• Sonuç bulunamadı

1.3. Rüşvet Suçunun Unsurları

1.3.6. Suçun Özel Görünüş Şekilleri

1.3.6.1. Teşebbüs

Yukarıda “Fiil” başlığı altında detaylı olarak da ele alındığı gibi, rüşvet suçu kural olarak menfaatin temin edildiği anda oluşmakta199, ancak 5237 sayılı TCK madde 252/3 uyarınca rüşvet anlaşmasının yapılması durumunda dahi suç oluşmuş gibi cezaya hükmedilmektedir. Rüşvet anlaşması durumunda aslında bir teşebbüs hali söz konusudur, fakat kanun koyucu suç siyaseti düşünceleriyle bu teşebbüs halini suçun tam cezasıyla cezalandırmaktadır. Bu haliyle rüşvet suçunun bir teşebbüs suçu olduğu ifade edilebilir.200

Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunmasına rağmen, bunun kişi tarafından kabul edilmemesi yahut kişinin kamu görevlisine menfaat konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi

197 Akyürek s.28.

198 Ünlü, Son Değişiklik Kapsamında Rüşvet Suçu s.333. 199 Özgenç, İrtikap ve Rüşvet Suçları s.91.

41

durumunda ise rüşvet suçuna teşebbüs gündeme gelecektir.201 Zira suç

tamamlanmamış olacaktır.

6352 sayılı Kanun’la değişik 5237 sayılı TCK’nın 252. maddesinin 4. fıkrasında “Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunması ve fakat bunun kişi tarafından kabul edilmemesi ya da kişinin kamu görevlisine menfaat temini konusunda teklif veya vaatte bulunması ve fakat kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi hallerinde fail hakkında, birinci ve ikinci fıkra hükümlerine göre verilecek ceza yarı oranında indirilir” denilerek rüşvet suçuna özgü teşebbüs bu düzenleme ile yer almaktadır. 6352 sayılı Kanun’la getirilen bu yeni hükmün rüşvet suçuna özgü teşebbüs hali olduğu kanunun madde gerekçesinde202 ifade

edilmektedir.203

Gerekçede şu ifade yer almaktadır: “…buna karşılık, kamu görevlisinin belli bir işi yapması veya yapmaması için kişiden para ve sair menfaat talebinde bulunmasına rağmen, bu talebin kişi tarafından kabul edilmemesi halinde ya da kişinin işinin görülmesi için kamu görevlisine menfaat teklifinde veya vaadinde bulunmasına rağmen, bu teklif veya vaadin kamu görevlisi tarafından kabul edilmemesi halinde, rüşvet suçu teşebbüs aşamasında kalmış olacaktır. 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 252. maddesine ikinci fıkra olarak yeni bir hüküm eklenerek, uygulamada tereddüt oluşturan hususlara açıklık getirilmiştir. Ancak, bu gibi hallerde rüşvet suçuna teşebbüsten dolayı cezaya hükmedilmekle birlikte rüşvet suçuna teşebbüsten dolayı hükmolunacak cezaya asgari bir sınır getirilmiştir.” Böylece rüşvet teklif, talep veya vaadinin kabul edilmemesi durumunda, teşebbüse ilişkin genel hüküm olan TCK 35. madde uygulanmayacak, rüşvet suçuna özgü teşebbüs halini düzenleyen bu hükme göre ceza miktarı belirlenecektir.204

201 Yargıtay Ceza Genel Kurulu, E. 2014/624, K. 2016/266, T. 24.5.2016, www.lexpera.com.tr, (Erişim: 25

Ocak 2019).

202 TBMM Yasama Dönemi: 22, Yasama Yılı: 2, Sıra Sayısı: 278, s. 24.

203 M. Çakır s.60; Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2013/5410, K. 2014/9970, T. 21.10.2014, www.lexpera.com.tr,

(Erişim: 21 Şubat 2019) ; Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2013/13504, K. 2014/4039, T. 10.4.2014,

www.lexpera.com.tr, (Erişim: 21 Şubat 2019).

204 Yargıtay 5. Ceza Dairesi, E. 2017/420, K. 2018/100, T. 11.1.2018, www.lexpera.com.tr, (Erişim:4 Nisan

42

Burada belirtmek gerekir ki bazı yazarlara göre maddenin 4. fıkrası bir teşebbüs hükmü değil, hafifletici neden hükmüdür. Örneğin Yurtcan, rüşvet teklifinin karşı tarafça kabul edilmemesi varsayımında bu fillerin teşebbüs olarak kabul edilip düzenlenmesi gerekirken, hafifletici neden olarak düzenlendiğini belirtmiştir.205 Bu karışıklığın sebebi maddenin gerekçesinin

komisyonca sunulan ve maddenin teşebbüs hükmünü içeren ilk hali için yazılmış olması, ancak kabul edilen metinde teşebbüs hükmünün kaldırılmış olmasına karşın gerekçenin aynı kalmasıdır. Uygulamada bu tanımlandırma sorununun bir önemi kalmamıştır. Zira rüşvet teklif, talep veya vaadinin kabul edilmemesi durumunda maddenin 4. fıkrası uyarınca 1 veya 2. fıkraya göre verilecek ceza yarı oranında indirileceğinden, teşebbüse ilişkin TCK madde 35’teki düzenleme rüşvet suçu açısından uygulama alanı bulamayacaktır.206

Uygulamada kişinin kamu görevlisine rüşvet teklif veya vaatte bulunmasına karşılık, kamu görevlisinin bunu kabul etmemesi rüşvet suçuna teşebbüs halinin en sık görüldüğü durumlardan biridir. Kamu görevlisinin rüşvet talebinde bulunup kişinin bu talebi kabul etmemesi halinde de rüşvet suçu teşebbüs aşamasında kalmaktadır. Rüşvet suçunun teşebbüs aşamasında kaldığı bu gibi durumlarda, teklif veya talepte bulunan kişi suçun faili olmaktadır. Teklif veya talebi kabul etmeyen karşı taraf ise fail değil, tanık veya katılan olmaktadır.

1.3.6.2. İştirak

Rüşvet suçu çok failli suçlardandır ve anlaşma olması halinde iki taraf da fail olarak sorumlu tutulacaktır. Bu yönüyle rüşvet alan kamu görevlisi ve rüşvet veren kişi arasında iştirak ilişkisi değil, suçun oluşması için zorunlu birliktelik

205 Yurtcan s.46.

43

mevcuttur. Failler, ‘suça iştirak’ etmiş olmazlar; failin çokluğu suçun unsurudur. Her fail kendi fiili nedeni ile ceza alır.207

Rüşvet suçunda iştirake ilişkin olarak 5237 sayılı TCK madde 252/5 ve 6 hükümleri ile genel suç teorisi bakımından, dikkat çekici bir şekilde, kamu görevlisi sıfatını taşımayan kişilerin de bu suçtan müşterek fail olarak sorumlu tutulabilecekleri vurgulanmıştır.208

Rüşvet suçuna iştirak, fail (müşterek fail) sıfatıyla olabileceği gibi, şerik (azmettirme veya yardım etme) niteliğinde de olabilmektedir.209 Kişi suça fail sıfatıyla iştirak edebilir, zira 5237 sayılı TCK’nın 6352 sayılı Kanun’la değişik madde 252/5 ile rüşvet teklif veya talebinin karşı taraf iletilmesi, rüşvet anlaşmasının sağlanması veya rüşvet temini hususlarında aracılık eden kişinin, kamu görevlisi sıfatını taşıyıp taşımadığına bakılmaksızın, müşterek fail olarak cezalandırılacağı hüküm altına alınmıştır.210 5237 sayılı TCK’nın ilk halinde bu

düzenlemeye yer verilmemesi rüşvet suçunun yapısındaki değişime dayandırılmıştır.211 Maddenin ilk halinin gerekçesinde “rüşvete aracılık eden”le

ilgili neden bir hüküm bulunmadığı açıklansa da 6352 sayılı Kanun’daki maddenin gerekçesinde bu durumun tereddüt oluşturmasından dolayı maddenin tekrar düzenlendiği belirtilmiştir. Gerekçede bahsedilen tereddüt ifadesiyle kastedilmek istenen, rüşvete aracılık eden kişilerin iştirak çerçevesindeki konumunun özellikle kişinin rüşvet alanın mı yoksa rüşvet verenin mi vasıtası olduğunun tespitinde çekilen güçlüktür.212

5237 sayılı TCK’nın 252. maddesinin 5. fıkrasında düzenlenen rüşvet suçuna müşterek fail olarak iştirak edebilmenin şartı kanunda da açıkça ifade edildiği üzere “rüşvete aracılık” etmektir.213 Rüşvete aracılık eden kişi, faille

birlikte vermiş oldukları suç işleme kararıyla fiilin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmakta ve suçun işlenmesi için iki taraf arasında bağlantı kurmaktadır. Bu

207 Hafızoğulları ve Eşitli, Kamu İdaresinin Güvenirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar s.59. 208 Kılıç, Uluslararası Boyutuyla Rüşvet Suçu s.86-87; Soyaslan s.696-697.

209 M. Çakır s.73. 210 Yurtcan s.47.

211 Doğan, Rüşvet Suçunda Yapısal Değişim s.351. 212 Doğan, Rüşvet Suçunda Yapısal Değişim s.352. 213 M. Çakır s.73.

44

yönüyle rüşvete aracılık eden kişi bir suçun işlenmesine müşterek fail olarak iştirak edene benzetilebilir.

Kamu görevlisine veya kişiye rüşvet suçunu işleme kararı verdiren kişi ise azmettiren olarak sorumlu tutulacaktır. Fakat kişi, hem azmettiren sıfatı taşıyorsa hem de rüşvet suçunun işlenmesine aracılık ederse, failliğin şerikliğe üstünlüğü kuralı gereğince sadece müşterek fail olarak sorumlu olacaktır.214

6352 sayılı Kanun’la gelen bir başka düzenleme ile 5237 sayılı TCK madde 252/6 uyarınca rüşvet ilişkisinde dolaylı olarak kendisine menfaat sağlanan üçüncü kişi veya tüzel kişinin menfaati kabul eden yetkilisi de müşterek fail olarak cezalandırılacaktır. Üstelik bu kişilerin kamu görevlisi sıfatı taşıyıp taşımamaları da bu konuda bir önem arz etmeyecektir. Bu hüküm ile özel iştirak düzenlemesi yapıldığı anlaşılmaktadır.215