• Sonuç bulunamadı

Hz. Osman’ın şehadetiyle başlayan sancılı sürecin sonunda hilafet makamı Emevî ailesinin eline geçti. Ancak Emevîler Arap etnik unsuruna dayalı bir siyaset takip etti ve mevâlîyi yer yer dışlayan bir politika izledi. Siyasî olarak olumsuz netice veren uygulamaları bununla sınırlı kalmadı; kabileler arası mücadelelere gerekli müdahaleyi yapamadıkları gibi hânedân içi problemlere çözüm de bulamadılar. Bu da önemli görevlere vasıfsız yöneticilerin atanmasına sebep oldu. Bütün bu zaaflar çok kısa bir zaman zarfında İslâm toplumunun genelinde ciddî tepkilerin oluşmasına ve neticede Abbâsîlerin iktidarı ile son bulacak harekete yol açtı.20

Ebû Ubeyd, 132-656/750-1258 yılları arasında hüküm sürerek İslâm tarihinin Osmanlılardan sonra en uzun ömürlü hanedanı olan Abbâsîler devletinin ilk döneminde21 yaşamıştır. Nitekim o, Ebû Cafer el-Mansûr’un (ö. 158/775) son zamanlarını, Muhammed el-Mehdî (ö. 169/785), Mûsâ el-Hâdî-İlelhak (ö. 170/786), Hârûnurreşîd (ö. 193/809), Emîn (ö. 198/813), Me’mûn (ö. 218/833) ve Mu‘tasım-billah (ö. 227/842) iktidarlarını idrak etmiştir.

Ebû Ubeyd’in doğumu Abbâsîlerin ikinci halifesi olan ve hanedanın gerçek kurucusu kabul edilen Ebû Cafer el-Mansûr’un (136-158/754-775) hilafetinin son zamanlarına tekabül etmektedir. Mansûr iktidarı daha ziyade iç karışıklıkların ön plana çıktığı bir dönemdir.22 Ebû Cafer ölmeden önce -ilk halife Seffâh’ın vasiyeti olan Îsâ b.

19 Bağdat hakkında daha fazla bilgi için bkz. Abdülazîz ed-Dûrî, Abdülkerim Özaydın v.d., “Bağdat”, DİA, IV, 433-442; Kadir Kan, Abbâsîlerin Birinci Asrında Bağdat.

20 Emevîlerin son dönemi ve yıkılışı ile Abbâsîlerin kuruluşu hakkında bkz. Hasan İbrâhim Hasan, Siyasi-Dini-Kültürel-Sosyal İslâm Tarihi, I-VI, (çev. İsmail Yiğit ve Sadruddîn Gümüş), İstanbul, Kayıhan Yayınları, 1985, II, 281-308; Hakkı Dursun Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 31-4; İsmail Yiğit,

“Emevîler”, DİA, XI, 94-5.

21 Buna göre devletin kuruluşundan Mütevekkil’e kadar olan süreç “ilk dönem”, Mütevekkil sonrası ise “ikinci dönem” olmaktadır. Bu ve diğer tasnifler hakkında bilgi için bkz. Mehmet Emin Şen, Abbâsîlerin İkinci Döneminde Siyasi ve Kültürel Alanda Türkler, Selçuk Üniversitesi SBE, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Konya, 2008, s. 18-9.

22 Bu dönem Emevîlere karşı olan faaliyette mühim rol oynamış, hareketin başarıya ulaşmasını sağlamış, güçlü ve Abbâsîler üzerinde oldukça etkili bir şahsiyet olan (Bkz. Hasan, İslâm Tarihi, II, 300-4) İranlı Ebû Müslim el-Horasânî ile halifelik iddiasında bulunan Mansûr’un amcası Abdullah b. Ali’nin birbiriyle mücadelelerine sahne olmuştur. Abdullah b. Ali hareketini Ebû Müslim ile bastıran Mansûr, Ebû Müslim’in gölgesinde kalmaya tahammül edemeyerek onu da öldürtmüş

14

Mûsâ yerine- oğlu Muhammed el-Mehdî’yi veliaht tayin etmiştir.23 Mehdî döneminde de (158-169/775-785) yönetimin temel meselesi iç isyanlar olmuştur. Yaklaşık on yıllık bu dönem, kendisinden önceki Abbâsî halifelerinin devrinde hâkim olan şiddet ve baskı dönemi ile sonraki iktidarların temayüz ettiği itidal ve yumuşama dönemi arasında bir intikal safhası kabul edilir.24

Mûsâ el-Hâdî’nin çok kısa süren halifeliği (169-170/785-786) yine bazı isyanları bastırmaya çalışmakla geçmiştir. Kardeşi Hârûnurreşîd’i azledip yerine oğlu Cafer’i veliaht tayin etmek istemişse de vefatı sebebiyle bunu yerine getirememiştir.25 Abbâsî halifelerinin en meşhuru olan Hârûnurreşîd’in (170-193/786-809) dönemi, önceki dönemlerden intikal eden bazı iç huzursuzluklar sebebiyle bir kısım kalkışmalarla mücadele ile geçmiştir. Hârûn, yönetimde etkin olan Bermekî ailesini bertaraf etmiş,26 dış siyasette de Bizans üzerine Mehdî tarafından başlatılmış olan seferleri devam ettirmiştir.27

Eğlence ve rahata düşkün olan Emîn’in dönemi (193-198/809-813) fitne ve çalkantılarla doludur. Babası Hârûnurreşîd’e verdiği ahitten cayıp oğlu Mûsâ’yı veliaht tayin etmek istemesi üzerine Me’mûn ile aralarında vuku bulan fitne, dönemin en mühim olayıdır.28 Yönetimde İranlı unsurların hâkim olmasından memnuniyetsizlik duyan

(137/755) böylece İran nüfuzu kırılır gibi görünse de bu sefer yine İran asıllı Bermekîler ön plana çıkmaya başlamışlardır (Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 34). Ebû Cafer el-Mansûr dönemi hakkında daha fazla bilgi için bkz. Abdülazîz ed-Dûrî, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-evvel dirâsetun fi’t-târîhi’s-siyâsî ve’l-idârî ve’l-mâlî, Beyrut, Dâru’t-Talî‘a, 1997, s. 55-83.

23 Hasan, İslâm Tarihi, II, 318-9.

24 Hasan, İslâm Tarihi, II, 334.

25 Hasan, İslâm Tarihi, II, 337-8; Dûrî, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-evvel, s. 102.

26 Hasan, İslâm Tarihi, II, 345-354. Aynı zamanda Hârûnurreşîd’in mürebbisi olan Yahyâ b. Hâlid el-Bermekî (ö. 190/805) üst düzey yetkilerle 17 yıl vezirlik yapmıştır. Abbâsîler’in en parlak dönemleri kabul edilen bu süreç, Yahyâ ve oğullarının Hârûnurreşîd tarafından görevlerinden alınıp hapse atılması ile sona ermiştir (Bozkurt, Abbâsîler, s. 54-5). Bermekî hanedanı ile Hârûnurreşîd arasındaki ilişkiler hakkında daha fazla bilgi için bkz. Dûrî, el-Asru’l-Abbâsiyyi’l-evvel, s. 121-137.

27 Abbâsîler devrinde siyasî, iktisadî ve dinî sebeplere dayanan isyanlara sıklıkla rastlanılmakla birlikte fetih amaçlı savaşlara pek az rastlanılmaktadır. Yeni hanedan zaten çok genişlemiş olan sınırları daha da genişletmek yerine içeride refahı sağlama yoluna gitmiş ve bunda da başarılı olmuştur.

Bununla birlikte ihtilali takip eden birkaç yıllık bir sükûnet devresinden sonra Bizans’a karşı gazalar yeniden başlamıştır (Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 36).

28 Taberî, Ebû Cafer Muhammed b. Cerîr, Târîhu’t-Taberî (Târîhu’r-rusul ve’l-mulûk), I-XI, thk.

Muhammed Fadl İbrâhim, Kahire, Dâru’l-Ma‘ârif, t.y., VIII, 374-387; İbnü’l-Esîr, Ebü’l-Hasen İzzüddîn Ali b. Muhammed b. Muhammed el-Cezerî, el-Kâmil fi’t-târîh, I-X, thk. Ömer Abdüsselâm Tedmürî, Beyrut, Dâru’l-Kitâbi’l-Arabî, 1997, V, 401-8. Emîn-Me’mûn mücadelesi bir anlamda Arap-İran mücadelesidir. Anne ve baba tarafından Abbâsî ailesine mensup olan Emîn’i Araplar; annesi İranlı bir cariye olan Me’mûn’u da İranlılar desteklemiş, neticede Me’mûn’un galip gelmesi, Arapları devlet idaresinden tamamen uzaklaştırmıştır (Hasan, İslâm Tarihi, II, 390; Yıldız,

“Abbâsîler”, DİA, I, 34).

15

Me’mûn’un (198-218/813-833) iktidarında siyasî ve askerî dengeler Türkler lehine değişmeye başlamıştır. Hilafeti döneminde başka bir takım iç karışıklıklar29 vuku bulmuş olmakla birlikte en önemli olay Mihne hadisesidir. Öncelikle kadıların ardından da halk üzerinde nüfuz sahibi fakih ve muhaddislerin Kur’ân’ın yaratılmış olup olmadığına dair sorguya çekilmelerini ifade eden Mihne, bütün İslâm tarihinin en mühim olaylarından birine delâlet eder. Kökeni hakkında farklı teoriler ileri sürülen Halku’l-Kur’ân meselesi Me’mûn’a kadar ferdî planda tartışılmış, topluma mal olmamıştır. Ancak Me’mûn döneminde Kur’ân’ın yaratılmış olduğu doktrini devletin resmî inancı haline getirilmiştir.

Me’mûn, 218/833 yılında Bağdat valisi İshâk b. İbrâhim’e (ö. 235/849) yazdığı ilk mektubunda kadıları toplayarak, -ilk defa Dımaşk’ta Ca‘d b. Dirhem (ö. 124/742) tarafından ortaya atılan- Kur’an’ın yaratılmışlığı konusunda sorguya çekmesini, beyan ettikleri görüşleri kendisine bildirmesini istemiştir. Halife bu ilk mektubu takiben yazdığı diğer mektuplarında da30, aralarında Ahmed b. Hanbel (ö. 241/855), Ali b. el-Medînî (ö.

234/848-9) Yahyâ b. Maîn gibi isimlerin de dâhil olduğu fakih ve muhaddislerden oluşan âlimler grubunu sorgulamasını, Kur’ân’ın mahlûk olduğunu benimsemeyenlere resmî görev verilmemesini ve şahitliklerinin kabul edilmemesini emretmiştir. Bunun üzerine vali, kadıları ve ehl-i hadîs zümresine dâhil olan âlimleri sorguya çekmiş, halifenin isteği doğrultusunda cevap veren ve çoğunluğu teşkil eden kadı ve âlimleri serbest bırakmıştır.

Sadece Bağdat ile sınırlı kalmayan sorgulamalarda âlimler sorguya çekilmekle yetinilmemiş, türlü eziyet ve işkenceler görmüşlerdir. Ahmed b. Hanbel başta olmak üzere Kur’ân’ın mahlûk olduğunu kabul etmeyen sayılı birkaç isim ağır baskılara maruz kalmıştır. Bir kısmı bu eziyetlere dayanamamış, Kur’ân’ın yaratılmış olduğunu ikrar etmişken, diğer bir kısmı ise görüşünden dönmemekte diretmiştir.31

Me’mûn, oğlu yerine kardeşi Mu‘tasım Billah’ı tayin etmiş, o da görevi süresince (218-227/833-842) ağabeyi gibi Türklere güvenmeye, önemli mevkilerde onlara yer vermeye devam etmiştir.32 Mu‘tasım, Kur’ân’ın mahlûk olduğunu kabul ettirmek için zor

29 Bkz. Hasan, İslâm Tarihi, II, 363-7.

30 Me’mûn’un, vali İshâk b. İbrâhim’e gönderdiği mektupların metinleri için bkz. Taberî, Târîh, VIII, 631-644.

31 Mihne hadisesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Hayrettin Yücesoy, “Mihne”, DİA, XXX, 26-7;

Yusuf Şevki Yavuz, “Halku’l-Kur’ân”, DİA, XV, 371-5; Nahide Bozkurt, “Mihne’nin Tarihsel Arka Planı Ve Analizi”, Mihne Süreci ve İslâmî İlimlere Etkisi, (ed. M. Mahfuz Söylemez), Ankara, Ankara Okulu Yayınları, 2012, s. 11-25.

32 Yıldız, “Abbâsîler”, DİA, I, 35.

16

kullanmak hususunda kardeşi Me’mûn’un vasiyetine33 uymuş, aksini söylemekle tanınmış ilim adamlarına eziyeti ve baskıyı artırmıştır.34 Halku’l-Kur’ân soruşturmaları yanında Hint kökenli ayaklanmalar da bu dönemin bir diğer önemli olayıdır.35 Ayrıca Mu‘tasım’ın Türkler hakkında yürüttüğü siyaset, Araplar tarafından tepkiyle karşılanmış ve isyanlara sebep olmuştur.36

Kâsım b. Sellâm, Mu‘tasım’ın hilafeti sırasında vefat etmiş olup onun hilafetinin son yıllarını görememiştir.