• Sonuç bulunamadı

HADİS TAHAMMÜL YOLLARI İLE İLGİLİ GÖRÜŞLERİ

Tahammül, belirlenmiş metotlardan biriyle hadisi hocadan alıp öğrenmeyi699; edâ ise hadisi usûlüne uygun olarak nakletmeyi ifade etmektedir.700 Genel olarak tahammül ve eda yolları diye isimlendirilen bu metotlar semâ, kırâat, icâzet, münâvele, mükâtebe, vicâde, vasiyyet ve i‘lâm olarak tespit edilmiştir.701

Görülebildiği kadarı ile Ebû Ubeyd’in eserlerinde, bu metotlardan semâ ve kırâatin yanında semâ içerisinde değerlendirilen imlâ ve çoğunluk tarafından kırâate eş görülen arz yöntemleri ismen zikredilmektedir.702

Hicrî 2. asırda hadis rivâyetinin daha sıhhatli ve sistemli bir şekilde akışını sağlamak amacıyla muhaddisler tarafından çeşitli tedbirler alınmış olup semâ ve kırâat metotlarının geliştirilmesi de bu tedbirlerdendir.703 Âlimlerin büyük çoğunluğunca semâ ve kırâat, en güvenilir metotlar kabul edilmekle birlikte hangisinin daha makbûl olduğu

698 Tahûr’u rivâyet eden talebesinin esere ilave ettiği, problemli olarak değerlendirilmiş bir rivâyet için bkz. s. 136 (hadis no: 45).

699 Aydınlı, Hadis Istılahları, s. 300.

700 Aydınlı, Hadis Istılahları, s. 59.

701 Ayrıntılı bilgi için bkz. Talat Koçyiğit, Hadis Usûlü, Ankara, TDV Yayınları, 2013, s. 235-261.

702 Ebû Ubeyd’e yöneltilen “Sana göre ‘arz’ muhaddise okumak değil midir?” sorusuna verdiği “Evet”

cevabından onun da arz ile hocaya kırâati aynı gördüğü anlaşılmaktadır (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye II, 38). İbn Hacer gibi bazı âlimlere göre bu iki terim aynı anlamda değildir. Ancak cumhur eş anlamlı olduğu kanaatindedir (Bkz. Suyûtî, Tedrîbu’r-râvî, s. 253; Bâbanzâde Ahmed Naim, Sahîh-i Buhârî Muhtasarı Tecrîd-Sahîh-i Sarîh TercemesSahîh-i ve ŞerhSahîh-i; MukaddSahîh-ime, Ankara, DİB Yayınları, 1982, I, 406-7; Salahattin Polat, “Kırâat”, DİA, XXV, 435). Yine hocası Haccâc’ın (ö. 205-6/821), kitaplarını İbn Cüreyc’e (ö. 150/767) arz ettiğini belirten Ebû Ubeyd, menâsik bölümünü hariç tutmakta, onu imlâ yoluyla işittiğini ifade etmektedir (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 37). Ahmed b. Hanbel’den gelen bir nakilde ise, Haccâc’ın kitaplarının tamamını İbn Cüreyc’e okuduğu ancak Tefsîr kitabını imlâ etmek suretiyle aldığı ifade edilmektedir (Hatîb el-Bağdâdî, Târîh, IX, 142).

703 Ahmet Yücel, Hadîs Istılahlarının Doğuşu ve Gelişimi -Hicrî İlk Üç Asır-, İstanbul, İFAV Yayınları, 2014, s. 39.

140

hususunda ihtilaf edilmiştir. Bu iki metodu aynı görenler veya kırâati üstün tutanlar olsa da muhaddislerin çoğunluğu semâ‘ı en üstün yöntem saymaktadır.704

Ebû Ubeyd’in adı kırâati, semâ‘a tercih edenler arasında geçmektedir. Nitekim Hatîb el-Bağdâdî (ö. 463/1071) el-Kifâye’sinde, “muhaddise okumayı (kırâat), ondan dinlemeye (semâ) tercih edenden rivâyetin zikri” (ﺙ ّﺩﺡﻡﻝﺍﻯﻝﻉ َﺓ ءﺍﺭﻕﻝﺍﺭﺍﺕﺥَﻱﻥﺍﻙﻥﻡﻉﺓﻱﺍﻭﺭﻝﺍ ُﺭ ﻙِﺫ

ﻝﻉ ﻯ ﻉﺍﻡﺱﻝﺍ ﻥِﻡ

ﻩﻅﻑﻝ ) isimli bâbın altında, Kâsım b. Sellâm’ın “Bana okumak, benim okumamdan daha sağlam, daha anlaşılırdır.” ifadesine yer vermektedir.705

Ebû Ubeyd, kırâatin semâ‘dan daha üstün olduğuna dair seleften ve hocalarından da nakillerde bulunmaktadır. Onun konuya dair yaptığı bu nakillerden, semâ‘ı kırâate tercih etmesinde -hocalarının görüşlerinin de etkisi olma ihtimaliyle birlikte- arz esnasında unutma, yanılma, hata gibi durumların daha az olacağı düşüncesinin etkili olduğu anlaşılmaktadır.706

Konuyla ilgili nakledilen rivâyetlerin bir kısmında, kırâatin/arzın cevazından hatta kırâati hoş görmeyenlerden bahsedilmesi707 Ebû Ubeyd’in yaşadığı dönemde bu metodu muteber kabul etmeyenlerin olduğunu göstermektedir. Muhaddislerin büyük çoğunluğu bu yöntemi sahih görürken Ebû Ubeyd ile muasır olan Ebû Âsım en-Nebîl (ö. 212/828) ve Muhammed b. Selâm el-Bîkendî (ö. 225/839) gibi bazı âlimler bu usûlle hadis rivâyetini uygun görmemişlerdir.708 “Ebû Ubeyd ← Ebû Yûsuf ← Ebû Hanîfe” kanalıyla gelen bir rivâyette Ebû Yûsuf’un, hocaya hadis arzında bulunan bir kimse hakkında Ebû Hanîfe’ye “Hadisi ondan rivâyet etmek caiz midir?” diye sorduğu, Ebû Hanîfe’nin de

“Evet, haddesenî fulân, semi‘tu fulân demesi ona caiz olur.” cevabını verdiği

704 Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Suyûtî, Tedrîbu’r-râvî, s. 248-290; Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, I, 406-420.

705 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 36. Aynı konuda ayrıca bkz. Sehâvî, Fethu’l-muğîs, II, 345.

Kâsım’ın bu konudaki ifadesi “ﺍﺫﻩ ﻭﺡﻥ ﻭﺃ ﺍﻥﺃ ﺓءﺍﺭﻕﻝﺍ ﻯﻝﻭﺕﺃ ﻥﺃ ﻥﻡ ﻡﻩﻑﺃﻭ ﻱﻝ ﺕﺏﺙﺃ ﻱﻝﻉ ﺓءﺍﺭﻕﻝﺍ” şeklindedir.

706 Ebû Ubeyd diyor ki: Ebü’l-Kâsım (ö. ?), bize Leys b. Sa‘d’ın (ö. 175/791) şöyle dediğini nakleder:

“Bana göre arz, semâ‘dan daha sahihtir. Bana arz edildiğinde ben onu ezberler, aklımda tutarım; ben rivâyet ettiğimde ise unutabilirim.” (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 37). Ebû Ubeyd, Leys’in arz metoduna cevaz verdiğine dair naklettiği bir başka rivâyetin devamında, Leys’in Nâfi‘den aldığı bütün rivâyetlerin arz metodu ile olduğunu ve Leys’in “Semâ‘da yanılırım, arzda yanılmam.”

dediğini nakletmektedir (Bkz. Hatîb el-Bağdâdî, a.g.e., a.y.).

707 Ebû Ubeyd: Bana Mâlik b. Enes’in şöyle dediği nakledildi: Irak ehli, hadisimizi arz ile alırken bu metodu nasıl inkâr ederler! (Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 37).

708 Ahmed Naim, Tecrîd-i Sarîh Tercemesi ve Şerhi, I, 407-8.

141

nakledilmektedir. Ebû Ubeyd devamında, “Ebû Yûsuf’un görüşü budur, benim de görüşüm budur.” der.709

Bu noktada Ebû Ubeyd, öncelikle kırâat yönteminin de semâ gibi güvenilir olduğunu ortaya koymaya çalışır görünmektedir. Zira kaydedilen bir rivâyette ifade edildiğine göre Ahmed b. Dırâr (ö. ?), bazı kitapları Ebû Ubeyd’e okumuş, o da kitaplardaki hadis ve kelâmın kendisine ait olduğunu onaylamıştır. Bunun üzerine Ahmed b. Dırâr, hadislerini rivâyet edebilmek için izin istediğinde Ebû Ubeyd olumlu cevap vermekte “Evet, istersen rivâyet edebilirsin; kırâat/arz bana göre semâ menzilesindedir.”

demektedir.710 Rivâyetin devamında Ebû Ubeyd, kırâat metodunun meşruiyetine, dilin günlük kullanımından hareketle yaptığı açıklamalar yanında Hz. Peygamber’in dini tebliğ hususundaki uygulamalarına atıf yaparak destek aramaktadır.711

Görüldüğü gibi Ebû Ubeyd burada kırâatin sahih bir yöntem olduğuna işaret ederken onun da semâ gibi olduğunu söylemekte, böylece semâ‘ın daha üstün bir metot olduğunu hissettirmektedir. Ancak devamındaki “Söz (hadîs), görmekten daha kuvvetli olamaz, kırâat görmek menzilesindedir.” ifadelerinden,712 kırâati semâ‘dan üstün tuttuğuna dair görüşüne kapı araladığı anlaşılır. Özetle denebilir ki Ebû Ubeyd öncelikle, döneminde tartışmalı bir metot olan kırâatin sıhhatini ortaya koymaya çalışmakta, onun da semâ gibi güvenilir olduğunu söylemektedir. Daha sonra da kırâatin semâ‘dan daha üstün bir yöntem olduğu görüşünü benimsemektedir. O, bu noktada görmenin işitmeye/söze göre daha kuvvetli olmasından, günlük hayattan hareketle bu metodun pratikliğinden, dinin tebliğinde Hz. Peygamber’in böyle yapmış olmasından ve bu

709 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 37. Ebû Ubeyd’in, açıkça görüşünü ortaya koyan bu rivâyet yanında aynı doğrultuda seleften nakillerde de bulunmaktadır. Ebû Ubeyd, hocası İsmâil b. Cafer’in, arz metodu ile aldığı hadislerin bir kısmını haddesenî diyerek rivâyet ettiğini söylemektedir (Bkz. Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 38). Başka bir rivâyette Ebû Ubeyd şöyle demektedir: Haccâc, kitaplarını İbn Cüreyc’e arz edip ona “Sana arz ettiğim bu kitapları senden rivâyet edeyim mi?” diye sorduğunda İbn Cüreyc de “Evet haddesenî İbn Cüreyc de.” cevabını verdi (Hatîb Bağdâdî, el-Kifâye, II, 37).

710 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 36-7.

711 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 37. Ebû Ubeyd’in izahları şöyledir. Sen, bir adama “Seni şöyle şöyle yaparken gördüm?” dediğinde o da sana ‘Evet’ karşılığını verir. İşte bu noktada, ondan sadece ‘evet’

cevabını işitmişken, senin “Falan kimse benim yanımda şöyle şöyle yaptığını söyledi.” demen bir genişlik, kolaylıktır. Nebî’nin sünnetlerinin pek çoğu da böyle gelmiştir. O’na bir şey soruluyor, O da bu şeyi zikretmeden emrediyor veya yasaklıyordu. O sadece cevabı söylüyordu ki onu sanki söylemiş gibi ikisi arasında fark olmaksızın sünnet olageliyordu.

712 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 36.

142

yöntemde hataların daha az olma ihtimalinden yola çıkarak kırâat bahsindeki görüşlerini temellendirmeye çalışmaktadır.

Konuyla alakalı olarak değinilebilecek bir diğer husus Ebû Ubeyd’in, talebenin ister tek başına isterse bir grup ile olsun, hocasından aldığı hadisler için rivâyet ederken tekil veya çoğul sîga ayrımı gözetmek zorunda olmadığını düşünmesidir. Yani ona göre râvî, hadisi pek çok talebeyle şeyhinden dinlediğinde “Bize rivâyet etti.” diyebileceği gibi

“Bana rivâyet etti.” de diyebilir. Bu ikisi arasında bir fark yoktur. Bu konuda hocası Abdullah b. el-Mübârek’in (ö. 181/797) uygulamasını esas almaktadır. Oysa yerleşik teamül hadisin bir grup ile alındığında haddesenâ ve ahberanâ gibi çoğul sîgalarının; tek bir râvî tarafından alındığında ise haddesenî ve ahberanî gibi tekil sîgaların kullanılacağı yönündedir. Ebû Ubeyd’in bu görüşüyle cumhura muhalif kaldığı görülmektedir. Ebû Ubeyd’in ilgili nakli şöyledir:

İbnü’l-Mübârek’i çokça “ahberanî” derken işitiyorduk. Ben onun hadisi tek başına işittiğini düşünüyordum. Ta ki onun şöyle dediğini bana haber verdiler:

“Bize bir hadis rivâyet edildiğinde her birimiz onu tek başına almıştır.” Bundan dolayı bu şekildeki kullanım artık caiz oldu.713

Rivâyeti nakleden Hatîb el-Bağdâdî, Ebû Ubeyd’in son cümlesiyle kastettiğini şu şekilde açıklamaktadır: Kırâat/arz metoduyla hadisi alan râvînin, haddesenâ demesi caizdir. Ve yine cemaat olarak hadisi alan her bir talebenin de -selefin hilafına- tekil sîga kullanabilmesi aynı şekilde caizdir.714

Ebû Ubeyd’in eserlerinde bu görüşü doğrultusunda davrandığına dair örnekler tespit edilebilmektedir. Söz gelimi Fezâilu’l-Kur’ân715 ve Garîbu’l-hadîste716 aynı isnad ve metin ile nakledilmiş bir rivâyetin isnadında eda sîgalarındaki farklılıklar dikkat çekmektedir. Kâsım’ın, bu hadisi, aynı hocadan bir keresinde tek başına bir keresinde toplu halde almış olduğu, dolayısıyla rivâyetteki her iki farklılığın bundan ileri geldiği düşünülebilir. Bir diğer ihtimal, Ebû Ubeyd’in şifâhen almış olabileceği söz konusu rivâyetlerde zabt eksikliği sonucu bu tür farklılıkların oluştuğunu düşünmektir. Nitekim söz konusu rivâyetlerin senedinde bulunan bir başka farklılık bu iki ihtimali destekler

713 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 38; İbn Receb el-Hanbelî, Şerhu İleli’t-Tirmizî, I, 260.

714 Hatîb el-Bağdâdî, el-Kifâye, II, 38; İbn Receb el-Hanbelî, Şerhu İleli’t-Tirmizî, I, 260. Ebû Ubeyd’in bir başka hocası Ahmed b. Sâlih (ö. ?) de aynı kanaattedir. Hatta ona göre tek başına aldığında çoğul sîgasını da kullanabilir (Bkz. İbn Receb, Şerhu İleli’t-Tirmizî, I, 259).

715 Ebû Ubeyd, Fezâilu’l-Kur’ân, II, 64 (hadis no: 489).

716 Ebû Ubeyd, Garîbu’l-hadîs, II, 215.

143

görünmektedir.717 Ebû Ubeyd’in eserlerinde benzer başka örneklerin de görülmesi, zabt açısından yeterli olmadığı ihtimali yanında sahip olduğu görüş gereği bu şekilde davrandığına da yorulabilir.718

Hadisin hocadan hangi metotla alındığına delalet eden kelimeye “edâ lafzı” veya

“eda sîgası” denir.719 Edâ sîgalarından hangi lafzın hangi metotla kullanılacağı hususunda farklı görüşler bulunmakla birlikte tahdîs sîgalarının semâ; ihbâr sîgalarının ise kırâat için kullanılacağı görüşü öne çıkmıştır.720 Hatîb el-Bağdâdî’nin açıklamalarına721 göre Ebû Ubeyd’in bu hususta da cumhura muhalif olduğu anlaşılmaktadır.