar, kötülüklerinin dengiyle cezalandırılırken iyi amel işleyenler fazlasıyla mükâfatlandırılacaklardır.585

AML/“لمع” kökünün geçtiği âyetler içersinde, Yunus Sûresi’nin 61. âyeti bizce önem arzetmektedir. Çünkü bu âyet-i kerimede TLV/“ولت” kökü ile AML/“لمع” kökü, yanyana kullanılmış; sanki tilâvet ve amel kavramlarının ilgisine işaret edilmiştir.

Âyet-i Kerîme’de Yüce Allah “ ْنِم نوُل مْع ت لَ و نٰاْرُق ْنِم ُهْنِم اوُلْت ت ا م و نْا ش ى ٖف ُنوُك ت ا م و ِهيٖف نوُضيٖفُت ْذِا ا دوُهُش ْمُكْي ل ع اَّنُك َّلَِا ل م ع”586 buyurmaktadır. Âyette bahsedilen üç şey vardır: bir işte bulunmak (şe’n), Kur’ân okumak (tilâvet) ve herhangi bir amelde bulunmak (amel). Bunlardan ilk ikisinin Hz. Peygamber’e, üçüncüsünün ise umuma yönelik olduğu ifade edilmişse de hepsinin umum ifade etmesi de mümkün görülmüştür.587 Buna göre âyeti kerîme, önce iyi bir amelde bulunmayı,588 sonra bu iyi ameller arasındaki önemini vurgulamak için Kur’ân okumayı zikretmiş,589 daha sonra da bu iki durumu da kapsayan amel kelimesini kullanmıştır. Hatta amel kelimesini çoğul

581 Hûd 11/7; Kehf 18/7; Mülk 67/2. 582 Yunus 10/14.

583 Yunus 10/61.

584 Tevbe 9/94; Yasin 36/54.

585 Nur 24/38; Sebe 34/37-38; Mümin 40/40; Ahkâf 46/16. Bkz. Uludağ, Süleyman, “Amel” DİA,

İstanbul 1991, III/13.

586 Yunus 10/61 (Ne zaman sen bir işte bulunsan, ne zaman Kur'an'dan bir şey okusan ve siz ne zaman

bir iş yaparsanız, o işe daldığınız zaman biz mutlaka üstünüzde şahidiz…)

587 Bkz. Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XVII/128; Kurtubî, el-Câmi‘, XI/14.

588 Âyette geçen şe’n kelimesini, İbn Abbas ‘iyi amel’ olarak izah ederken Hasan el-Basrî ‘dünya

işleri ve onunla ilgili ihtiyaçları’ diye açıklamıştır. Ahfeş ise Arapların bu kelimeyi, amel anlamında kullandıklarını, ifade etmiştir. Bkz. Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XVII/127; Begavî’nin de şe’n kelimesini, ‘amellerden bir amel’ şeklinde açıkladığı görülür. Bkz. Begavî, Meâlimü’t-tenzîl, IV/139.

589 Kur’ân okumak, Allah’ın Resulü’nün işlerinden bir iş olup, hatta belki de bu, O’nun işlerinin en

önemlisidir. Böyle olması halinde bu, “Sen herhangi bir işte bulunmayadur...” ifâdesinin muhtevasına girmiş olur. Ancak ne var ki Allah, Kur’ân okumanın ne derece yüce bir mertebeyi işgal ettiğine dikkat çekmek için bunu ayrıca zikretmiştir. Bkz. Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XVII/127.

kullanarak bütün muhatapların yapacaklarını bu ifadenin kapsamına almıştır. Âyetin ışığında denilebilirki şe’n ve tilâvet de bir ameldir ancak özellikle zikredilmeleri, onların ameller içerisinde özel bir değere sahip olduklarını gösterir.

Belgede Kur'ân-ı Kerîm'de tilâvet (sayfa 103-107)