• Sonuç bulunamadı

D. HADİS NAKİL METODU

4. Telfîk

Telfîk, telfîku’l-hadîs veya telfîku’r-rivâyât, terim olarak “birden fazla şeyhten alınan, sened ve metin açısından farklılıklar barındıran bir hadisin, söz konusu farklılıklarının ortadan kaldırılması ve buna dikkat çekilmeden tek bir metin halinde nakledilmesi” demektir.803

Metin ve isnad açısından farklılıklara işaret etmeden yapılan telfîk uygulaması daha ziyade tarihçilerce benimsenmiş bir uygulamadır804 ve hadisçilerin -her ne kadar,

798 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 417 (hadis no: 1018).

799 Ebû Ubeyd, Garîbu’l-hadîs, II, 425.

800 Ebû Ubeyd, Garîbu’l-hadîs, I, 221.

801 Bununla birlikte nadir de olsa bir eserinde senedsiz naklettiği rivâyete diğer bir eserinde senedli olarak yer verdiğine dair örnekler görülmektedir. Söz gelimi Garîbu’l-hadîs’te isnadsız nakledilen

“( َﺡﺍَﺵَﺃَﻭ َﺽَﺭ ﻉَﺃ َّﻡُﺙ) ﺓ َﺭ ﻡَﺕ ِّﻕ ِﺵِﺏ ﻭَﻝَﻭ َﺭﺍَّﻥﻝﺍ ﺍﻭُﻕَّﺕﺍ” hadisi aynı lafızlarla isnadlı olarak Emvâl’de rivâyet edilmektedir (s. 388). Metninde Ebû Ubeyd’in şüphe ettiği belirtilen (şekke Ebû Ubeyd) Garîbu’l-hadîs’te nakledilmiş maktû bir rivâyet (I, 263) aynı isnad ve metin ile Emvâl’de şüphe ifadesi bulunmaksızın kayıtlıdır (s. 200, hadis no: 379).

802 Bkz. Özşenel, Ebû Yusuf’un Hadis Anlayışı, s. 98-9-100.

803 Telfîk hakkında bkz. Uğur, Hadis Terimleri Sözlüğü, s. 400; Aydınlı, Hadis Istılahları, s. 315;

Bünyamin Erul, “Siret ve Tarih Kitaplarının Hadis İlmine İlgisi” -Siret Tetkikleri içinde- s. 245-6;

a.mlf., “Telfîk”, DİA, XL, 400-401.

804 Tâhir el-Cezâirî, Tevcîhu’n-nazar, s. 710.

156

kendileri de bazı durumlarda başvurmuşlar ise de- tarihçilere en çok eleştiri yönelttiği noktalardan birini teşkil etmektedir.805 Tarihçiler, varyantlar arasındaki ayrıntıların kaybolmasına neden olması sebebiyle hadisçiler tarafından tenkit edilen bu usûle konunun uzamasını engellemek, konu bütünlüğünü sağlamak, eksik noktaları tamamlamak gibi gayelerle başvurmaktadırlar.806

Hadisçiler, tarihçilerin telfîk uygulayış biçimlerini eleştirmekle birlikte kendileri, farklı şekillerde isnad ve metinleri bir arada vererek hadis nakletmişlerdir.807 Ebû Ubeyd de eserlerinde hadis naklederken, büyük hadis imamlarının da başvurduğu bu uygulamaya farklı şekiller ve gayelerle başvurmaktadır.

Kâsım b. Sellâm, iki808 veya üç809 hocasından aldığı hadislerde hocalarını vav harfi ile ayırmakta rivâyeti hepsinden aldığını ifade etmektedir. Fakat Ebû Ubeyd bu rivâyetlerde çok nadir olarak farklılıklara dikkat çekmektedir. Örneğin iki hocasından (Ebû Eyyûb ed-Dımaşkî ve Nuaym b. Hammâd) aldığı bir rivâyette hangi hocasının hangi şeyhten aldığına dair farklılığı “Ebû Eyyûb, Şurayh b. Ubeyd’den; Nuaym, Habîb b.

Ubeyd’den” şeklinde belirtmektedir.810 Bu tarz telfîk uygulamalarına özellikle Müslim

805 Şaban Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, Ankara Üniversitesi SBE, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Ankara, 2006, s. 47, 100. Tarihçi kimlikleriyle öne çıkan Ebû Ubeyd’in hocası Vâkıdî ve muasırı İbn Sa‘d da eserlerinde sık sık telfîke başvurmaktadırlar (Bkz. Öz, a.g.e., s. 402-5; s. 451-2.

Ayrıca bkz. Yusuf Ziya Keskin, “Rivâyet Geleneği Açısından Kitâbu’t-Tabakâti’l-kebîr” -Bir Âlim Bir Eser İbn Sa‘d ve Tabakât içinde- İstanbul, Siyer Yayınları, 2014, s. 145). Ahmed b. Hanbel’in İbn İshâk (ö. 151/768) ve Vâkıdî’yi (ö. 207/823) bir topluluktan duydukları hadisleri tek bir senedle rivâyet etmeleri sebebiyle eleştirmesine dair bkz. Hatîb el-Bağdâdî, Târîh, II, 30; IV, 24. Daha fazla bilgi için ayrıca bkz. Gönül Kolkıran, Tarih ve Hadis Disiplini Açısından Güvenilirlik Sorunu: İbn İshâk ve Vâkidî Örneği, Ankara Üniversitesi SBE, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Ankara, 2004.

806 Şaban Öz bu noktada şunları söylemektedir: Müslüman tarihçiler, haber nakil aracı olarak kullandıkları isnâd üzerinde bir takım tasarruflarda bulunmuşlardır. Bunların başında ise telfîk (toplu/birleşik isnâd) yöntemi gelmektedir. Siyer râvî ve müellifleri, senedleri uzatarak dinleyiciyi veya okuyucuyu sıkmamak ve anlatılan olayın bütünlüğünü bozmamak için toplu isnâda başvurmuşlardır. Bu konuda muhaddislerin tenkitlerini de üzerlerine çeken tarihçiler, zaman içerisinde bu sistemi geliştirerek tarihçilik alanında büyük ilerlemeler kaydetmişlerdir (Öz, İlk Siyer Kaynakları ve Müellifleri, s. 467).

807 Telfîkın şekilleri için bkz. Erul, “Telfîk”, DİA, XL, 400.

808 Örneğin bkz. Ebû Ubeyd, Îmân, s. 36, (hadis no: 11); Emvâl, s. 76 (hadis no: 26); Tahûr, s. 336, (hadis no: 287); s. 339 (hadis no: 294); s. 363, (hadis no: 351).

809 Bkz. Emvâl, s. 71 (hadis no: 11). “vav” ile atfettiği üç hocasından aldığı mevkûf rivâyeti “küllühüm”

diyerek nakletmektedir.

810 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 191 (hadis no:117). İki hocasından (İbn Ebî Meryem ve Nuaym b. Hammâd) aldığı bir rivâyette hocasının diğerinden metin ve isnad olarak ziyadesine dikkat çekmesine dair bir örnek için bkz. Tahûr, s. 184 (hadis no: 105). Ebû Ubeyd’in hemen akabinde, içlerinde Buhârî, Tirmizî gibi talebelerinin de bulunduğu isimlerin telif ettiği başta Kütüb-i sitte’yi teşkil eden altı ana hadis kitabı olmak üzere pek çok kaynakta tahvil hâ’sını/uygulamasını sıklıkla görmekteyiz. Ancak Ebû Ubeyd bu usûle isnadlarında görebildiğimiz kadarıyla sadece bir yerde başvurmaktadır (Bkz.

157

(ö. 261/875) Sahîh’inde sıklıkla başvurmaktadır. Ebû Ubeyd’in sened ve metin açısından farklılıklara işaret etmesi, nakilde hassas olduğunu göstermesi açısından önemlidir.

Herhangi bir şekilde farklılığa işaret etmediği durumlarda ise lafızların birbiriyle uyuştuğu söylenebileceği gibi farklılık olduğu da düşünülebilir.811 Bu her iki tutum için, problem teşkil ettiğini ifade etmek bir yana, hadisin pek çok kaynaktan geldiğinin ortaya koyulması, musannifin hadisin farklı senedlerine sahip olduğunun bilinmesi ve ihtisâr veya mütâbaat gibi açılardan faydalı yönlerinin bulunduğunu söylemek mümkündür.812

Birden fazla şeyhten alınıp tahammül edilen metinlerin manaca yakın veya aynı olduğunun belirtilerek (ﺩﺡﺍﻭ ﻯﻥﻉﻡﻝﺍ gibi) veya “lafız falanındır” (ﻥلافل ﻅﻑﻝﻝﺍ gibi) diyerek nakledilmesi telfîkın diğer uygulanış şekilleri olup bunların örneklerine görülebildiği kadarıyla Ebû Ubeyd’in eserlerinde ratlanmamaktadır.

Kâsım b. Sellâm’ın mana olarak aynı ya da benzer; isnad açısından farklı rivâyetleri aktarırken “mislehû”,813 “nahvehû”,814 “mislu zâlike ev nahvehû”,815 “nahvu zâlike”,816 “mislu zâlike ve zâde fîhi”817 gibi lafızlar kullandığı, bazen de “kezâlike”

lafzını tercih ettiği olmaktadır.818 Örneğin Kitâbu’t-Tahûr’da “Ayakları yıkama ve bunun topuklarla beraber olmasının gerekliliği” isimli bâbta zikrettiği rivâyetlerin tamamı farklı senedlerle nakledilmiş “Vay o kuru kalan topukların haline!” hadisinden ibarettir. Burada zaten kısa olan metni zikretmek yerine mislehû, zâlike, zâlike eydan ifadelerini tercih eden819 Ebû Ubeyd’in bu tarz kullanımları da telfîk başlığı altında değerlendirilebilir.

Birden fazla hocadan aldığı hadiste metin veya sened farklılıklarının hangi hocasına ait olduğunu açıkça kaydetmeyip “üçünden biri dedi ki” tarzında muğlak

Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 222 hadis no: 161). Bir diğer örnekte ise tahvil kullanımı, kitabı rivâyet eden talebesine ait görünmektedir (Bkz. Tahûr, s. 276 hadis no: 210).

811 Erul, “Telfîk”, DİA, XL, 400. Mana ile rivâyete cevâz verenler için farklılığın açıklanıp açıklanmaması bir problem teşkil etmemektedir (Bkz. Sehâvî, Fethu’l-muğîs, III, 170).

812 Erul, “Telfîk”, DİA, XL, 400. Telfîk hakkında âlimlerin görüşleri için bkz. Süleyman Doğanay,

“Hadiste Telfik: Metin Eksenli Bir Araştırma”, Kayseri, Bilimname: Düşünce Platformu, 2016/1, sy: 30, s. 33-37.

813 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 79.

814 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 165.

815 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 69. s. 77.

816 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 70.

817 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 78.

818 Bazı muhaddisler bu şekilde hadis naklini caiz görmemişlerdir bkz. Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, I, 472-4.

819 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 374-83

158

ifadeler kullanmakta olan820 Kâsım b. Sellâm’ın bu tarz rivâyetlerinde dikkat çeken bir başka husus hocalarının lafızlarının birbirine karıştığını ifade etmesidir. Söz gelimi Fezâilu’l-Kur’ân’daki, “Ehl-i ilimden pek çok kimse bana tahdîsen haber verdi, bir kısmının hadisi bir kısmına karıştı.”821 ifadesi bunlardandır. Kitâbu’l-Emvâl’de iki hocasından tahammül ettiği bir rivâyetin ardından da “Birinin hadisi diğerinin hadisine karıştı” demektedir.822 Son dönem âlimlerinden Kâsimî (1866-1914), “Bazılarının hadisi bazılarına dâhil oldu.” ibaresi hakkında şöyle demiştir: Hadis hafızları sahihlerinde, sünen veya müsnedlerinde lafızları yahut manaları uyuşan bir hadis rivâyet ettiklerinde, ancak her birinin bir diğerinden ayrıldığı bir farklılık varsa ve râvî hadisi tek bir siyakla tahriç etmek isterse, o zaman “Falan falan kişiler tahriç ettiler, bazılarının hadisi bazılarına dâhil oldu.” der ve böylece aslında her birinin diğerinden teferrüd ettiği bir kısım olduğu halde lafzın hepsinde toplandığına işaret ederler.823 Benzer ifadeleri Ebû Dâvûd da Sünen’inde sarf etmektedir.824

Ebû Ubeyd’in, bazen rivâyeti hangi hocasından aldığını belirtmeye dair bir kaygı taşımaması, hocalarının lafızlarını birbirine karıştırarak vermesi ve isnadları ezberleyemediğini belirtmesi gibi durumlar dikkat çekmektedir. Bu tür tenkit noktaları nadiren büyük hadis imamlarında da görülebilmektedir. Ancak Ebû Ubeyd’in hadis naklindeki bu tarz problemler, aslen bir hadisçi olmamasından ve her zaman bir muhaddis gibi titiz davranma çabasında olmamasından kaynaklanmaktadır, denebilir.