• Sonuç bulunamadı

Kur’ân Delili ve Kur’ân’ın Sübûtu İle ilgili Tartışmalara Yaklaşımı Zemahşerî’nin aklî delilden sonra ikinci sıraya koyduğu delil Kur’ân’dır

KEŞŞÂF TEFSİRİ’NİN İLMÎ BAĞLAMI

3.1. ZEMAHŞERÎ’NİN BİLGİYE YAKLAŞIMININ YANSIMALARI

3.1.2. Dinî Alanda Kabul Ettiği Deliller ve Aralarındaki Hiyerarşi

3.1.2.2. Kur’ân Delili ve Kur’ân’ın Sübûtu İle ilgili Tartışmalara Yaklaşımı Zemahşerî’nin aklî delilden sonra ikinci sıraya koyduğu delil Kur’ân’dır

Mu‘tezile mezhebi, Kur’an’ın icmalen ve tafsilen sübûtunun kesin olduğu ve içinde tahrif, noksan ve ziyade barındırmadığını kabul etmektedirler.452 Nitekim Zemahşerî,

“İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi?” (Ra‘d 13/31) ayetinde geçen ِسَٔـْي۬اَي ْمَلَفَا (bilmediler mi?) fiilinin Sahabeden bir grup tarafından نيبتي ملفأ şeklinde okunduğunu ve bunun tefsir kabilinden bir açıklama olduğunu söylemiştir. Bununla birlikte bu kıraat farklılığını; vahiy katibinin uyuklar vaziyette iken, ِسَٔـْي۬اَي fiilindeki sin harfinin dişlerini eşit şekilde yazarak, نيبتي şeklinde okunmasına sebep olmasıyla açıklayanları sert eleştirir: “Bu ve benzeri iddialar, bâtılın önünden ve arkasından yanaşamayacağı Kur’ân453 hakkında kabul edilemez iddialardır. Nasıl böyle bir yanlışlık iki kapak arasında kaydedilmiş imam

448 Naklî delilleri kastediyor.

449 Zemahşerî, Keşşâf, 4/67.

450 Zemahşerî, Keşşâf, 4/13.

451 Zemahşerî, Keşşâf, 2/29.

452 Hansu, Mutezile ve Hadis, 82.

453 Fâtır 41/42.

112 mushafında gözden kaçmış olabilir? Bu mushaf, Allah’ın dini konusunda çok hassas davranan ve küçük-büyük hiçbir şeyi önemsiz görmeyen titiz büyüklerin ellerinde dolaşıyordu. Onlar özellikle üzerine dinin bina edildiği kuralların kaynağı olan, bu kanun koyucu hakkında daha dikkatliydiler. Allah’a yemin olsun ki şüphesiz bu iftiradır.”454

Zemahşerî’nin eleştirdiği bu açıklamaya çağdaşı olan ve Şiî temayülü ile bilinen Şehristânî’nin de (548/1154) değindiği görülmektedir. Şehristânî, Hz. Aişe’nin bazı harflerin yazılışında müstensih hatasından bahsettiğini söylemiştir. Bu durumu aklen kabul etmeyen Şehristânî, Sahabenin bir hatayı farkedip buna rağmen “Araplar, bu hataları okuma esnasında düzeltirler.”455 dediklerini düşünmeyi doğru bulmaz.

Ancak bu rivayetler ona göre Kur’ân’ın sübûtunun kat‘î olması noktasına şüphe düşürmektedir: “Hâl şu ki Kur’an harfleriyle ilgili olarak sayısız ihtilâf bulunmaktadır.

Bu ihtilâfların bir kısmı harflerin imlasıyla ilgili iken, bir kısmı onların okunuşlarıyla ilgilidir. Bütün bu fikir ayrılıklarına rağmen, mushafın iki kapağı arasında bulunanların tamamının Allah kelamı olduğu hususundaki bir icmâ‘, nasıl sahîh bir icmâ‘ olabilir ki?”456

Zemahşerî’nin Kur’ân’ın tahrifi konusundaki tepkisi, Şehristânî’nin yukarıdaki ifadeleriyle birlikte değerlendirildiğinde daha anlaşılır olmaktadır.

Zemahşerî, Şianın Kur’ân’ın sübûtü konusundaki görüşlerine tepki göstermek ve onu bir araya getiren Sahabenin Kur’ân’ın cem edilmesindeki masumiyetini savunmak amacıyla, Kur’ân’da en küçük bir tahrifin dahi olmadığını vurgulama ihtiyacı hissetmiştir.

Müfessirin tahrif iddialarına yanıt verdiği bir diğer örnek Nisâ suresi 162.

ayette geçen َة َلََّصلا َنيِميِقُمْلا َو“Namaz kılanlar.” (Nisâ 4/162) ifadesidir. Müfessir َنيِميِقُمْلا َو kelimesinin, namazın faziletini beyan etmek için övgü babından nasb olarak geldiğini söylemiştir. Bu şekildeki kullanımı, mushaf hattında bir yanlışlık olduğuna delil olarak ileri sürenleri; Arap diline vakıf olmamak ve Kur’ân hakkında derince düşünmemekle itham etmiştir. Tevrat’ta ve İncil’de örnek gösterilen Sahabe nesli457 İslam’a toz kondurmama ve itirazları bertaraf etmek konusunda son derece hassas

454 Zemahşerî, Keşşâf, 2/485.

455 Bu ifade için bkz. Tabersî, Mecmeu’l-Beyân, 3/231.

456 Muhammed b. Abdülkerim Şehristânî, Mefâtîhu’l-Esrâr ve Mesâbîhu’l-Ebrâr, nşr. Muhammed Âzerşeb, (Tahran: Mîrâs-ı Mektûb, 2008), 13.

457 Fetih 48/29.

113 davranmışlardır. Bundan dolayı Allah’ın kitabında kendilerinden sonrakilerin kapatacağı bir noksanlık ya da yamamaları gereken bir gedik bırakmadıklarının ısrarla altını çizmiştir.458

Bu eleştirilerin yöneldiği kimseler söz konusu kelimenin mansub yazılması hakkında Hz. Aişe’den nakledilen “Bu katiplerin işidir onu yazarken hata yaptılar.

Allah’ın kitabında böyle şeyler vardır. Araplar onları ileride dilleri ile düzelteceklerdir.” rivayetiyle delil getiren kimseler olmalıdır. Bu rivayete tefsirlerinde yer veren Şiî müfessirler Tûsî ve Tabersî Sahabenin Kur’ân’ı insanlara hatalı bir şekilde öğretmeyeceklerini, onların vahyi Hz. Peygamberden alan önderler olduğuna vurgu yaparak bu bilgiye itibar etmemişlerdir.459

Görüldüğü üzere Zemahşerî, Kur’ân’da en küçük bir tahrifi dahi kabul etmemektedir. “Sana Kitab’ı hak, önündeki kitapları doğrulayıcı, onları gözetici olarak indirdik.” (Mâide 5/48) ayetinin tefsiri bağlamında Kur’ân’ın önceki kitapların sıhhat ve sübûtuna şahitlik yaptığını, Allah tarafından gözetlenerek bozulma ve değiştirilmeden korunduğunu belirtmiştir. Ayrıca bütün beldelerde bulunan hafızların her birinin Kur’ân’dan bir harf, hareke ya da sükûn dahi değişse fark edeceklerini ve tepkilerini göstereceklerini söylemiştir.460

Bu noktada dikkat çeken bir durum vardır: Zemahşerî, Kur’ân’da tahrif olduğuna dair rivayetleri, doğrudan zikretmeme konusunda oldukça hassas davranmaktadır. Bu kabul edilemez bilgileri açıktan vermek yerine, onları reddederek kapalı bir şekilde işaret etmeyi tercih etmiştir. Ayrıca Sahabenin Kur’ân’ı korumadaki titizliklerine yaptığı yoğun vurgu da onlara olan saygısını göstermektedir.

Onun bu konu üzerinde bu denli durmasında, ğulât-ı Şiadan sayılan Bâtıniyye fırkasının o dönemde çok güçlü olması etkili olmalıdır. Çünkü Kur’ân’a yönelik bu tarz tahrif iddiaları461 3/9. asrın ikinci yarısında Bâtıniyye462 tarafından yoğun bir

458 Zemahşerî, Keşşâf, 1/550.

459 Tûsî, et-Tibyân, 3/ 389-390; Tabersî, Mecmeu’l-Beyân, 3/231.

460 Zemahşerî, Keşşâf, 1/596-597.

461 Şiî müfessir Kummî’nin iddiaları için bkz. Nesrişah Saylan, “Kummî Tefsirinde Kur’ân’ın Metni Konusundaki Tahrif İddialarının İncelenmesi”, Cumhuriyet İlahiyat Fakültesi Dergisi 21/3 (2017), 1543 vd.

462 Kur’ân’dan bazı kısımların çıkarıldığını ve içerisinde noksanlıklar bulunduğunu ifade eden ve Ğulât-ı Şiadan olan BâtĞulât-ıniyye hareketi, hicrî 2. asĞulât-ırda ilk nüvelerini atmĞulât-ış ve dönem dönem yükselişe geçmiştir. Mu‘tezile ve ehl-i Sünnet bu fırkanın kaynağını Mecusilik, Yahudilik ve Sâbiîlik gibi inançlara dayandırmaktadır. (Avni İlhan, “Bâtıniyye”, Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi, (İstanbul: TDV Yayınları, 1992), 5/190-194).

114 şekilde dile getirilmeye başlanmıştır.463 Ayrıca her iki rivayetin de Şianın kendisine karşı olumsuz bir tutuma sahip olduğu, Hz. Aişe’ye dayandırılması dikkat çekicidir.

Selçuklu döneminde oldukça güçlenen bu hareketin, bir takım terör olayları gerçekleştirdiği, içlerinde ünlü vezir Nizamülmülk’ün de464 bulunduğu birçok devlet adamı ve Sünnî alime suikast düzenledikleri,465 Selçuklu Devletinin onlarla fikrî mücadele edebilmek için ülkenin önemli merkezlerine medreseler açtığı bilinmektedir.466 Nitekim Gazâlî’nin el-Munkız isimli eserinde eleştirdiği gruplardan biri de Bâtıniyye olmuştur.467 Zemahşerî’nin Kur’ân’ın i‘câzını, kelamın nazım ve belâgatına dayandırdığı ve bütün dinî bilgilerin kaynağını Kur’ân kabul ettiği bilgisi dikkate alınınca,468 onun bu hassasiyeti daha anlaşılır olmaktadır. Onun yaptığı savunmalar, bu tarz tahrif iddialarına karşı, Kur’ân’ın sübûtunu muhafaza etme çabasıyla geliştirilmiş bir tepkidir.