• Sonuç bulunamadı

2.3. Telhîsü’l-Miftâh’ın Türkçe Tercümeleri

2.3.3. Abdülganî Gürânî, Tercüme-i Dîbâce-i Telhîs-i Miftâh

2.3.3.2. Eserde İzlenen Usul

Eserde kelime kelime veya ibare ibare tercüme usulü benimsenmiştir. Mütercim, ilk önce kaynak metnin kelime veya ibarelerine yer vermiş ve ardından söz konusu kelime veya ibareleri Türkçeye tercüme etmiştir. Örneğin, Telhîs'teki "اَه ُرا َرْسَأ َوََِة يِب َرَعْلاَ ُقِئاَقَدَ ُف َرْعُيَ ِهِبَ ْذِإ" cümlesini bütün olarak "Zįrā ol Ǿilm-i belāġat sebebi ile bilinür Ǿulūm-ı ǾArabiyyenüň daķįķ maĥalleri ve gizlü nükteleri" (Akdağ, 2015: 329) şeklinde tercüme ederken "َُهُصوُلُخ" kelimesini ise "müfredüň ħulūśla muttaśıf olmışıdur yaǾnį müfredün ħālį vü pāk olmışıdur" (Akdağ, 2015: 331) şeklinde yalnızca kelime olarak tercüme etmiştir.

Abdülganî Gürânî'nin eseri, kaynak metnin motamot bir tercümesi değildir. Mütercimin bazen bir kelime, ibare, cümle veya beyti tercüme ettikten sonra onunla ilgili açıklayıcı mahiyette birtakım bilgilere de yer verdiği görülmektedir. Mütercim, açıklayıcı mahiyyetteki bilgileri, Taftâzânî'nin Mutavvel ile Muhtasaru'l-Meânî, Cevherî'nin es-Sıhâh, Zemahşerî'nin el-Fâ'ik fî Garâibi'l-Hadîs gibi eserlerden alıntılamıştır. Söz gelimi, Telhîs'in "َ َلْصَف َوَ َةَمْك ِحْلاَ َىِتوَُأَ ْنَمَ ِلَضْفَأََوَ َِباَط ِخْلا" cümlesi, "daħi şol Muĥammed ki ĥikmet ve faślu'l-ħiŧāb iǾŧā olınmış kimesnenüň efđalidür" (Akdağ, 2015: 328) şeklinde tercüme edildikten sonra Muhtasar (bk. Arslan, 2014a: 29-30) ve Mutavvel'den (bk. Taftâzânî, t.y.: 8-9) yararlanılarak şu açıklama yapılmıştır: "Faślu'l-ħiŧābdan murād Ķurǿān-ı Ķadįm'dür. Ve ĥikmetden maķśūd Ķurǿān-ı ǾAžįm'den istiħrāc olınan aĥkāmdur. Ve faślu'l-ħiŧābuň iżāfesi śıfatuň mevśūfına iżāfesi ķabįlindendür. Pes el-ħiŧāb el-fāśıl taķdįrinde olur" (Akdağ, 2015: 328).

38

Tercümede kaynak metnin bazı cümlelerinde yer alan kimi kelimelerin sözlük veya terim anlamları gösterilmiştir. Söz gelimi, fesâhat kelimesinin anlamı "feśāĥat aśl-ı luġatda lebenüň pāk u śāfį ve lükneden ħālį olub lisānuň ĥirmān u inŧılāķla ittiśāfıdur" (Akdağ, 2015: 331) şeklinde verilmiştir.

Mütercim, eserinin bazı bölümlerinde tercüme ettiği kısmın daha iyi anlaşılması için Türkçe beyit, tekerleme ve Farsça beyit örnekleri vermiştir. Örneğin, ta'kîd-i ma'nevî konusuyla ilgili "Ehl-i d"Ehl-iller mecl"Ehl-is"Ehl-inde sen ıraġ olma śaķın / K"Ehl-im bu mecl"Ehl-isden ıraġ olan olur Ĥaķķ'a yaķın" (Akdağ, 2015: 335) beytini, tenâfür-i kelimât konusuyla ilgili "bir berber bir berbere bre berber berü baķ" (Akdağ, 2015: 333) tekerlemesini ve ta'kîd-i lafzî konusuyla ilgili Farsça

نيزا َ رازهوس َ و َ ازا ن َ رازهوس مهربوچ َ دندز َ ك تش ه َ دش َ دص َ رازه beytini örnek vermiştir.

Telhîs'te bir mısrası misal getirilen bazı beyitlerin diğer mısralarının da tercümede yer aldığı görülmektedir. Tenâfür-i hurûfa "ىَلُعْلاَىَلِاََ تا َر ِزْشَتْسُمََُه ُرِئاَدَغ", kerâhet fi's-sem‘e "َ ُفي ِرَشَ ى ش ِر ِجْلاَ ُمي ِرَك َِبَس نلا", tenâfür-i kelimâta "رْبَقٍَب ْرَحَ ِرْبَقَ َب ْرُقَ َسْيَل َو", kesret-i tekrâra "َُدِهاََوَش

َ

اََهَْيََلَعَاََهَْنِمَاََهَلَ حوبَس" ve tetâbu‘-ı izâfâta "يِعَجْساَ ِلَدْنَجلاَ ِةَم ْوَح ىَع ْرَجَ َةَماَمَح" şeklinde misal getirilen beyitlerinin diğer mısralarına da tercümede yer verilmiştir.

Mütercim, Telhîs'te şâhid gösterilen beyitleri tercüme ederken genellikle Muhtasaru'l-Meânî ve Mutavvel'den yararlanarak beyitlerdeki kelimeleri sarf ve nahiv kaideleri açısından incelemiştir.

Kaynak metinde şâhid gösterilen beyitler tercüme edilirken bazen evvela söz konusu beyitlerdeki kelimelerin anlamları verilmiş ve ardından beytin tercümesi yapılmıştır. Mütercimin bu tutumu, Telhîs'te tenâfür-i hurûf konusuna misal getirilen İmru‘u'l-Kays'ın

َُه ُرِئاَدَغ َ َ تا َر ِزْشَتْسُم َ ىَلِا َ ىَلُعْلا َ ل ِضَت َ َ ِصاَقُعْلا ََِف ي َ ى نَثُم َ َِلَس ْرُم َو

beytinin tercümesinde şu şekilde karşımıza çıkmaktadır:

Ve ġadāǿir cemǾ-i ġadįredür gįsū dimekdür. Ve müsteşzirāt merfūǾāt veyā mürtefiǾāt maǾnāsınadur. Hem lāzım ve hem müteǾaddį lākin iķtiżāǿ-i maķāma göre müteǾaddį olmaķ ensebdür. Ve Ǿulā Ǿulyānuň cemǾidür ve Ǿulyā aǾlānuň teǿnįŝidür. Ve Ǿuķāś Ǿaķįśanuň cemǾidür ve Ǿaķįśa rişte ile baġlanmış saçuň bir bölügine dirler. Ve müŝennā meftūl dimekdür ve mürsel anuň ħilāfıdur. Ve ĥāśıl-ı maǾnā budur ki ol ferǾüň gįsūsı yuķaruya ķaldurılmışdur ve gizlenmişdür mecmūǾ olan gįsūsı meftūl u ġayr-ı meftūlinde (Akdağ, 2015:331-332).

39

Telhîs'teki şâhid beyitlerden bazısı ise nahiv kaideleri açısından tahlil edildikten sonra tercüme edilmiştir. Söz gelimi, ta'kîd konusuna misal getirilen Ferezdak'ın

اًك لَمُمَ لاِإَ ِسا نلاَيِفَُهُلْثِمَاَم َو َُهُب ِراَقُيَُهوُبَأٌَّىَحَِهِ مُأَوُبَأ şeklindeki beyti tercümede şu şekilde ele alınmıştır:

Beyt-i mezbūrda olan ام ĥarfdür سيل maǾnāsına. Ve هلثم lafžen merfūǾ ام'nuň ismidür ve سا نلاَيف žarf-ı müstaķır maĥallen manśūb ħaber-i ام'dur ve َ لاا ĥarf-i istiŝnā ve ًَاكل مم müsteŝnādur ve وبا lafžen merfūǾ mübtedādur ve ه ما mużāfun ileyh ve mużāfdur ve ٌَّىح müsteŝnā minhdür ve bedel vāķiǾ olmışdur ism-i ام'dan ve هوبا lafžen merfūǾ ħaber mübtedādur ve هبراقي cümlesi śıfat-ı ٌَّىح'dür. Pes bu beyt taǾķįd-i lafžįden ħālį degildür. Zįrā nažm sebebiyle müsteŝnā ki ًَاكل مم'dür müsteŝnā minh üzre ki ٌَّىح'dür taķdįm olınmışdur ve bedel ile ki حٌَّى 'dür. Mübeddelün minh ile ki هلثم'dür çoķ fāśıla vāķiǾ olmışdur ve mübtedā ile ki ه ماَوبا'dür ħaber ile ki هوبا mā-beyninde ecnebį ki ٌَّىح'dür fāśıla vāķiǾ olmışdur. Ve śıfatla mevśūf ortasındaki هبراقيٌََّىح'dür. هوبا kelimesi ecnebį düşmedür. Pes taķdįr-i kelām böyle olur هوباَه ماَوباًََا ك لممََ لااَهبراقيٌََّىحَسا نلاَيَفهلثمَامو(Akdağ, 2015: 334).

Eserde -kelime kelime veya ibare ibare tercüme edilmesinden kaynaklanıyor olsa gerek- zaman zaman devrik cümlelere yer verilmiştir. Söz gelimi, "راَصِتْخِلاِلًَلاِباَق" ibaresi "iħtiśāra ķābil idi muŧavvel olan yirleri" (Akdağ, 2015: 329) şeklinde devrik olarak tercüme edilmiştir.

Mütercim, kimi zaman bir kelime veya ibareyi tercüme ettikten sonra "yaǾnį" diyerek söz konusu kelime veya ibare hakkında açıklayıcı mahiyette bir veya birkaç cümle daha sarf etmiştir. Örneğin, Telhîs'teki "َ ةَتِواَفَتُمَ ِمَلاَكْلاَ ِتاَماَقَمَ نِاَف" ifadesini "zįrā taĥķįken mevāżiǾ-i kelām muħtelifedür" (Akdağ, 2015: 336) şeklinde tercüme ettikten sonra "yaǾnį" diyerek şu açıklamayı yapmıştır:

YaǾnį bir maķāma muŧābıķ kelām āħer maķāmuň maķāline muġāyirdür ve tefāvüt-i maķāmāt-ı kelām Ǿayn-ı tefāvüt-i aĥvāl-i muķteżayātdur. Pes ĥāl ile maķām müteġāyir bi'l-mefhūm olub mā-beynlerinde muġāyir iǾtibārįdür. Zįrā şeyǿ-i vāĥiddür ki kelāma zamān olmaķ iǾtibāriyle aňa ĥāl ıŧlāķ olınur ve kelāma maĥal olmaķ ĥasebi ile aňa maķām dinilür(Akdağ, 2015: 336).

Abdülganî Gürânî, tercümenin bazı yerlerinde yararlandığı eser veya eser sahiplerinin adlarını zikretmiştir. Söz gelimi, kelâmdaki belâgat konusunun tarifinde geçen muktezâ-yı hâl tabirinden bahsedilirken Abdülkâhir Cürcânî'nin Delâilü'l-İ'câz adlı eserine şu şekilde göndermede bulunmuştur:

Muśannifüň ملاكلاَيفَةغلابلاو didügi içün pes maǾlūm oldı ki muķteżā-yı ĥāl ve iǾtibār-ı münāsib şeyǿ-i vāĥidden Ǿibāretdür. Vaķtā Ĥażret-i Şeyħ Delāǿilü'l-İǾcāz'uň baǾżı mevāżiǾinde buyurmışlardı ki feśāĥat maǾnāya rāciǾ bir śıfatdur ve baǾżı mevāżiǾinde vuślāt-ı kelām lafž içündür maǾnį içün degildür. Zįrā meǾānį ŧarįķde maŧrūĥadur herkes anı bulur gerek ǾArabį ve gerek ǾAcemį ve eger ferdį ve eger bedevį(Akdağ, 2015: 337).

40