• Sonuç bulunamadı

A. AİLE HAYATI

2. Evlenmenin Sonuçları

Sözlükte ücret manasına gelen mehir kelimesi, fıkıh terimi olarak, erkeğin evlilik akdi ile birlikte kadına verdiği ya da vermeyi taahhüd ettiği para veya malı ifade etmektedir.168 Mehir, mehr-i müsemmâ ve mehr-i misil olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. Nikâh akdi esnasında tarafların üzerinde anlaştıkları mehre mehr-i müsemmâ, mehrin miktarı tesbit edilmediği veya üzerinde şüpheye düşüldüğü durumda, kızın baba tarafından yaş, güzellik ve bekârlık gibi vasıflarda emsali durumundaki kadınların mehri göz önünde bulundurularak tesbit edilen mehre ise, mehr-i misil adı verilmektedir.169

Mehir, evlenmenin tabiî bir sonucudur. Bu sebeple nikâh akdi esnasında açıkça belirtilmese de, kadına ödenmesi gerekir. Ancak mehrin peşin olarak ödenmesi şart değildir. Peşin ödenebildiği gibi (mehr-i muaccel), tamamının veya bir kısmının evlilik içerisinde ya da evliliğin talak ve ölümle sona ermesi durumunda ödenmesi de (mehr-i müeccel) mümkündür.170 164 R.Ş.S.; 30a, 100a. 165 R.Ş.S.; 100a. 166 Karaman, Mukayeseli, I, 316. 167 R.Ş.S.; 28a, 110a. 168

Ömer Ferruh, İslam Aile Hukuku, trc. Yusuf Ziya Kavakçı, Sebil Yayınevi, İstanbul 1994, s.90.; Mehmet Âkif Aydın, "Mehir", DİA, TDV Yayınları, Ankara 2003, XXVIII, 389.

169

Bilmen, age, II, 10.; Aydın, Aile Hukuku, s.34.; İlber Ortaylı, “Anadolu’da XVI. Yüzyılda Evlilik İlişkileri Üzerine Bazı Gözlemler”, Osmanlı Araştırmaları, Enderun Kitabevi, İstanbul 1980, I, 36.

170

Mehir, evlenen kadının hakkı ve malıdır. Kadın bu malda hibe ve satış gibi yollarla dilediği gibi tasarruf etme hakkına sahiptir. Karşılığında herhangi bir çeyiz hazırlamak zorunda da değildir. Bu sebeple kadın bu hakkından feragat etmediği sürece, erkek mehri kadına ödemek mecburiyetindedir.171

Mehir, bu yönleriyle başlık parasından ayrılır. Zira Osmanlı döneminde olduğu gibi, günümüzde de bazı bölgelerde görülen başlık, evlenen kadına değil, ailesine verilen bir maldır. Başlık parasının evlilikten önce kararlaştırılarak ödenmesi gerekir. Kız tarafı genellikle başlığın bir kısmını çeyiz masraflarına harcar.172

Bu durumun örneğini Rize’de de görmemiz mümkündür. Nitekim Betroz (Fıçıtaşı) karyesinden Puşuroğlu Yakub Reis, Hurtoz (Fener) Mahallesi’nden Kâmil Efendi’nin kız kardeşiyle evleneceği sırada, Kâmil Efendi’ye başlık olarak kendi malından 275 kuruş* vermiştir.173 Bu karardan da anlaşılacağı üzere başlık parası evlenen kızın değil, ailesinin olmaktadır. Kızın ağabeyine verilmesi ise, babalarının vefatı sebebiyle olmalıdır.

İncelediğimiz sicilde mehirle ilgili bilgileri, nikâh,174 talak,175 muhâla‘a,176 tereke taksimi177 ve ölüme bağlı tasarruflarla ilgili dava kayıtlarından178 edinmekteyiz. Bu kayıtlarda mehir, mehr-i muaccel ve mehr-i müeccel olmak üzere iki şekilde ifade

171

Vehbe Zuhaylî, İslam Fıkhı Ansiklopedisi, trc. Ahmet Efe, Risale Yayınevi, İstanbul 1994, IX, 225.; Kazıcı, Toplum Yapısı, s.194.

172

Kazıcı, Toplum Yapısı, s.194.; Aydın, Aile Hukuku, s.104.

* Kuruş, Osmanlı Devleti’nde kullanılan gümüş para birimidir. Avrupa devletlerinin altın ve özelikle de büyük boy gümüş sikkeleri, XVI. yüzyılın ortalarından itibaren, Osmanlı topraklarına da girmiş ve piyasalarda uzun süre kullanılmıştır. İlk Osmanlı kuruşları ise, Sultan III. Ahmed döneminde (1703-1730) darbedilmeye başlanmıştır. Böylece 1 Osmanlı kuruşu = 40 para = 120 akçe üzerinden yeni bir para birimi oluşturulmuştur. Bkz. Şevket Pamuk, “Kuruş”, DİA, TDV Yayınları, Ankara 2002, XXVI, 458.; “Kuruş”, AnaBritannica, Ana Yayıncılık, İstanbul 2004, XIV, 109.

173

R.Ş.S.; 19b.

174

R.Ş.S.; 3a, 4a, 9b, 14a, 14a, 21a, 25a, 26b, 30a, 43a, 46b, 57a, 58a, 58a, 61b, 63b-64a, 68a, 79b, 92a, 94b, 100a, 107a, 109b-110a .

175

R.Ş.S.; 12a, 18b, 19b, 20b, 23b, 28a, 32b, 32b, 32b, 39b, 41a-b, 54a, 57b, 58b, 74b, 76a, 87a, 92a, 106a-b, 114a-b, 130b.

176

R.Ş.S.; 13b-14a, 19a, 24a, 33a, 33a, 34a, 41b, 41b, 43b, 47b, 62b, 63b, 73b, 90a, 94b, 98a, 103a, 130b.

177

R.Ş.S.; 5a-b, 5b, 5b-6a, 6a, 6b, 7b-8a, 8b, 9a, 10a, 10a-b, 10b, 10b-11a, 11a, 13a, 14a-b, 28b, 31a, 31b, 32a, 36b, 36b, 38b-39a, 43b, 46b, 50a, 50b, 54b, 57b, 66a-b, 69b, 71b-72a, 72a, 81a, 82b, 85b, 87a, 96b, 98a-b, 99a-b, 99b, 100a-b, 100b, 101a, 103b, 105b, 106b, 107b, 109a, 109b, 110b, 11a-b, 112b, 112b, 115a, 115b, 119a, 19b, 120b, 124b, 125a, 125a-b, 126a, 127b, 129b.

178

edilmiştir. Buna göre Rize’de nikâh esnasında verilmesi kararlaştırılan mehr-i muaccel miktarları şu şekildedir:

Mehr-i Muaccel Miktarları Sayı %

50-100 kuruş __ 0 101-200 kuruş 3 20 201-300 kuruş 2 13.33 301-400 kuruş __ 0 401-500 kuruş 4 26.66 501 kuruş ve üzeri 6 40 Toplam 15 100

Tablo 1: H. 1286-1287 (M. 1869-1871) Yılları Arası Rize’de Kadınların Mehr-i

Muaccel Miktarlarını Gösteren Tablo

Tablo 1’den anlaşıldığı üzere, tesbit ettiğimiz mehr-i muaccellerin genellikle 500 kuruş ve üzeri miktarlarda olduğu görülmektedir. Bunlar içerisinde en düşük mehr-i muaccel miktarı 150 kuruşken,179 en yüksek 900 kuruştur.180 Mehir miktarının belirlenmesinde, ailelerin sosyal ve ekonomik durumlarının yanı sıra, evlenecek olan kızın yaş, güzellik, dulluk, bekârlık gibi özelliklerinin de etkisi vardır.181 Ancak incelediğimiz sicilde nikâh kayıtlarının sayı itibariyle yetersiz oluşu, mehir miktarlarını bu hususlar açısından sağlıklı bir şekilde değerlendirmemizi mümkün kılmamaktadır.

Nikâh kayıtlarından hareketle her iki mehri birlikte değerlendirecek olursak, en düşük mehir miktarının 400,182 en yüksek miktarın ise 1200 kuruş olduğu görülmektedir.183 Bunlar içerisinde mehr-i muaccel miktarı genellikle mehr-i müeccelden yüksek olup,184 bazen her ikisinin de aynı185 veya mehr-i müeccelin daha yüksek miktarda186 olduğu görülmektedir. Buna göre söz konusu dönemde Rize’de

179 R.Ş.S.; 26b. 180 R.Ş.S.; 46b. 181

Bilmen, age, II, 10.

182

R.Ş.S.; 19b, 63b-64a.

183

R.Ş.S.; 25a, 26b.

184

R.Ş.S.; 9b, 14a, 14a, 25a, 26b, 58a, 61b, 68a.

185

R.Ş.S.; 4a, 79b.

186

bülûğ çağına ermiş bekâr bir kızın mehir miktarının, ortalama 785 kuruş olduğunu söyleyebiliriz.

İncelediğimiz sicile göre Rize’de mehr-i müeccel miktarlarının dağılımı ise şu şekildedir:187

Mehr-i Müeccel Miktarları Sayı %

50-100 kuruş 43 33.33 101-200 kuruş 42 32.55 201-300 kuruş 25 19.37 301-400 kuruş 6 4.65 401-500 kuruş 10 7.75 501 kuruş ve üzeri 3 2.32 Toplam 129 100

Tablo 2: H. 1286-1287 (M. 1869-1871) Yılları Arası Rize’de Kadınların Mehr-i

Müeccel Miktarlarını Gösteren Tablo

Tablo 2’ye göre, Rize’de mehr-i müeccel miktarlarının çoğu, 50-200 kuruş arasında değişiklik göstermektedir. Dolayısıyla mehr-i müeccelleri tesbit edilen kadınların yaklaşık olarak 1/3’ü, en düşük mehir grubunda bulunmaktadır. Bundan sonra mehir miktarı arttığında, kişi sayısında genellikle düşüş görülmektedir.

İncelediğimiz dönemde Rize’de tesbit edilen mehr-i müeccel miktarlarının en düşüğünün 50 kuruş,188 en yükseğinin ise 1100 kuruş olduğu görülmektedir.189 En düşük mehir grubunda yer alan kişilerin terekelerindeki mal varlığından hareketle,190 Rize’nin orta halli aileleri arasında yer aldıklarını söyleyebiliriz. 1100 kuruşluk mehre sahip olan kadının, kayınpederinin el-Hâc ve Efendi ünvanlarına sahip oluşu, ailenin maddî durumu ve sosyal mevkiinin mehir miktarında etkili olduğunu göstermektedir.

187

12a, 23b, 39b, 41a-b, 54a, 57b, 58b, 74b, 106a-b, 130b nolu davalarda mehr-i müeccel miktarı konusunda boşanmış eşler arasında anlaşmazlık olması sebebiyle, değerlendirmeye dâhil etmedik.

188

R.Ş.S.; 76a, 98a-b, 115a .

189

R.Ş.S.; 80b.

190

Mehr-i müeccel miktarlarıyla ilgili dikkatimizi çeken hususlardan biri de, Rize’de birden fazla kadınla evli erkeklerin eşlerine verdikleri mehr-i müeccellerin genellikle aynı191 veya birbirine yakın miktarlarda olmasıdır.192

Mehr-i müeccelle ilgili kayıtlardan anladığımıza göre, Rize’de çok az sayıda kadın, evliliğin sona ermesinden önce mehrini tamamen193 veya kısmen194 tahsil etmiştir. Mehr-i muaccelin ödenmesiyle ilgili ise, herhangi bir anlaşmazlığa düşülmemiştir. Dolayısıyla Rize’de mehr-i muaccelin nikâh akdiyle birlikte, mehr-i müeccelin ise genellikle evliliğin sona ermesi üzerine ödendiğini söyleyebiliriz.

b. Nafaka

Kelime olarak çıkmak, gitmek, sarf etmek anlamına gelen nafaka, bir insanın ailesine sarf ve infak ettiği şeyi ifade etmektedir.195

Evlilik akdinin sonuçlarından biri olan nafaka, erkeğin eşine temin etmekle mükellef olduğu yiyecek, içecek, giyecek, mesken, tedavi, ilaç ve bazı durumlarda hizmetçi masraflarının hepsini içine almaktadır. Erkeğin nafaka borcuyla mükellef olması için zengin olması gerekmediği gibi, kadının da fakir olması gerekmemektedir. Zira kadın zengin bile olsa, nafakası erkeğe aittir. Dolayısıyla eşleri tarafından nafakası karşılanmayan kadınlar, mahkemeye başvurarak nafaka takdir ettirme hakkına sahiptir.196 İncelemiş olduğumuz sicil ve dönemde Rize’de bu şekilde nafaka talep ve takdiriyle ilgili davalara rastlamamamız münkündür. Söz gelimi Rize halkından olan Havva isimli kadın, H. 1286 (M. 1870) senesinde, mahkemeye başvurarak eşi Sıkrıkalioğlu Mahmud’dan, kendisini infâk ve iksâya (giydirme) riâyetsizliği sebebiyle davacı olmuştur. Mahmud ise eşinin nafakasını gücü yettiğince karşılayacağını taahhüd etmekle birlikte, kendisinden kefil de istenmiştir.197

Yine benzer bir davada Rize’nin Kuriloz (Adacami) karyesinden Fâtıma isimli kadının, H. 1286 (M. 1870) yılında, mahkemeye başvurarak eşi Çolakoğlu Temel’den 191 R.Ş.S.; 8b, 10a, 43b. 192 R.Ş.S.; 31b, 69b, 124b. 193 R.Ş.S.; 99a. 194 R.Ş.S.; 19b, 32b. 195

Bilmen, age, II, 444.

196

Aydın, Aile Hukuku,s.33-34.; Karaman, Mukayeseli, I, 342.; Cin-Akgündüz, age, II, 98.

197

nafaka hakkı olan bir basma entari ve bir peştamal talebinde bulunduğu görülmektedir.198 Bunun yanı sıra, Rize’de eşleri nafaka bırakmadan başka memleketlere giden kadınların da, mahkemeye başvurarak kendileri için nafaka takdir ettirdikleri ve borçlanmak için izin aldıkları görülmektedir. Borçlarına da kendileri değil, eşleri muhatap olmaktadır.199 Bu sayede hem kadınların birikmiş nafaka haklarını kaybetmedikleri, hem de borçlanma yoluyla ihtiyaçlarını giderebildikleri görülmektedir. Yukarıda da izah edildiği üzere erkeğin eşine olan nafaka borcundan biri de, mesken tedarikidir. Erkek, oturulacak evin yerini kendisi tesbit etmekle birlikte, varsa diğer eşlerini bu evde oturtma hakkına sahip değildir.200 Bu sebeple, incelediğimiz yıllarda Rize’de kuması ve kayınvalidesiyle birlikte oturmaya mecbur bırakılan veya eşleri tarafından kendilerine tahsis edilen meskenlerde oturmaları engellenen kadınların, mahkemeye başvurdukları durumda, lehlerine karar verildiği görülmektedir. Nitekim Rize’nin Kuvaroz (Sabuncular) Mahallesi sâkinelerinden Müzeyyen isimli kadın, aynı evde yaşadığı kuması ve kayınvalidesinin kötü muamelesi sebebiyle, evini terk ederek kendi annesinin evinde kalmaya mecbur olmuştur. Eşi Şahinoğlu Mehmed, H. 1287 (M. 1870) yılında, mahkemeye başvurarak Müzeyyen’in kendisine itaate tenbih olunmasını talep etse de, mahkeme, Mehmed’in eşi Müzeyyen’e yeni bir mesken tedarik etmesinden sonra eşinin kendisine itaat etmesi yönünde karar almıştır.201

Bundan başka Rize’nin Setoz (Kıbledağı) karyesinden Hanife Hatun, kayınpederi Mağriblioğlu Kürt Mustafa’nın, dokuz sene önce askere giden eşinin kendisine ödünç olarak bıraktığı evi yıktığı ve kendisini evine almayıp oğullarıyla kötü muamelede bulunduğu iddiasıyla, H. 1286 (M. 1870) yılında mahkemeye başvurmuştur. Mahkeme de kayınpederin evi yeniden inşa etmesi ve eşinin dönüşüne kadar Hanife’nin nafakasını tahsis etmesine karar vermiştir.202

Erkeğin nafaka yükümlülüğü karşısında, kadının da eşine itaat etmesi, eşinin tesbit ettiği evde oturması ve izinsiz olarak evini terk etmemesi gerekir. Zira kadın 198 R.Ş.S.; 22a. 199 R.Ş.S.; 105a. 200

Aydın, Aile Hukuku, s.33.

201

R.Ş.S.; 79b.

202

eşinin izni olmaksızın evini terk ederse, terk ettiği süre içinde itaatsiz duruma düşeceğinden nafaka hakkını kaybetmektedir.203

İncelediğimiz sicilde Rize’de eşlerine itaat etmeyen veya eşlerinin izni olmadan yabancı evlerde kalan bazı kadınların nafakalarının verilmediği,204 kendilerine ait bazı eşyaların alıkonularak evden çıkarıldıkları205 veya eşlerinin mahkemeye başvurarak kendisine itaate tenbih olunmasını talep ettiği206 görülmektedir.

c. Rize’nin Aile Yapısı ca. Çok Eşlilik

Çok kadınla evlilik, sadece belli toplum ve kültürlere has olmayıp, geçmişten bu yana var olagelen bir durumdur. Dolayısıyla sadece İslâm toplumuna özgü değildir.207 Bilindiği üzere İslâm dini çok kadınla evlenmeye belli bir sınırlama getirerek, ancak dörde kadar evliliğe müsaade etmiş, bu müsaadeyi de eşler arasında adaletli davranma şartına bağlamıştır.208 İslâm dininin çok eşliliğe getirdiği bu şartlı izne bağlı olarak, Osmanlı toplumunda da birden fazla kadınla evliliklere rastlanılmaktadır.209 Ancak Kur’an-ı Kerim’in eşler arasında âdil davranılamayacağını belirterek tek eşle yetinilmesini tavsiye etmesinin yanı sıra,210 İslâm dininin eşlerine iyi muamele etme ve geçimlerini sağlama konusunda erkeğe birtakım mükellefiyetler yüklemesinin, Osmanlı’da birden fazla kadınla yapılan evliliklerin sayısını azalttığı söylenebilir.211

203

Bilmen, age, II, 165.; Aydın, Aile Hukuku, s.34.; Cin-Akgündüz, age, II, 94.

204 R.Ş.S.; 4a. 205 R.Ş.S.; 111a. 206 R.Ş.S.; 65a, 102b. 207 Erten, age, s.56. 208 Kur’an,en-Nisa 4/3. 209

Said Öztürk, "Osmanlı Ailesi Üzerine Düşünceler", İlim ve Sanat, Vefa Yayıncılık, İstanbul 1992, I-II, sy.45, s.63.

210

Nisa 4/3.

211

Abdurrahman Kurt, Bursa Sicillerine Göre Osmanlı Ailesi (1839-1876), Uludağ Üniversitesi Basımevi, Bursa 1998, s.86.

İncelediğimiz sicile göre, Rize’de çok eşliliğin yaygınlık derecesi şu şekildedir:212

Erkeklerin Eş Durumu Sayı %

Bir kadınla evli olan erkekler 298 95.51 İki kadınla evli olan erkekler 11 3.52 Üç kadınla evli olan erkekler 1 0.32 Dört kadınla evli olan erkekler 2 0.64

Toplam 312 100

Tablo 3: H. 1286-1287 (M. 1869-1871) Yılları Arası Rize’de Erkeklerin Eş Sayısını

Gösteren Tablo

Tablo 3’te görüldüğü üzere, söz konusu yıllarda Rize’de evli erkeklerin % 95.51’i tek kadınla, % 3.52’si iki kadınla, % 0.32’si üç kadınla, % 0.64’ü ise dört kadınla evlilik yapmıştır. Evli erkeklerin % 4.48’inin birden fazla kadınla evli olması, söz konusu dönemde Rize’de en yaygın evlenme şeklinin, % 95.51 oranıyla tek kadınla evlilik olduğunu göstermektedir.

Birden fazla kadınla evlenmenin yegâne sebebi, İslâm dininin dört kadına kadar evlenmeye izin vermesi değildir. Bunun yanı sıra erkeklerin meslekleri, gelirleri, yerleşim yerleri, sosyal mevkileri, soylarını devam ettirmek amacıyla erkek çocuğa sahip olma istekleri, eşlerinin kısır veya hasta olması gibi sebepler de vardır. Bu yüzden incelediğimiz dönemde Rize’de çok kadınla evliliğin, bu hususlar açısından değerlendirilmesiyle daha iyi anlaşılacağı kanaatindeyiz.213

Rize’de, birden fazla kadınla evli kişileri, çocuk sahibi olma açısından değerlendirdiğimizde, çocuk sayısının genel oranla yaklaşık olarak aynı olduğu görülmektedir. Zira iki kadınla evli erkeklerin toplam 45 çocuğu vardır. Kişi başına düşen çocuk sayısı ise, yaklaşık olarak 4’tür. 2 kadınla evli 11 erkek214 içerisinde sadece

212

2a, 11a, 17a, 42a, 52a, 68b, 70a-b, 95b, 108b, 109a, 110a nolu kayıtlarda birden fazla kadınla yapılan evliliklere rastlanılmakla birlikte, bu evliliklerin ölüm veya boşanma sonrası ayrılıktan sonra gerçekleşme ihtimali olduğundan, değerlendirmeye dâhil etmedik.

213

Erten, age, s.68.; Öztürk, agm, İlim ve Sanat, I-II, 45, s.63.

214

bir tanesinin215 çocuk sahibi olup olmadığı kesin değildir. Diğer erkeklerin çoğunun hem kız hem de erkek çocuğu olmakla birlikte,216 çocukların kaçıncı evlilikten meydana geldiği genellikle bilinememektedir.217 Bazı erkekler ise, çocuk sahibi oldukları hâlde ikinci evliliklerini gerçekleştirmişlerdir.218 Dolayısıyla Rize’de birden fazla kadınla evli erkeklerin, sadece çocuk sahibi olmak için yeni bir evlilik yaptıklarını söylememiz mümkün değildir.

Rize’de iki kadınla evli erkeklerin genellikle köyde yaşamaları, terekelerinde tarla, ağaçlık, fidanlık ve bahçenin yanı sıra, çeşitli tarım aletleriyle tarım ürünlerinin ve inek, tosun gibi hayvanların bulunması,219 temel geçim kaynaklarının tarım ve hayvancılık olduğunu göstermektedir. Bu alanlarda insan gücüne duyulan ihtiyacın, Rize’de görülen birden fazla kadınla evliliklerde etkili olduğunu söyleyebiliriz.

Ayrıca bazı erkeklerin maddî durumunun iyi olması da,220 İslâm’ın kendilerine verdiği şartlı izni kullanmalarında etkili olmuştur. Zira ikinci bir eşle evlenmek, erkeğin üstleneceği masrafların artması anlamına gelmektedir.

Rize’de birden fazla kadınla evli erkeklerin, meslekleri ve sosyal mevkileri hakkında pek fazla bilgi edinemediğimizden, bu hususların birden fazla kadınla evlenmede ne derece etkili olduğunu tesbit etmemiz pek mümkün görünmemektedir. Ancak çok eşliler arasında el-Hâc, Ağa, Efendi ünvanlı kişilerin yanı sıra,221 tüccar da222 bulunmaktadır. Nitekim Rize’nin Silyan karyesinden Torlakoğlu Hüseyin isimli şahıs, evli olduğu hâlde ticaret amacıyla gittiği İzmit sancağına bağlı Sapanca kasabasında, ikinci bir evlilik gerçekleştirmiştir.223 Bu gelişmeden anlaşıldığı üzere, Rize’de evlerinden uzak yerlere çalışmaya giden erkekler arasında, eşlerini boşamayarak gittiği yerde yeni evlilik yapanlar da bulunmaktadır.

215

R.Ş.S.; 79b.

216

R.Ş.S.; 8b, 10a, 27a-b, 31b, 33b, 59b, 69b, 78a.

217

R.Ş.S.; 10a, 27a-b, 33b, 43b, 59b, 78a.

218 R.Ş.S.; 8b, 31b, 67b, 69b. 219 R.Ş.S.; 8b, 10a, 31b, 43b, 69b. 220 R.Ş.S.; 8b, 10a, 31b, 69b, 78a. 221 R.Ş.S.; 78a, 123b. 222 R.Ş.S.; 67b. 223 R.Ş.S.; 67b.

Tabloda da görüldüğü üzere, Rize’de 3 kadınla evli erkek sayısı sadece 1’dir.224 Koçömeroğlu Hüseyin isimli bu şahsın, iki erkek 1 kız olmak üzere toplam üç çocuğu vardır. Erkeklerin ikisinin de üçüncü eşten olması, ilk iki eşin hasta veya kısır olma ihtimalini arttırmaktadır. Dolayısıyla Ömer isimli şahsın, erkek çocuğa sahip olma isteği ve maddî durumunun iyi olmasının, üç kadınla evlenmesinde etkili olduğunu söylememiz mümkündür.

Dört kadınla evli erkeklerden birinin toplam 4 erkek 3 kızı vardır.225 Çocukların hangi eşten olduğu bilinmemekle birlikte, eş sayısına göre çocukların azlığı dikkat çekmektedir. Diğerinin ise 3 kız 2 erkek çocuğu bulunmaktadır. Ayrıca eşlerden ikisi vefat etmiştir.226 Diğer iki evliliğin de, eşlerin vefatından sonra olup olmadığı kesin değildir. Eşlerden birinin çocuğunun olmaması, çocuk sayısının azlığı ve erkeğin maddî durumunun iyi olması, dört kadınla evlenmesinin sebepleri arasında zikredilebilir.

cb. Akraba Evliliği

Rize ailesiyle ilgili üzerinde durmamız gereken hususlardan biri de, akraba evliliğidir. Zira incelemiş olduğumuz sicilde, bu hususun örneklerini görmemiz mümkündür.

Akraba evliliğiyle ilgili tesbit edebildiğimiz dava kayıtlarına göre, Rize’de bu evliliklerin genellikle baba tarafından akrabalar arasında gerçekleştiği görülmektedir.227 Akraba evlilikleri, tarafların bülûğ çağına ulaştıkları durumda bizzat mahkemeye başvurarak nikâh akdinde bulunmaları228 veya kendi yerlerine vekil tayin etmeleri şeklinde gerçekleştiği gibi,229 henüz bülûğ çağına ulaşmadıkları sırada velîleri tarafından evlendirilmeleri şeklinde de olmuştur.230

Akraba evliliğiyle ilgili dikkatimizi çeken hususlardan biri de, kızın başkasıyla evlenmek istemesi üzerine, bu duruma muhalefet eden akrabalarından bazı şahısların,

224 R.Ş.S.; 124b. 225 R.Ş.S.; 81b-82a. 226 R.Ş.S.;123b. 227

R.Ş.S.; 4a, 65a-b, 68a, 100a.

228 R.Ş.S.; 4a. 229 R.Ş.S.; 100a. 230 R.Ş.S.; 68a.

kızla daha önce evlenmiş oldukları iddiasıyla mahkemeye başvurmalarıdır.231 Bir iddiadan öteye geçemeyen bu başvurunun sebebinin, akrabadan olan kızın yabancılarla evlenmesine mâni olmak olduğunu söyleyebiliriz.

cc. Kadının Ailedeki Yeri

Bir toplumun aile yapısı, aileyi oluşturan fertlerin haklarıyla, özellikle de kadınların aile ve toplumdaki yeriyle yakından ilgilidir.232 Bu sebeple Rize ailesinin yapısını anlayabilmek için, kadının ailedeki yeri ve sahip olduğu hakların üzerinde durulması gerekir.

İncelemiş olduğumuz sicilde, Rizeli kadınların, eşlerinden veya eşlerinin ailesinden kötü muamele gördüklerinde veya haksızlığa uğradıklarında bizzat mahkemeye başvurarak şikâyetçi oldukları görülmektedir. Nitekim Setoz karyesinden Hanife Hatun, kayınpederi Mağriblioğlu Kürt Mustafa’nın, eşinin askere giderken kendisine ödünç olarak bıraktığı evi yıkması ve kendisini evine almayarak oğullarıyla birlikte kötü muamelede bulunması üzerine, H. 1286 (M. 1870) yılında mahkemeye başvurarak, kayınpederinden davacı olmuştur. Mahkeme de kayınpederin evi yeniden inşa etmesi ve oğlunun askerden dönüşüne kadar Hanife’nin nafakasını karşılaması yönünde karar almıştır.233 Hurtoz (Fener) Mahallesi’nden Fâtıma Hatun ise, kayını Gömükbaşoğlu Memiş Reis’in, aralarında çıkan tartışma esnasında haksız yere kendisine vurduğu iddiasıyla, H. 1287 (M. 1870) senesinde mahkemeye başvurarak kayınını dava etmiştir. Ancak iddiasını isbatlayamayınca, Memiş Reis’e muârazadan men edilmiştir.234

Rize’de eşlerinden kötü muamele gören bazı kadınların, mahkemeye başvurmamakla birlikte, bu duruma sessiz kalmadıklarına da şahit olunmaktadır. Nitekim eşi Şahinoğlu Mehmed tarafından kumasıyla aynı evde oturmaya mecbur bırakılan, eşi ve kayınvalidesinden kötü muamele gören Müzeyyen isimli kadın, evini

231 R.Ş.S.; 100a, 105b, 115b. 232 Kurt, age, s.95. 233 R.Ş.S.; 20a. 234 R.Ş.S.; 115a.

terk ederek annesinin evinde kalmaya başlamıştır. Durum mahkemeye intikal ettiğinde ise, karar Müzeyyen’in lehinde olmuştur.235

Yukarıda zikrettiğimiz dava kayıtlarından hareketle, Rizeli kadınların aile içerisindeki mevki ve haklarından haberdar olduklarını ve herhangi bir kötü muameleyle karşılaştıklarında -bu kişi kayınpederleri bile olsa- mahkeme yoluyla haklarını aradıklarını söyleyebiliriz.

İncelediğimiz dönemde Rizeli kadınların birtakım ekonomik haklara sahip olduklarını ve bu hakları diledikleri gibi kullandıklarını söylememiz mümkündür. Zira bazı kadınların aile fertlerine236 veya aile fertleri dışındaki kişilere,237 ev, arsa, mağaza, dükkân, tarla ve ağaçlık gibi gayr-i menkullerini sattıkları görülmektedir. Bununla birlikte eşlerinden238 veya eşleri dışındaki erkeklerden239 ev, bahçe, ağaçlık ve değirmen gibi mülk satın alan kadınlar da olmuştur.

Rize’de kadınların hayvan yetiştirmek,240 tarla,241 bahçe ve değirmen242 satın almak suretiyle üretim faaliyetlerine katılmalarının yanı sıra, borç alıp verme şeklinde de ekonomik destek faaliyetlerinde bulundukları görülmektedir. Buna göre kadınlar birbirlerine,243 eşlerine,244 babalarına245 veya aileleri dışındaki erkeklere,246 hatta muhtar247 gibi mahallenin ileri gelen kişilerine248 bile borç para vermişlerdir.

Sahip oldukları malları eşlerinden bağımsız bir şekilde tasarruf eden ve farklı şekillerde ekonomik hayata katılan Rizeli kadınlar, kendi mal ve eşyaları üzerinde

235 R.Ş.S.; 79b. 236 R.Ş.S.; 48a. 237

R.Ş.S.; 6b-7a, 17a, 22a-b, 23b, 24a, 28b-29a, 34a-b, 37a-b, 37b-38a, 62a, 70a, 72b-73a, 93a-b, 93b-94a, 94a-b, 95a, 95b, 97a-b, 97b, 101b-102a, 103a, 104b, 105a, 108a-b, 113b, 116b, 128b.

238 R.Ş.S.; 29b, 83b, 92a. 239 R.Ş.S.; 28b-29a, 58b. 240 R.Ş.S.; 19b, 35a-b. 241 R.Ş.S.; 37b-38a. 242 R.Ş.S.; 29b. 243 R.Ş.S.; 84a, 92a. 244 R.Ş.S.; 54a, 65b. 245 R.Ş.S.; 49b. 246

R.Ş.S.; 26b, 33a, 35a-b, 54a, 54a-b, 61b, 62b, 65b-66a, 73a, 80a-b, 89b, 90a, 91b, 128b.

247

R.Ş.S.; 83b.

248

eşlerinin herhangi bir müdahalesi olduğunda249 veya mehir250 ve nafakalarının ödenmemesi durumunda,251 mahkeme yoluyla hak talebinde bulunuyorlardı. Ayrıca vefat eden eşlerinin terekesindeki haklarını bizzat252 veya vekille253 talep ettikleri gibi, vefat eden eşlerinin alacaklarını da tahsil yoluna gidiyorlardı.254

Rizeli kadınlar, mahkemede haklarını talep ederken vekille temsil edilebildikleri gibi,255 kendilerine vekâlet verilmek suretiyle akrabalarının alacaklarını tahsilde256 veya bazı gayr-i menkullerin satımında da bulunmuşlardır.257 Ayrıca kadınların çocukları veya torunlarına vasî258 ve kayyım tayin edilmeleri,259 çocukları adına ekonomik faaliyet260 ile nafaka talebinde bulunmaları,261 vefat eden çocuklarının alacaklarıyla262 terekedeki haklarını talep etmeleri,263 sosyal hayattaki mevkilerini göstermesi bakımından önemlidir.

cd. Çocuk Sayısı

Ailenin önemli unsurlarından biri de, çocuktur. Dolayısıyla incelediğimiz dönemde Rize ailesini daha iyi tanıyabilmek için, ailenin sahip olduğu çocuk sayısı ve