• Sonuç bulunamadı

Sünnet/Hadis Üzerinden Yönelttiği Eleştiriler

B. FIKHÎ DÜŞÜNCESİNDE HADİS/SÜNNET

3. Sünnet/Hadis Üzerinden Yönelttiği Eleştiriler

Hicrî 2. ve 3. asırlar hadislerin sıhhatinin tespiti ve anlaşılması noktasında farklı görüşlere sahip gruplar arasında hararetli tartışmaların meydana geldiği bir dönemdir. Bu çerçevede hadisçilerin genelde Irak/Kûfe ehline özelde Ebû Hanîfe’ye ciddi tenkitler yönelttiği bilinmektedir. İmam Şâfiî İmam Mâlik’e, İbn Ebî Şeybe ise Ebû Hanîfe’ye hadis üzerinden önemli eleştiriler yöneltmekte ve konuyu müstakil kitaplarda incelemektedirler.613 Buna rağmen Ebû Ubeyd, Ebû Hanîfe’ye veya genel olarak ehl-i re’ye cephe almış, onlara tenkitler yöneltme amacı edinmiş görünmemektedir. Fakat içinde bulunduğu dönemin özellikleri düşünüldüğünde bu yönde ifadelerin eserlerine sirayet ettiği söylenebilir ve bazı açıklamalarında bu bağlamda değerlendirilebilecek söylemler tespit edilebilir. Ancak Ebû Ubeyd’in sadece Ebû Hanîfe ve Irak ehlini hedef almadığı bunun yerine sünnete muhalif kaldığını düşündüğü her görüş sahibine eleştiri yönelttiği görülür.

Söz gelimi nisap fazlası olup iki nisap miktarı arasında kalan mal için zekât hesaplanıp hesaplanmayacağına dair şunları söylemektedir:

Ehl-i re’yden bazıları, altın ve gümüşte zekât için evkas ihdas ederken bunu sığırlardan ıskat etmişlerdir (Yani sığırlar otuzu bir tane geçerse artan kısım da zekâtta hesap edilir, adet arttıkça zekât da artar)... Sünnet ise sadece sığır zekâtında evkası öngörmüş, altın ve gümüşte böyle bir sınır koymamıştır.

Böylece söz konusu ettiğimiz bu bir kısım âlimler bu iki hususta sünnete muhalefet etmişlerdir.614

Ebû Ubeyd, sığırlarda ara sayıya zekât düşmeyeceğini ifade eden rivâyetleri615 esas alarak, sığırda nisap fazlası miktardan yani iki nisap miktarı arasındaki kısımdan zekât alınmaması gerektiği görüşündedir. “Ehl-i re’yden bazıları” diyerek kastettiği isimler arasında muhtemelen Ebû Hanîfe de bulunmaktadır. Zira Ebû Hanîfe’den “sığırın kırktan fazlasına artma oranına göre zekât düşeceği” ve “kırktan fazlasına elliye veya

613 İbn Ebî Şeybe, Musannef’inde, “er-Red alâ Ebî Hanîfe” ismiyle açtığı başlık altında 125 meselede Ebû Hanîfe’ye eleştiriler yöneltmektedir. Bu konuda daha fazla bilgi için bkz. Ataullah Şahyar, Ehl-i hadîs Ehl-Ehl-i re’y İhtEhl-ilafları (İbn Ebû Şeybe ve Ebû HanEhl-ife ÖrneğEhl-i), İstanbul, Akdem Yayınları, 2011. İmam Şâfiî de İhtilâfu Mâlik ve’ş-Şâfi‘î isimli eserinde İmam Mâlik’i hadis, sahâbe kavli ve amel konularındaki tutumu sebebiyle eleştirmektedir.

614 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 419.

615 Rivâyetler için bkz. Emvâl, s. 418 (hadis no: 1022, 1023, 1024.)

123

altmışa kadar zekât düşmeyeceği” yönünde iki farklı görüş nakledilmiştir.616 Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed de dâhil cumhurun “böyle durumda zekât düşmeyeceği” şeklinde görüş belirttiği617 bu konuda İbn Ebî Şeybe de Ebû Hanîfe’yi eleştirmektedir.618 Görüldüğü üzere Ebû Ubeyd burada açıkça sünnete muhalefetten bahsetmekte, isim zikretmeden bu husus üzerinden bir eleştiri yöneltmektedir.

Ebû Ubeyd at ve kölenin zekâtını ele aldığı bâbta verdiği bilgilere göre bazı Kûfeli âlimler nesil için bulundurulan mera atlarının (sâime) zekâta tabi olduğunu savunmuş;

mal sahibinin dilerse her bir at için bir dinar zekât vereceğini, dilerse kıymetini tespit edip zekâtını öyle ödeyeceğini söylemişlerdir. Yine bunlara göre şayet söz konusu atlar, ticaret içinse bu takdirde diğer ticaret malları gibi zekâta tabi olurlar. Ebû Ubeyd’in “Bazı Kûfeli âlimler” diyerek atıfta bulunduğu grup içinde büyük ihtimalle Ebû Hanîfe de bulunmaktadır.619 Ebû Ubeyd açıklamalarına şöyle devam etmektedir:

Onların ticarî atlar hakkındaki görüşleri doğrudur. Ancak mera atlarını zekâta tabi görmeleri sünnete uygun değildir ve mantık açısından da hatalıdır. Çünkü Rasûlullah insanları atların zekâtından muaf tutmuştur. Mera atları ve başka atlar için istisna getirmemiştir. Rasûlullah’tan sonra gelen imam ve âlimler de aynı hükme göre amel etmişlerdir. Sünnet olan budur.620

Ticarî atlar konusunda Ebû Ubeyd’in de belirttiği gibi herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir.621 Bunların haricindeki atlarda ise cumhur zekât gerekmediği görüşündedir. Ebû Hanîfe ise bazı rivâyetlerden hareket ederek, erkek-dişi karışık olup üretimi yapılan atlara da zekât gerekeceği görüşündedir.622 Kâsım b. Sellâm’ın ayrıca mantıkî yönden de doğru olmadığını belirttiği bu görüş, İbn Ebî Şeybe’nin Ebû Hanîfe’yi eleştirdiği hususlardan biridir.623

616 Serahsî, Mebsût, II, 187.

617 İbn Kudâme, Ebû Muhammed Muvaffakuddîn Abdullah b. Ahmed b. Muhammed Makdisî el-Hanbelî, el-Muğnî, I-X, Kahire, Mektebetu’l-Kahire, 1968/1388, II, 443.

618 İbn Ebî Şeybe, Ebû Bekr Abdullah b. Muhammed b. Ebî Şeybe el-Kûfî el-Absî, el-Kitâbu’l-Musannef fi’l-ehâdîs ve’l-âsâr, I-VII, thk. Kemal Yûsuf el-Hût, Lübnan, Dâru’t-Tâc, 1989/1409, VII, 299. Ayrıca bkz. Şahyar, Ehl-i hadîs Ehl-i re’y İhtilafları, s. 59-60.

619 Tahâvî, Ebû Cafer Ahmed b. Muhammed b. Selâme el-Ezdî el-Mısrî, Şerhu ma‘âni’l-âsâr, I-V, thk.

Muhammed Zührî en-Neccâr ve Muhammed Seyyid Câdulhakk, y.y., Âlemu’l-Kütüb, 1994/1414, II, 26; İbn Abdilber, el-İstizkâr, I-IX, thk. Sâlim Muhammed Atâ ve Muhammed Ali Mu‘avviz, Beyrut, Dâru’l-Kütübi’l-İlmiyye, 2000/1421, III, 237; Nevevî, Minhâc şerhu Sahîhi Müslim b. el-Haccâc, I-IX, Beyrut, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, h.1392, VII, 55.

620 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 488.

621 İbn Hacer, Fethu’l-bârî, III, 327; Aynî,Ebû Muhammed Bedruddîn Mahmûd b. Ahmed b. Mûsâ el-Hanefî, Umdetu’l-kârî şerhu Sahîhi’l-Buhârî, I-XXV, Beyrut, Dâru İhyâi’t-Turâsi’l-Arabî, t.y., IX,

622 36. Tahâvî, Şerhu ma‘âni’l-âsâr, II, 26.

623 İbn Ebî Şeybe, Musannef, VII, 311-2. Ayrıca bkz. Şahyar, Ehl-i hadîs Ehl-i re’y İhtilafları, s. 60.

124

Ebû Ubeyd, bir kısım âlimlerin de “Sizi at ve köle zekâtından muaf tuttuk”

hadisine dayanarak hiçbir ata zekât gerekmediği görüşünde olduklarını belirtmektedir.

Ona göre bu iki grup iki aşırı ucu temsil etmektedir. Doğru olan ticarî atlara zekât gerektiği, mera atlarına ise gerekmediğidir. Rasûlullah’ın sünnetinin tevilini daha iyi bilecek olan Mâlik b. Enes, Süfyân es-Sevrî gibi isimler yanında Hicaz, Irak ve Şam âlimleri de bu görüştedir.624

Ebû Ubeyd’in Irak ehlinin görüşlerine işaret ederken genellikle “bazı insanlar” ve

“bazı Kûfeliler” gibi ifadeler kullandığı görülmektedir. Buhârî Sahîh’inde yirmi beş yerde

“kâle ba‘zu’n-nâs” diyerek ismini açıklamadığı bazı kişilerin görüşlerinden bahsetmektedir. Buhârî’nin buradaki muhatapları arasında re’y ehlinden farklı kimseler bulunmakla birlikte hâkim kanaat bu ifadeyle Ebû Hanîfe’yi hedef aldığıdır.625 Buhârî’nin Ebû Hanîfe’ye eleştiri yönelttiği626 durumlarda ismini açıkça kaydetmek yerine onu, “bazı insanlar” şeklinde nitelemesi konusunda Ebû Ubeyd’in bu kullanımının bir tesiri olduğu, aralarında bir etkileşimin olma ihtimali düşünülebilir. Nitekim bazı ilmî araştırmalar Buhârî’nin bu kapalı ifadeyle yaptığı itirazlarda hocalarının etkisinde kaldığına işaret eder.627 Bu durumda Ebû Ubeyd’in de Ebû Hanîfe’nin ismini açıkça zikretmekten kaçındığını söylemek gerekecektir. Ancak Ebû Ubeyd’in bazen Ebû Hanîfe’nin ismini açıkça zikrettiği görülür. Dolayısıyla onun böyle bir yola başvurduğu söylenemez. Diğer taraftan Buhârî’nin bu şekilde bir ifadeyle eleştiri amacını gütmediği, dönemin ilmî gelenek ve üslubu gereği bu tarz bir kullanıma başvurduğu yönünde

624 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 489.

625 Mehmet Eren, “Buhârî’nin Sahîh’inde Re’y Ehline İtiraz Ettiği Bazı Meseleler”, Ankara, Dinî Araştırmalar, c. V, sy: 15, 2003, s. 140-1; Hamit Sevgili, “Buhârî’nin “Kâle Ba‘du’n-Nâs” İfadesi ile İlgili Tartışmalar ve Bu İfadenin Yer Aldığı Konular”, Siirt, SÜİFD, c. III, sy: 1, 2016, s. 33. Bu konuda ayrıca bkz. M. Hilmi Merttürkmen, Buhârî’nin Ebû Hanîfe’ye İtirazları ve Aralarındaki İhtilâflar, Atatürk Üniversitesi SBE, (Yayımlanmamış Doktora Tezi), Erzurum, 1976; Sharifullah Sharifi, Buhârî’nin “Kâle Ba‘du’n-Nâs” İfadesiyle Rey Ehline İtiraz Ettiği Meselelerin Analizi, Necmettin Erbakan Üniversitesi SBE, (Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi), Konya, 2013;

Abdülğanî el-Guneymî el-Meydânî ed-Dımaşkî, Keşfu’l-iltibâs ammâ evradehü’l-İmâm el-Buhârî alâ ba’zi’n-nâs, thk. Abdulfettâh Ebû Ğudde, Halep, Mektebetu’l-Matbû‘âti’l-İslâmiyye, 1993.

626 Buhârî’nin bu ifade kalıbıyla belli şahısları değil fikirleri hedef aldığı şeklinde farklı bir değerlendirme yanında (Bkz. Sharifi, Buhârî’nin “Kâle Ba‘du’n-Nâs” İfadesiyle Rey Ehline İtiraz Ettiği Meselelerin Analizi, s. 31) onun bu kullanımla eleştiri değil tam aksine saygıyı ifade ettiği de ileri sürülmüştür (Bkz. Sharifi, a.g.t., s. 31; Sevgili, “Buhârî’nin “Kâle Ba‘du’n-Nâs” İfadesi ile İlgili Tartışmalar ve Bu İfadenin Yer Aldığı Konular”, s. 33).

627 M. Hilmi Merttürkmen, Buhârî’nin Ebû Hanîfe’ye İtirazları ve Aralarındaki İhtilâflar, s. 22;

Sharifullah Sharifi, Buhârî’nin “Kâle Ba‘du’n-Nâs” İfadesiyle Rey Ehline İtiraz Ettiği Meselelerin Analizi, s. 32. Merttürkmen Abdullah b. el-Mübârek, Şâfiî, İshâk b. Râhûye, Ahmed b. Hanbel gibi isimlerin etkisinden bahsetmektedir.

125

değerlendirmeler de vardır.628 Nitekim İmam Şâfiî’nin de el-Ümm’ünde benzer ifadeleri kullanması,629 söz konusu yaklaşımın dönemin ilmî anlayışı gereği olduğunu düşündürmektedir.

Kâsım b. Sellâm, kurbanlık deveye onun kanını akıtarak işaret konulmasına (iş‘âru’l-hedy) dair hadisin tefsirinde “Ebû Hanife müsle olduğu gerekçesiyle kerih görüyor, ancak Nebî’nin sünneti uyulmaya daha layıktır.” diyerek İmâm-ı Âzam’ı ismini de zikrederek tenkit eder.630

Ebû Ubeyd bir başka yerde de Ebû Hanîfe’yi delil aldığı hadisin sıhhati açısından eleştirir. Buna göre Ebû Hanîfe gayr-i müslim birini öldüren bir Müslümana gereken diyet konusunda senedi kopuk bir hadisi delil getirmektedir.631 Burada sünnete ittibâ etmemekten ziyade delil olarak aldıkları bir rivâyet üzerinden eleştiri söz konusudur. Ebû Ubeyd’in müsned olmadığını belirttiği hadis, bir tâbiînin doğrudan Hz. Peygamber’den naklettiği yani mürsel bir rivâyettir. Bilindiği üzere Irak ve Hicaz fukahâsı mürsel ve munkatı hadislerle ihticâc etmektedir. Onların bu tutumuna ilk sert tepki İmam Şâfiî tarafından yöneltilmiştir.632

Ebû Ubeyd eserlerinde pek çok yerde tercihini ehl-i Hicaz’dan yana kullanmaktadır. Bu tercihlerin kiminde İmam Mâlik’in görüşüne tabi olma sebebini

“sünnete uygunluk” şeklinde açıklamaktadır.633 Ebû Ubeyd’in İmam Mâlik’in görüşünü kabul etme sebebini, “sünnete uygunluk” olarak açıklaması bir anlamda karşı görüş sahiplerine, hadise muhalif oldukları şeklinde yöneltilmiş bir eleştiri olarak da okunabilir.

Bununla birlikte Ebû Ubeyd’in bazen İmam Mâlik’in görüşü karşısındaki fetvayı sünnete uyduğu gerekçesiyle tercih ettiği durumlar da görülmektedir. Örneğin develerden

628 Sharifi, Buhârî’nin “Kâle Ba‘du’n-Nâs” İfadesiyle Rey Ehline İtiraz Ettiği Meselelerin Analizi, s.

31. Sharifi, Ebû Ubeyd ile muasır İmam Şâfiî’ye ilaveten daha sonra Serahsî (ö. 483/1090) ve Merginânî (ö. 593/1197) tarafından da benzer ifadeler kullanıldığını belirtmektedir.

629 Örneğin bkz. el-Ümm, I, 298, 306; II, 109; IV, 103, 239; V, 184.

630 Ebû Ubeyd, Garîbu’l-hadîs, I, 243.

631 Ebû Ubeyd, Garîbu'l-hadîs, I, 264.

632 Ahmet Hassan, İlk Dönem İslam Hukuk Biliminin Gelişimi, s. 215-6.

633 Sözgelimi bkz. Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 408 (Hadise uymak daha uygundur… Benim bu konudaki görüşüm sünnet ve âsârın yorumuna muvafık olması sebebiyle Mâlik’in görüşü ile aynıdır); Emvâl, s. 405 (Her ne kadar bu görüş sahiplerinden her birinin kendine göre bir delili varsa da bana göre bunlardan Rasûlullah’ın zekât mektupları ve sünnetiyle en iyi şekilde uyuşan görüş Mâlik’in görüşüdür…Sünnet umumi bir hüküm getirmiştir hiç kimse tahsise başvuramaz… Bizler ancak sünnetin tahsis ettiğini tahsis, genel kıldığını genel kabul etmek durumundayız…).

126

zekât alınacak bahsinde esere tabi olduğunu belirttiği Süfyân es-Sevrî ile aynı görüşü savunmuştur.

İstenen yaştaki-vasıftaki develerin bulunmadığı ve zekât memurunun başka özelliklere sahip develeri zekât olarak almak zorunda kaldığı durumda İmam Mâlik, Evzâî ve Süfyân farklı görüşler ileri sürmüşlerdir. Ebû Ubeyd bu konuda, esere uyduğunu ve başka görüşlere ittibâ etmediğini bildirdiği Süfyân’ın görüşünü seçmiştir. Mâlik’in görüşü için makul olduğunu belirtmekte ancak insanlar için zor olacağı gerekçesini ileri sürmekte ve Hz. Peygamber’in zekât konusunda insanlara kolaylık gösterilmesine dair hadislerini nakletmektedir.634

Bir diğer örnekte hadise paralel olarak yine Mâlik b. Enes ile muhalif görüştedir.

“Sığırların zekâtı” bahsinde toprağı sürmekte ve sulamakta kullanılan sığırlara zekât düşüp düşmeyeceği konusunda Mâlik b. Enes, “düşeceği” görüşünü ileri sürmüştür.

Mâlik’ten önce benzer fikre sahip olan kimsenin bulunmadığını belirten Ebû Ubeyd

“Şayet Rasûlullah’tan ashâb, tâbiûn ve günümüze kadar yetişen âlimlerden bol miktarda nakledilen rivâyetlerde, söz konusu kısmı istisna eden hükümler bulunmasaydı Mâlik’in bu görüşü haklı görülebilirdi. Ancak nakledilen rivâyetler yanında Irak ehli ve Süfyân’ın görüşü de bu tip sığırlara zekât düşmediği yönündedir.” demektedir.635 Dolayısıyla Ebû Ubeyd bu konuda rivâyetleri esas alarak İmam Mâlik’e itiraz etmiş ve genelde sünnete uymamakla eleştirdiği Irak ehli ile aynı görüşü tercih etmiştir.

Görüldüğü üzere Kâsım b. Sellâm genellikle Irak ehli ile muhalif kalmaktadır.

Bununla birlikte hadisten takviye bulduğu durumlarda Irak ehlinin görüşünü benimsemekten de kaçınmamaktadır.636 Pek çok yerde ehl-i Hicaz’ın görüşlerini seçmek, onlara tabi olmakla beraber bazen İmam Mâlik’in görüşünü, sünnete-hadise uymadığı-muhalif kaldığı gerekçesiyle tercih etmemektedir. Bu noktada Şâfiî tarafından ameli merkeze alıp merfû, mevkûf hadisleri ihmal ettiği gerekçesiyle İmam Mâlik’e yöneltilen eleştiriler akla gelmektedir.637 Fakat Ebû Ubeyd’de bunların izi görülmemektedir. O rivâyetleri/sünneti ön plana çıkarmakla yetinmektedir.

634 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 402-3-4.

635 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 415.

636 Sözgelimi bkz. Garîbu’l-hadîs, I, 294. Ebû Ubeyd, (garîb kelimesini şerh ettiği hadiste görüşlerine takviye olduğunu belirttiği) “Ehl-i Irak’ın görüşü bana daha iyi geliyor.” demektedir.

637 İmam Şâfiî’nin eleştirileri için bkz. Şâfiî, İhtilâfu Mâlik ve’ş-Şâfi‘î -sünnet, hadis ve amel üzerine tartışmalar-, (çev. İshak Emin Aktepe), İstanbul, İz Yayıncılık, 2010.

127

Netice olarak Ebû Ubeyd’in yönelttiği bu eleştiriler “re’y ve zanna istinat”,

“zayıf/munkatı hadislerle istidlal”, “hadise/sünnete muhalif görüş ortaya koyma” ve

“hükmü farklı hususları birbirine kıyas” sebebiyle yöneltilmiş tenkitler olarak özetlenebilir.638