• Sonuç bulunamadı

Mübhem Râvî Bulunan İsnadlar

C. İSNAD KULLANIMI ve SENEDLERİNİN ÖZELLİKLERİ

3. Mübhem Râvî Bulunan İsnadlar

Ebu Ubeyd’in eserlerinde müşahede edilen bir diğer rivâyet türü, isnadında veya metninde ismi açıkça zikredilmemiş bir râvînin bulunduğu mübhem rivâyetlerdir. İsnadda râvînin mübhem bırakılması, söz konusu râvînin ehliyetinin tespit edilme imkânını ortadan kaldırdığı için, ismi açıkça tespit edilip hakkındaki hüküm ortaya konuncaya kadar, hadisin sıhhati noktasında problem teşkil etmektedir.759

Kâsım b. Sellâm kitaplarında rivâyetleri senedleriyle nakletmeye gayret göstermiş olmakla beraber senedlerde mübhem râvîlere de yer verebilmektedir. İsnadlarında racül,760 şeyh,761 fulân,762 men,763 ğayruhû,764 imra’e,765 nâs766 gibi lafızlarla ismi açıklanmamış râvîler bulunmakta olup bu ibhâmlar içinde Ebû Ubeyd’in ismini vermediği yani kendi hocalarını mübhem olarak zikrettiği de görülmektedir.767 Mübhem

757 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 70 (hadis no: 8). Bir diğer örnek için bkz. Emvâl, s. 85 (hadis no: 43).

758 Farklı bir isnadla aynı hadisi zikrederek metindeki şüpheyi gidermeye çalışmasına dair bkz. Îmân, s. 26 (hadis no: 5, 6). Metninde Ebû Ubeyd’in şüphe ettiği belirtilen Garîbu’l-hadîs’te nakledilmiş maktû bir rivâyet (I, 263) aynı isnad ve metin ile Emvâl’de de kayıtlıdır (s. 200, hadis no: 379).

Ancak burada şüphe ifadesi bulunmamaktadır. Şüphenin bizzat Ebû Ubeyd tarafından mı yoksa eseri rivâyet eden râvileri eliyle mi bertaraf edildiği hususu net değildir. Ebû Ubeyd’in Emvâl’i üzerine yaptığı istihraç türü çalışmasında İbn Zencûye’nin de bu şüpheyi kaydetmemiş olması (Bkz. İbn Zencûye, Kitâbu’l-Emvâl, I, 358), Ebû Ubeyd’in bu rivâyeti daha sonra netleştirerek Emvâl’ine kaydettiğini düşündürmektedir.

759 İsnadında “racül”, “imra’e”, “şeyh” gibi mübhem râvî bulunan hadisler, “isnadında meçhul râvî bulunan muttasıl hadis” olarak da isimlendirilmekle beraber hadisçilerin genelince munkatı/zayıf addedilmiştir. Konu hakkında daha fazla bilgi için bkz. Emin Âşıkkutlu, “Mübhem”, DİA, XXXI, 436.

760 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 71 (hadis no: 12), s. 72 (hadis no: 14); Fezâilu’l-Kur’ân, I, 299 (hadis no:

149); Îmân, s. 24 (hadis no: 3).

761 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 71 (hadis no: 12), s. 72 (hadis no: 16).

762 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 149 (hadis no: 58).

763 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 70 (hadis no: 7); Fezâilu’l-Kur’ân, I, 304 (hadis no: 158); Tahûr, s. 192 (hadis no: 120), s. 214 (hadis no: 146), s. 386 (hadis no: 386); Nâsih, II, 26 (hadis no: 31).

764 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 70 (hadis no: 9).

765 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 187 (hadis no: 113), s. 271 (hadis no: 205).

766 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 353 (hadis no: 325).

767 Ebû Ubeyd, Fezâilu’l-Kur’ân, I, 342 (hadis no: 254); Tahûr, s. 242 (hadis no: 180); Garîbu’l-hadîs, I, 181, 207, 352.

149

isimler daha çok senedlerin yukarı kısımlarında yoğunlaşmaktayken kimi zaman Ebû Ubeyd’in bir senedinde iki mübhem ismin yer aldığı da olmaktadır.768

Sika bir râvînin, hadisi aldığı hocasını, güvenilir olduğuna işaret eden “sika” vb.

lafızlarla mübhem bırakması, bir kısım âlim tarafından ta‘dîl anlamı taşıdığı şeklinde değerlendirilmiştir.769 Ebû Ubeyd’in de bazen kendi hocalarını mübhem bıraktığı durumlarda “ilim ehli”, “fakih”, “şeyh” gibi lafızlar kullanması bu kapsamda değerlendirilebilir. Birden fazla hocasından rivâyette bulunduğu durumlarda nadiren de olsa bu hocalarını ismen zikretmek yerine onları mübhem bırakmaktadır.770 Bu tür durumlarda onun ihtisar amacıyla bu şekilde davrandığı söylenebilir. Ancak bunlar onun zabtının problemli olmasından ya da bu hususta çok titiz davranmamasından kaynaklanmış da olabilir.771

Kâsım b. Sellâm, bazen mübhem isme dair açıklamalarında ibhâmın kendisinden değil de hocasından veya senedin daha üst kısımlardaki isimlerden kaynaklandığına işaret etmektedir. Söz gelimi Kitâbu’t-Tahûr’da kaydettiği bir rivâyetin senedinde bulunan râvînin isminin, rivâyeti naklettiği hocası Abdurrahmân b. Mehdî’nin (ö. 198/813) hadisinde de an fulân şeklinde olduğunu yani isminin verilmediğini belirtmektedir.772 Yine Kitâbu’t-Tahûr’da, naklettiği bir hadiste, rivâyeti kendisinden aldığı Nuaym b.

Hammâd’ın(ö. 228/843), hocası Abdülazîz b. Muhammed’in ismini unuttuğunu belirtip

“racül” olarak kaydettiği bir râvînin, Nuaym’ın bir başka hadisinde “Abdullah b.

Ubeydillah b. Ebî Râfi” olarak isimlendirilmiş olduğunu belirtmektedir.773 Bu ve benzeri örneklerde Ebû Ubeyd mübhem ismin kimliğine başka hocalarının açıklamasıyla ulaşmaktadır.774

768 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 71 (hadis no: 12), s. 205 (hadis no: 388); Fezâil, I, 320 (hadis no:196).

769 Emin Âşıkkutlu, Hadiste Ricâl Tenkidi, s. 148; a.mlf., “Mübhem”, DİA, XXXI, 436.

770 Ebû Ubeyd, Fezâilu’l-Kur’ân, I, 342 (hadis no: 254) Ebû Ubeyd, “Bazı ehl-i ilim bana Mis‘âr b.

Kidâm’dan [ö. 155/772] rivâyet etti.” (haddesenî ba’du ehli’l-ilm an Mis‘âr) diyerek nakletmektedir. Diğer örnekler için bkz. Ebû Ubeyd, Garîbu’l-hadîs, I, 181 (Bazı ehl-i ilimden rivâyet edilirken işittiğim şu hadis); a.g.e., I, 207 (Pek çok kimse bana Nu‘âme el-Adevî’den nakletti); a.g.e., I, 352 (Onu, Dâvûd’dan bize pek çok kimse rivâyet etti); a.g.e., II, 320 (fukahâdan pek çok kimse); Tahûr, s. 242 (hadis no: 180) (Şeyhlerimizin bazıları Mansûr’dan rivâyet ediyor).

771 İbhâmın amaçları için bkz. Âşıkkutlu, “Mübhem”, DİA, XXXI, 436.

772 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 149 (hadis no: 58). Yine İbn Mehdî ile ilgili benzer bir örnek için bkz. el-Hutab ve’l-mevâ‘iz, s. 134 (hadis no: 48).

773 Ebû Ubeyd, Tahûr, s. 180-1. Benzer bir örnek için bkz. Emvâl, s. 205 (hadis no: 390). Burada Yahyâ b. Saîd’den aldığı bir rivâyette, senedde “racül” olarak kayıtlı mübhem ismi, Abdullah b. el-Mübârek’in, “Muhammed b. Zeyd” olarak açıkladığını ifade etmektedir.

774 Metindeki benzer bir uygulama için bkz. Emvâl, s. 280 (hadis no: 569). Hüşeym [b. Beşîr] dedi ki

“Husayn onun ismini vermedi, bir başkası onun Dımâm b. Sa‘lebe olduğunu bildirdi.”

150

Abdullah b. el-Mübârek’ten “Saîd b. İyâs ← Ebü’l-Alâ ← Temîm ed-Dârî”

yoluyla aldığı bir rivâyetin ardından, bir başka hocası İsmâil b. Uleyye’nin (ö. 193/809) Ebü’l-Alâ’yı zikretmeyip onun yerine “racül” lafzını kullandığını ifade etmektedir.775 Burada ise Ebû Ubeyd, râvînin isminin açık olarak kayıtlı olduğu rivâyete bir başka hocası vasıyasıyla sahiptir ve bunu mübhem râvîli senede öncelemektedir. İbhâmın senedin yukarı tabakalarında mevcut olduğunu belirtmesi ve mübhem râvînin ismine hadisin başka tariklerinden ulaşmaya çalıştığını gösteren bu son örnek Ebû Ubeyd’in sanki seneddeki mübhem ismin ittisâli zayıflattığının farkında olduğunu ve bunu bir şekilde açıklama ve giderme çabası içine girdiğini göstermektedir.

Kâsım b. Sellâm, Kitâbu’l-Emvâl’inde birbiriyle çelişir görünen iki hadis arasında tercihini, senedinde mübhem bir sahâbî (racülün min benî Esed) bulunan hadisten yana kullanırken, bunun kendisi için isnad açısından daha sahih olduğunu belirtir ve sahâbî ismi zikredilmemiş de olsa bu zatın Rasûlullah’ın sohbetinde bulunmuş ve bu konuda onunla konuşmuş olduğunu ifade ederek bu mübhemliğin doğurabileceği zafiyeti bertaraf etmeye çalışır.776 İsnadında mübhem râvînin sahâbî olduğu anlaşılan bir hadis, sahâbe nesli adil sayıldığı için, makbuldür.777

Ebû Ubeyd’in metinde mübhem bırakılmış isimler hakkında da açıklamalarda bulunduğu görülmektedir. Metinde “fulân” şeklinde mübhem bırakılmış bir isim için

“İsmâil b. İbrâhim onun ismini verdi fakat ben onu yazmadım, terk ettim” demektedir.778 O, bu rivâyete bid‘at görüş sahiplerinden uzak durulmasına dair, “âlimlerin, imanı amelsiz söz olarak kabul edenlere yönelik eleştirileri ve onlarla birlikte oturmayı yasaklamaları” başlığı altında yer vermektedir. Buradan hareketle onun bu kişinin ismini ihtiyaten zikretmediği düşünülebilir. Bir sonraki rivâyette de yine kendisiyle oturulmaması istenen kişinin isminin zikredildiğini belirtmekte ancak yine isim vermemektedir.779

775 Ebû Ubeyd, Garîbu’l-hadîs, I, 225.

776 Ebû Ubeyd, Emvâl, s. 568 (hadis no: 1734).

777 Âşıkkutlu, “Mübhem”, DİA, XXXI, 436. Sahâbî isminin mübhem bırakıldığı bir başka örnek için bkz. Tahûr, s. 302 (hadis no: 246).

778 Ebû Ubeyd, Îmân, s. 65 (hadis no: 24).

779 Ebû Ubeyd, Îmân, s. 66 (hadis no: 25). Garîbu’l-hadîs’inde naklettiği ve metninde mübhem bırakılmış isim bulunan bir rivâyet aynı isnadla, talebesi Ali b. Abdilazîz el-Begavî’ye yazdırdığı cüz’de de kayıtlıdır. Ancak burada bir farklılık bulunmaktadır. Garîb’teki rivâyette bulunan mübhem isim, “Dırâr b. el-Ezver” olarak açıkça belirtilmiştir (Bkz. Garîbu’l-hadîs, I, 213). “Denizin suyu temiz, ölüsü helaldir.” hadisi de Garîb’inde mübhem bir sahâbîden (Racülün min benî Müdlic)

151

Hadis ilmi açısından eksiklik ve zaaf olarak addedilebilecek bu uygulamalar Ebû Ubeyd’in hadisçiliği açısından menfi bir görüntü olarak değerlendirilebilir. Ancak onun yaşadığı hicrî 2. asırda derlenmiş eserlerin genel görünümü ve karakteristiği bu şekildedir. Nitekim bu dönemde oluşturulmuş eserlerde her türlü rivâyet bir arada bulunmaktadır.780 Dolayısıyla sadece bu hususa bakılarak Ebû Ubeyd’in hadisçiliği hakkında bir hüküm verilemez.

Diğer taraftan Ebû Ubeyd’in meslekten bir hadisçi olmamasına ve hadisleri bir araya toplamayı amaçlayan bir eser kaleme almamasına rağmen farklı alanlara dair yaptığı çalışmalarda hadisleri isnadlı olarak nakletmeye çalışması -her ne kadar bir takım problemleri barındırıyor olsa da- hicrî 2. asrın ikinci yarısında, isnadın ne kadar önem kazandığını göstermektedir.781