• Sonuç bulunamadı

TLV/“ولت” Kökü İsim Formu

Belgede Kur'ân-ı Kerîm'de tilâvet (sayfa 41-48)

3. Araştırmanın Kaynakları

1.1.2. TLV/“ولت” Kökünün Lügat Anlamları

1.1.2.2. TLV/“ولت” Kökü İsim Formu

TLV/“ولت” kökü isim formunda şu şekillerde kullanılmıştır:

1.1.2.2.1. et-Tâlî /“ىِلاَّتلَا” Formu

Bu yapıda kelime şu anlamlarda kullanımıştır:

112 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/318; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/103. 113 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/317; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/104. 114 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/102.

115 Seâlibî, Ebû Mansûr Abdülmelik b. Muhammed b. İsmâîl, el-Eşbâh ve’n-nezâir fî’l-elfâzi’l-

Kur’âniyyeti’l-letî terâdefet mebânîhâ ve tenevveat me‘ânîhâ, thk. Muhammed el-Mısrî, Dâru’l-Fikr, Dımeşk 1404/1984, s. 106; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/102.

1.1.2.2.1.1. Tabi Olan

Arapların tabi oldu, bir şeyin peşine düştü anlamında kullandıkları “ لَ ت” sözcüğünün sülasi ismi fâilidir. “ عِبا ت” yani tabi olan, manasındadır.117

1.1.2.2.1.2. Okuyan

Okuyan/“ئِرا قْل ا” kimse, ‘okuduğuna tabi olan’ anlamında “ىِلاَّتل ا” diye isimlendirilmiştir.118

1.1.2.2.1.3. Dördüncü Olan Yarış Atı

Bu ismin at yarışında dördüncü gelen atı ifade için de kullanıldığı görülür.119 1.2.2.2.1.4. Deve Sürücü

Arapların “ لِبِ ْلْا ُتْو ل ت” yani “Develeri sürdüm” şeklindeki kullanımından alınarak deveyi sevkedip sürene de “ُىِلاَّتل ا” denilmiştir.120

1.1.2.2.2. et-Telâü/“ ُ ءلاَّتلَا” Formu

Bu isim formu, klasik sözlüklerde aşağıda geleceği üzere çeşitli manalarda kullanılmıştır. Bunlardan ilk dördünü, birbirine yakın anlamlar ifade ettikleri için birlikte zikredeceğiz:

1.1.2.2.2.1. Zimmet/ Ahdü Emân/ Teminât, Muâhede/ Komşuluk/ Yakınlık, Ok, Garanti/ Sigorta

“ ُء لََّتلا” kelimesi, “ َّمِّذلا ُة ” anlamında bir kelimedir. Arapların kullanımına göre “ ُهُتْي لْت أ” demek “ ء لََّتلا ُهُتْي طْع أ” yani “Ona ahdü emân verdim” demektir. Yine bu kelimenin muâhede, komşuluk, yakınlık anlamlarına gelen “ ُرا وِجْلا” kelimesiyle manalandırıldığı görülür.121

“ ُء لََّتلا” kelimesi, “ ُمْهَّسلا” anlamında da kullanılmıştır. Bu sehm, öyle bir oktur ki buna, bu oku taşıyan kimseyi himayesine alma sözü verenin adı yazılır, sonra da ahit verilenin eline verilir. Bu kimse, her hangi bir kabileye gelince, bu oku gösterir ve geçer; böylece kendisine eza cefa edilmez. Bazı lügat yazarlarının da ifade ettiği

117 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/316.

118 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/316; Herevî, el-Garîbeyn fi’l-Kur’ân ve’l-hadîs, I/259. 119 Kurâ‘ en-Neml, el-Müntehab, II/764.

120 Zemahşerî, Esâsü’l-belâga, I/82.

121 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/318; İbn Sîde, el-Muhkem, IX/537; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab,

gibi, Muallaka şâirlerinden Züheyr b. Ebî Sülmâ (v. 609 [?]),122 şu dizelerinde “ ُء لََّتلا” kelimesini bu manada kullanmıştır:

“ ُء لََّتلا و ُة لا ف كْلا ِناَّيِس و ْمُكْي ل ع لْد ع دِها ش را وِج” 123 “Ok, sizin için adaletli bir şahittir.

Kefalet ve telâ (emân oku) birbirinin aynıdır.”

Önceden de belirttiğimiz gibi İbnü’l-Enbarî’ye göre “ ُء لََّتلا” kelimesi, “ ُنا مَّضلا” yani garanti, sigorta anlamına gelmektedir. Araplar birine himaye ve teminat alameti olarak bir ok veya ayakkabı gibi şey verdiklerinde “ا ن لَُف ُتْي لْت أ” yani “Ona koruma garantisi verdim” derlermiş.124 Emevîler devrinde eski üslûbu devam ettiren üç büyük hiciv şairinden biri olan Ferezdak (v. 114/732),125 kelimeyi bu manada şu şekilde kullanmıştır:

“ا مَّم ي ِةَّيِّر بْلا ِرا تْف أ ي أ ى ل ع اْو ل ت ا ذِإ ، ء لََّتلا ِرا جْلِل نوُّدُع ي ” 126 “Himaye altına aldıklarına, emân oku verirler;

Onlar da bunu yeryüzünün hangi köşesinde gösterseler güvende olurlar.”

1.1.2.2.2.2. Havale

Asmaî, “ ُء لََّتلا” kelimesinin “ ُة لا و حْلا”/havale anlamına geldiğini söylemiştir.127 1.1.2.2.3. et-Tülâvetü/“ُ ةَو َلاُّتلَا” Formu

Bu yapıdaki isim, ‘bakıye, kalıntı, borç’ anlamında kullanımıştır. “ ُة و لَُّتلا” kelimesi, ‘bir şeyin kalıntısı, bakiyesi’ anlamına gelir. Sanki bir şey izlenir; azı hariç geriye hiçbir şey kalmaz. İşte Araplar, “ ُة و لَُّتلا” kelimesini, izlemenin akabinde geriye bırakılan az şey manasını ifade için kullanmışlardır. Bazı dilciler bu kelimeye hususiyetle ‘borç bakiyesi’ anlamı yüklemişlerdir.128 “ ة

و لَُت يِّق ح ْنِمُ كْي ل ع ُتْي لْت أ” yani “Hakkımın bir kısmını sende bıraktım” cümlesinde geçen “ ة و لَُت” kelimesi de bu anlamdadır.129

122 Hayatı için bkz. Tülücü, Süleyman, “Züheyr b. Ebû Sülmâ”, DİA, İstanbul 2013, XXXXIV/540-

542.

123 Züheyr b. Ebî Sülmâ, Dîvânu Züheyr b. Ebî Sülmâ, şerh ve takdim: Ali Hasen Fâûr, Dâru’l-

Kütübi’l-‘ılmiyye, Beyrût 1408-1988, s. 18; Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/318; Cevherî, Sıhâh, s. 128; İbn Fâris, Mucmelü’l-luga, I/149; İbn Sîde, el-Muhkem, IX/537; Zemahşerî, Esâsü’l-belâga, I/96; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/104.

124 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/318.

125 Hayatı için bkz. Ergin, Ali Şakir, “Ferezdak”, DİA, İstanbul 1995, XII/373-375. 126 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/105.

127 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/318; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/ 105. 128 Mesela bkz. Kurâ‘ en-Neml, el-Müntehab, I/356.

1.1.2.2.4. et-Tilâvetü/“ُ ةَو َلاِّتلَا” Formu

Bu yapıda kelime şu anlamlarda kullanımıştır:

1.1.2.2.4.1. Kur’ân Okumak

Bazı sözlükler, tilâvet kelimesini Kur’ân ile birlikte kullanmışlar,130 yalnız bu durumda kelimeye kıraat/“ ة ءا رِق” anlamının verildiğini ifade etmişlerdir.131 İsfahânî’ye göre ‘(bir şeyi) ikisi arasında kendilerinden olmayan herhangi bir şeyin bulunamayacağı bir ardışıklıkla takip etti, izledi’ anlamına gelen “ لَ ت” fiilinin mastarı, bu fiil ‘okumak ve anlamı tedebbür etmekle yapılan bir takibi’ ifade ediyorsa “ ة و لَِت” şeklinde gelir.132 Daha önce de ifade ettiğimiz gibi, Semîn Halebî ise tilâvet kelimesinin yaygın olarak özellikle Kur’ân kıraatı için kullanıldığını söylemektedir.133

1.1.2.2.4.2. Bütün Okunacak Şeyleri Okumak

Bazı âlimler, tilavet kelimesini yalnız Kur’ân’ı okumak için değil, bütün okunacak şeyleri okumak anlamında kullanmışlardır.134

1.1.2.2.5. et-Telüvvü/“ُُّو لَّتلَا” Formu

TLV/“ولت” kökü bu isim formunda ‘tabi olmaya devam eden’ manasında kullanılmıştır. Arapların kullandığı “ وُل ت لُج ر” terkibi, tabi olmaya devam eden adam, anlamına gelir.135

1.1.2.2.6. et-Tilvü/“ُ وْلِّتلَا” Formu

Bu isim formu şu manalarda kullanılmıştır:

1.1.2.2.6.1. Tabi, Ardı Sıra Gelen

Halil b. Ahmed, bir şeyi takip eden herşey için onun tabisi anlamında “ ُهُوْلِت” ifadesinin kullanıldığını, söylemektedir.136 “ ِء ْيَّشلا ُوْلِت” kelimesi “ ُهوُلْت ي يِذَّلا” yani ardı sıra giden kimse, anlamına gelir. “ا ذ ه ُوْلِت ا ذ ه” terkibi de “ ُهُع ب ت” yani ‘Bu onun tabisidir’ demektir.137

130 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, I/189. 131 Ezdî, Cemheretü’l-luga, s. 410. 132 İsfahânî, Müfredât, s. 167. 133 Halebî, Umdetü’l-Huffâz, I/307.

134 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/316, İbn Sîde, el-Muhkem, IX/535; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab,

XIV/104.

135 İbn Sîde, el-Muhkem, IX/536; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/103. 136 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, I/226.

1.1.2.2.6.2. Yavru

Araplarda “وْلِّتل ا” kelimesinin bazı hayvan yavrularını ifade için kullanıldığı görülür. Bu yavruların ortak özelliği, annelerinin peşi sıra giden bir durum sergilemeleridir.

Eşek yavrusuna yani sıpaya “ ُوْلِّتلا” denilmiştir.138 Anne deveyi takip eden yavru deve için ise “ة قاَّنلا ُوْلِت” ifadesi kullanılmıştır.139 Katırın yavrusuna da “ وْلِت” denilir. Yine “ ُوْلِّتلا” kelimesi, annesini emmeyi bırakan ve onun peşi sıra gezen koyun yavrusu için de telaffuz edilmiştir. Çoğulu “ ء لَْت أ” gelir. Müennesi ise “ ة وْلِت” şeklindedir. Oğlak, sütten kesilince ve anasına tabi olunca ona da “ وْلِت ” denilmiştir.140

1.1.2.2.6.3. Yüksek, Yüce

Araplarda “ ِرا دْقِمْلا ُوْلِت ل ُهَّنِا” denir ki bu, “ ُهُعيِف ر” yani ‘kadri yüce’ demektir.141 Kâmus mütercimi Asım Efendi (v. 1235/1819) de bu kelime için “Bülend ve refî‘ nesneye denir” ifadesini kullanmıştır.142 Bu manada kullanılan “ ُوْلِّتل ا” kelimesi, bazı son dönem Arapça sözlüklerde et-Telüvvü/“ ُوْلَّتل ا” şeklinde harekelenmiştir.143

1.1.2.2.7. et-Televvâ/“ىَّوَلَّتلَا” Formu

Bu yapıda TLV/“ولت” kökü ‘(küçük) gemi’ anlamında kullanılmıştır. Lügatlerde nakledildiğine göre “ىَّو ل ت” kelimesi, gemi çeşitlerinden bir çeşit olup “ لَّو ع ف” kalıbındadır. Bu gemi, büyük gemiyi takip ettiği için ona bu isim verimiştir.144 Asım Efendi bunun, büyük gemilerin kenarlarında asılı bulunan sandal olabileceğini söylemektedir.145

1.1.2.2.8. et-Teliyyü/“ُُّيِلَّتلا” Formu

Bu yapıda TLV/“ ُولت ” kökü şu manalarda kullanılmıştır:

1.1.2.2.8.1. Çok Yemin Eden

“ ُّيِلَّتلا” kelimesi ‘çok yemin eden’ anlamındadır.146

138 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, I/189; Ezdî, Cemheretü’l-luga, s. 410; Ezherî, Tehzîbü’l-luga,

XIV/316.

139 Cevherî, Sıhâh, s. 128.

140 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/316; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV, 103. 141 Zebîdî, Tâcü’l-‘arûs, X/ 53.

142 Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/775.

143 Bkz. Abdussamed Ali Mahrûs vd., el-Mucemu’l-kebîr, Mecmeu’l-Lugati’l-Arabiyye, Mısır

1412/1992, III/120.

144 İbn Sîde, el-Muhkem, IX/537; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/103. 145 Asım Efendi, Terceme-i Kâmûs, III/775.

1.1.2.2.8.2. Çok Malı Olan

Bu kelime, ‘çok malı olan’ anlamında da kullanılmıştır.147 1.1.2.2.9. et-Teliyyetü/“ةَّيِلَّتلَا” Formu

Bu yapıdaki kelime şu manalarda kullanılmıştır:

1.1.2.2.9.1. İhtiyaç

Halil b. Ahmed, “ ُةَّيِلَّتلا” kelimesinin hacet/ihtiyaç anlamına geldiğini belirtmiştir.148 Kurâ‘ en-Neml de bu kelimeyi, ihtiyaç anlamında kullanılan isimlerden olarak zikreder.149

1.1.2.2.9.2. Bakıye, Kalıntı

“ ُةَّيِلَّتلا” kelimesi, “ ُة و لَُّتلا” gibi borç veya başka bir şeyin kalıntısı/bakiyesi, anlamında kullanılmıştır.150 Zemahşerî, bu kelimenin “ ِبا بَّشلا ُةَّيِل ت ْت ب ه ذ”151 şeklinde mecazi bir kullanımının olduğunu da ifade eder ki ona göre burada da kelime, bakıye anlamına gelmektedir.152 Muhadram şairlerden İbn Mukbil (v. 70/689’dan sonra)153 kelimeyi bu manada şu şekilde kullanmıştır:

“ ر ث أ لَ و نْي ع ى ل ع ا هْنِم ُتْس ل ف ْت ب ه ذ ا بِّصلا ُتاَّيِل ت ْت سْم أ َّرُح ا ي” 154 “Ey hür kimse, gençliğin kalıntıları gitti;

Onun ne kendisi ne de izi üzerindeyim.”

1.1.2.2.10. et-Tevalî/“ىِلاَوَّتلَا”ُFormu

Bu yapıdaki isim şu manalarda kullanılmıştır:

1.1.2.2.10.1. İzleyenler, Peşisıra Gelenler

“ىِلا وَّتل ا” kelimesi, “ ُقِحا وَّل ا” yani ‘izleyenler, eklenenler’ ve “ ُعِبا وَّتل ا” yani ‘tabi olanlar’ anlamına gelmektedir.155

1.1.2.2.10.2. Herşeyin Gerisi, Son Kısmı, Dibi

Araplarda “ ءْي ش ِّلُك يِلا و ت” tabiri, ‘her şeyin sonu’ demektir. “نُعُّظلا يِلا و ت” ifadesi, göç kafilesinin arkası/sonu anlamına gelir. Yine develerin arka ayaklarına “ ِلِبِ ْلْا يِلا و ت”

147 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/320; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/102. 148 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, I/189.

149 Kurâ‘ en-Neml, el-Müntehab, I/278.

150 Kurâ‘ en-Neml, el-Müntehab, I/354; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/103; Fîrûzâbâdî, el-

Kâmûsü’l-muhît, s. 1634.

151 “Gençlikten eser kalmadı.” 152 Zemahşerî, Esâsü’l-belâga, I/96.

153 Hayatı için bkz. Uzun, Tacettin, “Temîm b. Übey”, DİA, İstanbul 2011, XXXX/422-423.

154 İbn Mukbil, Temîm b. Übey, Dîvânü İbni Mukbil, thk. Izzet Hasen, Dâru’ş-Şargi’l-‘Arabî, Beyrût

1416-1995, s. 70; Zemahşerî, Esâsü’l-belâga, I/96.

denilmiştir. “Atın sağrısıyla kuyruğu ve art ayakları” anlamında da “ ِلْي خْلا يِلا و ت” terkibi kullanılır. Araplar, “يِدا و هْلا ك ِلْي خْلا يِلا و ت سْي ل” derler ki bunun anlamı, “Atın arka ayakları ve kuyruğu, boyun kısımları gibi olmaz” şeklindedir. Yıldızların arkada kalanları anlamında ise “ ِموُجُّنلا يِلا و ت” terkibi kullanılmıştır.156

1.1.2.2.10.3. Hayvanın Budu

“يِلا وَّتلا” kelimesi, hayvanın kaba yerlerine, butlarına denir. Buralar hayvanın göğüs kısmını izlediği için bu adı almıştır.157

1.1.2.2.11. el-Mütlî/“يِلْت مْلا”Formu

Bu yapıdaki kelime şu manada kullanılmıştır:

1.1.2.2.11.1. Anne

Yavru annesini takip ettiği için anneye “يِلْتُمْلا” denilmiştir. Çoğulu “يِلا ت مْلا” şeklindedir.158 Kurâ‘ en-Neml, “Yavru, annesiyle yürüyebildiği zaman anneye “ ُة يِلْتُمْل ا” denir” demektedir. Yani bu kelime, ‘beraberinde yavrusu olan, yavrusu kendisiyle yürüyen (anne)’ anlamına gelir.159

1.1.2.2.11.2. Deve

“ ة يِلْتُم و لْتُم ة قا ن” ifadesi, ‘yavrusu peşi sıra giden deve’ anlamındadır.160 Züheyr b. Ebî Sülmâ şiirinde bu kelimeyi “Kendisini yavrularının takip ettiği anne deve” anlamında şu şekilde kullanmıştır:

“ا يِلا ت مْلا نا جِهْلا و ا يا ط مْلا ما رِك ِهِبا بِب اوُخا ن أ ىَّت ح ُه ل اوُراس ف”161 “Onun için sefer ettiler ta ki kapısında en kıymetli malları;

Beyaz, yavruları kendilerini takip eden anne develeri çöktürdüler.”

“يِلْتُمْلا و ُة يِلْتُمْلا” kelimesi, ‘doğurma zamanının en son raddesinde doğuran deve’ için de kullanılmıştır. Lügatlerde ifade edildiğine göre, bu deve erken doğuran develerin arkasında kaldığı, onların peşi sıra doğurduğu için bu adı almıştır. “ ُة يِلْتُمْلا” isminin ‘doğumu gecikmiş deve’ anlamına geldiği de söylenmiştir. “يِلْتُمْلا” kelimesinin çoğulu, “يِلا ت مْلا” şeklindedir. Basra dil mektebine mensup Arap edebiyatı,

156 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/316; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/103. 157 İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/103.

158 Halîl b. Ahmed, Kitâbü’l-‘Ayn, I/189; Kurâ‘ en-Neml, el-Müntehab, I/145; Ezherî, Tehzîbü’l-luga,

XIV/316.

159 Müberred, el-Kâmil, s. 737; Kurâ‘ en-Neml, el-Müntehab, I/145. 160 Ezherî, Tehzîbü’l-luga, XIV/316; İbn Manzûr, Lisânü’l-‘Arab, XIV/103. 161 Züheyr b. Ebî Sülmâ, Dîvânu Züheyr b. Ebî Sülmâ, s. 142.

dil ve lügat âlimlerinden Bâhilî(v. 231/846)’ye162 göre “يِلا ت مْلا” ‘yavrusunun birazını doğuran, tam doğum yapmayan deve’ anlamındadır. Ona göre kelime şu şiirde bu manada kullanılmıştır:

“ا د ر ْو أ ، ِديِّسلا يِن ب ْنِم بيِه م يِلا ت م ُه با ب ر َّن أ ك ، ٍّيِلا م ش ُّلُك و” 163 “Beni Seyyid’den her kuzeyli, sanki yıldırım sesleri, (Doğum yaparken) inleyen develer pozisyonunda geldi.”

1.1.2.2.11. el-Mütâlî/“يِلاَت مْلا” Formu

Bu yapıdaki kelime ‘eşlik eden’ anlamında kullanılmıştır. Araplar, şarkıya veya bir işe eşlik eden anlamında bu kelimeyi kullanmışlardır. “يِلا تُمْلا” ‘Yüksek sesle şarkıcıya eşlik eden’ demektir. Kelime bu anlamda, Emevî devri hıristiyan Arap şairlerinden Ahtal’ın (v. 92/710-11)164 şiirinde şöyle geçmektedir:

“ ِلا تُم ُءا نِغ ْو أ ، ِلِوا حُمْلا ُرْج ز ِهِليِه ص عْج ر َّن أ ك ، ِنيِب جْلا ُتْل ص” 165 “Alnı açık, sanki atının kişnemesinin yankısı,

Saldıranı püskürtür veya eşlik edenin şarkısıdır.”

Klasik sözlüklerden tespit etmeye çalıştığımız bu bilgiler ışığında diyebiliriz ki TLV/“ ولت ” kökü, ‘tabi olmak, peşi sıra gitmek’ temel anlamında va‘z edilmiştir. Kökün Araplar tarafından kullanılan değişik formlardaki şekilleri de kelimenin bu temel anlamını taşır mahiyettedir.166

Belgede Kur'ân-ı Kerîm'de tilâvet (sayfa 41-48)