• Sonuç bulunamadı

KEŞŞÂF TEFSİRİ’NİN İLMÎ BAĞLAMI

3.1. ZEMAHŞERÎ’NİN BİLGİYE YAKLAŞIMININ YANSIMALARI

3.1.5. Alimlerin Sahip Olması Gereken Özelliklere Dair Görüşleri

Zemahşerî’nin bir alimin mutlaka sahip olması gerektiğini sıklıkla vurguladığı temel özellik ve sorumluluk, alimin bilgisine uygun davranışlar sergilemesidir. Bilgi değerini nasıl ki Allah’a ulaştırmasından alıyorsa, alim de ilmiyle amel ettiği takdirde bu değeri kazanır. Aksi durumda alim ile cahil arasında hiçbir fark yoktur. Bu bağlamda “Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” (Zümer 39/9) ayetinin tefsirinde bilenler ile din alimlerinden ilmine uygun davrananlar kastedildiğini söylemiştir. Ona göre ayette ilmiyle amel etmeyenler adeta hiç bilmeyen kimse gibi görülmüştür: “Bu onlar için ağır bir küçümsemedir. Allah katında cahildirler. Yalnızca itaatkâr kimseler alim sayılmıştır.”526 Benzer açıklamaları “Onların tuzaklarını benden uzaklaştırmazsan, onlara meyleder ve cahillerden olurum.” (Yûsuf 12/33) ayetinde de yapmıştır: “Cahiller ile bilmesine rağmen uygulamayanlar kastedilir. Çünkü

bilgisinden fayda sağlamayanlar, bilmeyenler ile eşittir.”527

Alim sahip olduğu bilgiyi hayatına taşımakla sorumlu olduğu gibi, avamdan olanların da bazı sorumlulukları vardır. Zemahşerî bunu şöyle ifade etmiştir:

“Onlardan ümmi olanlar vardır… Bir de elleriyle kitabı yazıp sonra az bir pahaya satanlara yazıklar olsun.” (Bakara 2/78-79) “Ayetlerde önce gerçeği bilen ancak onu tahrif edenlerden sonra ise körü körüne onları taklit edenlerden bahsedilmiştir. Onlar günahta eşittirler. Alim ilmiyle amel etmeli, avam da taklit ve zanna razı olmamalıdır.

Bu da ancak ilimle mümkün olur.”528

Bilgisiyle amel etmeyen ve sorumluluklarını yerine getirmeyen alimleri eleştirirken, kendisi de bunlardan olmaktan çok korkmaktadır. Çünkü ona göre şu ayetin mesajı çok açıktır: “Bunları, din adamları ve bilginler günah söz söylemekten

525 Zemahşerî, Keşşâf, 2/118.

526 Zemahşerî, Keşşâf, 4/11.

527 Zemahşerî, Keşşâf, 2/429. Mâturîdî, ayetin, Mu‘tezilenin irade konusundaki görüşünü nakzettiğini;

hayrı elde etmede ve şerri uzaklaştırmada kudretin tamamının Allah tarafından verildiği gösterdiğini söylemiştir. Te’vîlât, 6/236.

528 Zemahşerî, Keşşâf, 1/149-150.

126 ve haram yemekten sakındırsalardı ya! Yapmakta oldukları ( نوُعَنْصَي ) şey ne kötüdür!” (Mâide 5/63) “ نوُعَنْصَي fiili, her yapılan şey için kullanılmaz. Bir kimsenin sâni‘ olarak isimlendirilmesi için, o işte ustalaşması, üzerinde düşünmesi ve o işe nispet edilecek seviyede olması gerekir.” O, bu ayetten çok etkilenmiştir: “Ömrüme yenim olsun ki bu ayet, işiteni korkuya düşürmekte ve günahlara ilgisizliklerinden ötürü alimlere uyarıda bulunmaktadır.” İbn Abbas bu ayet hakkında “Kur’ân’daki en şiddetli ayettir.” derken, Dahhâk ise “Bana göre Kur’ân’da bu ayetten daha korkutucu bir ayet yoktur.” diyerek ayetin içerdiği şiddetli uyarıya vurgu yapmışlardır.529

Zemahşerî’ye göre alimler mütevazi olmalıdır. Onların en büyük hataları kendinlerini beğenmeleridir. Nitekim onun hakkında da gençlik yıllarında kibirli, kendini beğenmiş olduğu, bu halin eserlerine yansıdığı530 512 yılında yani 45 yaşında iken gördüğü bir rüya ve yakalandığı hastalığın etkisiyle daha zâhid bir yaşama geçtiği ifade edilmiştir.531 Tefsirinde onun bu olgun döneminin özellikleri görülmektedir. O, alimlerin kibre kapılmalarının önüne geçmeleri için sahip oldukları ilmi küçük görmeleri gerektiğini söylemektedir: “Ben senin bilmediğin bir şey öğrendim.” (Neml 27/22) “Hüdhüd kuşu ile Hz. Süleyman arasında geçen bu konuşma, Süleyman’ın nefsini hakir görmesi ve ilmini küçümsemesi içindir. Ayrıca alimlerin imtihanlarından en büyüğü olan kendini beğenme huyunu terketmesi için ona verilmiş bir lütuftur.” Bu açıklamaların hemen sonrasında mezhebî hassasiyetini devreye sokarak bu ayetin Râfızanın “İmama hiçbir şey gizli kalmaz.” şeklindeki iddialarının geçersizliğine delil olabileceği bilgisine yer vermeyi ihmal etmemiştir.532

Alimlerin taşıması gereken başka bir özellik amellerinde ihlaslı olmaları ve riyadan kaçınmalarıdır. Her dönemde olduğu gibi onun döneminde de inananlardan namazı ve zekâtı hakkıyla yerine getirmeyenler mevcuttur. Zemahşerî bazı alimlerin bile namazlarında eksikleri olduğunu söyler ve bunu riyakâr olmanın, zekâttan kaçınmanın bir neticesi görür: “O namaz kılanlara yazıklar olsun.” (Mâûn 107/7) “Bu kimseler Hz. Peygamber ve selefin kıldığı gibi namaz kılmazlar. Kuşun yem yemesi gibi huşusuz ve Allah’a boyun eğmeyen bir şekilde kılarlar. Namazda sakallarıyla ve elbiseleriyle oynarlar, çok esner ve etrafa bakarlar. Amellerinde riyakârlığı adet haline

529 Zemahşerî, Keşşâf, 1/610.

530 Polat, İslâm Tefsir Geleneğinde Akılcı Söyleme Yöneltilen Eleştiriler, 75-76

531 Taşköprüzâde, Miftâhü’s-Saâde, 2/87-89; Mustafa es-Sâvî el-Cüveynî, Menhecü’z-Zemahşerî fî Tefsiri’l-Kur’ân ve Beyâni İ’câzih, (Mısır: Dâru’l-Meârif, 1119), 32-33.

532 Zemahşerî, Keşşâf, 3/330.

127 getirenlerin ve mallarının hakkını vermeyenlerin çoğunun namazını tıpkı böyle görürsün. Nice Müslüman olarak ile isimlenenler hatta onlardan alimler olanlar dahi, bu özellikleri taşımaktadır. Bu ne büyük musibettir.”533

Mu‘tezile mezhebi genellikle siyasîlerle iyi ilişkiler kurmasıyla tanınmış bir kelamî ekoldür. Kaynaklarda Zemahşerî’nin de yöneticilere yaklaşmak istediği ancak mezhebinden ötürü aradığı desteği bulamadığı ifade edilmektedir.534 Dîvân isimli eserinde Nizamülmülk’e içinde yaşadığı sıkıntıları anlatan bir şiir yazmıştır.535 Ayrıca Horasan ve İsfahan ziyaretlerinde de devlet adamlarına kitaplarını takdim edip, onlarla yakınlık kurmaya çalıştığı bilinmektedir.536 Bu çabalarının sebebi olarak diğer alimlerin devlet tarafından desteklendiği bir dönemde, kendisinin yaşadığı geçim sıkıntısına çare araması gösterilmiştir.537 Belli tecrübelerinden sonra bir olgunluk evresine girmiş ve tefsirini bu süreçte kaleme almıştır.538 Bundan dolayı devlet adamları ile yakınlaşmayı bırakıp, onlara karşı daha sert ifadeler kullanmaya başladığı belirtilmektedir.539

Bu bağlam bilgisi ile Keşşâf’a bakıldığında; Zemahşerî’nin, ilim ehlinin yöneticilerle yakınlık kurmalarını yanlış gördüğü anlaşılmaktadır. “Zulmedenlere meyletmeyin; sonra size ateş dokunur.” (Hûd 11/113) ayetinin tefsirinde, hadislerin tedvini aşamasında sultanlarla yakın ilişkilerde olduğu için eleştirilere maruz kalan Zührî’ye yazılan, uyarı mektubuna yer vermiştir. Mektup özetle; onun bir alim olduğundan, Allah’ın ona kitabını ve nebisinin sünnetini öğretmesinin ağır yükümlülüğünden bahsetmektedir. Mektupta Zührî’nin kimseye hakkını vermeyen ve herhangi batılı terketmeyen birine yaklaşmak suretiyle, o zalimin yalnızlığı giderip, azgınlığını kolaylaştırarak günah işlediğini ifade edilmiştir. Benzer bir dille Zührî’yi

533 Zemahşerî, Keşşâf, 4/635.

534 Cüveynî, Menhecü’z-Zemahşerî, 33. Zemahşerî, Dîvân’ında yöneticilerin cahillere değer verip alimlere zulmettiğini ifade eden beyitler kaleme almış ve bu durumdan şikâyet etmiştir. (Zemahşerî, Dîvân, 548-549).

535 Zemahşerî, Dîvân, 457. Sanadır şikâyetim ey Nizamülmülk! Geçim sıkıntılarının her yandan beni sardığını görsen ya. Eğer Dabbî’nin yardım eli o sıkıntıların kederini almasaydı üzerimden, o zaman felaketler ayrılmazdı asla bedenimden.

536 Kıftî, İnbâhu’r-Ruvât, 3/269-271; Nuri Yüce, “Zemahşerî”, İslam Ansiklopedisi, (İstanbul: M.E.B., 1986), 13/510.

537 Ahmed Muhammed el-Hûfî, ez-Zemahşerî, (Kahire: el-Hey’etü’l-Mısriyye el-Âmme li’l-Kitab, t.y.), 71-72; Polat, Zemahşerî’nin durumun normal olduğunu söyler ve Hûfî’nin bu görüşüne katılır. (Polat, İslâm Tefsir Geleneğinde Akılcı Söyleme Yöneltilen Eleştiriler, 68-69).

538 Hastalık geçirdiği ve kendisini etkileyen bir rüya gördüğü yılı, uyarıcı yıl olarak isimlendirmiş ve tevbe etmiştir. (Taşköprüzâde, Miftâhu’s-Saâde, 2/89).

539 Taşköprüzade, Miftâhü’s-Saâde, 2/87-89.

128 uyarmaya devam eden mektup, ona dinini tedavi etmesini söyleyen bir tavsiye ile son bulmuştur.540

Bu mektuba yer vermesi Zemahşerî’nin alimlerin yöneticilerle böyle bir yakınlık kurmasını hoş karşılamadığını gösterir. Nitekim bazı yöneticilerin zulmünden şikâyet etmiş ve bu yüzden Harizm’den hicret etmiştir.541 Döneminde yöneticilerin Sünnî düşüncede olmaları ve medreselerde Eş‘arî akaidi okutmalarını zulüm olarak değerlendirmesi gayet mümkündür. Çünkü tefsirinde Sünnîlerin bazı düşüncelerini zulüm olarak gördüğünü ifade etmekten geri durmamıştır.542 Ayrıca Emevî yöneticileri ehl-i Beyte olan haksızları sebebiyle eleştirmiş ve bu yüzden Şiî olmakla itham edilmiştir.543