• Sonuç bulunamadı

D. MİRAS İŞLEMLERİ

2. Tereke Üzerindeki Haklar

Vefat eden şahsın terekesinin, vârisler arasında taksimine geçilmeden önce, terekeye taalluk eden birtakım hakların yerine getirilmesi gerekir. Bu haklar techiz ve tekfinle, borçların ödenmesi ve vasiyetin tenfizinden ibarettir.1484

a. Techiz ve Tekfin

Techiz ve tekfin, ölen kişinin kefenlenme ve gömülmesi için yapılan masrafları ifade etmektedir. Vefat eden bir kişinin terekesinden, ilk önce onun kefen ve defin masrafları harcanır. Bu harcamalar esnasında, israf ve kısıtlamadan kaçınılması, örfe uygun ve orta halli olanın tercih edilmesi gerekir. Terekenin bu masrafları karşılamadığı durumda, vefat eden kişinin nafakası hayattayken kimin üzerindeyse, söz konusu masraflar bu kişiye ait olur. Hiç kimsesi yoksa kefenlenme ve gömülme masrafları Beytülmâl* tarafından karşılanır.1485

Kayıtlardan anlaşıldığı üzere, H. 1286-1287 (M. 1869-1871) yılları arasında Rize’de vefat edenlerden 69’unun terekesi, mahkemede taksim edilmiştir. Bu şahıslardan 62’sinin kefenlenmesi ve defni için harcanan meblağ, kayıtlarda açık bir şekilde yer almaktadır.1486 5 kişinin ise, techiz ve tekfin masrafının ne kadar olduğuna dair herhangi bir bilgi yoktur.1487

1482

R.Ş.S.; 12b-13a, 98a-b, 115a.

1483

R.Ş.S.; 80b.

1484

Bilmen, age, V, 213.

* Lügatte “mal evi” anlamına gelen beytülmâl kelimesi, terim olarak devlete ait malların muhafaza edildiği mekânı ifade ettiği gibi, devlete ait menkul gayr-i menkul malların tamamını ve bu malların idaresiyle ilgili hukukî kurumu da ifade etmektedir. Bkz. Mehmet Erkal, “Beytülmâl”, DİA, İstanbul 1992,VI, 90.

1485

Fetâvâyi Hindiye (Fetâvâyi Alemgiriyye), trc. Mustafa Efe, Akçağ Yayınları, Ankara 1987, XIV, 414.; Ali Himmet Berki, İslâm Hukukunda Ferâiz ve İntikal, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara 1985, s.20.; Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslâm Hukuku Şahıs, Âile ve Çözümlü Miras, Erenler Matbaası, İstanbul 1983, s.428.; Bilmen, age, V, 213-214.

1486

R.Ş.S.; 5a, 5b, 5b-6a, 6a, 7b-8a, 8b, 10a, 10a-b, 10b, 10b-11a, 11a, 11a-b, 11b, 12b-13a, 14a-b, 25b, 28b, 31b-32a, 32a, 36b, 38b-39a, 46a, 50a, 50b, 54b, 57b, 69b, 71b-72a, 72b, 81a, 82b, 84b, 85b, 87a, 96b, 98a-b, 99a, 99a-b, 99b, 100a-b, 100b, 101a, 103b, 105b, 106b, 107b, 109a, 109b, 110b, 111a-b, 112b, 115a, 119a, 119b, 120b, 124b, 125a, 125a-b, 127b, 129b.

1487

Tesbit edebildiğimiz techiz ve tekfin masrafları içerisinde, en düşük meblağ 33 kuruş,1488 en yüksek meblağ 300 kuruştur.1489 Diğerleri de, bu iki miktar arasında değişmektedir. Söz konusu masrafların, Rize’de vefat eden şahısların miraslarıyla ne derece orantılı olduğunu belirlemek amacıyla, tesbit edebildiğimiz miktar aralıklarını tablo üzerinde göstermeyi uygun görüyoruz:

Tereke Kişi Sayısı Techiz-Tekfin

500-1000 kuruş 14 60-200 kuruş

1001-1500 kuruş 17 50-250 kuruş

1501-2000 kuruş 8 60-105 kuruş

2001-2500 kuruş 9 75-300 kuruş

2501-3000 kuruş 7 111-300 kuruş

Tablo 22: H. 1286-1287 (M. 1869-1871) Yılları Arası Rize’de Vefat Eden Şahısların

Techiz ve Tekfin Masraflarını Gösteren Tablo

Tablo 22’den hareketle, söz konusu yıllarda Rize’de vefat eden şahısların terekelerindeki artışa bağlı olarak, techiz ve tekfin masraflarında da nisbeten bir artışın olduğunu söylememiz mümkündür. Ancak bunun aksine olan durumlar da söz konusudur. Nitekim Rize’nin Perkam (Demirhisar) karyesi sakinlerinden iken, H. 1286 (M. 1869) yılında vefat eden Kotiloğlu Yusuf’un, geride bıraktığı malların tamamı 780 kuruş, techiz ve tekfin masrafı 200 kuruştur.1490 Aynı yıl vefat eden Kankalanoz (Yağlıtaş) mahalleli Memiş oğlu Hurşid’in ise, terekesi 4601 kuruş, techiz ve tekfin masrafları 150 kuruştur.1491 Ayrıca tabloya dâhil etmediğimiz ve terekesi 3000 ilâ 20.600 kuruş arasında değişiklik gösteren 9 şahsın, techiz ve tekfin masrafları da 33 ilâ 300 kuruş arasında değişmektedir.1492 Dolayısıyla burada da düzenli bir artışın olmadığı görülmektedir.

1488

R.Ş.S.; 72b.

1489

R.Ş.S.; 5a, 7b-8a, 31b-32a, 54b, 99a-b.

1490

R.Ş.S.; 5b.

1491

R.Ş.S.; 38b-39a.

1492

b. Borçların Ödenmesi

Techiz ve tekfin masraflarının çıkarılmasından sonra, kalan terekeden vefat eden şahsın borçlarının ödenmesi gerekir. Bu borçları, ölen kişinin Allah’a karşı olan borçlarıyla (Allah hakkı), şahıslara olan borçları şeklinde ikiye ayırmak mümkündür. Kişinin, zekât, adak ve kefâret gibi Allah hakkına taalluk eden borçları, vefat etmesiyle birlikte, üzerinden düşmektedir. Şayet ödenmesini vasiyet etmişse, bu durumda terekesinden ödenmesi yoluna gidilmektedir. Şahıslara olan borçları ise, vefat eden kişinin sağlığında sâbit olmuş (deyn-i müsbet) veya hastalığında kendi ikrâr ve itirafıyla ortaya çıkmış olmalıdır. Vefat eden kişinin borçları, terekesinden fazla olunca, kadı’nın kararı üzerine, terekesindeki mallar satılarak, bedeli alacaklılar arasında taksim edilir. Terekeden ödenemeyip kalan borçlar ise, vefat edenin üzerinden düşer.1493

İncelediğimiz sicilde, vefat eden kimselerin Allah’a karşı olan borçlarının ödenmesiyle ilgili, sadece bir kayda rastlanılmaktadır. Kayıtta görüldüğü üzere, H. 1286 (M. 1870) yılında Rize’de vefat eden Latum (Madenli) karyesi ahalisinden Memiş oğlu Ahmed’in, hayattayken namaz, oruç ve yemin kefâretinden doğan borcunun, vasiyeti üzerine, terekesinden ödenmesi yoluna gidilmiştir.1494 Söz konusu kayıtta, ıskât-ı salât ve kefâret-i savm u yemin ile techiz ve tekfin masraflarına ödenen meblağ, 500 kuruş olarak belirtilmiştir. Bu sebeple, namaz borcuyla, oruç ve yemin kefâreti için ne kadar verildiği tam olarak anlaşılamamaktadır.

Vefat eden kişileri, şahıslara borçlu olmaları açısından değerlendirdiğimizde, Rize’de vefat edip de terekesi mahkemede taksim edilen 69 kişiden, sadece birinin borçlu durumda olduğu görülmektedir. Daha önce de ifade edildiği üzere, Hacı Said Ağa isimli bu şahsın, 9 kişiye toplam 3186 kuruş borcu olup, techiz ve tekfin masraflarından sonra, kalan terekesinden borçlarının düşürüldüğü görülmektedir.1495

Kayıtlardan anlaşıldığı üzere, incelediğimiz yıllarda Rize’de vefat eden bazı şahıslar, borçlu durumda oldukları hâlde, borçlarının terekelerinden ödenmesi yoluna gidilmemiştir. Bunun üzerine, borçlunun vefatından bir müddet sonra, alacaklı

1493

Ömer Lütfi Barkan, “Edirne Askerî Kassamı’na Ait Tereke Defterleri (1545-1659)”, Belgeler, III, sy. 5-6, TTK, Ankara 1966, s.19.; Bilmen, age, V, 216.; Karaman, Mukayeseli, I, 432.

1494

R.Ş.S.; 31a.

1495

durumundaki şahıs, borçlunun vârislerinden, alacağının terekeden ödenmesini talep etmiştir. Ancak vârislerin genellikle borcu inkâr yoluna gittikleri görülmektedir.1496 Nitekim Rize’nin Kuliça karyesinden Salihoğlu Mehmed Ali, aynı karyeden Salih isimli şahıstan, H. 1281 (M. 1864) yılında 5000 kuruş borç almıştır. Mehmed Ali’nin borcunu ödemeden H. 1287 (M. 1870) yılında vefat etmesi üzerine, alacaklı durumundaki Salih, Mehmed Ali’nin vârisi Hamide Hatun’dan, terekedeki alacağının ödenmesini talep etmiştir. Hamide Hatun’un borcu inkâr etmesi üzerine, Salih alacaklı olduğunu isbatlayınca, Hamide Hatun borcu edâya tenbih olunmuştur.1497

c. Vasiyet

Lügatte bitiştirmek, bağlamak anlamlarına gelen vasiyet kelimesi, fıkıh ıstılahında bir malı veya menfaati, ölümden sonraya bağlı olmak üzere, teberru yoluyla bir şahsa veya hayır cihetine temlik etme ve bırakmayı ifade etmektedir.1498 Vefat eden kişinin techiz ve tekfiniyle borçlarının edâsından sonra, sıra vasiyetinin yerine getirilmesine gelir. Mirasçıları mevcut olan bir kimse, vasiyet suretiyle malının ancak 1/3’ünde tasarruf etme hakkına sahiptir. Ölen kişi malının 1/3’ünden fazlasını vasiyet etmişse, bu vasiyetin yerine getirilmesi, vârislerin iznine bağlıdır.1499

İncelediğimiz defterde vasiyetle ilgili, sadece bir kayda rastlanılmaktadır. Söz konusu vasiyetin sahibi, Rize’nin Latum karyesinden olup H. 1286 (M. 1870) yılında vefat eden, bezzaz esnafından Memiş oğlu Ahmed’dir. Kendisi hayattayken techiz ve tekfiniyle, ıskât-ı salât, oruç ve yemin kefâretine 500 kuruş, Rize’deki Orta Cami-i Şerif, Latum Cami-i Şerifi ve Müftü Hacı Hasan Efendi’nin cami-i şerifine 500 kuruş, Orta Cami-i Şerif’in şadırvanıyla, Şeytan Çarşısı’nda olan şadırvana da 500 kuruş verilmesini vasiyet etmiştir. Ancerli Yozikaoğlu Halid ile Tataroğlu Hacı Mustafa’yı da vasiyetine şahit göstermiştir. Ancak vasiyetin, terekenin üçte birinden fazla olması ve vârislerin bu duruma razı olmaması üzerine, cami-i şerif ve şadırvanlara verilmesi

1496

R.Ş.S.; 39b, 65b-66a, 76b, 78a-b, 118a.

1497

R.Ş.S.; 76b.

1498

Bilmen, age, V, 115.; Karaman, Mukayeseli, I, 433.

1499

Fetâvâyı Hindiye, XIV, 415.; Bilmen, age, V, 219.; Barkan, agm, Belgeler, III, 19.; Berki, Ferâiz, s.106.

vasiyet edilen 500’er kuruş 308 kuruşa düşürülmüştür. Bu sebeple vasiyet miktarı 1500 kuruş iken, terekenin hemen hemen üçte birine tekâbül eden 1116 kuruş olmuştur.1500