• Sonuç bulunamadı

2.2.1. Telhîsü’l-Miftâh

Telhîsü’l-Miftâh, Sekkâkî’nin Miftâhu’l-Ulûm adlı eserinin belâgate dair olan üçüncü bölümünün hülasası yani özetidir. Nerede ve ne zaman yazıldığı tam olarak bilinmeyen Telhîsü’l-Miftâh, yazıldığı günden itibaren belâgat alanında önemli bir yer teşkil etmiş ve günümüze kadar yapılan belâgat çalışmalarının temel kaynaklarından biri hâline gelmiştir.

el-Havlî, Kazvînî’nin Telhîsü’l-Miftâh ile el-Îzâh adlı eserlerini Mısır’da yazdığını belirtmiştir. el-Havlî’nin bu beyanına göre her iki eserin Kazvînî’nin Mısır’a gidiş tarihi olan 1327 yılından sonra yazılmış olması gerekmektedir. İzzeddîn et-Tenûhî ise Kazvînî’nin Şam kadılığına atandıktan sonra bu iki eseri kaleme aldığını ifade etmiştir. Ahmed Matlûb, bu iki görüşün de doğru olmadığını belirterek el-Îzâh’ın hicri 724/miladi 1327 tarihli bir yazma nüshasına Kahire’deki Yazma Eserler Enstitüsü’nde rastladığını dile getirmiştir. Ahmed Matlûb’un bu ifadesine göre Telhîs’in şerhi olan el-Îzâh, Kazvînî’nin Şam Başkadılığı’na atanmasından önce yazılmıştır. Bu durum, her iki eserin de 1327 tarihinden önce Şam’da yazılmış olduğu ihtimalini kuvvetlendirmektedir (Yalar, 1997: 78).

Mehmet Yalar, Telhîsü’l-Miftâh’ın önemi ve özelliklerini şu şekilde sıralamıştır:

a. Eserin başında, el-Miftâh’ta bulunmayan bir “mukaddime”ye yer verilerek burada fesâhat ve belâgat konularının etraflıca anlatılması, el-Miftâh’ta ise bu iki konunun “beyân” ilminden sonra zikredilmesi

b. Eserin sonunda, yine el-Miftâh’ta bulunmayan bir hâtime ile bir fasıl eklenerek hâtimede “serikat” diye adlandırılan çalıntı söz kullanma metotlarının, fasılda ise kompozisyon tekniğinin kısaca anlatılması

c. el-Miftâh’ta yer alan girift, lüzumsuz ve uzun ifadelerin ayıklanması d. Kapalı konuların îzah ve örneklerle açıklanması

e. Düzgün olmayan birtakım terim ve tanımların daha açık ve tutarlı terim ve tanımlar şeklinde değiştirilmesi

f. Konuların daha uygun bir biçimde düzenlenmesi

g. Daha önceki belâgat alimlerinin eserlerinde rastlanan bilgilerin eklenmesi

h. Başka eserlerde bulunmayan, el-Kazvînî’ye ait ilave görüş ve îzahlara yer verilmesi ı. İfade üslûbunda güzellik ve anlatımda açıklık

k. Çok ünlü olması ve belâgat ilminde yazılmış en faydalı eser olarak kabul görmesi

l. Doğuda ve batıda çok sayıda alim tarafından, ders kitabı olarak okutulma, özetlenme, terceme, şerh ve nazım gibi, üzerinde çok yoğun ve çeşitli çalışmalar yapılmış olması (1997: 82-83).

Telhîsü'l-Miftâh, yalnızca Miftâhu'l-Ulûm'un belâgate dair üçüncü bölümünün bir özeti değil, aynı zamanda Kazvînî'nin ve belâgat sahası âlimlerinin konuyla alakalı görüşlerine yer vermesi açısından orijinal bir eser hüviyetine sahiptir. Tertip bakımından da Telhîs ile Miftâhu'l-Ulûm arasında birtakım farklılıklar söz konusudur. Söz gelimi, fesâhat ve belâgat kavramlarına Miftâhu’l-Ulûm'da beyân ilmininin konularından sonra yer verilmişken Telhîs'te bu kavramlara, Miftâh'ta yer

33

almayan mukaddime bölümünde değinilmiştir. Telhîsü’l-Miftâh’ın sonunda bulunan ve şiirle ilgili kavramlara değinilen hatime bölümü ise Ulûm’da yer almamaktadır. Kazvînî, Miftâhu’l-Ulûm’un eksikliklerini tamamlamış, gereksiz yerlerini eserine almamış ve yeri geldikçe Sekkâkî'yi eleştirmiştir. Söz gelimi, meânî ilminin tarifi, aklî mecâz, müsnedün ileyhin nekre oluşunun ifade ettiği anlamlar, müsnedün ileyhin te'kîdi, hakîkat ve mecâz, iltifât, kalb, takdîm, fasl ve vasl, istiârenin bazı kısımları vb. konularda Sekkâkî'nin bazı görüşlerine karşı çıkmış ve kendisinin öne sürdüğü fikirlerinin haklılığını ispat yoluna gitmiştir.

Telhîsü’l-Miftâh bir dibace, bir mukaddime, üç ana bölüm ve bir hatimeden oluşmaktadır.

Dibace kısmında Kazvînî, kendi eserinin yazılış sebebini açıklarken Miftâhu'l-Ulûm'u kendisinden önce belâgat sahasında yazılmış eserlerin en faydalısı, belâgat kaidelerini bir arada toplaması açısından en zengini ve güzeli olarak methetmiş; ancak söz konusu eserde bazı gereksiz uzatmalar, muğlak ifadeler bulunduğunu ve bu kısımların tekrar gözden geçirilmeye ve açıklanmaya muhtaç olduğunu belirtmiştir. Kazvînî, aynı zamanda Telhîs’i, Miftâh’ın tertibinden daha kolay anlaşılır bir tertip üzere yazdığını, Miftâh’ın lafızlarını aşırı kısaltmaya gitmediğini ve başka yazarların kitaplarında gördüğü faydalı bilgileri de ilave ederek eseri kaleme aldığını dile getirmiştir (Yanık vd., t.y.: 1).

Kazvînî, Telhîsü’l-Miftâh’ın mukaddime kısmında ana hatlarıyla fesâhat ve belâgat kavramları üzerinde durmuştur. Fesâhati; kelimenin fesâhati, kelâmın fesâhati ve mütekellimin fesâhati şeklinde üç kısma ayırmış ve bu kavramların her birini tek tek açıklamıştır. Belâgati ise kelâmın belâgati ve mütekellimin belâgati olmak üzere iki kısımda ele almıştır. Bu tasniflerden sonra yazar, belâgatin a’lâ ve esfel mertebelerine değinmiştir.

Telhîs’in birinci bölümünde meânî ilminin konuları ele alınmıştır. Bu kısım, eserin en geniş bölümüdür. Bu bölümde ahvâl-i isnâd-ı haberî, ahvâl-i müsnedün ileyh, ahvâl-i müsned, ahvâl-i müteallikât-ı fi’l, kasr, inşâ, fasıl ve vasıl, îcâz, itnâb ve müsavât gibi konular üzerinde durulmuştur.

Eserin ikinci bölümünde beyân ilminin konuları ele alınmıştır. Bu bölümde öncelikle beyân ilminin tarifi yapılmış ve akabinde bu ilmin konuları olan teşbîh, hakîkat ile mecâz ve kinâye konuları örnekleriyle anlatılmıştır.

Eserin üçüncü bölümünde ise bedî ilmi ele alınmıştır. Bu bölümde mutâbakat (tıbâk, tezâd), mürâ‘atü'n-nazîr, irsâd, müşâkele, müzâvece, aks, rücû‘, tevriye, istihdâm, leff ü neşr, cem‘, tefrîk, taksîm, cem‘ ma‘a't-tefrîk, cem‘ ma‘a't-taksîm, cem‘ ma‘a't-tefrîk ve't-taksîm, tecrîd, mübâlağa, mezhebü'l-kelâmî, hüsnü't-ta‘lîl, tefrî‘, te’kîdü'l-medh bimâ yüşbihü'z-zem, te’kîdü'z-zem bimâ yüşbihü'l-medh, istitbâ‘, idmâc, tevcîh, hezl, tecâhül-i ‘ârif, kavlu bi'l-mûceb, ıttırâd, cinâs,

reddü'l-34

‘acüz ‘ale's-sadr, sec‘, müvâzene, kalb, teşrî‘ ve lüzûmu mâ-lâ-yelzem sanatları üzerinde durulmuştur.

Bedî ilminin konuları nihayete erdirildikten sonra hatime kısmına geçilmiştir. Hatime kısmı Miftâhu'l-Ulûm'da yer almamaktadır. Yazar, hatime bölümünde serîkat-ı şi‘riyye, iktibâs, tazmîn, akd ü hall, telmîh ve kompozisyona dair berâ‘at-ı istihlâl, iktizâb ve tahallüs konuları üzerinde durmuştur.

Bedî ilmi, Kazvînî ile birlikte belâgatten bağımsız bir ilim hâline gelmiştir. Bu ilmin genel olarak kabul gören tarifini Kazvînî yapmıştır. Sekkâkî, îcâz, ıtnâb, i‘tirâz ve iltifât gibi konulara bedî kısmında yer vermişken Kazvînî bu konuları meânî ilminin konularına dâhil etmiştir. Sekkâkî, bedî bahsinde on altı manevî ve dört lafzî olmak üzere toplam 20 sanata yer vermişken Kazvînî bunlara on beş manevî ve üç lafzî sanat daha ekleyerek bedî ilmini toplamda 38 sanata çıkarmıştır (Durmuş, 2002: 157).

Kazvînî, “belâgatı sadece yaşanan, tadılan, fakat anlatılamaz bir duyuş olmaktan çıkarıp belirli tanım, ilke ve kuralları bulunan ve bunlar yoluyla başkalarına, özellikle de anadili Arapça olmayanlara da kolaylıkla anlatılabilen ilmî bir disipline dönüştür[müştür]” (Bulut, 2016: 34).

Telhîsü’l-Miftâh, kendisinden sonra belâgat alanında yeni bir çığır açmış ve onun üzerine şerh, tercüme, haşiye, ihtisar, nazım vb. çok sayıda eser yazılmıştır. Telhîs üzerine yazılan Türkçe eserlere çalışmamızın Telhîs’in Türkçe tercümelerinin tanıtıldığı bölümünde yer verilmiştir.4

İlk defa 1813 yılında Kalküta’da basılan Telhîsü’l-Miftâh’ın daha sonra çok sayıda neşri gerçekleşmiştir.

2.2.2. el-Îzâh

el-Îzâh, Kazvînî’nin daha önce kaleme aldığı Telhîsü’l-Miftâh adlı eserinin şerhidir. Kazvînî, Telhîs’in kısa tutulan ifadelerini genişletmek, kapalı ve anlaşılması güç kısımlarını açıklığa kavuşturmak vb. sebeplerden Telhîs’te olmayan bazı misaller de getirerek el-Îzâh’ı yazmıştır.

Kazvînî, el-Îzâh’ın girişinde bu eseri kaleme almasının sebebini şu şekilde açıklamıştır:

Bu, belâgat ilmine dâir bir kitap olup ona el-Îdâh adını verdim ve onu Telhîsü’l-Miftâh diye adlandırdığım kısa kitabımın tertibine uygun hazırladım. Ancak, ona bir şerh mahiyetinde

4

Telhîs üzerine yazılan Arapça ve Farsça eserler için bk. Yalar, a.g.e., s. 83-91; Shareef, a.g.e., s. 83-88; Aytekin, a.g.e., s. 62-66; Şanlı, a.g.e., s. XLIX-LV.

35

olması için bu eserde sözü uzun tuttum. Şöyle ki problem teşkil eden yerlerini îzah edip, özet olarak yer verilen meselelerini ayrıntılı hâle getirdim (el-Îzâh’tan aktaran: Yalar, 1997: 93).

Kazvînî’nin bu cümlelerinden de anlaşıldığı üzere el-Îzâh’ın tertibi, Telhîs’in tertibine uygun olup el-Îzâh, şerh olması hasebiyle Telhîs’ten daha kapsamlıdır.

el-Îzâh, bir mukaddime, üç ana bölüm ve bir hatimeden oluşmaktadır. el-Îzâh’ta olup Telhîs’te bulunmayan tek konu bedî ilmi kapsamında yer verilen istitrâd konusudur. Bunun haricindeki konular birebir örtüşmektedir. Tertip ve konular haricindeki temel fark, el-Îzâh’ta konuların daha kapsamlı bir şekilde ele alınması ve Telhîs’te olmayan manzum veya mensur misaller getirilmesidir (Yalar, 1997: 94). Kazvînî, el-Îzâh adlı eserinin tertibi ve konularının muhtevası hakkında şu cümleleri sarf etmiştir:

Ayrıca, el-Miftâh’ta yer alıp da et-Telhîs’te bulunmayan veya Şeyh Abdulkâhir el-Cürcânî’nin Delâilu’l-İ‘câz ve Esrâru’l-Belâga adlı iki eserinde yer alan, fakat el-Miftâh’ta yer almayan konular ile muttali olabildiğimiz diğer bazı kimselerin açıklamalarını da ele aldım. Böylece, bütün bunların özünü çıkartarak, herşeyi yerli yerine otursun diye, düzene koydum. Bir de bunlara, düşüncemin mahsulü olan ve başkalarında rastlayamadığım görüşleri ekledim. Bu durumuyla eser, belâgat ilminin dağınık meselelerini toparlamış oldu (el-Îzâh’tan aktaran: Yalar, 1997: 93)

Kazvînî’nin el-Îzâh adlı eseri, Telhîs’e göre daha ayrıntılı olduğundan Telhîs’e kıyasla bu eser üzerine daha az sayıda şerh, haşiye vb. kaleme alınmıştır.5

2.2.3. es-Sûru’l-Mercânî fî Şi‘ri’l-Errecânî

Bazı kaynaklarda eş-Şezeru’l-Mercânî fî Şi‘ri’l-Errecânî adıyla da kaydedilen bu eser, Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed el-Hasan el-Errecânî’nin Kazvînî tarafından beğenilen şiirlerinin derlendiği muhtasar bir eserdir. Kazvînî, Errecânî’ye hayran olduğunu belirtmiş ve onun Acemlerin övünç kaynağı olduğunu dile getirmiştir. Burada bahsedilen Ebû Bekr Ahmed b. Muhammed el-Hasan el-Errecânî, 1069’da Şirâz’da doğup 1149’da Tüster’de vefat eden ünlü Fars şairlerinden biridir (Yalar, 1997: 35; Shareef, 2015: 77).

Bazı kaynaklarda, yukarıda zikredilen eserlerin haricinde Kazvînî’nin, es-Sâvî’nin Lâmiyye’sine ve İbnü’l-Fârız’ın Tâiyye’sine birer şerh yazdığı kaydedilmiş olsa da bugün elimizde bu eserlerin herhangi bir nüshası mevcut değildir.

5

el-Îzâh üzerine kaleme alındığı tespit edilen şerh, haşiye vb. eserler için bk. Yalar, a.g.e., s. 94-97; Durmuş, a.g.e., s. 157.

36

2.3. Telhîsü’l-Miftâh’ın Türkçe Tercümeleri

Yaptığımız araştırma ve taramalar sonucunda Telhîsü’l-Miftâh'ın kaynaklarda zikredilen toplam 10 Türkçe tercümesi tespit edilmiştir. Bu tercümelerden Arûzî Mehmed Bosnavî'nin Tercüme-i Ebyât-ı Telhîs ve Ahmed Nazîf Efendi'nin Tercüme-i Telhîs-i Meânî adlı eserlerinin, kaynaklarda her ne kadar adları geçmiş olsa da herhangi bir nüshasına ulaşılamamıştır. Bu nedenle çalışmamızda bu iki eserin ayrıntılı tanıtımı yapılamayıp yalnızca adlarına yer verilmiştir.

Aşağıda tanıtılan eserlerin haricinde Cemalettin Kaplan, Recai Karakoç, Ali Kara ve Ahmet Akgündüz gibi âlim ve araştırmacıların da Telhîsü'l-Miftâh'a dair tercümeleri internet ortamında video veya ses kaydı olarak paylaşılmıştır. Çalışmamızda Telhîsü'l-Miftâh'ın yazılı metin hâlindeki tercümeleri üzerinde durulduğu için bu kişilerin tercümeleri de bu bölüme dâhil edilmemiştir.

Çeşitli kaynaklarda Telhîsü'l-Miftâh'ın tercümeleri arasında gösterilen Abdunnâfî İffet Efendi'nin en-Nefʻü'l-Mu'avvel fî Tercemeti't-Telhîs ve'l-Mutavvel adlı eseri ile Muhammed bin Muhammed Altıparmak'ın Şerh-i Telhîs/Telhîs Tercümesi adlı eserleri çalışmamıza dâhil edilmemiştir. Zira, Abdunnâfî İffet Efendi'nin eseri kaynaklarda zikredilenin aksine, doğrudan Telhîsü'l-Miftâh'ın tercümesi olmayıp Taftâzânî'nin Telhîsü'l-Miftâh üzerine yaptığı Mutavvel adlı şerhinin tercümesidir. Muhammed bin Muhammed Altıparmak'ın eseri ise Taftâzânî'nin, Telhîs'in şerhi olarak kaleme aldığı Mutavvel adlı eserinin ihtisârı olan Muhtasaru'l-Meânî adlı eserinin tercümesidir. Bu sebeple söz konusu iki esere Telhîs'in tercümeleri arasında yer verilmemiştir.

2.3.1. Tercüme-i Telhîsü'l-Miftâh

Çalışmamızın üçüncü ve dördüncü bölümlerinde, bu eserin transkripsiyonlu metni neşredilmiş, tanıtımı ve incelemesi yapılmıştır.

2.3.2. Arûzî Mehmed Bosnevî, Tercüme-i Ebyât-ı Telhîs

Bu eserin varlığından bahseden kişi Bursalı Mehmed Tâhir Efendi'dir (Bursalı Mehmed Tâhir, 1975: 261). Ancak tarafımızca yapılan tarama ve araştırmalar sonucu eserin herhangi bir nüshasına ulaşılamamıştır.

2.3.3. Abdülganî Gürânî, Tercüme-i Dîbâce-i Telhîs-i Miftâh

2.3.3.1. Eserin Tanıtımı

Eserin mütercimi olan Abdülganî Gürânî hakkında tezkireler, ansiklopediler ve edebiyat tarihi ile ilgili kaynaklarda herhangi bir kayda rastlanılmamıştır. Abdülganî Gürânî'nin bu eseri,