• Sonuç bulunamadı

Tefsir Bid‘atleri ve Kur’ân Yorumunda Tahrife Yönelttiği Eleştiriler

KEŞŞÂF TEFSİRİ’NİN İLMÎ BAĞLAMI

3.2. DİNÎ İLİMLERE YAKLAŞIMININ YANSIMALARI

3.2.1. Tefsir İlmine Kavramsal ve Metodolojik Yaklaşımı

3.2.1.3. Tefsir Bid‘atleri ve Kur’ân Yorumunda Tahrife Yönelttiği Eleştiriler

“Tefsir bid‘atleri” ifadesi; Zemahşerî’nin sahih Kur’ân yorum kriterlerine uymayan açıklamaları tanımlamak için kullandığı bir ifadedir. Keşşâf’ta birçok yerde çeşitli yorumlar hakkında tekrarladığı tefsir bid‘atleri betimlemesi, onun özgün betimlemelerinden birini oluşturmaktadır. Bunun dışında bazı Kur’ân açıklamalarını ise te’vil bid‘ati ve yorumda tahrif diye nitelendirerek tenkit etmiştir. Mesela “Nihayet

561 İbn Teymiye, Mukaddime fî Usûli't-Tefsîr, (Beyrut: Daru Mektebeti’l-Hayat, 1980), 39.

562 Mustafa Öztürk, “Kur’ân’ı Kur’ân’la Tefsir: Bir Mahiyet Soruşturması”, Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi 8/2 (2008/Temmuz-Aralık), 2 vd.

563 Zemahşerî’nin verdiği örnekler için bkz: Nûh, 71/4; Ahkâf, 46/31; Saff, 61/12.

564 Zemahşerî, Keşşâf, 2/497.

565 Zemahşerî, Keşşâf, 4/46.

135 gözden kaybolup gittikleri zaman, ‘Onları bana geri getirin.’ dedi.” (Sâd 38/32-33) ayetinde geçen hicab kelimesini “kaf dağının ötesinde olan ve gidişi bir sene süren arkasında güneşin battığı bir dağ” olarak tefsir edenler olduğunu belirtmiş ve bunun tefsir bid‘atlerinden birisi olduğunu söylemiştir.566 Onun işaret ettiği bu tefsiri yapanlardan birisi, Mukâtil b. Süleyman’dır.567 Bu gerçek dışı yorum, son derece akılcı olan ve dil sınırları içerisinde Kur’ân’ı anlamaya çalışan bir müfessir için, doğal olarak kabul edilemez niteliktedir.

Yine ayetleri tarihsel bağlamından kopararak, anakronik bir okuma ile yorumlamayı şöyle eleştirmiştir: “Eğer işitmiş veya akletmiş olsaydık, şu alevli ateştekilerden olmazdık.” (Mülk 67/10) “Tefsir bid‘atlerinden biri de işitmiş veya akletmiş olmayı “Ehl-i hadis ya da ehl-i rey mezhebinden olsaydık.” şeklinde açıklamalarıdır. Sanki ayet bu iki mezhep çıktıktan sonra nazil olmuş da bunlar dışındaki diğer mezhep ashabı ve müçtehitler hakkında Allah va‘îd indirmiştir. Sanki kim bu iki mezheptense onlar şüphesiz kazananlardır. Cennetle müjdelenenler on kişidir. Onlara on birinci kişi eklenmemiştir. Doğru yolda olanları çoğunluğu bu iki mezhebin isimlerini bile duymamışlardır.”568 Zemahşerî açıklamada görüldüğü gibi mezhebî tefsir yapılmasını ve ayetlere nüzûl döneminde sahip olmadıkları bir manayı yüklemeyi bid‘at addetmektedir.569 Bu tavır kendisinin mezhepçi yaklaşımıyla çelişkili görülebilir. Ancak o mezhep taraftarlığını bu kadar aşikâr bir şekilde değil, nesnel görünümlü bir zeminde yapmaktadır.

Arap dilinin kurallarına dayanmayan ve bağlamı ile uyumsuz olan yorumlar da müfessir tarafından bid‘at kabul edilmiştir: “Tefsir bid‘atlerinden biri de “Elini koynuna sok.” (Kasas 28/32) ayetinde geçen ِبْه َّرلا kelimesini مكلا (yen, kol) şeklinde Hamir lugatına göre açıklamaktır. Onlar şöyle dermiş: “Yeninde olan şeyden bana ver.” ( كبهر يف امم ىنطعأ ) Ne acayip! Keşke bilsem bu kullanımın lugattaki sıhhati nasıldır? Bunu söyleyen Arapların kabul ettiği güvenilir kimselerden bir delil işitmiş midir? Bir de anlasam bu kelimenin ayetteki yeri nasıl olur? Vahyin diğer

566 Zemahşerî, Keşşâf, 3/653.

567 Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, 3/118.

568 Zemahşerî, Keşşâf, 4/430.

569 Belli başlı tefsirlerde bu yoruma rastlayamadık. Zemahşerî farklı bir kaynağa dayanmış olmalıdır.

(Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, 3/382; Tüsterî, Tefsiru’t-Tüsterî, 1/172; Mâturîdî, Te’vîlât, 10/111; Taberî, Câmiu’l-Beyân, 23/510; İbn Ebî Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 10/ 3363; Beğavî, Meâlimü’t-Tenzîl, 5/126; Kuşeyrî, Letâifu’l-İşârât, 3/612; Sa‘lebî, Keşf, 9/358; Tûsî, Tibyân, 10/63; Ali b. İbrahim el-Kummî, Tefsîru’l-el-Kummî, 3/291). Zemahşerî’ye atıfla el-Ğımârî bu yorumu zikretmiş ancak kaynağını belirtmemiştir. (Abdullah Muhammed es-Sâdık el-Ğımârî, Kitabü Bideu’t-Tefâsir, (y.y: Daru’l-Reşâdi’l-Hadîse: 1986), 137).

136 kelimelerinde olduğu gibi bağlamı içerisinde anlamı nasıl olur? Hz. Musa’nın üzerinde münâcât gecesi, kol yeni olmayan yünden bir giysi vardı.”570 Zemahşerî’nin bid‘at olarak nitelendirdiği bu tefsir, Beğavî’ye kadar tefsir kaynaklarında geçmemektedir.571 Begâvî bu yorumu Keşşâf’ta yer alan aynı metinle, senetsiz olarak dendi ki (kîle) lafzı kullanarak nakletmiştir.572 Zemahşerî’nin, Meâlimü’t-Tenzîl’de gördüğü bu tefsiri eleştirdiği anlaşılmaktadır. Ancak kendisinin de Hz. Musa’nın kıyafetine ilişkin verdiği bilgiyi nereden elde ettiği ve bu bilginin sıhhat durumu ayrı bir sorun teşkil etmektedir.

Zemahşerî açısından, nüzûl dönemindeki Arap dilinin kullanımı, Kur’ân’ı anlamada temel ölçüttür. Anlam genişlemesi ile kelimenin sonradan kazandığı anlamlara dayanarak, Kur’ân’ın tefsir edilmesine karşı çıkmaktadır: “Kullarından bir kısmını, O'nun bir cüzü kıldılar. Gerçekten insan apaçık bir nankördür.” (Zuhruf 43/15) “Tefsir bid‘atlerinden biri de ayetteki cüz kelimesini “inâs (kadınlar)” olarak tefsir etmektir. İddialarına göre cüz kelimesi Arap dilinde kadınlar için kullanılan bir isimdir. Bu izah, Araplar hakkında bir yalandan başka bir şey değildir. Bu tefsiri yapanlar, yeni türemiş, zayıf bir şey ortaya attılar, insanları ikna etmek için bu kullanımın; ةأرملا تأزجأ (Kadın, kız doğurdu.) ibaresinden iştikâk ettiğini söylediler.

Ayrıca bir de beyitler ürettiler:

بجع لَف اموي ة رح تأزجأ نإ Şayet bir gün hür bir kız doğurursam, bunda şaşılacak bir şey olmaz.”573 Bu tefsiri ilk nakleden Zeccâc, yukarıdaki beyit ile ilgili olarak “kadîm mi yoksa sonradan uydurulmuş mu olduğunu bilmiyorum” şeklinde bir açıklama yapmıştır. 574 Zemahşerî kadar keskin ifade etmemekle birlikte Zeccâc da bu tefsire mesafeli yaklaşmayı tercih etmiştir.

Başka bir örnek ise “Bütün insanları kendi imamlarıyla birlikte çağıracağımız günü hatırla.” (İsrâ 17/71) ayetinde görülmektedir. Zemahşerî ayette yer alan imam

570 Zemahşerî, Keşşâf, 3/375.

571 Mukâtil, Tefsîru Mukâtil, 2/496; Ferrâ, Meâni’l-Kur’ân, 2/316; Zeccâc, Meâni’l-Kur’ân, 4/143;

Taberî, Câmiu’l-Beyân, 19/594-595; Maverdî, “Rahb, kümm (yen) anlamına gelir.” şeklinde bir bilgiyi Müverrık’tan nakletmiştir. Mâverdî, en-Nüket ve’l-Uyûn, 4/252; Ebu’l-Hasen Ali el-Vâhidî, el-Vecîz fî Tefsiri’l-Kitabi’l-Azîz, tah: Safvân Adnan Dâvûdî, (Beyrut: Daru’l-Kalem, 1415); 1/818 Ebu’l-Muzaffer Mansur es-Sem‘ânî, Tefsîru’l-Kur’ân, tah: Yasin b. İbrahim & Ğanîm ibn Abbas, (Riyad: Daru’l-Vatan, 1997), 4/138-139.

572 Beğavî, Meâlimü’t-Tenzîl, 3/534.

573 Zemahşerî, Keşşâf, 4/126.

574 Zeccâc, Meâni’l-Kur’ân, 4/407.

137 kelimesini, ümm (anne) kelimesinin çoğulu kabul edip, insanların kıyamet günü

anneleri ile çağırılacağını söyleyen tefsiri yine bid‘at saymıştır. Bu görüş sahipleri, insanların babalarıyla değil de anneleriyle çağrılmalarındaki hikmetin; Hz. İsa’nın hakkını gözetmek, Hasan ve Hüseyin’in şereflerini göstermek ve veled-i zina olanları rezil etmemek şeklinde açıklamaktadırlar. Zemahşerî bu yoruma tepkisini, “Ah bir bilsem, bunlardan hangisi daha bid‘attir. Görüşün kendisi mi yoksa hikmeti mi?575 diyerek ortaya koymuştur. Beğavî’nin tefsirinde yer alan bu rivayet576 yine ondan önceki tefsirlerde yer almamaktadır.577 Özellikle bu ayete ilişkin kendisinden önce yapılan te’villeri nakleden Mâverdî bu açıklamayı içlerinde saymamıştır.578 Anlaşılan bu yorum sonraları ortaya çıkmış yeni bir anlamlandırmadır. Nitekim Zemahşerî’nin bid‘at ile kastettiği de tam olarak bu durumdur.

“Binlerce oldukları halde, ölüm korkusundan dolayı yurtlarından çıkıp gidenleri görmedin mi?” (Bakara 2/243) ayetinin tefsirinde ise kaç bin olduğuna dair farklı sayılar verilmesini eleştirmiştir. Ona göre binlerce ifadesi bu sayının çokluğuna delildir. On bin, otuz bin, yetmiş bin diyenler olduğunu belirterek bu tefsirleri bid‘at diye nitelendirmiştir.579

Zemahşerî, “Rabbin bal arısına ilham etti.” (Nahl 16/68) ayetinde geçen bal arısı kelimesini Râfizîlerin, “Hz. Ali ve onun kavmi”580 şeklinde açıklamalarını te’vil bid‘ati olarak değerlendirmiştir. Bu açıklamayı diğerlerinden farklı olarak te’vil diye nitelendirmesi bu yorumun hiçbir dilsel dayanağı olmaması ve mezhebî bir amaç

taşımasından kaynaklanıyor olmalıdır. Ayetle ilgili naklettiği başka bir rivayet şöyledir: Birisi Mehdi’nin yanında “Bal arısı; Haşimoğullarıdır, onların karınlarından ilim çıkar.” demiştir. Orada bulunan başka bir adam ise “Allah senin yiyecek ve içeceğini onların karınlarından çıkanlardan eylesin.” deyince, Mehdi buna gülmüş ve Mansur’a anlatmıştır. Bu olay onların anlatıp güldüğü olaylardan birisi olmuştur.581 Zemahşerî’nin ikinci anlatımı yorumsuz nakletmesi, yorumun yapıldığı dönemde dahi

575 Zemahşerî, Keşşâf, 3/622-623.

576 Beğavî, Meâlimü’t-Tenzîl, 3/146.

577 Mukâtil, Tefîiru Mukâtil, 2/266; Ferrâ, Meâni’l-Kur’ân, 2/127; Taberî, Câmiu’l-Beyân, 17/502-503;

Zeccâc, Meâni’l-Kur’ân, 3/253-254; İbn Ebi Hâtim, Tefsîru’l-Kur’âni’l-Azîm, 7/2339.

578 Maverdî, en-Nüket, 3/258.

579 Zemahşerî, Keşşâf, 1/271.

580 Bu yoruma temel Şiî eserlerde rastlanmamaktadır: Kummî, Tefsiru’l-Kummî, 2/553; Tûsî, Tibyân, 6/402; Tabersî, Mecmau’l-Beyân, 6/166; Ayyaşî, diğer Şiî müfessirlerden farklı olarak bal arısını imamlar olarak tefsir etmiştir. (Ebu Nadr Muhammed el-Ayyâşî, Tefsiru’l-Ayyâşî, tah: Kısmü’l-Dirâsetü’l-İslâmiyye, (Kum: Müessesetü’l-Bi’se, 1421), 3/15).

581 Zemahşerî, Keşşâf, 2/564-565.

138 dikkate alınmadığının gayet açık bir şekilde ifade edilmesinden kaynaklanıyor olmalıdır.

Önceki örneklerde Zemahşerî’nin ilk dönem tefsir metinlerinde olmayıp sonradan ortaya çıkan yeni açıklamaları bid‘at saydığını görülmüştü. Bu ayette, farklı bir durum ve farklı bir tanımlama bulunmaktadır: “Melike: Hükümdarlar bir memlekete girdiler mi, orayı perişan ederler ve halkının ulularını alçaltırlar.

(Herhalde) onlar da böyle yapacaklardır, dedi.” (Neml 27/34) “Dendiğine göre

“Onlar da böyle yapacaklar.” kısmı Allah’tan Belkıs’ın sözlerine bir tasdiktir.

Yeryüzünde fesada çabalayanlar bu ayete tutunurlar ve onu kendileri için delil kılarlar.

Kim haramı, mübah görürse kâfir olur. Ayrıca Kur’ân’ı tahrif eden bir yorumla (vecih) delil getirdikleri için iki küfrü bir araya getirmiş olurlar.”582 Müfessirin Kur’ân’ı tahrif eden bir yorum olarak değerlendirdiği açıklama, Mâturîdî’nin tefsirinde burada geçtiği şekliyle yer almaktadır.583 Onun öncesinde ise Mukâtil ve Taberî “Onlar da böyle yapacaklar.” ifadesinin Allah’a ait olduğunu söylemiş ancak bu kısmın Belkıs’ın sözlerini tasdik ettiğini belirtmemişlerdir.584 Zemahşerî bu yorumu ilk tefsirlerde bulunması sebebiyle, bid‘at olarak değerlendirmeyip, Allah’ın kulları hakkında kötülüğü dilememesi şeklindeki Mu‘tezilî inanç doğrultusunda tahrif olarak nitelemiş ve mezhebî bir taassubla yorum sahiplerini dolaylı olarak tekfir etmiştir.