• Sonuç bulunamadı

Bu başlık altında Telhîsü'l-Miftâh'ın tamamının veya bir bölümünün tercümesi veya şerhi olmayıp onun özeti mahiyetinde olan veya onun bazı kısımları esas alınarak yazılmış eserler tanıtılmıştır. Bu başlık altında tanıtılan eserler de tıpkı şerhler başlığı altındaki eserlerde olduğu gibi ayrıntılı bir tanıtıma tabi tutulmamıştır. Burada genel olarak eserlerin muhtevası verilmiş ve bunun yanı sıra eserlerde nasıl bir üslup kullanıldığı üzerinde durulmuştur.

120

2.5.1. İsmâ'îl Rüsûhî Ankaravî, Miftâhu'l-Belâga ve Misbâhu'l-Fesâha

Bu eser, Hatîb el-Kazvînî'nin Telhîsü'l-Miftâh'ı ile Hâce-i Cihân namıyla meşhur olan Mahmud bin Muhammed el-Gîlânî'nin Menâzıru'l-İnşâ adlı eserleri esas alınarak belâgat ve inşâ hakkında yazılmıştır. Eser üzerinde Fatih Ülken (1990) ve Abdülkadir Summak (1999) tarafından iki ayrı yüksek lisans tezi hazırlanmıştır. Çalışmamızda Miftâhu'l-Belâga ve Misbâhu'l-Fesâha'dan alıntı yapılırken Abdülkadir Summak'ın hazırladığı tez esas alınmıştır.

İsmâ'îl Ankaravî, manevi evlatları olarak gördüğü Dervîş Âmil ile Muhammed Sâdık'ın şiir ve inşâ sanatları ile fesâhat ve belâgat ilimlerini öğrenme talepleri üzerine eserini telif ettiğini şu cümlelerle dile getirmiştir:

Zübde-i evlād-ı maǾnevį ve zümre-i aĥfādımuň aślaĥı ve ehl-i ŧalebi yaǾnį Dervįş ǾĀmil ve Muĥammed Śādıķ Çelebi يندللاَملعلاَامهلَاللَرسي vaķtā ki śanǾat-ı şiǾr ve maǾrifet-i inşāya ŧālib ve Ǿilm-i belāġat ve fenn-i feśāĥata rāġıb olup bu faķįr Mevlevį aǾnį Şeyħ İsmaǾįl Anķaravį'den Ħaŧįb-i Dımeşķį'nüň aǾmaż-ı muśannefātından olan metn-i Telħįś'i taǾallüme şürūǾ idüb ĥālbuki anlarıň ol fende yedleri ķaśįr olduġundan ol kitāb-ı belāġat-nisābda münderic bulunan maǾānį-i daķįķanuň fehmi źihnlerine Ǿasįr geldigi cihetle Ǿilm-i meźkūra iştiġālden sįr ü melūl olmuşlar idi. Bu faķįr-i keŝįrü't-taķśįrüň derūnında şefķat-ı fıŧriye ve merĥamet-i cibilliye cūşa gelüp onlara ve onlardan ġayrı ŧālib-i belāġat ve feśāĥat olanlara teshįl itmek içün ol kitāb-ı bedįǾü'l-esāsuň bedįǾ ü beyānına müteǾalliķ olan ve fenlerden ŧullāba ehem ve elzem olan ebyāt u kelimāt telħįś ü iķtibās ķılınup Türkį Ǿibārāt üzere tercüme ve tefsįr olındı (Summak, 1999: 1).

Ankaravî'nin yukarıdaki cümleleri, eserin Telhîs'in tercüme veya şerhi olduğunu düşündürse de bu eser, Telhîs'in doğrudan bir tercümesi veya şerhi değildir. Çünkü eserde Telhîs'in bütün kısımlarının tercümesi veya şerhi yer almadığı gibi Telhîs'te bulunmayan kısımlar da mevcuttur. Söz gelimi, Telhîs'teki ahvâl-i müsned, ahvâl-i müsnedün ileyh, kasr, fasl ve vasl, îcâz, ıtnâb ve müsâvât gibi konular Miftâhu'l-Belâga'da yer almamaktadır. Buna karşın Miftâhu'l-Belâga'da ele alınan gazel, kasîde, teşbîb, tercî', rübâ'î, mesnevî, musammat gibi konular ise Telhîs'te bulunmamaktadır. Ankaravî, eserinde Menâzıru'l-İnşâ adlı eserden bahsetmemiştir. Ancak hicri 20 Rebî'ü'l-âhir 1284 / miladi 21 Ağustos 1867 tarihinde Tasvîr-i Efkâr Matbaası'nda neşredilen baskıda eserin sonuna ilave edilen şu cümleler, Ankaravî'nin eserinin Menâzıru'l-İnşâ adlı eser de esas alınarak yazıldığını göstermektedir:

Şāriĥ-i Meŝnevį Şeyħ İsmāǾįl Anķaravį merĥūm Ħˇāce-i Cihān'uň Menāžıru'l-İnşā'sını meǿħaź iderek bu kitābı teǿlįf eylemiş olduġından ĥįn-i ŧabǾında bir nüsħa-i śaĥįĥaya dest-res olınamadıġına bināǿen baǾżı iştibāh olınan maĥalleri meźkūr Menāžıru'l-İnşā'ya mürācaǾatla mümkün mertebe taśĥįĥ olınmışdur (Summak, 1999: 218).

Ankaravî'nin eseri bir mukaddime ve dört bâbdan oluşmaktadır. Bâblar da kendi aralarında fasıllara ayrılmıştır. Müellif, birinci bâbda evvela kelime ve kelâm kavramlarından bahsetmiş, ardından isnâd ve çeşitleri ile belâgatin tarifi üzerinde durmuştur. İkinci bâbda beyân ilmini ele almıştır. Bu bâbda beyân ilminin tanımını yaptıktan sonra teşbîh, mecâz ve hakîkat, mecâz-ı

121

mürsel, istiâre, kinâye, ta'rîz, telvîh, remz ve işâret konularından bahsetmiştir. Üçüncü bâbda nazım şekilleri ve şiire dair bazı kavramlar hakkında bilgi verdikten sonra bedî ilmi kapsamında ele aldığı secʻ, tıbâk, mürâʻat-i nazîr, leff ü neşr, tecrîd, medh bimâ yüşbihü'z-zemm, zemm bimâ yüşbihü'l-medh, tecâhül-i ârif, cinâs, kalb, iştikâk, reddü'l-acüz ale's-sadr, lüzûmu mâ lâ-yelzem, tazmîn, tarsî, iktibâs konuları ile kelâm, şiir, nesir, selâset, letâfet kavramları üzerinde durmuştur. Dördüncü bâbda ise ilm-i inşâ ve kitâbet (mektûb ve çeşitleri, risâle) konularını ele almıştır.

Müellif, eserinin mukaddime kısmında söz ve şiir söyleyenleri dört gruba ayırmış ve bu gruplar hakkında şu malumatı vermiştir:

Ķısm-ı evvel oldur ki tamām-ı śūret ve maǾnāyı cemǾ ķılmış ve anuň kelāmı źį-rūĥ olmuş ve rūĥ-efzāy u ĥayāt-baĥş olmaķ mertebesini hem bulmuşdur. Ve ķısm-ı ŝānį oldur ki anuň kelāmı žāhiren zįb ü zįverle ŧolmuş ve elfāž u Ǿibārāt ve tecnįsāt ü tarśįǾātla müzeyyen ve mücellā olmuş lākin ķālıb-ı bį-cān ve śūret-i bį-ān gibi şeklen ħūb ve maǾnen bį-rūĥ ve bį-maǾnā ķalmış ola bu ķısma evliyā ve Ǿurefānuň źį-rūĥ ve ĥayāt-baħş olan kelimāt-ı ŧayyibelerini tetebbuǾ eylemek lāzım olur ki tā kelāmında anıň rūĥ ĥāśıl ola ve ol vāsıŧa ile źevķ ve maǾnāya vuśūl bula. Ve ķısm-ı ŝāliŝ oldur ki kelāmı ħayli rūĥ-efzā ve maǾnidār ola lākin śuver-i lafžiyyesi zįnet-i edebiyātdan Ǿārį ve zįb ü zįverle śanǾat-ı şiǾriyyeden ħālį ve berį olmaġa edebiyāta Ǿālim olan süħan-dānlar ve nükte-ħānlar ķatlarında bį-raġbet olmuş ve bį-iǾtibār ķalmış ola. Ve ķısm-ı rābiǾ oldur ki anlaruň kelāmı śūret ü maǾnādan ħālį olmaġla aśvāt-ı ĥayvānāta lāĥiķ ola ve anlar ĥaķķında yāve-gūy ve herze-cūy dinmek śādıķ gele (Summak, 1999: 3-4).

Eserde ele alınan kavram ve konular açıklanırken Telhîs'te yer almayan Tehâmî, Ebû Firâs, İbn Mu'tezz vb. gibi şairlerin Arapça; Kâtibî, Mevlânâ, Zâhir-i Fâryâbî, Enverî, Hâfız-ı Şirâzî, Kemâl-i Hocendî vb. gibi şairlerin Farsça ve müellifin kendisinin Türkçe beyit, mısra ve şiirleri misal getirilmiştir. Bunun yanı sıra kelâm-ı kibâr, ayet ve hadislerden de misaller getirilmiştir. Eserde en fazla Farsça şiirlerin misal getirildiği görülmektedir.

Ankaravî'nin eserinin temel kaynakları Telhîsü'l-Miftâh ile Menâzıru'l-İnşâ adlı eserlerdir. Ancak müellif, bu iki eserin yanı sıra Seyyid Şerîf Cürcânî, Sekkâkî, Vâhid-i Tebrîzî gibi âlimler ile Acâyib-i Mahlûkât, Mutavvel, Şerh-i Miftâh gibi eserlerden de istifade etmiştir.

Müellif, Telhîs'te şâhid gösterilen bazı beyitlerin kelimelerinin manalarını verip beyitlerin istişhâd yönünü göstermişken bazı beyitlerin ise sarf ve nahiv kaideleri açısından tahlilini yapmıştır. Söz gelimi, Telhîs'te ta'kîd konusuna misal getirilen Ferezdak'ın

اًك لَمُمَ لاِإَ ِسا نلاَيِفَُهُلْثِمَاَم َو َُهُب ِراَقُيَُهوُبَأٌَّىَحَِهِ مُأَوُبَأ beytini sarf ve nahiv kaidleri açısından şu şekilde tahlil etmiştir:

Bunda mübtedā ile ħaberüň mā-beyni ecnebį kelām ile ki ol ٌَّىَح lafžıdur faśl olınmışdur ki َِهِ مُأَوُبَأ mübtedā ve َُهوُبَأ anuň ħaberidür. Andan śoňra müsteŝnā ki lafž-ı اًك لَمُم'dür muķaddem olmışdur.

122

Müsteŝnā minh üzere ki ol ٌَّىَح'dür ve daħi śıfatla mevśūfuň miyānını bir lafž-ı ecnebį faśl ķılmışdur ol َُهُب ِراَقُيَ ٌّىَح lafžınuň miyānında olan َُهوُبَأ'dur ve daħi bedel ile mübeddelün minh miyānında faśl-ı keŝįr vāķiǾ olmışdur ki bedel ٌَّىَح ve mübeddelün minh َُهُلْثِم'dur. َُهُلْثِم ism َ ِسا نلاَيِفَاَم anuň ħaberidür (Summak, 1999: 13).

Müellif, zaman zaman kendisinin diğer eserlerine göndermelerde bulunmuştur. Söz gelimi, teşbîhin tarafları itibariyle kısımlarını anlattığı bölümde örnek verdiği İbn Fârid'in beyti için "Sāǿir taĥķįķ ü tafśįli bu ķaśįdeye olan şerĥimizde meźkūr ve mesŧūr olmışdur." (Summak, 1999: 18) cümlesini sarf ederek okuyucuyu, kendisinin söz konusu beyit üzerine kaleme aldığı şerhine yönlendirmiştir.

Ankaravî, eserin dördüncü bâbında ele aldığı hilâfet-nâme, tehniyet-nâme, ta'ziyet-nâme, şefâ'at-nâme ve mektûb gibi konuları açıklamış ve bunlara örnekler vermiştir. Bu örnekler arasında Ankaravî'nin talebelerinden Şeyh Ahmed Çelebi'nin Ankaravî'ye gönderdiği bir mektup ile Ankaravî'nin Şeyh Ahmed Çelebi'ye gönderdiği mektup da yer almaktadır.

2.5.2. Mefhûm-ı Telhîs

Müellifi ve telif tarihi bilinmeyen bu eser, Telhîsü'l-Miftâh'ın muhtasar bir özetidir. Eser genel olarak Telhîs'te yer alan belâgate dair terim ve kavramların tanımlarının Türkçeye aktarılmasından ibarettir. Mefhûm-ı Telhîs'in transkripsiyonlu metni, Mücahit Kaçar tarafından Littera Turca dergisinin 2015 yılında yayımlanan 1. cildinin 2. sayısının 45-64. sayfaları arasında "Muhtasar Bir Belâgat Metni: Mefhûmu't-Telhîs" başlığıyla yayımlanmıştır. Kaçar, çalışmasında Hatîb el-Kazvînî'nin hayatı ve Telhîsü'l-Miftâh adlı eseri hakkında kısaca bilgi verdikten sonra Telhîsü'l-Miftâh'la ilgili Türkçe çalışmaların listesini vermiş, ardından Mefhûm-ı Telhîs'in nüshalalarını tanıtmıştır. Kaçar, Mefhûm-ı Telhîs'in muhtevasını kısaca özetledikten sonra ise eserin trasnkripsiyonlu metnine yer vermiştir. Çalışmamızda Mefhûm-ı Telhîs'ten alıntılar, Kaçar'ın bahsedilen makalesinden yapılmıştır.

Telhîs'in dibace kısmı Mefhûm-ı Telhîs'te bulunmamaktadır. Eserde Telhîs'in tertibi takip edilerek terim, kavram ve konuların özetlendiği görülmektedir. Terim, kavram ve konular özetlenirken birkaç istisna dışında Telhîs'teki misallere yer verilmemiştir. Aynı şekilde müellif tarafından da konulara misaller getirilmemiştir. Müellifin genel olarak takip ettiği usulü göstermesi amacıyla fasıl ve vasıl konularının anlatıldığı kısım aşağıda verilmiştir:

Yedinci bāb faśl ile vaślı bildirür. Vaśl bir cümle āħer cümle üzerine Ǿaŧf eylemege dinilür. Faśl źikr olınan Ǿaŧfı terk itmege dinilür. Meŝelā evvelki cümleye müteǾallıķ olan ĥükmi eger ikinci cümleye virilmesi maķśūd olmasa yā ikinci cümle beyninde įhāmsız kemāl-i inķıŧāǾ yā kemāl-i ittiśāl yā şibh-i kemāl-i inķıŧāǾ yā şibh-i kemāl-i ittiśāl olsa faśl olınup ikinci cümle evvelki cümle üzerine Ǿaŧf olınmaz. Ve eger źikr olınan umūrdan māǾadā olursa vaśl müteǾayyin olup ikinci cümle evvelki cümle üzerine Ǿaŧf olınur. Kemāl-i inķıŧāǾa sebeb iki cümle lafž u maǾnā ĥasebiyle yā ancaķ maǾnā ĥasebiyle ħaber olmaķlıķda daħi inşā olmaķlıķda muħtelif

123

olmaķlıķdur. Kemāl-i ittiśāle sebeb ikinci cümle evvelki cümleden bedel yā evvelki cümle içün beyān yā müǿekked olmaķdur. Şibh-i kemāl-i inķıŧāǾa sebeb ikinci cümle evvelki cümle üzerine Ǿaŧf olunduġı taķdįrce maǾnānuň fesādına müǿeddā olan āħer şeyǿ üzerine Ǿaŧf olınmasına mūhim olmaķdur. Şibh-i kemāl-i ittiśāle sebeb ikinci cümle evvelki cümle iķtiżā itdügi suǿāle cevāb vāķiǾ olmaķdur. Kemāl-i ittiśālde muǾteber olan faśla istįnāf tesmiye olınur. İstįnāf üç ķısmdur. Birisi oldur ki evvelki cümle mutażammın olduġı suǿāl ĥükmüň muŧlaķ sebebinden ola. İkincisi oldur ki evvelki cümle mutażammın olduġı suǿāl ĥükmüň sebeb-i ħāśından ola. Üçüncüsü oldur ki evvelki cümle ĥükmüň muŧlaķ sebebinden ve sebeb-i ħāśından suǿāl mutażammın olmayup āħer şeyǿden suǿāle mutażammın ola. Ve istįnāfuň śadedi daħi mecmūǾ-ı istįnāf gāh ĥaźf olınur. Ve vaśluň muĥāssenātından birisi oldur ki maǾŧūf ile maǾŧūfun Ǿaleyh olan cümleler beyninde ismiyetde ve fiǾliyetde daħi māżį vü mużāriǾ olmaķda münāsebet ola (Kaçar, 2015: 58).

Müellif, Telhîs'te mukaddime kısmında ele alınan fesâhat, belâgat vb. terim ve konulara meânî başlığı altında yer vermiştir. Bu konular ve Telhîs'te meânî ilminin girişinde bahsedilen konuları özetledikten sonra "Ǿİlm-i meǾānį sekiz bāba münĥaśırdur." (Kaçar, 2015: 53) diyerek Telhîs'te olduğu gibi meânî ilmini sekiz bâba ayırmış ve her bâbın başına "Üçünci bāb müsnedüň aĥvālini bildirür." (Kaçar, 2015: 55), "Beşinci bāb ķaśruň aĥvālini bildirür." (Kaçar, 2015: 57) gibi başlık mahiyetinde kalıp ifadeler ilave ederek konuyu özetlemeye başlamıştır. Bu ve buna benzer kalıp ifadeler beyân, bedî ve hatime bölümlerinde kullanılmamıştır.

Telhîs'te bedî ilminin manevî sanatlar bölümünde ele alınan cemʻ, tefrîk, cemʻ maʻa't-tefrîk, cemʻ maʻa't-taksîm, cemʻ maʻa't-tefrîk ve't-taksîm, makbûl mübâlağa, mezheb-i kelâmî, hüsn-i ta'lîl, tefrîʻ, medh bimâ yüşbihü'z-zemm, zemm bimâ yüşbihü'l-medh, istitbâ' ve idmâc konuları Mefhûm-ı Telhîs'te yer almamaktadır.

2.5.3. Hâzâ fî Beyân-ı Ta'bîrât-ı İsti'ârât fi't-Telhîs

Tespit edilen tek nüshası, İstanbul Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Kütüphanesinde TAEKY23 numarasıyla kayıtlıdır. 167x120 dış ve 130x70 mm iç ölçülere sahip olan eser, talik hatla yazılmış olup ilk ve son sayfalar hariç her sayfada 15 satır bulunmaktadır. Bazı sayfaların der-kenârı da kullanılan bu eserin, sırtı bordo renkte olup siyah bez ile ciltlenmiştir. Eserin müellifi ve telif tarihi belli değildir. 7 varaktan müteşekkil olan bu eserde Telhîs'ten alınan kısımların üstü kırmızı mürekkepli kalemle çizilmiştir.

Söz konusu eser, Telhîsü'l-Miftâh'ın istiâreyle alakalı kısmında yer alan örneklerden hareketle istiâre çeşitlerini ele almaktadır. Müellif, bahsedilen konuyla alakalı Telhîs'teki bütün misalleri eserine dâhil etmemiştir. Aynı zamanda Telhîs'in istiâre konusuyla alakalı kısmında bulunmayan bazı misallere de yer verilmiştir. Telhîs'te bulunmayan bu misallerin bazısı İsâmuddîn el-İsferâyînî'nin Şerhu'l-İsâm li'l-Ferîde adlı eserinden alınmıştır.

Yazar, Telhîs'te istiâre konusuna misal getirilen ayet veya beyitlerin orijinalini yazdıktan sonra söz konusu misallerin istişhâd yönleri ile hangi istiâre çeşidine örnek teşkil ettiklerini

124

açıklamıştır. Söz gelimi, Telhîs'te istiâre-i tahkîkiyye konusuna misal getirilen Züheyr b. Ebî Sülemî'nin ٍَف ذَقُمََِحَلاِ سلاَىِكاَشٍََدَسَاَىَدَل mısrasını şu şekilde ele almıştır:

ىَدَل َ ٍَدَسَا َ ىِكاَش َ َِحَلاِ سلا َ

ٍَف ذَقُم mıśrāǾında recül-i şücāǾ esede teşbįh buyurdı. Anda şecāǾat-i muŧlaķda teşbįhde mübālaġa buyurdı. Müşebbehi müşebbehün bih cinsinden iddiǾā-i efrād-ı ġayr-ı müteǾārifden Ǿadd buyurdı. Ke-ennehū müşebbehün bihüň iki efrād[ı] oldı biri müteǾārif biri ġayr-ı müteǾārif. Ke-ennehū müteǾārif maǾnāsına dāl olan lafž ġayr-ı müteǾārif mefhūmı içün istiǾāre buyurdı. Ħāricde müşebbehün bihe dāl olan esed lafžını źikr andan recül-i şücāǾ maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı. İstiǾāre-i aśliyye-i taĥķįķiyye dinildi (vr. 1b).

Eserde kaynak metinde yer almayan bazı misaller getirilmiştir. Örneğin, istiâre-i tebe'iyyeye örnek gösterilen ى ك َزَتَنَمَ َحَلْفَأَْدَق (A'lâ: 14) ayeti, kaynak metinde istiâre bahsinde mevcut değildir. Müellif, bu ayet hakkında şu malumatı vermiştir:

Āyet-i kerįmesinde لبقتسملاَيفَحلافإ, يضاملاَ يفَحلافإ'ye teşbįh buyurdı. Anda taĥaķķuķ vuķūǾda teşbįhde mübālaġa buyurdı. Müşebbehi müşebbehün bih cinsinden iddiǾā ve efrād-ı ġayr-ı müteǾārifinden Ǿadd buyurdı. Ke-ennehū müşebbehün bihüň iki efrād[ı] oldı biri müteǾārif biri ġayr-ı müteǾārif. Ke-ennehū müteǾārif maǾnāsına dāl olan lafž ġayr-ı müteǾārif mefhūmı içün istiǾāre buyurdı. Ke-ennehū ħāricde müşebbehün bihe dāl olan يضاملاَيفَحلافإ lafžını źikr andan

إ حلاف َ يف َ

لبقتسملا maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı. İstiǾāre-i muśarraĥa-i aśliyye-i taĥķįķiyye dinildi bu istiǾāreye tebǾan لبقتسملاَيفَحلافإ maǾnāsına müsteǾār olan يضاملاَيفَحلافإ'den ََحَلْفَأfiǾl-i māżį müfred müźekker ġāǿib müştaķ buyurdı. Andan حِلْفُي maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı istiǾāre-i tebeǾiyye dinildi (vr. 2a-2b).

Müellif, kaynak metinden alınan misallerdeki istiâre çeşitlerini anlatırken eserin tamamında aynı kalıp ifadeleri kullanmıştır. Aşağıda kaynak metinden alınan iki farklı misalle ilgili olan şu cümleler, müellifin bahsedilen tutumunu göstermektedir:

اًدَسَاَ ُتْيَأ َر cümlesinde recül-i cebān esede teşbįh buyurdı. Anda żıddiyyet ve naķįżiyyetde teşbįhde mübālaġa buyurdı. Müşebbehi müşebbehün bih cinsinden iddiǾā efrād-ı ġayr-ı müteǾārifinden Ǿadd buyurdı. Ke-ennehū müşebbehün bihüň iki efrād[ı] oldı biri müteǾārif biri ġayr-ı müteǾārif. Ke-ennehū müteǾārif maǾnāsına dāl olan lafž ġayr-ı müteǾārif mefhūmı içün istiǾāre buyurdı. Ħāricde müşebbehün bihe dāl olan esed lafžını źikr andan recül-i cebān maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı (vr. 2b).

اًك ِحاَضَ َم سَبَتَ اَذِإَ ِءاَد ِ رلاَ ُرْمَغ mıśrāǾında Ǿaŧāyı ridāǿa teşbįh buyurdı. Anda ĥıfž u setrde teşbįhde mübālaġa buyurdı. Müşebbehi müşebbehün bih cinsinden iddiǾā ve efrād-ı ġayr-ı müteǾārifinden Ǿadd buyurdı. Ke-ennehū müşebbehün bihüň iki efrād[ı] oldı biri müteǾārif biri ġayr-ı müteǾārif. Ke-ennehū müteǾārif maǾnāsına dāl olan lafž ġayr-ı müteǾārif mefhūmı içün istiǾāre buyurdı. Ħāricde müşebbehün bihe dāl olan َِءاَد ِر lafžını źikr andan Ǿaŧā maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı (vr. 6a).

Eserde düzeltme veya ilaveler için sayfaların der-kenârları kullanılmıştır. Kaynak metinde olduğu gibi bu eserde de istiâre bahsinde ele alınan ilk konu istiâre-i tahkîkiyyedir. Yazar, kaynak metinde istiâre-i tahkîkiyyeye misal getirilen Züheyr b. Ebî Sülemî'nin -yukarıda değinilen- mısrasıyla eserine giriş yapmıştır.

125

Eserde zaman zaman başka âlimlerin görüşlerine yer verilmiştir. Söz gelimi, Telhîs'te istiâre-i tahyîliyyeye misal getirilen Huzelî'nin اَه َراَفْظَاََْتَبَشْنَاََُة يِنَملاَاَذِاَََو şeklindeki mısrası değerlendirilirken önceki âlimlerin, Sekkâkî'nin ve Kazvînî'nin görüşlerine şu şekilde yer verilmiştir.

ََو َ اَذِا َ َُة يِنَملا َ َْتَبَشْنَا َ

اَه َراَفْظَا mıśrāǾında meniyyeti sebuǾa teşbįh buyurdı. Anda ķahr u ġalebe ile ihlāk-ı nüfūsda teşbįhde mübālaġa buyurdı. Müşebbehi müşebbehün bih cinsinden iddiǾā ve efrād-ı ġayr-ı müteǾārifinden Ǿadd buyurdı. Ke-ennehū müşebbehün bihüň iki efrād[ı] oldı biri müteǾārif biri ġayr-ı müteǾārif. Ǿİnde's-selef terk olınan müşebbehün bihde Ǿinde's-Sekkākį źikr olınan müşebbehde istiǾāre Ǿinde'l-Ħaŧįb teşbįh-i mużmer fį'n-nefs baǾde'l-iǾtibār ħāricde müşebbeh dāl olan meniyye lafžını źikr andan yine maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı. İstiǾāre bi'l-kināye dinildi bu istiǾāreye ķarįne ve terk olınan müşebbehün bih remz ve işāret içün metrūkuň levāzımından olan ežfār lafžını müşebbeh Ǿindinde źikr buyurdı istiǾāre-i taħyįliyye dinildi (vr. 5b-6a).

Eser, kaynak metnin istiâre bahsinde tesadüf edilmeyen اللَ ََم ِح َرَ َ نَلاُفَ ََتاَم ibaresiyle alakalı değerlendirmeleri içeren şu cümlelerle son bulmaktadır:

اللَََم ِح َرََ نَلاُفَََتاَم kelāmında محري śįġasında medlūl olan nisbet-i inşāǿįyi محر śįġasında medlūl olan nisbet-i iħbārįye teşbįh buyurdı. Anda muŧlaķ ĥuśūlde teşbįhde mübālaġa buyurdı. Müşebbehi müşebbehün bih cinsinden iddiǾā ve efrād-ı ġayr-ı müteǾārifinden Ǿadd buyurdı. Ke-ennehū müşebbehün bihüň iki efrād[ı] oldı biri müteǾārif biri ġayr-ı müteǾārif. Ke-ennehū müteǾārif maǾnāsına dāl olan lafž ġayr-ı müteǾārif mefhūmı içün istiǾāre buyurdı. Ke-ennehū ħāricde müşebbehün bihe dāl olan nisbet-i iħbāriyye lafžını źikr andan nisbet-i inşāǿiyye maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı. İstiǾāre-i muśarraĥa-i aśliyye dinildi bu istiǾāreye tebǾan nisbet-i inşāǿiyye maǾnāsına müsteǾār olan nisbet-i iħbāriyyeden محر fiǾl-i māżį müfred müźekker ġāǿib aħź u źikr buyurdı. Andan محري maǾnāsını ķaśd ve irāde buyurdı. İstiǾāre-i tebeǾiyye dinildi (vr. 7b).

Eserde istiâre-i musarraha-i asliyyeye örnek gösterilen "ََدْنُجْلاََُريِمَلااَََم َزَه" cümlesi, Telhîs'te mecâz-ı aklî konusuna misal getirilmiştir. İstiâre-i musarraha-i asliyye bahsinde zikredilenَ" ََبَذَكَ ْنَمَ َِرا نلاََنِمَُهَدَعْقَمَْأ وَبَتَيْلَفَاًدِ مَعَتُمَ يَلَع" hadisi ise Telhîs'te yer almamaktadır.

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

3. TELHÎSÜ’L-MİFTÂH’IN MÜTERCİMİ BİLİNMEYEN TÜRKÇE BİR TERCÜMESİ

Mütercimi belli olmayan bu eser, Taftâzânî'nin Muhtasaru'l-Meânî adlı eserinden yararlanılarak hazırlanmış bir Telhîs tercümesidir. Eserde Telhîs'ten verilen kelime, ibare veya cümlelerin tercümesine ek olarak yapılan açıklama ve ilavelerin tamamına yakını Muhtasaru'l-Meânî'den alınmıştır. Bu eser, gerek dili gerekse tercüme usulü göz önünde bulundurulduğunda bir ders ortamında müderris tarafından Telhîs tercüme edilirken onu dinleyen talebelerden birinin müderrisin sözlerini kaydettiği defterin temize çekilmiş hâli izlenimini uyandırmaktadır. Eserin şimdiye kadar üç nüshası tespit edilebilmiştir.

3.1. Mütercim Hakkında

Bu bölümde, çalışmamızda üzerinde durulan Telhîs tercümesinin kime ait olduğu sorusuna cevap bulunmaya çalışılacaktır. Söz konusu tercümenin elimizdeki 3 nüshasında da mütercimin kimliğini açıkça belirten herhangi bir ifade yoktur. Ancak metnin sayfa aralarında mütercimin kimliğini tespite yarayacak bazı ifadelere rastlanmaktadır. Örneğin, şu ifadeden mütercimin hicri 1004/miladi 1595-96 tarihinde eserini yazmakta olduğu anlaşılmaktadır: “Biz koňşımuza ikrām iderüz mā-dām ki bizdedür ve irsāl-i kerāmet ü Ǿaŧā iderüz ne yire meyl iderse. Bu ise Ǿaķlen mümkin ammā Ǿādeten mümkin degül. Ħuśūśan bu bizüm zamānumuzda ki biň dört tārįħidür ġāyet imtināǾdadur.” (vr. 108a).

Yukarıda verilen cümlede eserin kaleme alındığı zamana işaret eden 1004/1595-96 tarihinden hareketle müterciminin 16. yüzyılda veya 17. yüzyılın ilk yarısında yaşadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Bundan hareketle mütercimin kimliğini bahsedilen zaman diliminde arayarak tespit etmek gerekmektedir.

Mütercimin kimliğine dair sayfa aralarında geçen cümleler, yukarıdakilerle sınırlı değildir. Mütercim, eserin 53b sayfasında İbn Hâcib’in el-Kâfiye adlı eseri üzerine yazdığı şerhine şu şekilde