• Sonuç bulunamadı

3. Araştırmanın Kaynakları

1.3. Tilâvet Kavramının Terim Anlamı

2.1.1 Tilâvet’in ‘Okuma’ Anlamıyla İlgili Olarak Anlam Yakınlığı Bulunan

2.1.1.3. Ümniyye

Kur’ân-ı Kerîm’deki anlamlarından biri de ‘tilâvet etmek/okumak’ olması açısından tilâvet kavramıyla ilgisi bulunan kavramlardan biri de ‘ümniyye’ kavramıdır.

Ümniyye/“ ةَّيِنْمُأ” kelimesi, MNY/“ىنم” kökünden türemiş bir isimdir ve emâniyy/“ يِنا م ” kelimesinin tekilidir. Kelimenin kök halinin mazisi “ مأ ى ن ”; muzarisi “ىِنْم ي”; mastarı da “ا ن م” şeklindedir. Bu kavramın Kur’ân’da okumak anlamında geçtiği fiil şekli, tefa‘ul bâbındadır ve bu bâbta kelimenin mazisi “ىَّن م ت”; muzarisi “ىَّن م ت ي”; mastarı da “ا يِّن م ت” şeklinde gelir. Lügatlerde MNY/ “ىنم” kökü fiil olarak ‘takdir etmek, belaya uğratarak denemek/denenmek, (bir şeye) muvaffak olmak, (meniyi) akıtmak, (Mina’ya) gelmek, (bir şeyi) arzulamak/temenni etmek, yalan düzmek/uydurmak, karşılık vermek, gerekli olmak, geciktirmek, rekabet etmek/yarışmak, (binite binmiş birinin arkasına) binmek, okumak/okuyup yazmak’ anlamlarında kullanılmıştır.400 Kelimenin asıl anlamının ‘takdir etmek’ olduğu, diğer bütün manalarının ondan neşet ettiği, ifade edilmiştir.401

İsfahânî, “ىَّن مَّتل ا” kelimesini izah ederken şunları söyler: “Temenni, bir şeyi nefiste/zihinde takdîr ve tasavvur etmektir. Kimi zaman bu, tahmin ve zanna dayanır; kimi zamanda bir asıl üzerine kurulu bir yapı ve tefekküre dayanır. Çoğunluğu tahmine dayandığından yalan için kullanımı yaygın olmuştur. Ayrıca temennilerin çoğu, hakikati olmayan şeylerin tasavvurudur. Ümniyye ise, bir şeyin temenni (takdir ve tasavvur) edilmesi sonucu zihinde hâsıl olan surettir.”402

Kader anlamına gelen “ى ن مْل ا”/el-Menâ kelimesi ve erlik suyu anlamında kullanılan “ ُّيِن مْل ا”/el-Meniyyü kelimesi de bu köktendir. Yine bu kökten olan “ى ن مْل ا”/el-Menâ’nın kader anlamından başka ölüm, maksat, mukabil/hiza anlamlarına geldiği; “ى نِم” kelimesinin ise ism-i mekân olarak kan akıtıldığı/kurban kesildiği için veya Hz. Âdem’in temennisi sebebiyle403 Mekke’de bir mevkinin ismi olduğu, aynı

400 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, IV/169; Cevherî, Sıhâh, s. 1004; İbn Sîde, el-Muhkem, X/510-512;

İsfahânî, Müfredât, s. 779-780; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XV/294; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhît, s.1721-1722; Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, 347-350; Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/931-932.

401 Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/931. 402 İsfahânî, Müfredât, s.780.

403 İbn Abbas (ra)’tan nakledildiğine göre Cebrâil (as), Hz. Âdem’den ayrılmak istediği zaman, ona

‘Temenni et!’ buyurmuş, o da ‘Cenneti temenni ederim.’ demiş; buradan alınarak (o beldeye) Mina ismi verilmiştir. Bkz. Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhît, s.1721; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XV/294; Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, 348; Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/931.

zamanda Necid’de de bir yere bu ismin verildiği ifade edilmiştir. Bir put ismi olan “ ةا ن م”/Menât da bu köktendir.404

MNY/“ىنم” kökü, Kur’ân-ı Kerîm’de yirmi iki yerde geçmektedir. “ ةَّيِنْمُأ”/ümniyye kelimesi bir yerde405; onun çoğulu olan “ يِنا م أ”/emâniyy kelimesi ise beş yerde406 geçer. Yine bu kökten geldiklerini ifade ettiğimiz, “

ُّيِن مْل ا”/el-Meniyyü407 ve “ ةا ن م”/Menât408 kelimeleri de birer defa geçmektedir. Bu isim yapılarının dışında MNY/“ىنم” kökünün çeşitli fiil kalıplarında on dört defa geçtiği görülür. Bütün bunların kullanıldıkları manaları ise genel hatlarıyla şu şekilde sıralamak mümkündür:

1) Yalan ve batıl sözler: Hadîd Sûresi’nde “ ُّىِنا م ْلَا ُمُكْتَّر غ و”409 buyrulmuştur. Burada “ ُّىِنا م ْلَا” kelimesi, batıl sözler anlamındadır.410 Mücâhid, Bakara Sûresi’nin 78. âyet-i kerîmesinde “ نوُّنُظ ي َّلَِا ْمُه ْنِا و َّىِنا م ا َّلَِا با تِكْلا نوُم لْع ي لَ نوُّيِّمُا ْمُهْنِم و”411 şeklinde geçen “ َّىِنا م ا”/emâniyy kelimesinin de bu manada olduğunu söylemektedir.412 Buna göre âyet-i kerîme, “Kitap namına büyüklerinin haber verdiği şeyden başka bir şey bilmezler; o da batıl/yalan olduğu halde onu hak zannederler” anlamına gelir.413

2)Tamah ve hırslar: Bakara Sûresi’nde geçen “ ْمُهُّيِنا م ا كْلِت”414 cümlesindeki “ َّىِنا م ا” kelimesi, bu manadadır.415 Bu âyette kelimenin ‘yalan, hak olmayan/batıl sözler’ anlamına geldiği de ifade edilmiştir.416 Nisa Sûresi’nde geçen “ُ لَ و ْمُكِّيِنا م اِب سْي ل با تِكْلا ِلْه ا ِّىِنا م ا”417 cümlesindeki “

َّىِنا م ا”/emâniyy kelimesinin de ‘tamah ve hırs/aşırı istek’ anlamına geldiği belirtilmiştir.418

404 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, IV/169; Cevherî, Sıhâh, s. 1004; İbn Sîde, el-Muhkem, X/510-512;

İsfahânî, Müfredât, s. 779-780; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XV/294; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhît, s.1721-1722; Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, 347-350; Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/931-932.

405 Hac 22/52.

406 Bakara 2/78; Bakara 2/111; Nisa 4/123 (iki defa); Hadîd 57/14. 407 Kıyâmet 75/37.

408 Necm 53/20.

409 Hadîd 57/14 ( Batıl sözler sizi aldattı). 410 Dâmegânî, İslâhu’l-vücûh ve’n-nezâir, s. 443.

411 Onlardan bazıları da ümmîdirler. Kitab'ı bilmezler. Ancak birtakım batıl şeyleri bilirler ve onlar

yalnız zanneder dururlar.

412 İsfahânî, Müfredât, s. 780.

413 Kaysî, Ebû Muhammed b. Ebî Tâlib, Tefsîru’l-müşkil min garîbi’l-Kur’âni’l-‘azîm ‘ale’l-îcâz ve’l-

ihtisâr, thk. Hüdâ et-Tavîl el-Meraşlî, Dâru’n-Nûri’l-İslâmî, Beyrût 1408/1988, s. 96–97.

414 Bakara 2/111 (Bu, onların kuruntuları!). 415 Dâmegânî, İslâhu’l-vücûh ve’n-nezâir, 443. 416 Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I/492.

417 Nisa 4/123 (İş, ne sizin tamahınıza, ne de kitap ehlinin tamahına göredir). 418 Dâmegânî, İslâhu’l-vücûh ve’n-nezâir, s. 443.

3) (Bir şeyi) istemek: Bakara Sûresinin 94. âyetinde geçen “ ت ْو مْلا اُوَّن م ت ف”419 cümlesinde, yine Bakara Sûresinin 95. âyetindeki “ا د ب ا ُه ْوَّن م ت ي ْن ل و”420 ifadesinde, ayrıca Cuma Sûresindeki “ تْو مْلا اُوَّن م ت ف”421 ibaresinde, MNY/“ىنم” kökü, bu manada kullanılmıştır.422

4) Takdir edilmek/yaratılmak: Necm Sûresi’nin “ىٰنْمُت ا ذِا ة فْطُن ْنِم” âyetinde geçen, yine Kıyâmet Sûresi’nin 37. âyeti olan “ى ٰنْمُي ٍّىِن م ْنِم ة فْطُن ُك ي ْم ل ا” buyruğunda geçen “ى ٰنْمُي/ىٰنْمُت” kelimelerinin bu anlamda olduğu, ifade edilmiştir.423 Bu kelimelerin ‘birden dökülmek, akmak’ anlamlarına geldiği de söylenmiştir.424

5) Meni: Erkek ya da kadın menisi.425 Yukarıda Kur’ân’da bir defa geçtiğini ifade ettiğimiz “ ُّيِن مْل ا”/el-Meniyyü kelimesi, Kıyâmet Sûresi’nde “ ٍّىِن م ْنِم ة فْطُن ُك ي ْم ل ا ى ٰنْمُي”426 şeklinde geçmektedir. İsfahânî, MNY/“ىنم” kökünün asıl anlamı olan ‘takdir etmek’ manasından hareketle bu kelimenin, kendisinden canlıların takdir edildiği şey, anlamında meni için kullanıldığını ifade eder.427

6) Bir put adı/Menât: (Önceden) Kâbe’nin ortasında bulunan taştan bir putun adıdır.428 Kur’ân’da “ى ٰر ْخُ ْلَا ة ثِلاَّثلا ةوٰن م و”429 şeklinde, bir defa geçer.

7) Kuruntu/vehim vermek: Nisa Sûresi’nde geçen ve şeytana nispetle ifade edilen “ ْمُهَّن يِّن مُ لَ و”430 ile “

ْمِهيٖ ن مُي و”431 kelimelerinin bu manaya geldiği görülür. Zeccâc, “ ْمُهَّن يِّن مُ لَ و” kelimesini, “Onlara ahirette nasip elde edecekleri vehmini veririm” şeklinde tefsir etmiştir.432 Bundan başka ifadenin “Yalan haber vereceğim, Cennet vs. yoktur diyeceğim, tevbeyi geciktirmelerini sağlayacağım, süsleyeceğim” manalarından birine gelebileceği de söylenmiştir.433

419 Haydi, ölümü isteyin! 420 (Ölümü) asla istemezler.

421 Cuma 62/6 (Haydi, ölümü isteyin!).

422 Dâmegânî, İslâhu’l-vücûh ve’n-nezâir, s. 443.

423 İsfahânî, Müfredât, s.779; Ebû Hayyân, Ebû Abdillah Muhammed b. Yusûf el-Endülüsî, Tuhfetü’l-

erîb bimâ fi’l-Kur’âni mine’l-garîb, thk. Semîr el-Meczûb, Beyrût 1403/1983, s. 289.

424 Zemahşerî, Keşşâf, IV/417.

425 İsfahânî, Müfredât, s. 779; Fîrûzâbâdî, el-Kâmûsü’l-muhît, s.1721- 1722; İbn Manzûr, Lisânü’l-

‘Arab, XV/294; Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, 347-350; Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/931-932.

426 Kıyâmet 75/37 (O, dökülen meniden bir sperm değil miydi?). 427 İsfahânî, Müfredât, s. 779.

428 Ebû Hayyân, Tuhfetü’l-erîb, s. 288.

429 Necm 53/20 (Ve üçüncüleri olan ötekini, Menât’ı). 430 Nisa 4/119 (Muhakkak onları boş kuruntulara boğacağım). 431 Nisa 4/120 (ve onları kuruntulara sürükler).

432 Zeccâc, Me‘âni’l-Kur’ân, II/109. 433 İbnü’l-Cevzî, Zadü’l-Mesir, II/205

8) Okumak: Bakara Sûresi, 78. âyet-i kerîmede “ َّلَُ ِا با تِكْلا نوُم لْع ي لَ نوُّيِّمُا ْمُهْنِم و نوُّنُظ ي َّلَِا ْمُه ْنِا و َّىِنا م ا ”434 şeklinde geçen “

َّىِنا م ا” kelimesinin ve Hac Sûresi’nin 52. âyeti olan “ُ ُنا طْيَّشلا ىِقْلُيا م ُ ٰ اللّ ُخ سْن ي ف ٖهِتَّيِنْمُا ىٖف ُنا طْيَّشلا ى قْل ا ىٰ ن م ت ا ذِا َّلَِا ٍّىِب ن لَ و لوُس ر ْنِم كِلْب ق ْنِم ا نْل سْر ا ا م و مي ٖك ح ميٖل ع ُ ٰ اللّ و ٖهِتا يٰا ُ ٰ اللّ ُمِكْحُي َّمُث” buyruğundaki “ىٰ ن م ت” ve “ ةَّيِنْمُأ” kelimelerinin bu manaya geldiği ifade edilmiştir.435 Mâtürîdî, bu görüşü Kisâî’ye (v. 189/805) izafe etmektedir.436 Ferrâ, Hac Sûresi’ndeki “ى ٰ ن

م ت” ve “ ةَّيِنْمُأ” kelimelerinin tilâvet manasında olduğunu fakat Bakara’daki “ َّىِنا م ا” kelimesinin ‘uydurulmuş sözler’ anlamına geldiğini, belirtir. Ona göre bu âyette kelime, ‘ümmilerin Allah’ın kitabından değil de büyüklerinin sözlerinden dinledikleri’ manasındadır.437

Müşkilü’l-Kur’ân yazarı Kaysî de bu görüştedir.438

İsfahânî, Bakara’daki “ َّىِنا م ا” kelimesini Mücâhid’in ‘yalan’ olarak, diğer müfessirlerin ise ‘anlamadan yoksun mücerret tilâvet’ olarak tefsir ettiklerini söyler. Çünkü ona göre ‘anlamaksızın okuma’, sahibini ancak tahmin (ve zan) üzerine (bina edilmiş) bir tasvire sürükler. Yine o, temenninin439 bazısının bir esasa dayalı olan tefekkürden kaynaklandığını, Yüce Allah’ın da bu manada Hz. Peygamber’in yaptığı tilâveti, temenni olarak adlandırdığını ifade eder. Ona göre, Hz. Peygamber (sas), Rûhu’l-Emîn’in kalbine indirdiği şeyle ilgili acele edince “ ِنٰاْرُقْلاِب ْل جْع ت لَ و”440 ve “ لَ ٖهِب ل جْع تِل ك نا سِل ٖهِب ْكِّر حُت”441 buyrukları gelmiş ve “هِتَّيِنْمُا ى ٖف ُنا طْيَّشلا ى قْل ا ىٰ ن م ت ا ذِا”442 âyeti ile onun tilâveti, ‘temenni’ diye isimlendirilmiştir.443

Râzî de yukarıdaki âyetlerde bu kelimenin ‘kalbin temennisi’ ve ‘okumak’ olmak üzere iki anlama geldiğini, özellikle dil âlimlerinin kelimeye ‘okumak’

434 Bunların bir de ümmî kısmı vardır, kitabı, kitabeti bilmezler, ancak bir takım kuruntu yığını

ümniyyeler kurar ve sırf zann ardında dolaşırlar.

435 Sicistânî, Ebû Bekir Muhammed b. Uzeyz, Garîbü’l-Kur’ân, Mektebetü Muhammed Ali Sabîh,

Mısır 1382/1963, s. 5; Kaysî, Tefsîru’l-müşkil, s. 260; Dâmegânî, İslâhu’l-vücûh ve’n-nezâir, s. 443; Ebû Hayyân, Tuhfetü’l-erîb, s. 288; Taberî, ilk âyetteki emâniyy kelimesinin ‘yalanlar’ anlamına gelmesinin daha uygun olacağını belirtirken; ikinci âyetteki temennâ ve ümniyye kelimelerinin ‘okumak’ veya ‘konuşmak/hadisi nefs’ olarak tefsir edildiğini, söyler. Bkz. Taberî, Câmi‘u’l-beyân, I/375; XVII/189–190.

436 Mâtürîdî, Te’vîlât, I/449. 437 Ferrâ, Me‘âni’l-Kur’ân, I/45. 438 Kaysî, Tefsîru’l-müşkil, s. 97.

439 Bir şeyi zihinde takdir ve tasvir etmek. Bkz. İsfahânî, Müfredât, s. 779. 440 Taha 20/114 (Kur’an’ı okumakta acele etme).

441 Kıyâmet 75/16 (Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma).

442 Hac 22/52 (Bir şey temenni ettiği zaman, şeytan onun bu temennisine dair vesvese vermiş

olmasın).

anlamını verdiklerini, bunun da kelimenin asıl manası olan ‘takdir etmek’le bağlantılı olduğunu belirtir. Yine onun naklettiğine göre, bu durum şöyle de izah edilmiştir: “Kur’ân okuyan kimse, bir rahmet âyetine geldiğinde, o rahmetin tahakkuk etmesini temenni eder, azap âyetiyle karşılaştığında ise buna maruz kalmamayı ister; bu sebeple kıraat, ümniyye diye isimlendirilmiştir.”444

Bu kavramla ilgili yaptığımız araştırma neticesinde şunları söyleyebilirim: MNY/“ىنم” kökünün ‘okumak’ anlamında kullanılması, iki âyette üç kelime için söz konusu olmuş, bu da kelimenin temel anlamı olan ‘takdîr etmek’le bağlantılı olarak izah edilmiştir. İsfahânî’nin özellikle Bakara’daki “ ىِنا م ا” kelimesinin ‘anlamadan yoksun mücerret tilâvet’, olarak tefsir edildiğine dikkat çekmesi ve âyetin geçtiği siyâka göre bu durumun yerilmesinin söz konusu olması, bizce önem arz etmektedir. Yani âyette anlamaksızın okuma, hoş karşılanmamaktadır. Yine İsfahânî, yukarıda da değindiğimiz gibi Hac Sûresi’nde bahsedilen tilâvetin Hz. Peygamber’in vahyi bellemeye iştiyakından dolayı gösterdiği acele sebebiyle temennâ ve ümniyye diye isimlendirildiğini ihsas etmektedir. Bunlar da bize, Kur’ân-ı Kerîm’de övülen ve emredilen bir tilâvet türü olan tertîlin ‘tane tane okumak ve acele etmemek’ anlamlarını hatırlatmaktadır. İlgili kavramı açıklarken de ifade ettiğimiz gibi tertîl, düşünmeyi ve anlamayı sağladığı için emredilmiştir. Okuma anlamına alınan temenni veya ümniyye/emânî ise gerek acele ederek (olumlu temennilerle) yapılan okuma olsun, gerekse manasını anlamadan okuma veya okunan şeylerin batıl bir zanla kabul edilip dinlenmesi şeklinde olsun, yerilmiş; her ikisinden de kaçınılması zımnen tavsiye edilmiştir.

Belgede Kur'ân-ı Kerîm'de tilâvet (sayfa 86-90)