• Sonuç bulunamadı

KUR’ÂN TEFSİRİ VE HERMENÖTİK

2.2. DİN ALGISININ YANSIMALARI

2.2.1. Zemahşerî’nin İslâm Mezheplerine Yaklaşımı

2.2.1.5. Hz. Ali ve Ehl-i Beyte Yaklaşımı

Zemahşerî, Hz. Ali (40/661) ve ehl-i Beyte büyük muhabbet beslemektedir.

Bundan dolayı çeşitli ayetlerin tefsirinde onların faziletine değinmiş ve onlara yapılan haksızlıkları kınamıştır. Nitekim bundan ötürü, onun Şiî olduğu iddia edilmiş296 ve yöneticileri tenkit etmesinin, Emevîlerin ehl-i Beyte olan zulmünden kaynaklandığı söylenmiştir.297 Mu‘tezilenin kurucusu Vâsıl bin Atâ’nın (131/748); Hz. Ali’yi efdaliyet sıralamasında, Hz. Ebu Bekir (13/634) ve Ömer’den (23/644) sonra üçüncü sırada görmesi sebebiyle, Şiî olarak isimlendirildiği söylenmiştir.298 Zemahşerî de bu fazilet sırasını kabul etmektedir.299 Diğer ilk dönem Mu‘tezilesi, fazilette hilafet sırasını dikkate almışlardır. Kâdî’ya göre ise en faziletli sahabî Hz. Ali’dir. Sonrasında Hz. Hasan (49/669) ve Hüseyin (61/680) gelmektedir.300

Zemahşerî, Dîvân’ında Hz. Ali’yi üçüncü sırada zikretse de301 tefsirinde Sahabenin faziletine ilişkin bir sıralama yapmamıştır. Ancak Hz. Ali ve ehl-i Beytin önemini vurgulamıştır. “Sana bu ilim geldikten sonra seninle bu konuda çekişenlere de ki: Geliniz, sizler ve bizler de dahil olmak üzere, siz kendi çocuklarınızı biz de kendi çocuklarımızı, siz kendi kadınlarınızı, biz de kendi kadınlarımızı çağıralım, sonra da

295 Zemahşerî, Keşşâf, 1/149-150; 2/93-94; 644.

296 Muhammed Bâkır b. Zeynelâbidîn el-Hansârî, Ravdâtü’l-Cennât fî Ahvâli’l-ulemâ ve’s-Sâdât, tah:

Esedullah İsmailiyyân, (Tahran: Müessesetü İsmailiyyân, 1390), 8/120-123.

297 Zemahşerî’nin Şiîliği iddiaları için bkz. Polat, İslâm Tefsir Geleneğinde Akılcı Söyleme Yöneltilen Eleştiriler, 88-97.

298 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 2/715.

299 Zemahşerî, Dîvân, 547.

300 Kâdî Abdulcebbâr, Şerhu’l-Usûli’l-Hamse, 2/715.

301 Zemahşerî, Dîvân, 547.

75 dua edelim de Allah'tan yalancılar üzerine lânet dileyelim.” (Âli İmrân 3/61) Bu ayet, inançlarının hakikat olduğunu savunan Necran Hıristiyanlarını, Hz. Peygamberin ailesi ile mübâhele (lanetleşme) yapmaya davet etmiştir. Zemahşerî, ayet bağlamında ehl-i Beytin “Ashab-ı Kisâ” olarak bilinmesini sağlayan rivayete yer vermiştir. Hz.

Aişe’den naklettiği habere göre, Hz. Peygamber siyah kıldan yapılmış, nakışlı abasını giyerek dışarı çıkmıştır. O sırada Hz. Hasan gelince onu abasının içine almış, sonra Hz. Hüseyin, Hz. Fatıma ve Hz. Ali gelmişler ve onları da abasının içine alarak; “Ey Peygamberin ev halkı! Allah, sizden ancak günah kirini gidermek ve sizi tertemiz yapmak istiyor.” (Ahzâb 33/33) ayetini okumuştur. Ayetin devamında oğulların ve kadınların, insanın kendisinden önce zikredilmesine dikkat çekerek, bunun Ashab-ı Kisâ’nın faziletine ilişkin çok sağlam bir delil içerdiğini söylemiştir.302

Şiî olmayan müfessirler, bu ayetin tefsiri bağlamında ehl-i Beyte değinmemiştir.303 Şiî müfessirlerden Tûsî, ayet inince Hz. Peygamberin Hz. Ali, Fatıma, Hasan ve Hüseyin’in ellerini tutarak onları mübâheleye davet ettiğini rivayet etmiştir. Ayrıca Tûsî mezhebinin bu ayeti, Hz. Ali’nin en faziletli sahabî olduğuna delil getirdiklerini belirtmiştir.304 Zemahşerî’nin yaptığı yorum, kendinden önceki müfessirlerin aynı ayete ilişkin yorumları ile mukayese edildiğinde onun Şiî temayülü

olduğu iddialarını desteklediği görülmektedir.

Zemahşerî, ehl-i Beyte muhabbetini gösteren başka bir yorumu, “Ben buna karşılık sizden akrabalık sevgisinden başka bir ücret istemiyorum.” (Şûrâ 42/23) ayetinde yapmıştır. Rivayete göre bu ayet indiğinde, “Ey Allah’ın rasulü! Kendilerini sevmemiz gereken akrabaların kimlerdir?” diye sorulmuştur. Peygamber (sas), Ali, Fatıma ve onun iki oğludur, demiştir. Bu rivayeti destekleyen başka bir bilgi ise Hz.

Ali’den gelmektedir. O, “İnsanların bana olan kıskançlıklarını Allah rasulüne şikâyet ettim. O da bana; dört kişiden biri olmak istemez misin? Sen, ben, Hasan ve Hüseyin ilk cennete girecek kişiler olacağız. Eşlerimiz sağ ve solumuzda, torunlarımız ise onların arkasında olacaklar.” dediğini belirtmiştir. Tefsirin devamında ehl-i Beytin üstünlüğü ve onları sevmenin önemine dair başka nakillere de yer veren Zemahşerî’nin

302 Zemahşerî, Keşşâf, 1/345.

303 Tüsterî, Tefsîru’t-Tüsterî, 1/48; Taberî, Câmiu’l-Beyân, 6/473 vd; Mâturîdî, Te’vîlât, 2/392;

Abdulkerim el-Kuşeyrî, Letâifu’l-İşârât, tah: İbrahim el-Bisyûnî, (Mısır: el-Hey’etü’l-Mısriyye’l-Âmme Li’l-Kitab, t.y.), 1/247.

304 Tûsî, Tibyân, 2/484, 485.

76 bu tutumu,305 Hz. Peygamberin ailesine özel bir sevgi ve hürmet beslemesinin bir sonucudur.

Onun Şûrâ Suresi 23. ayette zikrettiği sebeb-i nüzûl rivayeti, Şiî müfessirlerden Tabersî’nin tefsirinde yer alırken, Kummî ve Tûsî’nin tefsirlerinde geçmemiştir.306 Konuyla ilgili farklı rivayetleri sıralayan Taberî, ehl-i Beyt ile alakalı bir bilgi nakletmemiştir.307 Mâturîdî ise ayetin Ensar ile Muhacir arasında vuku bulan bir üstünlük tartışması sebebiyle indiğini belirten bir rivayete yer vermiştir.308 Zemahşerî’nin Şiî müfessirlerin bazılarının bile yer vermediği bir rivayeti ayetin tefsiri sadedinde zikretmesi, ehl-i Beyte olan büyük muhabbetini gözler önüne sermektedir.

Benzer bir örnekte şu ayetin tefsirinde yer almaktadır: “Her ne kadar Allah’ın doğru yolu gösterdiği kimselerden başkasına ağır gelse de biz, yönelmekte olduğun ciheti ancak; Resûl’e tabi olanlarla, gerisingeriye dönecekleri ayırt edelim diye kıble yaptık.” (Bakara 2/143) “Rivayete göre Haccâc (95/714), Hasan Basrî’ye “Ebu Turab hakkındaki görüşün nedir?” diye sorunca Hasan, bu ayeti okuyarak, Hz. Ali’nin ayette bahsedilen doğru yolda olan kimselerden olduğunu söylemiştir. Çünkü onun, “Hz.

Peygamberin amcasının oğlu, kızını verdiği damadı, insanlardan peygambere en yakın olan ve en sevdiği kişi” olduğunu belirtmiştir.”309

Müfessir, muhabbet ve hürmet beslediği Hz. Ali’ye zulmedenlere de öfke duymaktadır. Hz. Ali’ye hutbelerde lanet edilmesi kaldırılınca, onun yerine bu ayet okunmaya başlanmıştır: “Şüphesiz Allah, adaleti, iyilik yapmayı, yakınlara yardım etmeyi emreder; hayasızlığı, fenalık ve azgınlığı da yasaklar. O, düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor.” (Nahl 16/90) Zemahşerî, ayette geçen ifadelere atıf yaparak, Emevîlerin gerçekleştirdiği lanet okuma ile ilgili şunları söylemiştir: “Ömrüme yemin olsun ki, bu yapılan hem hayasızlık hem fenalık hem de azgınlıktır. Hz. Peygamberin

305 Zemahşerî, Keşşâf, 4/107-108.

306 Ali b. İbrahim el-Kummî, Tefsîru’l-Kummî, tah: Müessesetü’l-İmami’l-Mühtedî, (Kum:

Müessesetü’l-İmami’l-Mühtedî, 1435), 3/936, 937; Tûsî, Tibyân, 9/158,159; Ebu’l-Ali el-Fadl et-Tabersî, Mecmeu’l-Beyân, (Beyrut: Daru’l-Fikr, 1994), 9/37, 38.

307 Taberî, Câmiu’l-Beyân, 3/350 vd.

308 Mâturîdî, bu rivayetin sahih olmadığını söylemiştir. Şiî tefsirlerde ve Keşşâf’ta geçen rivayete yer vermemiştir. (Te’vîlât, 9/121).

309 Zemahşerî, Keşşâf, 1/188.

77

“Ona (Ali’ye), düşmanlık edene sen de düşmanlık et!”310 duasına icabet ederek Allah, lanet okuma işini çıkaranlara fazlasıyla gazap etsin, cezalandırsın ve rezil etsin.”311

Zemahşerî’nin, Hz. Ali ve ehl-i Beyte sevgisini Şiî olduğu şeklinde değerlendirenler olsa da bunu kesin olarak söylemek mümkün değildir. Ehl-i Beytin Hz. Peygambere yakınlıklarına rağmen zulme uğramaları, müfessiri onları savunmaya ve faziletlerini vurgulamaya yönlendirmiş olmalıdır. Çünkü Diğer Mezheplere Yaklaşımı başlığında değinileceği üzere, onun eleştirilerinden bazı Şiî gruplar da nasibini almıştır. Bununla birlikte onun Şiî tefsirlerden etkilendiği, Hz. Ali ve ehl-i Beytle ilgili bu tefsirlerde geçen rivayetleri tercih ettiği anlaşılmaktadır. Bu açıdan Şiî olmadığını ancak Şiî temayülü gösterdiğini söyleyebiliriz. Yine kendisinden önce gelen mezhep büyüklerinin farklı sıralamalar yapmakla birlikte Hz. Ali’yi fazilet sırasında önceleyen inançları, ismi konmamış bir mezhep düşüncesi meydana getirmiş olabilir.